HAYAT MI BÖYLE DEVAM EDiYOR?

21 Kasım 2011

ATV’nin merakla beklenen dizisi ‘Hayat Böyle Devam Ediyor’ beklediğini fazlasıyla ilk bölümde aldı, gün birincisi oldu. ‘Batı’yla Doğu’nun bir konuda hiç bir ayrımı olmadığını görmüş olduk. Ya da yansıtılan böyle; Dallas durumu. Kimin eli kimin cebinde belli değil dizimizde. (Doğu yorumuyla tabii ki.) Hamdolsun her şey var. Dizi önermeler silsilesidir. Bu dizinin önermeleri neler? İflah olmaz bir cinsellik sorunu var Doğu’da bunun altı çizilmiş. Kudret, İsmail’in Cennet’le ( Hani önce sabunla yıkıyor ya o sahne!) sevişmelerini cam aralığından seyrediyor. Abbas’ın karısı, onun ikinci evliliği için rica ediyor helallik veriyor. Dizi hem töreden vaz geçmiyor hem töreye karşı. Abisi Hayat’ı öldürmek üzere götürüyor. Tam vuracak birden “Beni bu hale, bu düzen getirdi” diyor. Ama kuma gitmesine ses çıkarmıyor. Hem düzene karşı hem değil.
Belediye başkanı da önce Hayat’ı istemeye gidiyor, o da nutuk çekiyor. Oğlundan haber alamayınca anne, polise haber veriyor. Oğlandan haber yoksa, hele Doğu’dan gelmişse İstanbul’a, mutlaka işin içinde PKK vardır durumu yaratılıyor.
Ben sadece izlediklerimden çıkarımlarımı yazdım. “Doğru işlenmiştir”, “Sorunlar bunlar değil kardeşim” filan diyen

Yazının Devamı

‘JANE BOND’UN HiKAYESi YA DA PLAMEGATE SKANDALI

20 Kasım 2011

TNT’de ABD’nin Irak işgalinin ‘kirli işler’in anlatan bir örneği daha geliyor: ‘Dürüst Oyun’ Joseph Wilson adlı diplomatın eşi Valerie Plame’in hikayesi... Peki kimdir Valerie Plame? Joseph Wilson emekli olmuş daha sonra Bush döneminde Irak’ın Nijerya’dan uranyum aldığı iddiasını araştırmakla görevlendirilmiştir. Hazırladığı rapor hükümetin istediği gibi olmamıştır. Çünkü böyle bir satış yoktur. Ama ABD aksine bir açıklamayla böyle bir satışın olduğunu dünyaya duyurunca Wilson New York Times’da bir yazı yazar. Beyaz Saray bundan hoşnut olmaz ve harekete geçer. 2003 yılında eşi Valerie Plame’in bir CIA ajanı olduğu bilgisini basına sızdırır ve bu filmin hikayesi böylece başlamış olur...
Plame CIA’nin en iyi ajanlarından biriydi. Bir nevi ‘Jane Bond’du yani! Peki ne oldu? Basına bu bilgiyi sızdırdığı iddia edilen Dick Cheney’nin (başkan yardımcısı) danışmanı Lewis ‘Scooter’ Libby hapis cezasına çarptırıldı, sonra da bir şekilde yırttı ve olay kapandı. Valerie Plame ünlü oldu. Yaşadıklarını ‘Fair Game: My Life As A Spy, My Betrayal By The White House’ adlı kitapta topladı. Tabii bu konuda da uzun süre baskı geldi.
TNT’de yayınlanacak filme gelirsek; internette yapılan

Yazının Devamı

BiR YANDA ViCDANi RET, DiĞER YANDA ‘SÖZLERiMi GERi ALAMAM’

