Geç kaldık!

8 Eylül 2011

Fransa gibi bir takımı yenmek için yapması gerekenleri aslında çok iyi biliyordu millilerimiz. Bunu ilk dakikalarda gösterdi. Savunmada Parker dışındaki tüm isimlerin şutu riske ediliyor, ribauntlar toplanıyor ve hücumda da doğru atışlar beklenerek, onların hızlı hücum yapmasına izin verilmiyordu. Bu düzen öyle güzel işledi ki, Fransa 5 dakika içinde sadece 2 sayı bulabildi. O da top kaybı sonucunda Batum'un attığı basketti.
İkinci periyotta işin rengi değişmeye başladı, Ömer Aşık'ın ilk periyottaki 2 faulü nedeniyle kenarda kalması, hücumda müthiş bir yetenek olsa da, savunmada yardıma gitmek konusunda Enes'in yaptığı basit hatalar bir anda Batum'un devreye girişini ve Fransızlar'ın skoru kontrol etmesini sağladı. Parker'ı, Ender'den sonra, Sinan'ın da etkisiz hale getirmesi ve bu oyuncunun 2 çeyrekte tek sayı üretmesine, ribauntlardaki müthiş üstünlüğe rağmen kontrol bir türlü elimize geçmedi. Çünkü Fransa gibi bir takıma karşı yapılacak en son şey olan top kayıpları hanemizdeki rakam ilk yarı sonunda tam 11'di.
İkinci yarıda Orhun Ene, Emir'le başladı ve genç oyuncuyu daha çok sahada tuttu. Bunun sebebi yaratıcılığı artırıp, hücumdaki durgunluğa son vermekti. Ancak

Yazının Devamı

İlahi adalet!

6 Eylül 2011

Bir gün önce Polonya karşısında inanılmaz hatalar yapan ancak daha da önemlisi hakemlerin skandal kararlarıyla rakibine yenilerek, turu oldukça zora sokan 12 Dev Adam, dün adeta kimlik savaşı yaptı.
İddiası kalmayan Büyük Britanya'nın Polonya'ya yenilmesi durumunda şampiyonaya veda edecek olan millilerimiz, dün asla unutulmayacak bir gün yaşadı, yaşattı. Britanya'nın inanılmaz bir inatçılıkla Polonya'yı yenmesi, düşük olan ihtimali hayata geçiriyor, Türkiye'nin, daha İspanya maçına çıkmadan 2. tura yükselmesini sağlıyordu. Ancak, eminim ki bu kimsenin içine sinmiyor, sevincimiz ne kadar büyük olsa da, bir şeyler eksik kalıyordu.
İşte o eksikliği tamamladı 12 Dev Adam... İspanya gibi bir deve son çeyrekte sadece 2 sayı attırarak galibiyetle ayrıldı salondan. Maçın ilk bölümünde İspanya farkı açtığında korkusuzca oynayan Emir'in tek kişilik şovuyla direnen, son çeyrekte ise Ender-Ömer-Hidayet-Ersan-Ömer Aşık beşiyle adeta işi onur savaşına döken 12 Dev Adam, rakibine göz açtırmıyor, kalitesini herkese gösteriyordu. 'Bu ikinci tur zaten benim hakkımdı, Polonya'ya yenilmemizi sağlayan hakemlere yollayın selamlarımı' demenin bundan daha net yolu olur muydu? Zaten basketbolda da

Yazının Devamı

Hakem katletti peki ya biz!

5 Eylül 2011

Rus hakemi değil, sanki ajanı. Türkiye’yi mağlup etmek için her şeyi yaptı. Sergey Mikhaylov adı...
Tamam biz de berbat oynadık özellikle ilk yarıda. Litvanya maçından hiç ders almamışcasına sadece dış atışlarla başladık maça. Pota altı hakimiyetimizin olduğunu düşünüyorduk ama sadece lafta! Bizim takım 10’da 1 isabet ile başlarken, Polonya da art arda üçlükler bulunca, gereğinden fazla inandılar ve geriye düştük, ‘çantada keklik’ gördüğümüz maçta. Biraz içeriyi hatırlayınca farkı da azalttık ama, Litvanya maçının 3 periyodunda da son saniyede sayı yiyen takımımız, 3 saniye kala rakip topu yandan oyuna sokarken ve 2 faul hakkı dururken, yine faul yapmadı, yani davetiye çıkardı sayıya!
İkinci yarının başında savunma işlemeye başlamış, top boyalı alana sokuluyordu. Ömer ve Emir’in penetreleri, Enes’in hücumdaki pota altı hakimiyeti derken fark 7 sayıya çıkıyor, rakip oyundan kopuyordu... İşte o anda çıktı Rus ajanı sahneye. Periyot bitiminde, önce sportmenlik dışı faul çaldı, ardından üç atış yarattı, en sonunda da Orhun Ene’ye teknik vererek, 7 sayı farkı tek pozisyonda eritti, rakibi öne geçirdi.
Son çeyrekte bir kez daha açtık arayı, yine çok ama gerçekten çok basit

