‘Yeniden yargılama’ beklentisi

28 Aralık 2013

Türkiye gündemi, 17 Aralık’taki operasyon depremi ile sarsılırken, dün sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklama çok dikkat çekiciydi.
Genelkurmay’dan yapılan 6 maddelik açıklamada, söz konusu soruşturma çerçevesinde TSK’yı ilgilendiren bazı yazı ve yorumlara dikkat çekilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin anayasa, kanunlar, hukuk devleti ve demokrasi prensiplerine bağlı olarak görevini ifa ettiği belirtilerek, şöyle denildi:
“Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı emekli ve muvazzaf personeli ile ilgili olarak yürütülen soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde, hukuka ve yargı bağımsızlığına saygı çerçevesinde hareket edilmesine büyük özen gösterilmiş, öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal kimliğinin olumsuz etkilenmemesi amaçlanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile ilgili adli süreçler, ilgili mevzuattan kaynaklanan görev ve sorumluluklar kapsamında takip edilmiş, hukuka uygunluğu konusunda tartışmalara ve farklı yorumlara neden olan işlem ve uygulamalar devletin en üst karar organlarına ve en yetkili makamlarına sürekli bildirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, hiçbir şekilde siyasi tartışmaların içerisinde yer almak

Yazının Devamı

Ala ve Bozdağ’ın özgül ağırlığı

27 Aralık 2013

17 Aralık’taki operasyonun yarattığı depremin, hükümet krizinden bir devlet krizine doğru evrilmeye başladığı, dolayısıyla bunun mümkün olduğunca çabuk izole edilmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; dört kabine üyesinin adının karıştığı operasyonun yapıldığı günden itibaren iki hat üzerinde ilerliyor.
Operasyonel hatta, asıl hedefinin kendisi olduğunu söylediği müdahaleyi yapanların kullandığı araçları bir daha kullanılamaz hale getirmeye çalışıyor. Emniyet-yargı cephesine atılan neşter bu demek.
Erdoğan’ın ilerlediği ikinci hat ise, hasmının stratejisini deşifre etme üzerine kurulu. Bunu yaparken, maruz kaldığı asimetrik saldırının aslında devletin ele geçirilmesi hedefine kilitlendiği teziyle herkesi uyarıyor.
Erdoğan’ın, bu iki hat üzerinde ilerlemeye çalışırken elini zayıflatabilecek en önemli faktör yeni kötü sürprizler. Bunun ilk işaretini de önceki gün ikinci operasyon dalgası haberiyle gördük.
Sabahtan öğlene, öğlenden akşama yeni pozisyonlar almayı gerektirebilecek çok yıpratıcı bir mücadele sürecinin yaratacağı aşındırmayı hesap eden Erdoğan, bundan sonrası için atılabilecek en köşeli adımları atmayı sürdürüyor, sürdürecek.
Bu

Yazının Devamı

‘Üstü kapanamaz’

25 Aralık 2013

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hükümeti sarsan yolsuzluk operasyonunun üzerinden tam bir hafta geçtikten sonra, dün konuştu.
Hükümetle cemaat arasında dershaneler konusundaki gerilimin zirve yaptığı günlerde Köşk’te yine bir ödül töreni vardı; TÜBİTAK Bilim Özel ve Teşvik Ödülleri Töreni.
Gül, hükümet-cemaat kavgası odaklı sorulara muhatap olmamak için o gün konuşmamış, açıklamalarının töreni gölgelemesini istemediğini söylemiş ve dershaneler konusundaki düzenlemenin 2014’e bırakılmasını kastederek, “Görüyorsunuz her şey rayına giriyor” demişti.
Ancak gelişmeler Gül’ün iyi niyetli değerlendirmesini teyit etmedi. İşler rayına girmedi. Ve 17 Aralık operasyonu gündemi altüst etti.
Olayın yarattığı deprem, yankıları, olası siyasi sonuçları ve soruşturmada adı geçen dört bakana ilişkin yapılması beklenen tasarruf nedeniyle gözlerin çevrildiği Cumhurbaşkanı dün nihayet bir değerlendirme yaptı.

‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi?’

Yazının Devamı

Parça tesirli bomba

21 Aralık 2013

Meclis dün bütçenin kapanış oturumu için mesaideydi.Kamu kurumlarının hesaplarının Sayıştay denetiminden kaçırıldığı yolundaki iddialar üzerinden şekillenen bütçe müzakerelerinin açılış oturumunda Türkiye gündeminin 10 gün içinde böylesine derin bir operasyonla tepetaklak olacağını en azından hükümet kestirememişti.
Dün Meclis’in iktidar kulisinde, şok sonrası suçlama, muhalefet kulisinde ise hukuk herkese lazımmış havası hakimdi.
İktidar kulisinde neler mi konuşuluyordu?

