Düdüklü tenceredeki Suriyeli göçmen sorunu

14 Temmuz 2016

Suriyelilere vatandaşlık hakkı tartışmasında iktidar, niteliklilerin alınacağını ve bunun Türkiye’ye faydalı olacağını söylüyor, muhalefet ise sayıları 3.5 milyonu bulan Suriyelilerin tamamını kapsayacağını savunarak, vatana ihanet suçlaması yapıyor. Bu arada da 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan Konya ve Şanlıurfa ile İzmir-Buca’yı karıştıran örneklerde olduğu gibi Türkiye ve Suriyeli gençler arasında karşılıklı öfke patlamaları yaşanıyor. Dahası, sosyal medyadaki “Ülkemde Suriyeli istemiyorum” içerikli kampanyalar destek buluyor. Yani “Bombalardan, cellatlardan kaçanlara kucağımızı açtık” havası yerine toplumsal çatışmalar, nefretin körüklenmesi yabancı düşmanlığı ile Suriyelilerin kendi içinde çeteleşme görüntüleri ivme kazanmış durumda ve patlama sinyali veriyor. Tıpkı ateşin üzerinde unutulan düdüklü tencere gibi... Çünkü Suriye olaylarının başlangıcı kabul edilen 15 Mart 2011 tarihinden günümüze kadar ülkemiz yoğun bir göç akınına maruz kalmasına rağmen pek önemsemedik. Misafir mantığıyla “Nasıl olsa dönecekler” dedik, hatta döndüklerinde Türkiye adına iyi niyet elçileri olacağını sandık.
Kandırılmışız! Dönmeleri gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi, başlangıçta kırmızı

Yazının Devamı

MHP’deki kaosta ikinci raund

11 Temmuz 2016

MHP’deki kaosun ilk raundunda muhalifler tüzük kurultayı ve gitti, gidiyor açıklamalarıyla Devlet Bahçeli’yi hayli sendeletti ama yargı kararıyla seçimli kurultay yapılamayınca düşüremedi. Yani Bahçeli’nin dediği çıktı ve tekrar başa dönüldü. Ancak bu MHP’de kaos bitti anlamına gelmiyor. Çünkü muhalifler aynı yöntemi bu kez daha fazla imza(geçen sefer 543 idi)toplayarak izleme ve düşürme, buna karşın Bahçeli de yine disiplin soruşturmalarıyla ihraç kartını açma konusunda kararlı. O nedenle de muhalif başkan adaylarının bugünkü toplantısıyla yeni bir mücadele dönemi ya da MHP’deki kaosun ikinci raundu başlıyor. Muhalefetin hedefi bir hafta içinde imzaları toplamak. Dolayısıyla da MHP’yle ilgilenen herkesin kafasında şu sorular var:
Olağanüstü kurultay için delegelerden 700’ün üzerinde imza toplanır mı? Bahçeli başkan adaylarını disiplin soruşturmalarıyla devre dışı bırakır mı? Böyle bir durum delegelerden toplanacak imza sayısını etkiler mi?
Sorulara yanıt geçmişte Bahçeli’nin en yakınındaki bir isimden:
“Devlet Bahçeli ihraç kapısını açarsa başlangıçta adaylardan sadece Meral Akşener’i ihraç ederek diğerlerini tutar. Çünkü buna hem kamuoyunda ve partide cevap veremez hem de

Yazının Devamı

Birer dakikalık öteki gündem

7 Temmuz 2016

Ülkenin terör, şehit haberleri, kazalardaki kayıplar, mülteciler, iç - dış politikadaki sıcak gelişmeler ve ekonomideki dalgalanmalarla dopdolu bir gündemi var. Hemen her gün yeni bir şok gelişmeyle sarsılıyoruz. Dolayısıyla da bazıları için çok önemli olarak görülen bir çok sorun doğal olarak lokal kalıyor, yani ülkenin diğer kesimini pek ilgilendirmiyor. Ya da önemsenmiyor...Örneğin TBMM’nin her oturumu öncesinde birer dakika söz verilen 15 milletvekilinin dile getirdiği konular gibi. Çünkü söz hakkı alan hangi vekil kürsüye çıkarsa, bir dakika içinde kendi yöresinin ya da temsil ettiği kesimin dertlerine değiniyor, ihtiyaçlarını sıralıyor. Bunlara lokal gibi görülse de sözü edilen yerler ya da kitleler açısından hayati önem taşıyan birer dakikalık öteki gündem maddeleri de denilebilir. Ya da hem dile getirenler hem de sözü edilen yerler veya kitleler açısından gaz alma uygulaması. Çünkü söylendiğiyle kalıyor, yani uçup gidiyor...