Yazının Devamı

Doğruda ısrar

3 Eylül 2011

Litvanya karşısında çok da ağır olmayan bir atmosferde sahaya çıkan 12 Dev Adam’ın kazanması adeta çeyrek final müjdecisi olacaktı. Oyunun başındaki düzen de bu maça iyi çalışıldığını gösteriyordu. Top sürekli rakibin savunmada zorlandığı boyalı alana geçirilirken, dış atışlardaki düşük yüzdeye rağmen savunma direnci ve art arda gelen penetreler bizi oyunda tutuyordu. Ömer Aşık’ın ribauntlardaki müthiş performansı, en çok korktuğumuz noktalardan birisi olan hücum ribauntlarında sıkıntı yaşamamızı engelliyor, Jankunas’ın erken faul problemine girmesi de, 4 numaradan şut yeme kâbusunu sonlandırıyordu.
Savunmada çok iyi işler yapan millilerimiz, hücumda da sıcak eli bulmuş, Ersan İlyasova ile art arda basketler atarak rakibin de direncini kırmaya başlıyordu. Ancak önce Songalia, ardından Jasaitis ve son olarak da Jasikevicius’un yani, Türkiye’nin hiç de yabancı olmadığı Litvanyalılar’ın kritik anda devreye girişleri, o kopmanın bir türlü yaşanmamasını sağladı. Tabii onlar bu kritik basketleri atarken, faul hakkı bulunan ekibimizin bu şutları attırması da gözden kaçmayan hatalarımızdı!

Kerem’in çıkması kötü oldu
Asıl kırılma anı ise, bizim iyi yaptığımız şeylerden vazgeçip,

Yazının Devamı

Savunmada başlıyor

2 Eylül 2011

Normal hayatta ‘her şeyin başı sağlık’ deriz ya, parkelerde de sanırım ‘savunma’... 12 Dev Adam’ın, gruptaki en kritik maçlarından birisi olarak görülen Büyük Britanya karşısındaki nefis oyunu neyle açıklanır ki başka... Rakibin NBA yıldızı Loul Deng’i, bizim NBA yıldızımız Hidayet ile durdurma fikrimiz, 2. dakikada gelen 2 faulle sekteye uğrayacak gibi olsa da, kenardan gelen Emir Preldzic de adım attırmadı Litvanya’nın başına bela olan Britanyalı’ya. Kerem ile Ömer’in guardlara yaptığı baskı, Aşık ile Ersan’ın boyalı alanda kuş uçurtmaması, daha ilk periyotta 22-10’luk skorla maçın kopmasını sağladı. Çünkü savunma yaptığında havasını bulan oyuncularımızdan Ömer Onan 10 dakika içinde rakip potaya 3 üçlük göndermişti, kenardan gelen Emir de, hem attığı sayılarla, hem de asistleriyle kalitesini ispat etmişti.
Kenardan gelen Enes’i, Ender’i, Cenk’i, Oğuz’u, Sinan’ı, İzzet’i de hem hücumda hem savunmada aynı katkıyı yapınca, bizlere keyif içinde bir maç izleme fırsatı daha tanıdılar Panevezys Arena’da...
Bir gün önceki ribaunt sorununun bu kez yaşanmaması, sorunun ‘rakibi ne kadar ciddiye aldığımızla’ alakalı olduğu anlaşılırken, ilk yarıda boyalı alanı fazla kullanmayan

Yazının Devamı

Çalışmalar sürdü!

