Dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle aracında polis kurşunuyla öldürülen Baran Tursun davası, iç hukuk olarak bitti. Delilleri gizlemek ve evrakta sahtecilikten yargılanıp beraat eden 10 polis çoktan görevlerine döndü. Silahı kullanan polis de iki yıllık(!) hapis cezasını tamamlayıp nisan ayında Üsküdar Paşakapısı Cezaevi’nden çıktı. Kamu vicdanı tatmin oldu diyebilir miyiz? Tabii ki hayır.
Tursun ailesinin gözü kulağı şimdi AİHM’nin vereceği kararda. Ama orada da Türkiye ağırdan alıyor. Dosya 2010’dan bu yana AİHM’nin gündeminde ancak, Adalet Bakanlığı’nın savunması hâlâ ortada yok. İki kez süre talebinde bulunan Türkiye için son tarih ise 12 Eylül 2013.
Bir hafta kaldı bakalım durumda değişiklik olacak mı? Altı yıldır hukuk savaşı sürdüren baba Mehmet Tursun’a göre; “zor”. Nedeni ise şu:
“Başvurumuz bir polis evladımızı öldürdü diye değil, Türkiye’deki yargı sistemiyle ilgili. 4 bin 500 sayfalık klasörde hukuk sistemimizdeki çarpıklıklar ve insan haklarına yönelik aykırılıkları belgeleriyle anlattık. Bunların sadece 20-30 sayfası oğlumuzun öldürülme şekli ve yaşadıklarımızla ilgili. Gerisi son altı yılda Şırnak, Antalya, İstanbul, Çanakkale ve daha bir- çok ilde karakola canlı girip, cansız çıkan ya da failin polis olduğu 28 ölüm olayına yönelik. Tümünün ortak yanı da sanık polislerin benzer ifadeleri, istisnasız çalışmayan güvenlik kameraları ve olaya karışan polislerin kendileriyle ilgili soruşturmadan sorumlu olmaları.”
Meclis de ağırdan alıyor
Tursun ailesinin AİHM dışında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na yaptığı başvuru da var. Onda da failin polis olduğu ve karakollardaki ölüm olayları tek tek sıralanarak, şöyle deniliyor:
“28 ölüm olayının meydana geldiği farklı karakollarda istisnasız tüm güvenlik kameraları işlevsiz kalmıştır, kayıt yapmamıştır. Bunun olağan olup olmadığı konusunu da kapsayacak şekilde karakollardaki ölüm olaylarının komisyonunuz tarafından araştırılmasını talep ederiz.”
Tarihi 18.02.2012 ama henüz buna da yanıt yok...
Güvenli gıda uzman işi
Halk sağlığının korunması ve gelecek nesillerin sağlıklı, mutlu bir hayat sürmelerinin ön koşulu güvenilir gıdaların tüketilmesiyle mümkün. Gıda güvenliğini sağlamanın şartı da denetim. Ancak gıda mühedisleri bu konuda endişeli. Şöyle ki; ülkemizde 64 bini üretim yeri olmak üzere toplam 500 bin civarında gıda üretim, satış ve toplu tüketimin yapıldığı gıda işletmesi mevcut. Gıda denetçisi (kontrolörü) sayısı ise 5 bin civarında. Bunların da sadece beşte biri gıda mühendisi. Gerisi değişik meslek gruplarından. Gıda mühendislerine göre; halk sağlığını tehdit eden bu sorunun çözümü ve tarladan sofraya güvenli gıdanın yolu uzman kadrolaşma...
‘Çadırını al Riva’ya gel’
Hafta sonu (7-8 Eylül) Riva’da kamp var. Kuzey Ormanları Savunması’nın organize ettiği kampta, 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi projelerin İstanbul’da son kalan ormanlar, su havzaları, tarım arazileri ve yaşam alanları üzerindeki etkileri tartışılacak. Savunmaya yönelik yol haritası belirlenecek. Atölye çalışmalarında da çevreyi daha az kirletme ve ekonomik yaşam gibi konular ele alınacak
Kamp fikrinin Gezi direnişi sonrasında gerçekleştirilen forumlarda ortaya çıktığını söyleyen ve 1500 çadırlık bir alan kiralayan inisiyatif, yaşama, doğaya, kente sahip çıkmak isteyen herkese ‘Çadırını al Riva’ya gel’ çağrısı yapıyor.” Çadırı olmayanlar için de yerimiz var” diyor.