İşte TBMM’nin 27 -30 haziran tarihleri arasındaki oturumlarında ağırlıklı olarak CHP’li milletvekillerince dile getirilen ve tutanaklara yansıyanlardan bazıları:

- Kadim Durmaz (Tokat): Tokat merkezli, Sivas, Yozgat, Amasya, Ordu illerinde onlarca

Yazının Devamı

MİT nasıl uyarır ya da uyarmalı?

4 Temmuz 2016

Türkiye’yi sarsan her katliamdan sonra istihbarat zafiyeti konuşuluyor. Hemen ardından da “MİT uyarmıştı” bilgileri sızıyor. Dolayısıyla da sorumluluk açısından top ortada kalıyor. Yani gerçekten MİT uyardı mı, uyardıysa neler içeriyordu ve de uyarmasına rağmen asker-polis tarafından dikkate alınıp alınmadığı konusu hep flu... Dahası bunları ortaya çıkarmaya yönelik girişimler de önemsenmiyor ya da sonuç çıkmıyor. Nitekim yine aynısı oldu ve muhalefet partilerinin IŞİD’in İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ndeki üç canlı bomba saldırısıyla ilgili Meclis araştırması talebi reddedildi. Oysa ki böyle bir araştırmayla sadece sorumlu ya da hatalıları bulmak değil, çıkacak sonuçlara göre yeni önlemlere yönelmek mümkün olabilirdi. Demek ki bu konu milletin vekillerini ilgilendirmiyormuş...
İşte bu nedenle de konuyu ısrarla sorgulayıp, irdelemekte yarar var. Çünkü IŞİD, PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerinin açık hedefi olan Türkiye’ye dönük tehditler büyük ve buna karşı en etkin silah istihbarat. Yani teröristi eyleme geçmeden yakalamak. Ancak bunda da sınıfta kaldığımız ortada. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sorumuz şu:
MİT nasıl uyarır ya da uyarmalı?

Yazının Devamı

Yine aynı zafiyet: İstihbarat

30 Haziran 2016

Türkiye, çok ciddi bir terör dalgasıyla karşı karşıya. 5 Haziran 2015’ten bu yana 11’inci terör saldırısını yaşadık. Yani acının biri küllenmeden yeni bir canlı bomba katliamıyla sarsıldık ve her saldırı sonrasında olduğu gibi yine aynı tartışmaya odaklandık. Kim ne için yaptı, canlı bomba ya da bombaların hedefinde kim, kimler vardı ve de gerçek hedef neydi? Tamam teröristin bağlı olduğu örgüt ve hedef kriminal soruşturma açısından önemli ancak sadece o kadar. Çünkü bu seferki katiller IŞİD olarak çıksa da sonuçta IŞİD ya da PKK fark etmiyor ve amacı, hedefi ne olursa olsun her saldırıda masum siviller, çocuklar ölüyor, yaralanıyor. Yani bu cinayet şebekeleri hedef ya da hiçbir değer gözetmeksizin katliam yapıyor. Buna kör terör de denilebilir. İşte bu nedenle de insanlar terk edilmişlik, zayıflık kıskacında ve yeterince korunmadığı fikrinde. Dolayısıyla da İstanbul Atatürk Havalimanı’na yönelik bu saldırının ardından yine güvenlik zafiyeti tartışması gündemde. Eleştirilerin odağında da kısa süre önce Avrupa Sivil Havacılık’ın denetiminden geçen ve dünyanın en güvenli havalimanları arasında gösterilen bir yere canlı bombalar ve silahlar nasıl girdi sorusu var. Buna yetkililerin

