Bir erkek, kadınları gündüz de etkileyebilir mi? Evet. Peki kim? Üstün Dökmen ve ‘Küçük Şeyler’i. Yemekli, dedikodulu, bitkisel pazarlamasıyla yoğurulan gündüz kuşağında farklı bir ses. Adı gibi yaşamın içindeki küçük şeylerden bahsediyor. Ortaya izlenesi bir yapım çıkıyor. Müzik eğitimi konuşuldu son programında. Okullarda, evde müzik eğitimi. Kıraç konuk oldu. Kızı, Elif Iraz doğduğundan bu yana, klasik müzik dinliyormuş. Özellikle Rus bestecilerinin eserleri çocuklarda huzurlu bir ortam yaratıyormuş. Çok sesli müziğin çocukta algı genişliği yarattığını da söyledi Kıraç.
ECE DÜKKAN’LA SAHİBİNİ KARIŞTIRINCA
Özel televizyon tarihinin ‘vazgeçilmez’ sunucusudur Ece Erken. Hani çocuk yaşta kameranın ve mikrofonun önüne geçmiş, o gün bugündür her daim, karşımızda yerini almıştır. Kaçma şansımız hiç olmamıştır. Hep yakalanmışısızdır kendisine ekranda. Beyaz TV’de her zaman yaptığını yapıyor; kuşakların şeker kızı şeklinde ekranda.
Gaziantep’e gitmiş. Oradan canlı yayın yaptı. Bir dükkanın önündeydi. Dükkanın adı ‘Onur’. Ece Erken, “Merhaba Onur Bey nasılsınız? Onur mu adınız?” dedi. Adam; “Yok, Ramazan” cevabını verdi. Ece Hanım; “Niye Onur koydunuz dükkanın adını?”
Diyarbakır, oradan Mardin... Bulutsuzluk Özlemi’nin son rotası buydu. Nejat (Yavaşoğulları) defalarca gitmiş, onun hayalinde dar sokaklarında fotoğraf çektirmek var. Bense Mardin’le yeni tanışıyorum
Mardin’e ‘yeni’ olan tarafından giriyorsunuz. Şehir yeni binalarla donatılmaya devam ediyor. Tepeye doğru tırmandıkça eski Mardin evleri sizi bekliyor. Çok uzun bir aradan sonra gidiyorum. AB fonlarının ilgilendiği bir şehir artık Mardin. 22 butik konağın yanı sıra oteller, gelecek turistleri bekliyor. Rakamlar farklı farklı. Kentsel iyileştirme planın çerçevesinde AB Kalkınma Fonu’ndan paralar geliyor. 2 bin 500 çarpık bina yıkılacak. İlk aşamada 600 yapının yıkılma işlemleri başlamış eski Mardin’de. Bunlar iyi güzel de, sokaktaki gerçek biraz farklı. Şu an eli yüzü düzgün bir eski Mardin evine paha biçilemiyor.
Fotoğraf Mardin Valiliği'nin internet sitesinden alınmıştır
Ahırını bile satma!
Kaldığımz Dara Konağı, 800 yıllık bir taş bina. Şimdiki sahibi Mardin henüz bu kadar kıymetli değilken ucuza almış. Sonra epey bir para harcayarak gerçekten etkileyici bir hale getirmiş. Bütün Mezopotamya Ovası’nın cüssesi, haşmeti bu konaktan hissediliyor. İşte hemen üzerindeki
Yıl 1972... Ortaokul son sınıftayım. Telefon çaldı. Rahmetli Bilgin Peremici’ydi. “Sina annene haber ver, babanı içeri aldılar” dedi. 16 yaşındaydım. Cüneyt Özdemir’in programında Tuncay’ın kızı Nazlıcan Özkan. Babası tutuklandığında 15 yaşındaydı. Şimdi 19 yaşında. Ama 19 gibi değil. Daha büyük, çok daha büyük, çok daha bilenmiş, kaya gibi. Gülerken birden perde iniyordu. Umutluydu gelecekten ama bu umut aslında bir yüreğin üzerine inmiş acının sesiydi. “Her çarşamba görüş günümüz” dedi. Değişmemiş o yıllardan bu yıllara görüş günü. Her çarşamba annemle beraber Sağmalcılar Cezaevi’nin yolunu tutardık. Ben Nazlıhan’dan daha şanslıydım. Müdürün odasının yanında bir küçük oda daha vardı. Bizi oraya alırlar, babamda o küçük odaya gelirdi. İktidar daha insaflıydı herhalde o zamanlar! Nazlıcan’dan daha şanslıydım çünkü okulumda böyle bir sorun yoktu. Yani çarşamba öğlenleri kimse bir şey demezdi. Onun okulu bir de tasdikname vermiş üstüne üstlük, her çarşamba babasını görmeye gitmek istediği için.
