Sigara ve alkolde kara pazar

29 Temmuz 2000


      Kaçak sigara ve alkollü içki girişi patladı. Para yine devletin değil kaçakçının cebine gidiyor. Bu kadarla kalsa iyi. Piyasa taklit - sahte, bandrolsüz ürünlerle dolu. Tekel Genel Müdürü Mehmet Akbay, 'Gözlemlerimize, duyumlarımıza göre kaçak mallarda büyük artış var' diyor. Ve vatandaşı sahte - kaçak içkilere karşı uyarıyor.
      Alkollü içkilerin ithalatı, Türkiye'de üretimi ve satılması devletin tekelinde. Ancak bunun yasal istisnai durumları da var. Şöyle ki; viski ve şampanyanın ithalatı - satışı ya da Türkiye'de fabrika kurmak kaydıyla bira ve şarabın üretimi - satışı serbest. Geleneksel içkimiz rakı, cin, votka ise tekel altında.
      Doğruyu söylemek gerekirse; ithalatın serbest bırakılmasıyla kaçakçılara büyük darbe vurulmuştu. Vergiler devlet kasasına önemli bir geliş akışı sağlamıştı. Ama yıllar geçti, kaçakçılık - tatlı rant hortladı. Özellikle de sahil yörelerimizde!..

Hem kaçak hem taklit
      Genel Müdür Akbay, kara pazarda dönen para konusunda net bir rakam veremiyor. Ancak, artış olduğunu bildiklerini

Yazının Devamı

Polis dertli

26 Temmuz 2000


      Üniversite mezunu polis memurları, kendilerine haksızlık yapıldığını iddia ediyor. Şöyle ki:
      Teşkilatta ihtiyaca göre komiser yardımcılığı sınavı açılıyor. Ancak, alınacak personel konusunda üniversitelilere kısıtlama uygulanıyor. Örneğin; 1998'deki sınava 10 bin lise, 1500 üniversite mezunu girmiş. Alınanların sadece yüzde 10'u üniversiteli olmuş. Tüm kamu ve kuruluşlarında yüksekokul bitirenlerin rütbe ve derece aldığına dikkat çeken mağdurlar şöyle yakınıyorlar:
      "Kendi içerisinde hukuk kurallarını uygulamayan bir teşkilat, başkalarına nasıl uygulayacak? Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nün İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği 3 Mart 1987 tarih, 5 sayılı genelgesinde, Açık Öğretim Fakültesi'ni bitirenler, yüksekokul bitirenlerle aynı haklara sahiptir açıklaması mevcut. Kaldı ki; üniversitelerin çeşitli bölümünden mezun birçok personel mevcut. Bizi en çok üzen de beklediği terfii alamadığı gerekçesiyle dün hukuka başvurup hak arayanların bugün emniyet teşkilatının başında olmaları..."
      Bakalım şikayet

Yazının Devamı

Turizm ayıpları...

25 Temmuz 2000


      Sektördeki canlılık yüzleri güldürüyor. Tesislerin doluluk oranı iyi, uçaklar talebi karşılamıyor. Turizm Bakanı mutlu, seyahat acenteleri - tesis sahipleri keyifli... Ya yerli - yabancı turistler? Onların da yüzü gülüyor mu?..
      Maalesef hayır... Kazıklanma, kaba davranış, acente vurdumduymazlığı hala var... Demek ki; 1999 krizi dahi akıllanmaları için yetmemiş... Bakan Erkan Mumcu ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy'un dikkatlerine iki şikayet aktarıyorum...
      Önce Didim - Akbük'teki The Holiday Resort Hotel... Okurumuz Sedat Vural, eşi ve iki çocuğuyla birlikte huzurlu bir tatil umuduyla Anı Tour aracılığıyla yola çıkmış. Yaşadıklarını dinleyelim:

Çile başlıyor
      "12 saatlik yolculuktan sonra 21.45'te vardık. Gecenin sıcağında buram buram kokan lağım kokusuyla karşılandık. Odamızdaki klimaların sadece sıcak havayı karıştırdığını fark ettik. Kapı ve pencereleri açtığımızda ise sivrisineklerle şişlendik. Ertesi gün otel yönetimine durumu anlattık. Klimayı tamir ettireceklerini, kokunun

Yazının Devamı

Melih Bey özürlüleri unuttu

23 Temmuz 2000


      Ankara metrosundan özürlüler yararlanamıyor. Çünkü ana istasyon Kızılay'da asansör yok. Yürüyen merdiven de tek (yukarı doğru) yönlü. O nedenle koltuk değnekli bir kişinin aşağı inmesi olanaksız. Tali istasyonlar daha da komik. Bir çoğunda asansör var ama; giriş - çıkışları yaya yollarıyla ilişkilendirilmemiş. Yani işe yaramıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in özürlülere son darbesi de belediye toplu taşım araçlarından ücretsiz ya da indirimli yararlanmalarını kaldırmak olmuş...
      Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, belediyeyi uyardıklarını söylüyor. Ancak başkan bildiğini okuyor. Oysa 572 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen bir madde var. Şöyle diyor:
      "Fiziksel çevrenin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması için, imar planları ile kentsel, sosyal, teknik altyapı alanlarında ve yapılarda Türk Standartları Ensitütüsü'nün ilgili standardına uyulması zorunludur."
      Ve bu görev de merkezi ve yerel yönetimlere düşüyor. Ama sonuç ortada; yasa masa takan

