Para var yatırım yok

15 Temmuz 2000


      Bataktaki KİT'leri biliyoruz ama; parası olup da çalıştırılmayanı duymamıştık. Örnek mi? Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü... Bankada 30 trilyonu var ancak; tek bir acil arama - kurtarma istasyonu (SAR) yok... Bir başka deyişle adı olup, donanımı olmayan bir kuruluş. Boğazda kaza olsa ondan bundan teçhizat dileniyor. Ya da burnumuzun dibinde bir yat batsa yardıma gidemiyor!.. Çünkü;
      Tasarruf (!) gerekçeleriyle yatırım yapılmamış. Neyse ki; Devlet Bakanı Prof. Ramazan Mirzaoğlu'nun Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'yi ikna etmesiyle darboğaz aşılmış. Şimdi hummalı bir çalışma var. Bir bakanlık yetkilisi şöyle diyor:
      "Ege Denizi günümüze kadar Yunanistan ile Türkiye arasında ihtilaf konusu olmuştur. Karasularını 12 mile çıkartabilmesi söz konusu olmadığı halde Ege Denizi'ni fiilen kontrol eden Yunanistan oldu. Bunun nedeni her türlü yatırımları, tesisleri, kurtarma istasyonlarını adalara yapmış olmalarıdır. Uluslararası normlara göre denizlerin sahibi herhangi acil bir olaya müdahale edecek olandır. 8 bin kilometre olan kıyılarımızda

Yazının Devamı

Vali Şarman'a Hasankeyf suçlaması

12 Temmuz 2000


      Kayıp silahlarla suçlanan Batman eski Valisi Salih Şarman'a şimdi de 'arkeolojik kalıntıları yok etti' iddiası... Hasankeyf araştırma grubu başkanı Prof. Oluş Arık, 1996'da valinin talimatıyla mühürlü kazıevlerinin ellerinden alındığını, antik çağa ait (14 - 16. asır) birçok buluntunun kaybolduğunu söylüyor. Arık, '150 sandık malzeme vardı. Şimdi 90 - 100'ü kalmış. Onları (etiketlenmiş, numaralanmış) da kömür gibi birbirinin içine yığmışlar. Bulduğumuz dev kitabeler çay bahçelerinde dekor olmuş, biri de dilek taşı yapılmış' diyor...
      İnanılır gibi değil... Hasankeyf'in su altında kalacak olmasını tartışıyoruz ama; varlığından - olanlardan haberimiz yok. Buluntular kayboluyor, ekip tehdit ediliyor, ödenek geciktiriliyor. Maalesef bunların arkasından da devlet çıkıyor.

Kazı evine baskın
      Hocanın dediğine göre; 1986 - 1991 dönemine ait 5 yıllık emek Salih Şarman'ın talimatı, o günkü kaymakamın kararlılığıyla (!) bir günde heba olmuş. Bugün bölgeye gitme hazırlıklarını sürdüren Arık, şöyle diyor:
      "Yeri 1986 yılında Mardin

Yazının Devamı

Ormanistanda yıkım!..

11 Temmuz 2000


      Orman Bakanlığı arazi mafyasına karşı hukuk savaşıyla işgal edilen alanları kurtarmaya çalışıyor. Orman Genel Müdürü Hasan Basri Canlı, '1383 tane yıkım kararı aldık' diyor ama; henüz yıkılabilen yer sayısı sadece 37... Bunlar mahkemesi bitenler, sırada binlerce dosya var. Hazine - belediye arazilerindeki işgaller, İSKİ havzalarındaki kaçak yapılaşmalar da cabası... Yani on binlerce yıkılacak yer, kurtarılacak alan var. Hangi birini nasıl yıkacaksın?..
      Anayasa dahi ormanları korumaya yönelik madde içeriyor. Ama kimin umurunda? Daha önceki gün İstanbul'da 8 ayrı yerde yangın çıktı. Nedeni malum; yer aç, yapılaş... Genel Müdür Canlı, çekilen hava fotoğraflarıyla yakılan alanların sürekli denetlendiğini söylüyor. Yapılaşmaya asla izin vermeyeceklerini belirtiyor. Ancak inşaatlar hızla yükseliyor. Mafyaya yasa masa vız geliyor... Mangal yasağı, dumansız piknik söylemleri havada kalıyor...

