Meclis başka-nını seçti, sıra koalisyon turlarında. Ancak bu sürecin dört turda bitmek zorunda olan başkanlık seçimi gibi gerçekleşme garantisi yok. Daha doğrusu sandığın iradesi bu yönde olmasına rağmen parlamentodan mutlaka bir hükümet çıkacak diye bir durum söz konusu değil. Aksine, Anayasa’nın 116. maddesi uyarınca görevlendirmeden itibaren 45 gün içinde yeni hükümet kurulamaması halinde Cumhurbaşkanı’nın kararıyla “erken seçim” olasılığı bile var. O nedenle siyasi barometre AKP-CHP ile AKP-MHP ortaklığıyla erken seçim arasında sürekli oynuyor. Dahası “bugün sandığa gidilse” diye olası bir seçime dönük araştırma öngörüleri bile tartışılmaya başlandı. Yani bir yanda ülke menfaatleri adı altında uzlaşı arayışı varmış gibi yapılıyor, öte yanda parti tabanlarına dönük hesaplar ön plana çıkıyor. Nitekim bunun örneklerini Meclis başkanlık seçimlerinde de yaşadık. Buna siyasetin üç çıkmazı da denilebilir. Çünkü liderler söylemleriyle her ne kadar ‘Ülkeyi hükümetsiz bırakmayız” gibi sorumluluk hissi vermeye çalışsa da 7 hazirandan bugüne kadarki dönemde öne sürülen kırmızı çizgiler masadaki ortaklık seçeneklerinin oldukça zor ya da kurulsa bile uzun soluklu olamayacağını gösteriyor. Neden diye sorulduğunda da siyasiler “politik duruş” diye geçiştiriyor... Bunların erken seçim olasılığını güçlendirdiğini savunan kamuoyu araştırmacısı Adil Gür ise gerekçelerini şöyle sıralıyor:
“Batı’da, dünyanın her tarafında siyasi partiler arasındaki ideolojik farklıklar, kişilerin günlük yaşam tarzları, hal ve hareketleriyle değil tamamen ekonomik modellerle ilgili. Yani ABD, Almanya ya da İngiltere’de farklı iki parti denildiğinde insanların yaşam tarzlarına müdahale anlamında hiçbir farklılık yok. Ama bizdeki siyasi partiler arasında uçurumlar, müthiş bir doku uyuşmazlığı var. Bu nedenle bir araya geldikleri takdirde ikisi de birbirine zarar verir. Örneğin AKP ile CHP koalisyon kurarsa bundan tek başına CHP zarar görmez, AKP de etkilenir... HDP’nin MHP ile biraraya gelmesi ne kadar zorsa AKP’nin de CHP ile bir araya gelmesi o kadar zor. Koalisyon ortakları kim olursa olsun tabanını kaybetme riskiyle karşı karşıya, partilerin içinden yeni oluşumlar da çıkabilir. Siyasi partiler bir seçime gidecek öyle görünüyor.”
Bugün seçim olsa diye yapılan ve iki partideki küçük oy artışı dışında tablonun pek değişmeyeceğini ortaya koyan son kamuoyu araştırmalarını anımsatarak soruyoruz Adil Gür’e:
Böyle bir durumda seçim neyi değiştirir ki?
“Bugün seçim yapılsa çok büyük bir değişiklik olmaz ama seçim sathına girildiğinde aynı sonuç çıkmaz.... Çünkü bugün itibarıyla sokakta durumdan hoşnut olmayan bir görüntü söz konusu ancak henüz bıçak kemiğe dayanmış değil. Eğer koalisyon arayışlarından sonuç çıkmaz ve seçime gidilirse hükümeti kurmak ya da elini taşın altına sokmaktan kaçınan, ben yokum diyeni seçmen cezalandıracaktır. Yani seçime giderken algının nasıl yönetildiği çok önemli. Sorumluluktan kaçmayıp kardeşim ben varım, elimden gelen her şeyi yaptım, denedim ama olmadı konusunda seçmeni ikna eden partiler önceki seçimden daha çok oy alırlar.”