Nazlıcan’ı izlerken...
Taksim’den dolmuşla Fatih’e, oradan minibüsle Sağmalcılar. Nizamiyeden giriş, ana kapıya gidiş. Oradan sola dönünce, müdürün odası. İçeri giriş. Daha sonra ara
Birol Güven imzalı ‘Seksenler’in son ekrana gelen bölümünde Fehmi Bey’in okuduğu Milliyet gazetesi böyle buzlandı. Ancak meşaleyi unutmuşlardı!
TRT 1’de yayınlanan ‘Seksenler’ dizisindeki sahneyi görmek lazımdı. ‘Buzlamanın’ olabilecek en trajik örneklerinden biriydi. Ortaya nasıl bir tablo çıktı: Milliyet gazatesinin manşeti kırmızı kalemle boyanarak silinmişti. Ama yan taraftaki ‘meşale’ unutulmuştu! O kırmızı kalemin arkasında yakın çekimde ‘Milliyet’ yazısı da görünüyordu. Fehmi Bey’in illa manşet okuması mı gerekiyordu? Bunun çekim açısından bir hal yolu yok muydu?
Habertürk’ün gezi gözlem programı ‘Airport’ta bir İran portresi vardı. Buradaki İranlı kadınların giyimleri üzerine çeşitlemeler yan yana gelince içinden çıkılması güç bir hal alıyordu. İki farklı şehirde iki farklı kadın portresi...
Ekip Tebriz’de. Baştan aşağı siyah giyinmiş kadınlar yolda yürüyor. Metin şöyle: “Kadınların kurallar gereği başlarını örtmesi gerekiyor (Olaya Fransız turist yorumu oluyor bu!). Ancak Tebriz’de modern giyinmeyi ve örtünmeyi tercih etmiş.”
Şimdi bu modern giyinip örtünmeyi tercih etmek nasıl oluyor? Oluyor. Cümleyi böyle kurunca oluyor. Sonra ekip Meşhed’e gitmiş. Buradaki yorum farklı. Farklı da söze “İranlı kadınlar” diye girince yine bir genelleme yapılmış oluyor. Buradan bir başka ‘İranlı kadın giyimi’ portresi çıkıyor: “İran’da kadınların pantolon üzerine bol tunikler giymesi ve fazla dikkat çekmemesi gerekiyor (Demek pantolon üzerine tunik giyince dikkat çekilmiyor ve bu bir kural.) İranlı kadınların aşırı kabartılmış saçları üzerinde örtüleri, her an düşecekmiş gibi duruyor.” (Nereden nereye geldik!). Ve asıl bomba geliyor: “Keskin bakışlı bu güzel kadınlar, ritüeller uygun olarak fark edilmenin yolunu bulmuş gibi görünüyor.” Başını
TRT uzun süredir bir belgesel üzerine çalışmalarını sürdürüyor. ‘Fatih: Avrupa’nın Kaderini Değiştiren Adam’ı kanalda önemli belgesellere imza atmış bir isim, Kerime Senyücel üstlendi. Dramatik çekimlerle süslenen belgesel, 30 dakikalık sekiz bölümden oluşacak. Dramatik çekimlerin ve röportajların büyük bölümü tamamlanmış. Anadolu, yurt dışı ve sunucu çekimleri kurgu ve post production işi var. Senyücel, “Fatih’in kişiğili üzerine çağını anlamaya çalışan bir çizgimiz var. Şu anda sinemalarda gösterilen 1453’ten sanırım değişik bir kulvardayız. Fetih bizim ana konumuz değil” diyor.
Fatih’i kimler oynuyor?