18 Kasım 2011

Televizyon farklı bir dünya derler. Bir görsel yansıma, bir sihir ya da beyin yıkama kutusu... Dream TV’deki ‘Ana Sahne’nin canlı yayını için Kanal D’nin binasındaydım çarşamba akşamı. Bulutsuzluk Özlemi’nin performansı vardı. Ortadaki büyük kantinde çay içerken baktım karşıdan Ahmet Hakan geliyor. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Yayına yetişiyordu, “Bu akşam bedelli askerlik ve vicdani ret konuşacağız” dedi. Bizim canlı yayın stüdyosuyla ‘Tarafsız Bölge’ninki yan yana...
Çarşamba akşamları aynı anda iki canlı yayın yapılıyor; biri müzik biri tartışma. Reklam arası olduğunda birbirlerine giren iki tartışmacı meydandaki kantinde ‘çay molası’ veriyor.
Geçelim bizim stüdyoya. Seyircinin, “İşte benim parçam” dediği o şarkının bitiminde ne olduğunu biliyor mu? “Üç dakika araaa” sesi gelir gelmez, “Abi bi tuvalete uzansam, vakit var mı?” ya da “Oğlum gel bahçede bi yarım sigara tüttürüp gelelim” telaşı başlıyor. Sanki devam edermiş gibi sonrası.
Tam da bizim reklama geçip klip girilen bölümlere ‘Tarafsız Bölge’nin heyecanlı tartışmaları denk geldi. Kulisteki televizyonda Ali Sirmen’i gördüm. “Parası olan vicdani retçi olabilir” dediğini duydum. Stüdyoya geçerken hemen

Yazının Devamı

KADIN DERNEKLERi VE DiZiLERDEKi ŞiDDET

17 Kasım 2011





Hem konu itibarıyla hem de izleyici profili olarak dizilerin temelinde kadın var. Konusu ‘kadın’ olunca izlenme oranı artıyor. İzleme oranı profilinde kadın ön planda. Dolayısıyla etki ve tepkilerin bir diğer ucunda kadın dernekleri de ön plana çıkmaya başladı. ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinin bu akşam ekrana gelecek bölümünde Fatmagül’ün arkasına kadın derneklerini alması önemli. Bunu yaparken kadın derneklerinden bir tepki gelmedi.
Şöyle bir başlangıca gittiğimizde durum tam tersiydi. 16 Eylül 2010 perşembe günü ilk bölüm yayınlandı. Ki daha önce magazin basını meşhur tecavüz sahnesiyle ilgili ilk ipuçlarını veren haberler yapmıştı.
İnterpress Medya Takip Merkezi araştırmasına göre, dizinin yayına girdiği hafta ve daha önceki haftalarda kadın örgütleri bu konuda hiç tepki vermemiş ya da basına yansımamış ya da basın iplememiş! İlk basına yansıyan tepki Ali Poyrazoğlu’nun Habertürk’te yayınlanan ‘Gölgede Muhabbet’ programında dizideki tecavüz sahnesiyle biraz dalga geçmesi. Yazılı basında bu konuda beş haber yer almış.

Yazının Devamı

‘UMUTSUZ EV KADINLARI’NIN ÇAYI HANIMLARIN YENi MERAKI

16 Kasım 2011

Pazartesi sabahı bir ilkokulda aile birliği toplantısı... Toplantılarda çocukların dertlerinin yanı sıra günün dedikodu gündemi ön plana çıkar. Başrolde akşam izlenen diziler vardır. Toplantıda şu sıralar hanımların vazgeçilmezlerinden olan ‘Umutsuz Ev Kadınları’ üzerine konuşulmuş. Dizinin onlar için en önemli bölümü, pazar akşamı Melek’in Elif’e önerdiği bitkisel çay. Toplantının ana konusu işte bu çay olmuş. Dizide bahsi geçen özel bir çay. Bir aktarda yapılıyor. Karışımı gizli, fazlası insana dünyayı şaşırtır. 2 gram yeterli.
Melek yerinde duramıyor. “İki saat uyuyorum sonra zıpkın gibiyim” diyor. Enerji içecekleri yanında halt etmiş.
Bitkisel çayların sakinleştirici etkisi olduğu bilinir. Ama bizim çay tersine düz duvara tırmandırıyor! Dört çocuklu Melek yerinde duramıyordu. Onu aktardan alan Elif de aynen öyle oldu. Dikmeye söz verdiği tüm önlükleri yarım günde tamamladı. Sabah eşine mükellef kahvaltı hazırladı.
Peki bu çay neydi? Hangi aktarlarda bulunurdu? Ben de merak ettim. Medyapım’a sordum: “Böyle bir çay var mı?” Güldüler. Dizinin orijinalinde bir hap kullanılmış. Hiperaktif yapıyormuş içeni. Ama düşünmüşler şimdi biz yerlisinde hap içirirsek olay çıkar.

Yazının Devamı

FUTBOLUMUZ!

