Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçici köy koruculuğu, terör örgütünün varlığı sonucu 26 Mart 1985 tarihinde 442 sayılı Köy Kanunu’nun 74. maddesinde yapılan değişiklikle ortaya çıkan bir sistem. Uygulamaya geçildikten sonra Güneydoğu’daki izlenimlerimizi (25 Ağustos 1986) şöyle aktarmıştık:
Bölgede her taşın arkasında artık güvenlik kuvvetlerine yardımcı olan köy korucuları var. Bölücülere karşı savaşan korucular uykuda dahi silahlarını bırakmıyorlar. Herhangi bir saldırıya karşı da tek dolaşmaları yasak.
O günden bu yana tam 30 yıl geçti. O tarihlerde sayıları yüzlerle ifade edilen köy korucuları bugün 50 bini maaşlı, 25 bini gönüllü ve 20 bini de emekli olmak üzere 100 bin kişiyle ülkenin üçüncü büyük silahlı gücü haline geldi, hatta 5 bin yeni köy korucusu daha alınacağı duyuruldu ama sıfatları hâlâ geçici!.. Dahası o günden bu yana 1664 şehit veren köy korucularının özlük hakları ve en çok da “can yoldaşları” silahları konusunda ciddi sıkıntıları var. İşte geçici köy korucusu babası şehit edilen, kendisi de gönüllü korucu olan Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen’in anlattıkları:
- Koruculuğun önündeki geçici sıfatı bizim moral ve motivasyonumuzu bozmaya yetiyor. Hiçbir sosyal güvencemiz yok. 20 yaşındayken korucu olan kişi bugün 50 yaşında ama hâlâ yarını ve çocuklarının geleceğiyle ilgili net bir fikri düşüncesi yok.
- Devletimiz bize güvenip verdiği uzun namlulu silahı (kalaşnikof) göreviniz esnasında taşıyın diyor ama günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için köylerimizden ilçe merkezlerine giderken taşımamız yasak. Bizim asker, polis gibi şark görevini bitirdin batıya gitme gibi tayin hakkımız bulunmadığı ve evlerimiz orada olduğu için çocukları dağda vurulan ailelerle iç içe yaşamak zorundayız. Kendimizi korumak amacıyla tabanca talep ediyoruz “Silahı kendiniz alın” deniyor ve beş yıllığına 3 bin 500 lira vergi ödememiz isteniyor. 1050 liralık maaşımızla silah alma ve vergisini ödemek gibi bir şansımız olmadığı için çözüm sürecinde 14 arkadaşımız ailelerinin yanında alışverişte ya da çocuklarını okula götürürken şehit edildiler.

Haberin Devamı

Emniyete üniversiteli özel harekâtçılar

Haberin Devamı

Türkiye’de son aylarda artan terör olayları nedeniyle yeni önlemler geliştiriliyor. Buna göre 4 bin özel harekât polisi alınarak emniyet teşkilatının vurucu gücü ve taktik operasyon timlerinin sayısı artırılacak. Bunun içinde en az dört yıllık lisans seviyesindeki bir yükseköğretim programlarından mezun olanlara çağrı yapıldı. Yani isteyen üniversite mezun özel harekat polisi olabilecek. Tabi verilecek eğitimi ve sınavı geçmeleri kaydıyla. İşte bu noktada da yıllarca doğuda terör- özel harekâttan sorumlu görevler üstlenen ve polis okullarında hocalık yapan bir emniyet müdürünün çekinceleri var. Şöyle diyor:
Aslında bu 5-6 yıl önce de gündeme gelmiş bir proje ancak çözüm süreci nedeniyle askıya alınmıştı. Şimdi ise hem durum değişti hem de özel harekât polislerinin işlevi. Eskiden özel harekât eğitimi bina, ev operasyonları, başta uçak olmak üzere ulaşım araçlarından rehine kurtarma üzerineydi ve hafif silahlar ağırlıktaydı. Şimdi PKK’nın değiştirdiği taktikler çerçevesinde tamamen sokak savaşına döndü ve kullanılan silahlar farklılaştı. Ayrıca Sur ve Cizre’de olduğu gibi askerle birlikte organize operasyonlar yapabilmeleri için diğer kuvvetlerle senkronize eğitim almaları şart. Bunu kim verecek? Polisin içinden aldığın adamlar bile eğitimde moral motivasyon zorluğu çekerken 30 yaşındaki üniversite mezununu nasıl özel harekatçı yetiştireceksin? Biz hücum değil savunmamızı güçlendirmek istiyoruz deniyorsa o başka. Yoksa şu mahalleye üç tane terörist girdi, git onlara imha et dersen olmaz.

Haberin Devamı

Yeni bir seçim havası var mı?

Son iki yılda çok seçim yaşadık. Ülke seçim yorgunu ve önümüzde çok ciddi sorunlar var. Son seçimin üstünden de 3.5 ay geçti ama erken ya da baskın seçim konusu yine dillerde. Gerçekten olabilir mi? Ana muhalefetin havasına göre evet, Başbakan’ın açıklamasına göre de kesinlikle hayır. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde halkın nabzını en iyi tutan kamuoyu araştırmacısı Adil Gür’ün bu konudaki öngörüleri ise şöyle:
Ortada ciddi bir terörle mücadele var şehit cenazeleri geliyor, Suriye’de işler karışık ekonomide işler yavaşlamış böyle bir ortamda niye seçime gidilsin? Bugünden bakıp da seçimin sonucunu öngörerek bir seçim kararı vermek kolay değil. Kaldıki ortada daha bir anayasa değişikliği sistem tartışmasını yapmadık. Neyi tartıştığımızı bilmeden aylardır konuşuyoruz. Bu tartışmalar yapılır, altı doldurulur, böyle bir konu Meclis’e gelir ve muhalefetin oylarıyla reddedilir o zaman belki...