12 yaşındaki Fatih’i küçük oyuncu Ege Akal, Fatih’i İsmail Demirci oynuyor. Olgunluk dönemindeki Fatih’i ise II. Abdülhamit’in torunu Orhan Osmanoğlu canlandırıyor. Orhan Osmanoğlu adı ilginç. Ailesinin tarihinde en önemli hükümdarı canladırmaktan mutlu olduğunu söylüyor Osmanoğlu. Araştırmaların başında Bilkent Üniversitesi’ndeki Halil İnalcık Kütüphanesi’nde Prof. Mehmet Kalpaklı yönetiminde bibliyografya çalışması yapılmış. Yapım mekanı olarak, Fatih’in fetih ve yaşam alanı sesa olmak üzere Türkiye’de 10 şehir, yurt dışında Yunan adalarından Eğriboz, Limni,
Bloomberg HT kanalında Kenan Erçetingöz’ün konuğu Yavuz Seçkin. Çok iyi bir iş yapıyor Seçkin. 25 kukladan oluşan bir aile kurmuş. Ünlülerimiz. Bunların sayısını 100’e çıkarmayı düşünüyor. Her bir kukla 4 bin TL’ye maloluyor. Bir de bu projeyi televizyona taşımayı düşünüyor. 7 dakikalık skeçler şeklinde. 12 yıl önce ‘Plastip Şov’ vardı. Burada siyasetçiler de yer alırdı ve seslendirmelerini Yavuz Seçkin yapardı. Laf döndü dolaştı, şovlarında siyasetçilerimizin taklidini yapıp yapmadığını sordu Erçetingöz, “Eskiden Ecevit’in Demirel’in taklidi yapılırdı. Siz o kulvara girmiyor musunuz?” Yavuz Seçkin “Yooo” diyerek cevapladı. “Yaptığınız bir siyasetçi var mı?” sorusuna gelen cevap “Sarkozy” oldu. Bu noktada hem soru hem de cevap, kendi içinde bir mizah barındırıyordu. Erçetingöz devam etti; “O yabancı, çekiniyorsunuz yani.” Seçkin “Yooo”lardan gidiyordu. “Yani Sarkozy’yi yapalım, dedik. “Anla Kenan Kardeş” demek istiyordu. Şimdi buna ne gerek vardı. İyi iş yapan komedyenlerin hiç biri ‘bu işlere’ bulaşmıyor. 2000’li yıllarla başlayan bir olay. Televizyonda sadece Levent Kırca, Başbakan’ı skeçlerinde ağırladı. Yavuz Seçkin özetliyordu durumu; “Sarkozy yapalım siyasetçi ve
Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Savcı tahliye istemişti. Fenerbahçe taraftarı adliyenin önünü doldurmuş ve Aziz Yıldırım’ın tahliyesini umut ediyordu. Olmadı. Ama 7 tahliye geldi. Sonra ortalık karıştı. Saat 02.00’ye geliyordu. Haber kanalları geç olan saatin rehavetinde ilerliyordu. Kiminde program, kiminde NBA maçı vardı. ‘Son dakika’ haberi olarak tabii ki verdiler.
Bir kanal gördüm sadece o saat diliminde, üşenmedi, muhabirini canlı yayına bağladı. Taşlar havada uçuşuyordu. Biber gazının dumanı ortalığı kaplamıştı. Çevik kuvvet bir oraya bir buraya koşuyordu. TGRT Haber ilk görüntüleri verirken muhabir arkadışımız hem kendini koruyor, hem de olayları anlatıyordu. Sonra baba haber kanallarını tekrar dolaştım; tık yok. Sadece ‘son dakika’lar yerindeydi!
KIŞ OLİMPİYATLARI SÜRPRİZ KANALDA
2014 Kış Olimpiyatları Rusya’nın Sochi kentinde yapılacak. Yayınlar ülkemizde sürpriz bir kanalda yayınlanacak; Fox TV. O kadar spor kanalı varken ilginç geldi bu bana.
Yani olması gereken, bu işi spor kanallarının yayınlanması. Belki de “Yeter ne diye para hacayacağız” diyorlardır. Haklılar, çünkü bizde mantık böyle çalışır.
REHBERiM