Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Suriye ve Irak’ta yarı devletimsi bir yapı havasındaki IŞİD bir yıl öncesine kıyasla kontrol altında tuttuğu toprakların yüzde 20’sinden fazlasını kaybetti. Dahası, koalisyon güçlerinin askeri müdahalesiyle sıkıştırıldığına dönük işaretler de var ama bu tüm dünyayı, insanlığı tehdit eden IŞİD belasının sona yaklaştığı anlamına gelmiyor. Çünkü yapılanması bir ahtapotu andıran IŞİD binlerce uyuyan hücreyi barındıran kollarıyla hemen bütün ülkeleri sarmış durumda. Yani dememiz o ki IŞİD’in görünen yerleşik yapısından, görünmeyen hücreleri daha büyük bir tehdit ve risk. Bu da sadece askeri müdahaleler, yoğunlaştırılan güvenlik önlemleriyle çözülecek bir durum değil. Bunun için de öncelikler arasında IŞİD’in can damarını oluşturan zemin ve zihniyetle mücadele de şart. Peki, bu nasıl olacak ya da olmalı?
MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in bu konudaki öngörüleri şunlar:
- Bir tarafta evrensel, insani değerlerin gelişimi konusunda küresel bir yapı sistemi oluşuyor ama küresel ekonomideki gelir eşitsizliğinin yarattığı uçurum özellikle İslam, Ortadoğu dünyasında, Afrika’da IŞİD gibi zihniyetlerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Batı dünyasında da Müslüman ya da farklı kökenli de olsa kendisini dışlanmış, ötekileştirilmiş hissedenlerin böyle bir yapıya girme arayışları bu terör dalgasını karşımıza çıkardı.
- Bir de son yakalanan Japon gibiler var. Onlar da mevcut sisteme karşı ortaya çıkan alternatif yapılar içinde yer alma arayışından kaynaklanıyor. Bunun da bir psikoloji, gençlik sorunu olduğunu kabul etmek lazım.
- İslam’ın siyasette kullanılması bir siyasi mücadelede İslam’ın araç olarak kullanılması çok ciddi tehlikeler yarattı. Bunun riskleriyle karşılaştık, yaşamaya davam ediyoruz. Onun için bunun panzehiri demokratik laiklik diyelim. Gerçek nitelikli bir demokratik yapı, bir sekülerizm ancak bu tip dogmatik yapılara karşı mücadelede etkili olur...
Tabii bunlar görünen saptamalar, bunun bir de ülkelerin gizli servisleri tarafından tetiklenen ya da yönlendirilen “sütre gerisi” var. O konuda da Cevat Öneş, şöyle diyor:
Gizli servisler böylesine terörist yapılar, yıkıcı faaliyetler içerisinden haber almak ya da onları etkilemek ister. Yönetebildiklerini tabii ki yönetirler ama yönetemediklerini de içlerine girerek tehdit önleme ve de siyasal amaçları için örneğin Ortadoğu’daki yeniden yapılanma için kullanabilirler.

Haberin Devamı

Gelibolu Belediyesi’nden zoraki ‘park’ parası
Gestaş feribot seferlerinde Lapseki-Gelibolu arası otomobil fiyatı 35 lira. Lapseki’den Gelibolu’ya geçiyorsanız bir problem yok ama Gelibolu’dan Lapseki’ye geçerken Gelibolu Belediyesi’nin ne olduğu belirsiz 5 lira ek ücretiyle karşılaşıyorsunuz. İki gişe koymuşlar yan yana. İlk gişeye fiyat sorduğunuzda “Ben 5 lira alacağım, yan tarafta da 35 lira ödeyeceksiniz” diyor. Niye? Biri park, diğeri feribot parası...
Şaka gibi ama gerçek. Üstelik 5 liralık park parasını sorgularsan hele de ödemezsen feribota binme şansın da yok. Nitekim bu konuda çok sayıda şikâyet var. Örneğin bir vatandaş şöyle diyor:
“Gelibolu Belediyesi arabayla hiçbir zaman iskelede bekleme yapmadan gemiye bindiğimiz halde zoraki işgaliye parası alıyor. Bu da tartışmalara neden oluyor. Derhal yasal olmayan bu uygulamayı durdurmalı.”
Bunlar da geçen gün aynı saçmalığı yaşayan arkadaşımız Haslet Soyöz’ün anlattıkları:
“Feribota giderken ilk gişedeki görevli belediye adına park ücreti talep edince ‘park etmedim ki’ deyip ikinci gişeye yöneldim. 50 lira uzattığım Gestaş görevlisi ‘park ücretini ödemeden bilet veremem’ dedi. Aynı anda iskeledeki diğer görevliler ‘feribota binemezsiniz’ diyerek aracımın önünü kesti. Ben de haksız talep edilen bu parayı ödememek adına iskeleden ayrılıp Çanakkale’ye devam ettim.”
Bakalım Gelibolu’nun CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Özacar, bu duruma ne yanıt verecek?..

Haberin Devamı

MHP’de muhalif delege hesapları
MHP’de taraflar 8 Nisan’daki duruşmada alınacak kararı bekliyor. Bu arada da olağanüstü kurultay için imza veren il ve ilçe teşkilatlarını yenileyen MHP yönetiminin, muhalif delegeleri tasfiye etmek için sonuca göre harekete geçeceği konuşuluyor. Peki, bu mümkün mü? 20-30 kişi için belki ama yüzlerce delege için zor. Çünkü itiraz halinde anında yürütmeyi durdurma kararı çıkabilir. Dahası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girer. Üstelik de mahkeme muhaliflerin lehine karar verirse “kimin kurultaya katılacağı” konusundaki yetki kayyumlara geçer, yani genel merkez artık muhalefet durumuna düşer.
O nedenle, doğru olan bu sorunu daha fazla zorlamadan demokratik kurallar çerçevesinde yani sandıkla çözmek...