15 Kasım 2011

* Rahmetli Zeki Müren’e sormuşlar, “Ne olmak istersin?” diye. “Hakem olmak isterim” demiş. “Neden?” demişler. “Tam 90’ıncı dakikada alakasız bir penaltı çalarım, bütün stat başlar ‘..ne Zeki’ diye, bayılırım o zaman” demiş. (Erman Hoca fıkrası, Kanaltürk’teki ‘Önder Harikalar Diyarında’ programından.)
* “Türkiye’de bir takım çalıştırsaydım evi Sinpaş’tan seçerdim.” (Yer Sinpaş GYO televizyon reklamı, söyleyen Jose Mourinho.)
* “10 maçta oynayan Arda, 900 bin Euro prim aldı. Aynı sayıda maç oynayan, grubumuzu lider bitiren Alman Milli Takımı’ndaki futbolcu 180 bin Euro!” (Basından)!

TRT KÜRT SORUNUNU ÇÖZDÜ
Konya-Güngören Bank Asya Ligi maçını geçtiğimiz pazar TRT Şeş’te izledik. Alttan Türkçe geçen notta, maçı ister Türkçe, ister Kürtçe seyredebileceğimiz yazıyordu. TRT, Kürt sorununu çözmüştür. Bir ülkede maç hem Türkçe hem Kürtçe izlenebiliyorsa ve bu kanal aslen Kürtçe yayın yapan bir kanalsa, ortada sorun yok demektir. Çünkü futbol ‘Calgonite’ gibidir ülkenin iç ve dış sorunlarını çözer!

Yazının Devamı

VENEZÜELLA GÜZELLERi NASIL BiRiNCi OLUYOR?

14 Kasım 2011

Venezuelalı Ivian Lunasol Sarcos Colmenares 2011 dünya güzeli seçildi. Venezuela güzelleri yarışmalara yıllardır damgalarını vuruyor. Fox’ta yayınlanan ‘Çalar Saat Hafta Sonu’ programında bu konuda bir magazin haberi vardı. Venezuela 20 yıl içinde yedi kainat, altı dünya güzeli çıkarmış. Meğer Venezuela’da, güzellik yarışmalarına hazırlayan özel okullar ve kamplar varmış. Kızlar, küçük yaştan itibaren bu konuda eğitim almaya başlıyormuş. Dokuz ay sürüyormuş bu kamplar. Buradan seçilen 28 güzel arasındansa kimin dünya güzellik yarışmasına gideceği belirleniyormuş. Gerekirse küçük estetik ameliyatlar da yapılıyormuş. Peki Chavez bu duruma ne diyormuş? 2008 Kainat Güzeli seçilen Dayana Mendoza Başkan’la görüşme talebinde bulunmuş. Chavez’se “Bu yarışmalar emperyalist ve oligarşik güçlerin ürünü” diyerek geri çevirmiş.


KAFASI KARIŞIK TOPLUMUN TV YANSIMALARI
Rıdvan’ın maç yorumları bir başka oluyor. Sesi zor çıkıyor, silik konuşuyor. Volkan’la seyirci arasındaki diyaloglar ve ardından gelen şeytanca yorum... “Maçları Bursa ya da Kayseri statlarında oynatalım. İstanbul’da seyirci taraf tutuyor, Anadolu halkı saygılı.” İşin bir tarafı bu. Diğer tarafı “Şimdi

Yazının Devamı

BiR TEK O KANAL HATIRLADI

13 Kasım 2011

Bugün yazmak istemiyorum. Çünkü Umur Talu yazdı: “Orada enkaz altında gazeteciler var. Kan ter içinde koşturmuş muhabirler. Deprem ve ölümün kadrolu mu kadrosuz mu... 212’li mi, 1475’li mi diye bakmadığı bizim çocuklar...”
O çocuklar artık yok. Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz kurtarılamadı. Geriye ‘hafızalara kazınan’ haberleri kaldı. Televizyonlar canlı yayınlardaydı. Haber kanalları hele, teyakkuz halindeydi. A Haber kanalı da o sırada ‘Uykusuz Her Gece’ programındaydı. Gülay Özdem sunuyordu. Cem Emir’in bedeni tam o yayın sırasında Van’da enkaz altında cansız çıkarılmıştı. Gülay Özdem ne söyleyeceğini bilemez cümlelerle anlatmak istedi. Ve köşede, hemen sağ köşede Cem Emir’in resmi geldi ekrana. ‘Meslektaşımızı kaybettik’ yazısıyla. Burada o koydu bu koymadı meselesini yapmıyorum. Sadece ne bileyim, bir refleks diyorum. Kimse kimseden ne daha az ya da ne daha çok seviyordu, tanıyordu gibi ‘popülist’ cümleler kurmayacağım. Sadece sonra bir gezdim diğer kanalları. Bir küçük resim aradım...



REHBERiM

Yazının Devamı