1 Eylül 2011

Litvanya serüvenimizin Portekiz ile başlıyor olmasının bir avantaj olduğunu, start maçında da aslında şampiyona hazırlıklarının süreceğini söylüyorduk; nitekim öyle de oldu. 12 Dev Adam, kağıt üzerinde çok çok ağır bastığı rakibi karşısında sürprize izin vermedi, oyun içinde farklı senaryolar deneyerek rahat bir galibiyete ulaşmayı bildi.
Maça, son derece durgun olan atmosferin de etkisiyle istediği başlangıcı yapamayan millilerimizi, kenardan gelen ‘tempo’ uyarısı adeta uyandırdı, sahada bizim istediğimiz basketbol oynanınca aradaki güç farkı da net şekilde ortaya çıktı. Hazırlık döneminde beklentilerin altında kalan Kaptan Hidayet, ‘şampiyonaların’ oyuncusu olduğunu ispatlarken, eminim ki, tüm dünyanın çok büyük bir dikkatle izlediği Enes Kanter, neden bu kadar meşhur olduğunu daha ilk yarıdaki performansıyla kanıtladı. 7’de 7 isabetle oyuna başlayan genç yetenek, doğru pozisyonlarda top kullanmasının karşılığını aldı, ilk resmi maçında yıldızlaştı.
Portekiz karşısındaki tek sıkıntımız, verdiğimiz hücum ribauntlarıydı. Rakibimiz maçı 16 hücum ribaunduyla tamamladı, bazen 3, bazen 4 hücum arka arkaya yaptı. Neyse ki çok düşük yüzde ile hücum etmeleri, bu durumun büyük bir

Yazının Devamı

Görev dağılımı!

22 Ağustos 2011

Agresif ve tempolu başlangıç Kerem ile Ömer Onan’ın da kıpırdanmasını sağlıyor, topun daha çok ele değmesi de önce Ömer Aşık, ardından Enes’in üretkenliğini artıyordu. Hido da organizatör gibi guarda yardım ediyor, hücumlar derli toplu oluyordu. Bu maçın başındaki görüntüydü.
Bir de sonu var... Alan savunmasına çözüm bulamayan, gençlerin kendilerine daha iyi bir rol alabilme umuduyla kahramanlığa soyunduğu, girmeyen şutların moralleri bozduğu ve farkın göz açıp kapayıncaya kadar 10-15-17 olduğu bir son.
Bu durumun sebepleri arasında mutlaka tam hazır olmayışımızın, baştaki diri görüntünün, ilerleyen dakikalarda yerini yorgunluğa bırakmasının, ‘hazırlık maçı’ mantığıyla Orhun Ene’nin farklı oyun yapılarını deniyor olmasının da etkisi vardır.
Ancak asıl sebep, dünya ikincisi takıma Enes ve Emir gibi iki ‘yüksek potansiyelli’ ismin dahil olması ve henüz onların rollerinin özellikle savunma kısmında tam olarak ortaya konamamasıdır. Bir de bu takımın, kader anlarında, yani fark hızla açılırken, daha tecrübeli ve o kriz anlarını psikolojik olarak kaldıracak isimlerle (Kerem, Ömer Onan, Hidayet) oynama zorunluluğu anlaşılmıştır. Çünkü o dakikalar, maçı kurtaracak (!)

Yazının Devamı

Üzülmek yok

4 Temmuz 2011

Potanın Perileri, finale kadar herkesin kendilerini ayakta alkışlayacağı bir mücadele ortaya koymuş, 'fizik' dezavantajını 'yürek' avantajıyla kapatmış ve tarihi bir başarı yakalamıştı. Şampiyonluk için artık önümüzde tek engel vardı ama o engel de dün gece üst üste 6. kez Avrupa Şampiyonası finaline çıkan Rusya'ydı.
Bizden çok daha uzun ve tecrübeli isimlerden kurulu olmaları bir yana finale gelinceye kadar geniş kadro avantajıyla diri kalmaları ve yarı finalde de Çekler'in fişi erken çekmesi sonucu adeta idman yapan Rusya'yı yenmemiz için tek bir seçeneğimiz vardı. Yapacağımız baskıyı maksimuma çıkarmak ve en zayıf yönleri olan top kayıplarını sık sık tekrarlatmak. Bunu yaptı aslında millilerimiz, prese başladığı anda rakibini düzenden çıkardı, çaldığı topları hızlı hücümlarla sayıya çevirip bizleri umutlandırdı. Ancak ribauntlardaki ezici Rusya üstünlüğü ve dakikalar ilerledikçe, az oyuncu ile oynayan ekibimizin yorgunluğu hissedilmeye başlandı, sonuçta Peri Masalı gümüşte kaldı.
Ancak şunu unutmayalım ki, bu masal daha yeni başladı. Yıllardır yapılan yatırım, kızlarımızın yapısına uygun hızlı hücum, agresif savunma taktiği bizi finale kadar taşıdı. Eminim ki, bundan 10

Yazının Devamı