Öcalan terfi istiyor

21 Ağustos 2013

Abdullah Öcalan, İmralı’da BDP heyetiyle son görüşmesinde, “bana araçsal bir enstrüman gibi yaklaşırsanız sürece katkı sunamam. Türkiye’de, Suriye’de, Ortadoğu’da yaşanan süreçte pozitif rol oynamam isteniyorsa imkanlarımın sürece daha fazla müdahale edebilecek düzeye çıkarılması, konumumun stratejik bir konuma evrilmesi gerekiyor” demiş.
Öcalan’ın “stratejik konumdan” meramı açık.
Şunu demek istiyor:
“Bana siz geldiniz. PKK ile aranızda aracılık yaptım. PKK’nın çekilmesinin talimatını verdim.
İki taraf arasında ortak bir zemin oluşturacak diyalogları sağladım. Şu ana kadar bana yüklediğiniz misyonu tam olarak yerine getirdim. Şimdi konumumun stratejik bir noktaya evrilmesi gerekiyor. Ben bu halimle, bu işi, burada, böyle daha fazla götüremem. Artık bana bir şeyler vermelisiniz.”
İşin özeti diyor ki Öcalan, “Bu işi benim üzerimden götürdünüz ama beni unuttunuz.”
Bu talebin çerçevesi sadece Öcalan’ın infaz koşullarının iyileştirilmesini ifade etmiyor.

Yazının Devamı

Tarihi kongre

14 Ağustos 2013

Sadece Türkiye’de değil, Suriye, İran ve Irak’taki Kürtler için tarihi bir dönemden geçiliyor.
Suriye’de Esad’ın boşalttığı kuzeyde 1 yıldır fiili olarak yönetimi devralan Kürtler, ateşkes ilan ettiği Özgür Suriye Ordusu’nun El Kaide bağlantılı bileşenlerinden El Nusra ile uzun süredir çatışmasız bir süreç yaşıyordu.
Ancak özellikle bölgedeki petrol yatakları üzerindeki hâkimiyet çabası, PKK’ya yakınlığıyla bilinen PYD ile El Nusra arasındaki çatışmaları başlattı. Başlangıçta PYD’ye bütünüyle mesafe koyan Türkiye de çatışmaların başladığı günden sonra bölgeye ilgisini arttırdı ve PYD lideri Salih Müslim’le temas kurmaya başladı.
İran’da da durum farklı değil. İran’daki Kürt yapıları, dikkatle Irak, Türkiye ve Suriye’deki gelişmeleri izliyor. Buralardaki gelişmelere göre, İran’daki Kürt yapılarının özellikle Suriye’ye “asker” ve “silah” takviyesi yaptığı da biliniyor.
Irak’ın kuzeyinde, merkezi hükümetle ilişkileri rayına oturtamayan Bölgesel Yönetim’in lideri Barzani de hem Suriye’de PYD’nin diğer Kürt gruplarını dışlayarak bir yönetim kurması çabalarına karşı durmaya çalışıyor hem de Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılarının üzerinde etkisini hissettirmeye çabalıyor.

Yazının Devamı

Paşaya müebbet paketi etkilemesin

10 Ağustos 2013

Çözüm sürecinin BDP’ye göre ikinci, Abdullah Öcalan’a göre ikinci ya da üçüncü, hükümete göre birinci aşaması sessiz sedasız devam ederken, kritik bir aşamaya gelindi.
BDP’nin, PKK’lıların sınır dışına çıkmaya başladığı günden bu yana Meclis’e getirilmesini istediği demokratikleşme paketine bayram sonrasında son şekli verilecek ve kısa bir zamanda da kamuoyuna açıklanacak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, paketle ilgili çıkan haberlere itibar edilmemesi, kendi açıklamalarının beklenmesi uyarısında bulunsa da kulislerde konuşulanlara göre, pakette terör suçluları, başörtülüler ve Alevilerle ilgili kapsamlı ve çarpıcı düzenlemelerin yer almasına kesin gözüyle bakılıyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kamuda başörtüsüyle çalışılabilmesine olanak sağlayacak bir düzenlemenin pakette yer bulacağının ipucunu daha önce vermişti.
Yine Kürtçe yer isimlerinin iadesi, nefret suçunun ilk kez açıkça yasal olarak düzenlenmesi, Alevilerin vakıf statüsünde cemevi kurmasına olanak sağlanması, kamu hizmetlerinde Kürtçe kullanımı için adımlar atılması gibi konuların pakette düzenlenebileceği konuşuluyor.
Paketin nüvesini, Ak Parti’nin 2023’e kadar yaşama geçecek vaatlerinin sıralandığı

Yazının Devamı

Çelik’in iki mesajı

8 Ağustos 2013

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, dün bir basın toplantısıyla Ergenekon davasında verilen kararlara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, hükümet adına yaptığı açıklamadan sonra, Çelik de iktidar partisinin meseleye bakışını net biçimde ifade etti.
Çelik, dünkü toplantıya hazırlanırken, Başbakan Erdoğan’la da istişarede bulundu. Bu nedenle dünkü açıklamaları içinde yer alan iki mesajın özellikle vurgulanmak istediği açık.

Erdoğan’ın Başbuğ yaklaşımı
Bunlardan birincisi; özellikle Başbakan Erdoğan’ın, müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili bir süre önce yaptığı açıklamaların, pazartesi gününden bu yana çok yoğun biçimde kullanılmasına dönük.
Erdoğan, Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiğini savunmuş ve TSK’ya terör örgütü yaftalaması yapılmasına tepki göstermişti.