Güler “tape”leri reddediyor
Adı oğlu ile birlikte soruşturmada geçen İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, medyaya düşen ve dosyadaki önemli delillerden olduğu öne sürülen “konuşma tapelerini” külliyen reddettiği. Bunların “yaratılmış, oluşturulmuş, sahte” metinler olduğunu söylediği. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le kabine değişikliği konusunda etraflıca bir görüşme yaptığı. Kabine revizyonunu bugüne kadar özellikle beklettiği.
Soruşturmanın gözaltı, ifade alma ve tutuklu ya da tutuksuz yargılanmaya karar verilmesi aşamalarını kapsayan ilk safhasının nasıl sonuçlanacağının özellikle görülmek istendiği. Bir yandan da, dosyanın kapsamı ve “olası artçı şoklara” karşı sağlam

Yazının Devamı

Tanıdığım Başbakan yanlışın arkasında durmaz

20 Aralık 2013

İstanbul’da başlatılan, dört bakanın adının geçtiği yolsuzluk operasyonu Türkiye’nin gündemini uzun süre belirleyecek. Hedefi, niteliği ve kapsamı itibariyle çok sayıda artçı şoku beraberinde getirmesi kaçınılmaz olan soruşturma konusunda dün Ak Parti Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’le konuştum. Değerlendirmelerini özetle şöyle aktarabilirim:
YARGISIZ İNFAZ YAPILIYOR: Sıralı amirlerinizle paylaşmadığınız, emniyet müdürüne, valiye haber vermediğiniz, bakanla, Başbakan’la paylaşmadığınız bir şeyi, eğer daha operasyonun başladığı saatlerden itibaren medyaya servis ediyorsanız, burada soruşturmanın gizliliği çok açık bir şekilde ihlal ediliyor demektir. Tabii bu Türkiye’de ilk defa olmadı. Adalet sistemi içerisinde yapılan bir yargılamadan ziyade bir yargısız infaz yapılıyor görüntüsü var.
TANIDIĞIMIZ BAŞBAKAN KAYITSIZ KALMAZ: (“Soruşturmaya müdahale ediliyor” iddialarını yanıtlarken) Görevden almalar bu operasyonlar yapılmadan önce olsaydı, ‘Bu operasyonları engellemek için yaptılar’ denebilirdi. Şimdi zaten yapılan yapılmış, zanlılar savcılara getirilmiş. Bu saatten sonra o emniyettekilerin yapabileceği çok fazla birşey var mı? Burada birincisi yargısız

Yazının Devamı

Diyarbakır hukuku

18 Aralık 2013

Anayasa Mahkemesi, uzun tutuklulukla ilgili içtihat oluştururken, yerel mahkemenin hakkında karar verdiği kişiyi “hükümlü” diye nitelemişti.
Uzun tutukluluk sürelerinin, yerel mahkemenin hüküm açıkladığı güne göre hesaplanması gerektiğine karar veren mahkemenin bu yaklaşımı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın bireysel başvurusu sonucu verilen tahliye kararında da tekrarlanmıştı.
Kimi uzmanlar, Balbay hakkında yerel mahkemenin karar veremeyeceği, kararı Yargıtay’ın vermesi gerektiği görüşünü de buna dayandırmıştı.
Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Balbay’ın tahliyesine hükmederken bir yandan Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına uymuş diğer yandan, “hükmen tutukluluk” içtihadını dikkate almamıştı.
Bu nedenledir ki Yüksek Mahkeme, Balbay hakkındaki kararını verdiğinde, bu kararın O’ndan çok hapisteki BDP’lilere yarayacağından hemen herkes emindi.
Çünkü KCK davasından içeride olan BDP’liler ne hükümlü ne de hükmen tutukluydu. Haklarında ilk derece mahkemesi tarafından henüz bir hüküm bile verilmemiş “tutuklulardı.”
Ne dedi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı tahliye kararında?

Yazının Devamı

Birileri şiddeti hatırlatıyor

11 Aralık 2013

30 Mart’taki yerel seçimlere yaklaşırken, provokasyonlara çok açık olduğu kuşku götürmeyen çözüm sürecini sabote etmeye dönük girişimler uç vermeye başladı.
Yüksekova’da, 6 Aralık’ta, PKK militanlarının mezarlarının tahrip edildiği gerekçesiyle başlatılan yürüyüşün boyutlanarak çatışmaya dönüşmesi herhalde güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere devlet aygıtı için sürpriz olmamıştır.
İki göstericinin polis kurşunuyla hayatını kaybetmesinin ardından bölge dışına sıçrayan olaylar, 30 Mart’la başlayacak seçim zinciri sürecinde kötü senaryolara dönük hazırlığın ve benzer gelişmelere dönük duyarlığının en üst düzeyde olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Yüksekova kaynaklı son olayların ne anlama geldiğini analiz ederken Abdullah Öcalan’ın yaklaşımına dikkati çekmek gerekiyor.
BDP heyetinin son İmralı ziyaretinde 30 Mart seçimini “Kürtler açısından bir referandum niteliğindedir” diye değerlendiren Öcalan, “Müzakereyi geliştireceksek hep birlikte dikkatli olmalı, birbirimizi uyarmak zorunda kalmadan bu tür olaylara dikkat etmeliyiz” diyerek provokasyona işaret etti. Bu yaklaşımın, önce BDP cephesinin, ardından olayların ateşinin düşmesinde önemli rol oynadığını

Yazının Devamı

Deniz’in de kimseye kini yok

10 Aralık 2013

Mustafa Balbay’ın evinin kapısına geldiğimde henüz kucaklaşıyordu baba-oğul.
5 yaşındaki Deniz, son aylarda annesine sürekli “Beni hızlı büyüt” diyordu. Hızlı büyüyecekti ki babasını kendi evlerinde görebilsin.
Nihayet istediği olmuştu.
O kadar tuhaf bir ruh hali içindeydi ki küçük Deniz.
Odasına koşup koşup her seferinde bir oyuncak alıp getiriyor, babasına gösterir gibi yapıyor ama bir türlü tam olarak göstermiyordu elindekini.
Odadan elinde her oyuncakla gelişinde, yeni doğmuş küçük kuzular gibi saçma saçma sıçrıyor, sürekli gülüyor ama bir türlü anlamlı bir cümle kurmuyordu.
Ve en önemlisi Mustafa’nın yüzüne hiç bakmıyordu.

Yazının Devamı