Şimdi, Anavatan'ın başında Erkan Mumcu var. Mumcu, Yılmaz'ın veliahtı idi ve partinin altyapısında önemli güce sahipti. Öyle ki, Yılmaz'ın Genel Başkan seçildiği son genel kurulda Yılmaz'dan sonraki en yüksek oyu aldı. Son seçimden hemen önce, Anavatan Partisi'nin akıbetine doğru teşhis koyan Mumcu, AKP'ye geçti ve bu partinin kurduğu, halen de devam eden hükümette Turizm bakanı olarak görev aldı. AKP'den istifası sonrasında Mumcu, Anavatan Partisi'nin başına geçerek, onu tekrar diriltme görevini yüklendi. Partinin eski tüfekleri, Anavatan Partisi'nin yeni durumu için şöyle düşünüyorlardı: "Bu parti adam olmaz. Olacaksa da sadece Mumcu ile olur."Mumcu, Anavatan'da ne yapıyor? Önce, neredeyse yıkılmakta olan genel merkez binasını yaşanacak hale getirdi. Çürümüş olan parti teşkilatını yeniden oluşturmaya başladı. Devlet yardımı alamadığı için bütün yapılanları kıt kaynaklarla gerçekleştiriyor. Mumcu'nun gerçekleştirmek istedikleri aşağıdaki sloganlarda toplanabilir: Genç Anavatan: Genel başkan ve yönetim sadece yaşça değil, kafaca da genç olmalı. Bunun için, çekirdek kadro ve sorunlara çarpıcı çözüm yolları hazırlıyor. Çözümlerini kısa süre sonra açıklayacak.Kitle partisi
Biz, onların var saydıklarından çok daha milliyetçiyiz. Olmak zorundayız da. Biz bu toprakları savaşarak elde ettik. Tarihi olarak dünyanın en kıymetli şehri olan İstanbul, bizim elimizde. Bu şehir, Batı ve Doğu Roma imparatorluklarının ayrılması sırasında ve İstanbul'un fethi ile iki kez yeni çağların doğmasına neden oldu. Yine, dünyanın en tarihi topraklarını kapsayan Anadolu bizim hâkimiyetimizde. Biz bu topraklara, Orta Asya'dan geldik. Kısacası, başka yerden geldik ve en kıymetli topraklara yerleştik. İşte bu nedenle, bizi bu topraklardan atmak istiyorlar. Bu nedenle, bize kin ve kıskançlıkla bakıyorlar.Biz aşağılanmaya, eşitsizliğe gelemeyiz. Bu ülkede, iktidarı da muhalefeti de, solcusu da sağcısı da ne söylemde bulunurlarsa bulunsunlar, ikinci sınıf olmayı kabul etmezler. Biz, ne AB'ye sıkı bağlarla bağlanmayı ne serbest dolaşımımızın kısıtlanmasını ne de nitelikli ortaklığı kabul ederiz.Peki, biz bu işe neden "evet" dedik? Hükümet neden alkışlanıyor? Cevabı basit. Cevabını önceki günkü gazeteler pek güzel verdiler. Ülkem, milletim artık çağdaşlaşmak istiyor. Uygulanmayan, uygulanamayan trafik kuralları uygulansın istiyoruz. Kötü gıdalar bize yutturulmasın istiyoruz.
