Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Naime-Cemal Yiğittekin çiftinin ilk çocukları Betül 11 yıl önce İstanbul Gaziosman-paşa’daki bir özel hastanede dünyaya geldi. Ancak annesinin kucağına verilmeden kuvöze konuldu. Çünkü doğum esnasında beynine oksijen gitmemişti. O nedenle Betül bebek yaşamının ilk 20-25 gününü hastanede cam fanus içinde geçirdi. Başından ayrılmayan ana babası da umutla müjdeli bir haber bekledi. Nihayet 25. günün sonunda o haber geldiğinde de doktorlar şöyle dediler:

“Durumu iyi, eve götürebilirsiniz. Ancak şunu bilin, Betül diğer yaşıtlarına göre 6-7 ay daha geç yürüyecek ve konuşacak.”

Haberin Devamı

Betül eve gitti ancak hiç konuşamadı; bırakın yürümeyi, emeklemedi dahi. Bunun üzerine Betül’ün doğumundan bu yana bir ayakları hastanede olan Yiğittekin çiftine doktorlar fizik tedavi önerdiler. Bu tedavi tam dört yıl sürdü, Betül’deki tek değişiklik ise kalçasının üstüne oturmak ve sağa sola dönmek oldu. Bu arada annesi çiğneme ve yutma fonksiyonları da yeterli çalışmayan Betül’ü sürekli özel mamayla besledi.

Bu anne-baba ne yapsın
Üç yıl önce ise aileye bir darbe daha geldi ve kan testlerinde değerleri yüksek çıkan Betül’e böbrek yetmezliği teşhisi kondu. Tedavisinin ilk 1.5 yılı ilaçla geçen Betül’ün önce tek, sonra da ikinci böbreği iflas edince doktorlar bu kez “diyaliz” dediler. Aile “Nakil olmaz mı?” diye sordu. Ancak tekstil işçisi baba Cemal Yiğittekin’in söylediğine göre, verilen yanıt şu oldu:

“Çocuğun yemesi içmesi yok, hareket de edemiyor, böbrek dayanmaz. Hem nakillerde öncelik gençlerde ve engelli olmayanlarda.”

Tek çare diyaliz kalınca, Betül’ün karın boşluğuna katater yerleştirilirken, annesine de “periton diyaliz” konusunda eğitim verildi. İşte o tarihten bu yana da evden hiç ayrılmayan anne Naime Yiğittekin her gün kızını beş kez devletin verdiği makineye bağlıyor. Buna rağmen yetmeyip çocukları fenalaştığında da hastaneye koşuyorlar.

11 yaşındaki Betül şu an 20 kilo ve annesi ona hâlâ özel mama yediriyor. Onun da yarısı ağzına, yarısı dışarı gidiyor. Açıkçası Betül günden güne eriyor... Annesinin anlatımına göre de hastane yetkililerine “Ne olacak?” diye sorduklarında verilen yanıt “Her şey zamana bağlı, hem kimin yarın için garantisi var ki” oluyormuş...

Aynı soruyu biz de dün Sağlık Bakanlığı Organ, Doku Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Daire Başkanı Murat Öztürk’e sorduk. O da bir iyi, bir de kötü haber verdi. İyi haber, organ nakil kriterlerinde “engelli olmayanlar” gibi bir öncelik söz konusu değilmiş, organ çıktıktan sonra altıda altı doku uyumu sağlanan kişiye transfer yapılıyormuş. Yani genel nakil kriterleri sıralamasında engellilere dönük bir engel görünmüyor ancak detaylara inildiğinde durum biraz farklı. Şöyle ki nakil için engelli kişiye “Akli melekeleri yerinde mi, bu ameliyatı kaldırabilir mi?” gibi incelemenin ardından “Engel yoktur” diye bir rapor verilmesi şart. Yani psikiyatr “Engel vardır” şeklinde görüş verirse, yapacak bir şey yok.

Haberin Devamı

İşte kötü haber de bu.

Peki, böyle durum söz konusuysa bu anne-baba ne yapsın ya da ne yapar?..

* * *

Bunları yılın son gününde içinizi karartmak için değil nokta olsun, bu gibi olaylar yaşanmasın ve çözüm üretilsin diye yazdık. Çünkü gerçekten ülke olarak acılarla dolu zor bir yıl geçirdik. Özellikle 7 Haziran’dan bu yana hemen her gün kan ve gözyaşı var, hâlâ da bitmiş değil. Dahası, savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlar yani mülteciler, kadına şiddet, çocuk işçiler, demokratik haklarını kullanırken hayatını yitiren insanlar ve çocuk gelinler gibi pek çok alanda insan haklarını maalesef hiçe sayan olaylara tanık olduk. O nedenle, 2016’dan temennilerimiz ve beklentilerimiz yüksek. Özellikle de hakların çiğnenmediği ve insan eliyle ölümlerin yaşanmadığı bir yıl olması konusunda. Hem de sadece insanlar değil hayvanlar ve bitkiler için de.

Haberin Devamı

İnşallah duyar yeni yıl...