Yazının Devamı

Aklı başında Avrupalı Türkiye’yi kaybetmek istemez

27 Haziran 2016

İngilizlerin AB’den çıkma kararı nedeniyle katı kurallı “Federal Avrupa” hayali şu aşamada mümkün değil. Çünkü bu karar Avrupa’daki AB karşıtlarının ekmeğine yağ sürdü ve domino etkisi endişesi var. Bunun ilk işaretleri de Hollanda, Fransa ve Danimarka’dan geldi, yenileri de olabilir. O nedenle AB bundan sonra “daha çok entegrasyon” ile “daha esnek politikalar” arasında tercih yapmak zorunda. Yani daha gevşek kurallarla birarada yaşamanın yollarını aramak durumunda. İşte böyle bir esnek yapı olduğu zamanda Türkiye’ye bir yer bulmak da daha kolaylaşabilir...Tabi bu arada gaza gelinip duygusal bir kararla AB görüşmelerini referanduma taşınarak hepten kopartılmazsa...Nitekim bu yönde “bizi istemeyeni biz de istemeyiz” gibisinden oldukça duygusal yaklaşımlar söz konusu. Dış politikada gurur, aşk nefret olmadığını sadece çıkarların gözetildiğine dikkat çeken Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği(ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydarol, “bu çıkarların doğru analizi içinde kararlar verilir, kalkıpta ya bu adamlar bizi sevmiyor gibi lafları ortaya koyduktan sonra oylarsanız yüzde 75’ e yakın hayır oyu çıkartırsınız” diye referanduma karşı uyarıyor. Sonrasında da yeni gelişen

Yazının Devamı

En iyimser senaryo bile tüyler ürpertici

23 Haziran 2016

Olası İstanbul depremi üzerine Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün raporuna göre; fay Adalar’da kırılacak ve büyüklüğü en fazla 7 olacak. Oluşacak tsunami dalgasının boyu da 2 metreyi aşmayacak. Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise en az 7.2 büyüklüğünde bir deprem ile 10 metre boyunda dalga olasılığına dikkat çekmişti. Yani son raporla hem deprem hem de tsunami dalgası boyu büyüklüğündeki beklenti düştü. Dolayısıyla da yine kafalar karıştı ve hangisi doğru ya da son açıklamada olduğu gibi fay gerçekten parçalı mı yoksa bütün mü kırılacak tartışmalarına odaklandık. Buna akıl tutulması da denilebilir. Çünkü her iki araştırmada da değişmeyen tek şey şu:
Marmara bir deprem denizi ve altında canlı, aktif bir fay sistemi var. Ve de İstanbul’da deprem olacak...
İşte bu nedenle de depremin büyüklüğü, zamanı ve fayın durumu yerine İstanbul’un depreme hazır olup olmadığını tartışmak daha doğru. Zira 17 Ağustos 1999 felaketinden sonraki “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganı sözde kaldı. Daha doğrusu, yetkililer verdikleri sözleri, vatandaş da hesap sormayı unuttu. O nedenle de her ne kadar olası felaket senaryoları olumlu yönde

Yazının Devamı

Satılık şehirden marka şehire

20 Haziran 2016

Başbakanın terörü silmek için doğu ve güneydoğuda halkın yüzünü güldürecek 4 cazibe merkezinden Kars örneğini duyunca 30 yıl öncesini, yani 1980’li yılları anımsadık. Çünkü bugün zenginlik ve gelecek umudu olarak düşünülen Kars o yıllarda herkesin terkettiği bir “hayalet şehir” görünümündeydi. Tek bir fabrikanın dahi kalmadığı kentin heryeri satılık talebalarıyla doluydu, hatta “50 milyarı(bugünkü parayla 50 bin)olan Kars’ı alır” deniliyordu..Dahası Kars’tan göçenler sadece vatandaşlar değildi. Devlet kuruluşları da birer birer Kars’ı terkediyorlardı. Bu ayıba biz de tanık olmuş ve bunu 14 Aralık 1989 tarihli Milliyet Gazetesi’nde şürmanşetten “Satılık şehir” diye duyurmuştuk. Bunun üzerine de o dönemde DYP Genel Başkanı olan Süleyman Demirel konuyu TBMM’ye taşıyarak, bütçe görüşmeleri konuşmasında devletin yıllar önce programına koyduğu yatırımları Kars’ta gerçekleştiremediğini vurgulayarak şöyle demişti:
“Kars’ta evler,dükkanlar satılıyor ve Kars boşalıyor,bu günahtır.”
Nereden nereye...




Yazının Devamı