Gözde yerler
      Orman Bölge Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre; orman tecavüzleri yoğunlukla Anadolu yakasında yaşanıyor. Kartal, Ümraniye, Elmalı, Çavuşbaşı, Şile, Adalar en

Yazının Devamı

Orman Bakanlığı savunmada

9 Temmuz 2000


      Türkiye alev alev... Her gün bir başka bölgeden orman yangını haberi geliyor. Hektarlarca arazi kül oluyor. 1937 yılından bu yana 1999 sonu itibariyle tutulan 63 yıllık kayıtlara göre toplam 65 bin 861 yangında 1 milyon 507 bin 245 hektar yanmış... Ne acı ki; yüzde 96'sının nedeni insan!.. Çoban, sigara, anız - tarla temizliği, piknik ateşi, sigara... Ve de arazi mafyası!.. 2000 yılından bir örnek verelim, 5 Nisan 2000'de aynı anda 98 değişik yerde orman yangını çıkıyor. Tesadüf denilebilir mi? Amaç belli; araziyi imara açarak rant kapmak. Özellikle de İstanbul ve turizm merkezlerimizde...
      Yangın mücadele çalışmalarına gelince; Türkiye hala yangın uçağını tartışıyor. Kış ortasında yapılan anlaşmalara rağmen helikopterler gelemiyor!.. Gelen de yangın bölgesine eleman taşımakta kullanılıyor. Bakanlığın mücadele için parası yok. Olan da ancak işçi ücretlerine yetiyor. Özetle orman yanıyor, bakanlık bakıyor...

Bakanlık ne diyor?
      Onlara göre; Akdeniz ülkeleri arasında orman yangınlarıyla mücadele konusunda en başarılı ülke biziz!.. Elinde 32 tane yangın uçağı

Yazının Devamı

Trafikte uyuşturucu alarmı!..

8 Temmuz 2000


      İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. A. Sedat Çöloğlu, TIR, kamyon, otobüs şoförlerinin yüzde otuzunun uyuşturucu, özelikle de amfetamin kullandığını iddia ediyor. Bu konuda İçişleri Bakanlığı'nı defalarca uyardıklarını, ancak dikkate alınmadığını söylüyor...
      İddialar çarpıcı. Demek ki; TIR, kamyon, otobüs şoförlerinin tümünü alkol kontrolünden geçirsen hikaye... Adam temiz çıksa da direksiyon başında uyuyor. Ayyaş değil, hapçı - uyuşturucu müptelası trafik canavarı oluyor. Üstüne üstlük, uyuşturucu kullanmak da başlı başına bir suç.
      Ama Prof. Çöloğlu ısrarlı, 'uyumamak için amfetamin kullanımının yaygın olduğunu' belirterek, şöyle konuşuyor:
      "Amfetamin sentetik bir uyarıcı. Sporcular arasında da çok yaygındır. Maradona'nın kullandığı kokaine eşdeğer. Adam uyumamak için alır. Gözler açık ama beyin uyuyor. Bütün refleksin kayboluyor. Bir şey söyledikleri zaman yanıt veriyorsun ancak farkında olmuyorsun."
       Reçeteyle satılan bir ilaç değil mi?
   &nb

Yazının Devamı

Ambulans rezaleti!..