Borsa'ya açık şirketlerin Borsa'ya yapmaları gereken bildirimlerde gereksiz detaylar var. Bildirimlerin çok detaylı yapılması nedeniyle de bilgi kirliliği yaşanıyor. Bildirilmesi hayati önem taşıyan konular sıradan konularla karışınca, hem yatırımcı hem borsa aracı kurumları hem Borsa ve hem de borsaya açık şirketler zorlanıyor. Borsaya açık şirketlerin durumu hepsinden acıklı. Bütün samimiyetleri ile çalışmalarına, bildirimler için ayrı birimler oluşturmalarına rağmen, atlamalar olabiliyor. En küçük bir atlama ise, "kamuya açıklanması gereken bilgilerin gizlenmesi" olarak değerlendirilip içeriden öğrenenlerin ticareti kapsamında soruşturuluyor. Bizdeki Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) benzeri bir kurum olan Amerikan Securities Exchange Commission'un gözetimi altındaki New York Borsa'sına açık şirketlerden istenilen bilgileri araştırdım. Orada, şirketlere ait bilgiler "yatırımcının yatırım kararını değiştirebilecek kadar önemli" ise, bu bilgilerin açıklanması zorunlu sayılıyor. Hatta, küçük şirketlerin bu bilgileri internet sayfalarına koymaları bile açıklama kabul ediliyor. Mutlaka açıklanması gereken bilgiler arasında, yıllık ve çeyrek yıllık raporlar, genel kurul çağrıları, basın
Yasa hazırlanırken, faizlerin matrahtan düşülmesi konusunda Maliye Bakanlığı ile Sermaye Piyasası Kurulu anlaşmıştı. Ancak, daha sonra IMF devreye girdi ve faizlerin düşülmesinin vergi gelirlerini azaltacağını söyledi. Hatta, İstanbul ve Ankara'da bankaları ziyaret eden IMF uzmanlarının, bankalara ısrarla sordukları soruları başında bu konudaki görüşler geliyordu. Bankaların ve mali çevrelerin, IMF'nin sorularına tatmin edici cevaplar veremediği anlaşılıyor. Maliye Bakanlığı'ndaki at gözlüğü takmaya alışmış bazı bürokratların da görüşü bu yönde olunca, Maliye çaresiz IMF'nin emirleri doğrultusunda hareket edip, vergi muafiyet ve istisnalarını yasadan çıkarttı.Ama, şimdi hâlâ yasada garip bir durum var. Mortgage kredisi alıp evinizde kendiniz oturursanız, kredi için ödediğiniz faizleri, gelir vergisi matrahınızdan düşemiyorsunuz. Ancak, mortgage kredisi alıp evinizi kiraya verirseniz, kredi için ödediğiniz faizler matrahtan düşülebiliyor. İşte, sonunda Maliye'nin neden olduğu traji-komik durum.Oysa, mortgage kredilerinin gelir vergisi matrahından düşürülmesi halinde, sistem çalışacak ve kısa süre içinde devlet gelirleri şimdikinin birkaç katı artacak. Neden mi?a) Kişiler yüksek
Kredi piyasası öyle geliştirildi ki, 3 ay önce sistemin oturtulduğu Romanya'da bankalara 30 bin mortgage kredisi başvurusu yapıldı. Sistemler, uluslararası alanda kendilerini kanıtlamış firmalara anahtar teslimi kurduruldu. Sistem kurulduğundan beri yabancılar Romanya'da ayda 400 milyon dolarlık mülk alıyor. Mortgage kredileri de yabancı yatırımcılar tarafından sağlanmaya başlandı.Bulgaristan ve Polonya'da da aynı gelişme olacak. Gayrimenkule bağlanmış kaynakları ekonomiye kazandıran mortgage sistemi sayesinde ekonomik atılımlar gerçekleşecek. Bizde, özelleştirmeler başarıyla yapılıyor, enflasyon düştü, inşallah büyüme de olacak derken; bir de bakacağız bizim komşular bizden fersah fersah ileriye gitmiş. Çünkü, biz mortgage sistemini de kendimize göre şekillendiriyor, uluslararası uygulamaları hiçe sayıyoruz. Doğu Avrupa ülkeleri AB'ye girer girmez, onlara ilk yaptırılan reform mortgage sisteminin getirilmesi. Sistemin tümü AB standartlarına göre kuruldu. Geçen hafta, Çek Cumhuriyeti'nde, mortgage konulu bir seminere katıldım. Orada da, AB'ye girer girmez ilk başlatılan reform mortgage sistemi"olmuş. Sistem bütün yönleriyle yerleştirilmiş. Gayrimenkul alırken kendinizi Amerika'da