Yazının Devamı

Gökova oldu Pisova

22 Temmuz 2000


      Gökova'nın çilesi bitmiyor. Bağırsanız da, çağırsanız da termik santral devrede. 10 yıl öncesinin parlak mavi gökyüzü griye dönüşmüş, sahili pislik götürüyor. Binlerce teknenin cirit attığı bölgede, tek bir sahil güvenlik botu yok. Trol avcılığı balığın neslini tüketmiş, yumurta bıraktıkları azmaklar (tatlı su kaynakları) kuruyor.
      Cennette huzur umuduyla ABD'den vatanına koşan Prof. Selman Akbulut, gördükleri karşısında dehşete düşmüş. İşte gözlemleri:
      "Genelde cam gibi temiz olan Gökova sularında sahile dalga dalga vuran kahverengi pislik öbekleriyle karşılaşıyoruz. İnanılmaz feci bir manzara!.. Hüzünlü bir şekilde temizlensin de denize girelim diye bekliyoruz. Sebep mi? Bodrum'dan mavi yolculuk adıyla Gökova Körfezi'nde gezinen binlerce yerli -yabancı tekneler. Çoğu koyda bir gece konaklayıp sabahın erken saatlerinde sintinelerini (yani dışkılarını) ve çöplerini denize pompalayıp sıvışıyorlar. Bıraktıkları kırık rakı, bira şişeleri ve çöpleri cabası...

Cezası var ama!..
      Sintine boşaltmanın cezası 19 milyarmış.

Yazının Devamı

Bodrum ölüyor!..

19 Temmuz 2000


      Kuşadası, Marmaris, Alanya'yı bitirdik sıra Bodrum'da... Betonlaşma hızla devam ediyor, içme suyu, kanalizasyon şebekesi artık yetmiyor. Güzelim Bodrum kokuyor, deniz kirleniyor... TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) Başkanı Başaran Ulusoy, 'Bodrum'u kaybetmek üzereyiz' diyor. MİLLİYET'in onur gecesinde aynı masayı paylaştığımız Turizm eski bakanlarından Bahattin Yücel de aynı tehlikenin üzerinde duruyordu...
      Maalesef Bodrum da ölüyor. Acil müdahale edilmezse iki yıllık ömrü var. Özellikle de çılgın yapılaşma konusunda... Bakanlar Kurulu'nun Bodrum ya da Muğla'da toplanmasını isteyen Başaran Ulusoy, "Durumun aciliyetini Mesut Bey'e anlattım. Türk turizmi artık ameliyat masasına yatırılmalı, operasyon gerekiyor' şeklinde konuşuyor. Devletin Bodrum'un turizm merkezi mi yoksa, ikinci konut cenneti mi noktasında karar vermesi gerektiğini savunan Ulusoy, şöyle devam ediyor:
      "İkinci konut mekanı olarak görüyorlarsa kanalizasyon iki sene sonra denizi öldürecek. Gemi sintine boşaltınca ceza yazılıyor, kanalizasyon denize akıyor bir şey diyen yok. İçme suyu

Yazının Devamı

Dünya felakete gidiyor

18 Temmuz 2000


      Doğayı tükettik. Çılgın sanayileşme, atıklar nedeniyle yaşlı dünyamız SOS veriyor. Bu kafayla gidersek önümüzdeki 30 - 40 yılda dünya yüzeyi ve atmosferin sıcaklığı 1 - 3.5 derece artacak. Bu da beraberinde yeni sağlık sorunları getirecek.
      Başbakanlık Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan İklim Değişikliği ve El Nino adlı kitapçıkta insanoğlunu bekleyen tehlikeler tek tek sıralanıyor. İşte bazıları:
       . Yaralanmalar, fiziksel rahatsızlıklar ve ölümler, ısı dalgalarının sürekli yoğunluğu, seller, fırtınalar ve diğer iklimsel olaylar nedeniyle ortaya çıkabilir.
       . İklim değişikliğinin, ekolojik sistemleri ve doğal kaynakları bozması, sağlık ve altyapı konularına aksi tesir etmesi, sosyal ve ekonomik rahatsızlıklara neden olması bekleniyor. Tüm bunlar böcekler, su ve diğer vektörlerle geçen hastalıklara sebep olacak.
       . Sıtmalı sivrisinekler ve hastalık yayan yılanlar gibi organizmaların daha yüksek enlemlere ve boylamlara yayılması bekleniyor. Örneğin her yıl yaklaşık 300 milyon

Yazının Devamı

Bir öğretmenin itirafı

16 Temmuz 2000


      Eğitim sistemimizdeki çarpıklık malum. Sözüm ona fırsat eşitliği var ama; parası olana. Aileler iyi bir eğitim uğruna servet harcıyor. Paralı ders ilkokula kadar indi. Dolayısıyla tatlı bir pazar oluştu. Eş - dost, hatır - gönül, para karşılığı not iddiaları had safhada. İşin komiği de bu durumdan herkes (veli, öğrenci, öğretmen, okul) şikayetçi (!) ancak; sonuç değişmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise seyrediyor. İşte, idealist bir öğretmen (İzmir'de süper lisede görevli, adı bizde saklı) gözüyle eğitim sistemimizin durumu:
      Önce meslektaşlara;
       "Öğretmenler eski saygınlığını, güvenilirliğini (istisnalar hariç) maalesef kaybetti. Bencillik ve maddiyatçılık ön planda. Herşey süper liselerle başladı. Bu liselere giriş ağırlıklı not ortalamasıyla oluyor. Böyle olunca da notlar koz olarak görülüyor. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu özel derslere yöneldi. Ve bir pazar oluştu. Özel ders ilkokula kadar indi. Öğrenciler para getiren makine, veliler de yolunan kaz olarak görülüyor. Öğretmenlik ideali öldü. Aksini savunanlar ise enayi muamelesi görüyor."
   &

Yazının Devamı