5 Temmuz 2000


      Kemal Sunal, hep güldürürken düşündürdü. İlk ve son kez ağlattı ama; yine ders verdi... Türkiye'de ilkyardım hizmeti, ambulans servisi rezalet. Koca İstanbul'da devletin hava - deniz ambulansı yok. Özel ambulans hizmetini belirleyen bir yönetmelik köhnemiş. Mevcut yasalarımıza göre; doktor olmaksızın tıbbi müdahale yasak. Ancak, korsan firmalar cirit atıyor. Denetleme olanaksız, çünkü personel yok. Hoş denetlense de yaptırımı yok...
      İl Sağlık Müdürü Dr. Mecit Çalışkan, ünlü sanatçıya ilk müdahale yapan ekipte doktor bulunmamasının suç olduğunu belirterek, 'Doktor olmaksızın hemşire iğne dahi yapamaz 'diyor. İlgili firma hakkında soruşturma açtıklarını söylüyor. Sonucunu göreceğiz... Ama açık konuşmak gerekirse; bir şey çıkmaz. Ölen öldüğüyle, laf söylendiğiyle kalır. Türkiye'de geciken yardım ve bilgisizlik nedeniyle ölüm oranı o kadar yüksek ki...

Neden kaynaklanıyor?
      Elbetteki ilk neden; araç yetersizliği... Bugün İstanbul'da ruhsatlandırılan özel ambulans sayısı 150... Sağlık Bakanlığı'nın 112 hattıyla hizmet verdiği araç sayısı ise sadece 28. Biri

Yazının Devamı

Çocuklar kurtuldu mu?..

4 Temmuz 2000


      1. İstanbul Çocuk Kurultayı acı gerçeği ortaya koydu. İstanbul sokakları cinsel tacize uğrayan, fuhuşa - çalışmaya zorlanan, dayak yiyen, uyuşturucu müptelası çocuklarla dolu. Peki kurultay oldu da ne oldu? Dertler bitti mi? Bu çocuklar kurtulacak mı? Yoksa, kaldığı yerden devam mı?..
      İstanbul Çocukları Vakfı Koordinatörü Mustafa Ruhi Şirin, 'En azından hedefleri yakaladık' diyor. Ardından da ekliyor:
      "Kurultaya 77 proje sunuldu. Bunların yarısı uygulansa iki yıl içinde İstanbul'da risk altındaki çocuklar büyük oranda şemsiye altına alınabilir..."
      Kısaca söylenenlerin, yazılanların lafta kalmaması gerekiyor. Ya finans sorunu nasıl çözülecek? Devletin kasası malum, hayırseverler de 'yardım yerine ulaşır mı' endişesi taşıyor. Haklılar yardım adı altında o kadar para söğüşlendi ki? Bu durumda darboğaz nasıl aşılacak? Şirin, şöyle yanıtlıyor:
      "28 yetişkin 32 çocuktan oluşan izleme komitesi yarın ilk toplantısını yapacak. Acil eylem planını belirleyecek. Bunun içinde risk altındaki

Yazının Devamı

100 Gönüllü 100 Tesis

2 Temmuz 2000


      Son nüfus sayımına göre İstanbul'daki 0 - 18 yaş arası çocuk ve genç sayısı 3.5 milyon... Bir başka deyişle 10 milyonluk megaköyün yüzde 35'ini çocuk ve gençler oluşturuyor. Ama hala yüzde 48'i okuyamıyor. Bu özellikle varoşlardaki yoksulluk, göç, kız - erkek ayırımı gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Çocukların büyük bölümü çocukluklarını yaşamadan hayata atılıyor. Hem de pis ve sağlıksız ortamlarda...
      Ve ne yazık ki; 3.5 milyon çocuk ve genç, yaşamlarının en hareketli dönemlerinde oyun alanı, park, spor tesisi bulamıyor. Zeka geliştirici oyunlardan, araçlardan mahrum kalıyor. Nedeni malum; planlarda yeşil alan olarak gösterilen yerlerin dahi betonlaştırılması... Para hırsı... Kentte nefes alacak yer kalmadı. Şimdi ise yeşil derdine düştük.
      Gençlik Spor İl Müdürlüğü'nce İstanbul'daki spor tesislerini artırmaya yönelik '100 Gönüllü 100 Tesis' adlı proje de bunlardan birisi. Buna göre; spor tesisi yaptırmak isteyen işadamı ve firmalar spor için ayrılmış kamu arsaları üzerinde tesis yaptırmak için teşvik ediliyor... Nisan 2000 tarihi itibariyle 11 spor tesisinin

Yazının Devamı