Yazının Devamı

Barış teknik kalmasın

7 Ağustos 2013

Ergenekon’da önemli isimlere yönelik ilk dalga tutuklamalar başladığında Ankara’da aynı zamanda birçok iddia havada uçuşmaya başlamıştı.
Bunlardan biri de, davada dün verilen kararın ardından yeniden dillendirilmeye başlanan “af” konusuydu.
Kulislerde dolaşan iddialara göre, Ergenekon ve Balyoz davaları kapsamında tutuklanan komutanlar ve diğer subaylar zaten ağır mahkumiyetler alacak ve aftan başka çıkış yolları kalmayacaktı.
Bu af ise, hem TSK mensuplarını, hem de PKK mensuplarını kapsayacaktı. Böylece PKK’ya af etkisi yaratacak bir düzenlemenin kamuoyu tarafından tolere edilebilir bir noktaya gelmesi sağlanabilecekti.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanarak cezaevine konulduğu günlerde, af tartışması yeniden dolaşıma sunulmuş ve içerideki bazı komutanların, başta Abdullah Öcalan olmak üzere PKK’lıların affını da kapsayacak bir düzenlemeyle özgürlüklerine kavuşmayı büyük bir onursuzluk olarak gördükleri yolunda açıklamalar art arda yapılmıştı.
Dün, başta Başbuğ olmak üzere Ergenekon tutuklularına dönük müebbet hapis cezaları yağmaya başlayınca bazı ceza hukukçuları af konusunu yeniden gündeme taşıdılar.
“Aftan başta çıkış yok” yorumları tekrar

Yazının Devamı

Balyoz’dan ne çıkarsa o

6 Ağustos 2013

Türkiye’yi 2007’den bu yana; gözaltı dalgaları, uzun tutukluluk, uzun yargılama, usulsüz arama gibi kavramlarla yakından tanıştıran davalar bir bir sona eriyor.
Önce Balyoz, sonra Şike davası ve bazı KCK davaları karara bağlanarak Yargıtay’a geldi. Dün de davaların anası olan Ergenekon davası karara bağlandı.
Karardan sonra yapılan yorumlar, 2007’den bu yana süregelen tartışmaların kopyası gibi.
Ergenekon adlı bir örgütün var olduğunu, her yere nüfuz ettiğini, Danıştay saldırısını bu örgütün gerçekleştirdiğini iddia edenler, bir bölüm sanıklara verilen cezayı az bile buldu.
Davanın bütünüyle komplodan ibaret olduğunu, TSK’nın başındaki ismin bile terörist ilan edildiğini, birbirini tanımayan, görmeyen insanların bile sadece birer görüşme yaptığı için peşinen cezalandırıldığını savunanların tepkileri ise büyüyerek sürüyor.
Tartışmalar gelip yeniden özel yetkili mahkemelerin yapısı ve adaletine kilitlendi. Ve tabii, yakın tarihi darbelerle anılan Türkiye’nin gerçekten darbecilerle hesaplaşıp hesaplaşmadığına.

Yazının Devamı

Vah Ferayem vah

31 Temmuz 2013

2,5 yaşındaki Feraye, babasına bakıyor: “Baba, herkesin iki kolu var, senin niye bir tane?”
Veli Saçılık yutkunuyor, cevap veremiyor.
Kızı, iyileşsin diye gelip de kolunu öptüğünde daha da sessiz kalıyor.
Devletin kayıtlarına göre, devlet tarafından kopartılan kolunun olmayışı “kendi kusuru”.
Nasıl anlatacak ki 2,5 yaşındaki, gözünü açtığından beri iki koluyla kucaklayamadığı Feraye’ye.

Nefes almak için uzandığında

Yazının Devamı

İktidarın BDP sınavı

27 Temmuz 2013

Gündemdeki sıcak iki meselenin yolu, pek çok noktada BDP ile kesişiyor. Birincisi, şimdi Kuzey Suriye kartının da masaya sürüldüğü çözüm süreci.
Diğeri ise seçim barajı ve dar bölge seçim sistemi etrafında dönen tartışma.
Çözüm süreci, Türkiye’nin kendisiyle barışmasına ne kadar hizmet edecekse, bir zamanlar en iltifatkâr ifadeyle “PKK uzantısı” diye tanımlanan BDP’nin de demokratik siyasetteki rüştünün bir o kadar ispatlanması anlamına geliyor.
Sürecin başından bu yana, başta BDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak olmak üzere BDP’nin üst yönetim kadrolarının -zaman zaman ayarı kaçmakla eleştirilen açıklamaları dışında- sorumluluklarının farkında ve sonuç almaya dönük bir tutum izledikleri açık.
Bunu, provokasyona bu kadar uygun bir süreçte yapmaya çalışırken, kendi siyasi kariyerlerinin en kritik sınavını veriyorlar.
Öcalan’ın Nevruz mesajıyla rotasını çizdiği, “neo Kürt siyasetini” omuzlayıp omuzlayamayacaklarını hem kendi tabanlarına, hem “çözüm istemezük”lere, hem Kandil’e, hem de büyük Kürdistan projesinin bütün aktörlerine göstermek zorundalar.

Yazının Devamı