Bir zamanlar IMF güçlü ve kararlıydı. Performans kriterlerinin tutturulamaması demek, anlaşmaların sona erdirilmesi anlamındaydı. Şimdiye kadar, hep böyle oldu. Bir zamanlar ekonomiden sorumlu Devlet Bakanları İngilizce bilmezdi. Bunlardan Fransızca bildiğini söyleyen biri, IMF toplantılarına katılmıştı. Kulaklığını takmış, İngilizce konuşmaların Fransızca tercümelerini dinliyordu. Ancak, önündeki mikrofonu da açık unutmuştu. Bir an konuştuklarının duyulmadığını zannedip bağırmaya başladı. Yanındaki danışmana, Türkçe "Hungary ne demek?" diye sordu. Danışman "Macaristan" dedikçe, o daha yüksek sesle bağırıyor, tekrar "Hungary ne demek?" diye soruyordu. Herkes işini gücünü bırakmış, bizi dinliyordu. Neyse ki, bir şey anlaşılamadı. Şimdiki ekonomiden sorumlu bakanlar İngilizce biliyor. Galiba, bu yüzden IMF de, "performans kriterleri" tutturulmasa bile, anlaşmayı sürdürüyor. Ama, ne yapsın. Zaten, Türkiye'den başka IMF'yi takan kimse de kalmadı. IMF heyeti burada iken, terörist faaliyetleri görüşmek üzere toplanan Meclis, IMF ile alay eder gibi tekrar tatile sokuldu. IMF'den "tık" gelmedi. Oysa, IMF Bankalar ve Sosyal Güvenlik yasalarının çıkmasını istiyordu. Bu ay sonunda yapılacak
Amerika Birleşik Devletleri(ABD)'nin 4.744.000 askeri, Birinci Dünya Savaşı'nda savaştı. Bunlardan 116.000'i savaşta yitirildi. Ölüm oranı, 40.9'da 1 idi. İkinci Dünya Savaşı'nda savaşan 16.535.000 Amerikan askerinden 406.000'i savaşta öldü. Ölüm oranı, 40.7'de 1 idi. Kore Savaşı'na ise 6.807.000 Amerikan askeri katıldı. Bu savaştaki ölüm oranı 123.8'de 1 idi. Vietnam Savaşı'ndaki ölüm oranı 84.4'te 1 oldu. Bundan önceki Körfez Savaşı'na ise 3.900.000 Amerikan askeri katıldı ve sadece 8.200 kişi öldü. Ölüm oranı 475.1'de 1. Körfez Savaşı oransal olarak en az Amerikan askerinin yitirildiği savaş oldu. Irak Savaşı'nın sonuçları henüz bilinmiyor.Cengiz Han, Büyük İskender'den yaklaşık 2 kat daha geniş bir toprak ele geçirmişti. Cengiz Han'ın ele geçirdiği toprak yaklaşık 4.860.000 milkare (7.776.000 km2) idi. Napolyon'un ele geçirdiği toprak büyüklüğü ise, Cengiz Han'ınkinin 7'de 1'i kadardı. Atilla'dan kaçan İtalyanlar, at üstünde savaşan ve gemi yapmayı pek bilmeyen Hun'lardan kurtulmanın en iyi yolunun adalarda yaşamak olduğuna karar verdiler ve Venedik'i bu nedenle kurdular. Zamanla Venedik, dünyanın ticaret merkezi haline geldi.Amerikan gangsterleri, işlerini 100 dolarlık
İşinize kalbinizle bağlı değilseniz hedefi yakalayamazsınız.İnsanlar satılmaktan hoşlanmazlar ama satın almaya bayılırlar.İyi bir satış yaparsan, iyi bir komisyon kazanırsın. İyi bir dost kazanırsan, iyi bir gelecek elde edebilirsin.Seni sever, sana inanır ve güvenirlerse, senden bir şeyler satın alabilirler.Bir kereliğine satmak için değil, sürekli satmak için uğraşmalısınız.Başkaları için "en iyi" olmak istiyorsanız, önce kendiniz için "en iyi" olmalısınız."Fiyat" satmaz, "ilişki" ve "değer" satar.Eşit şartlar altında insanlar arkadaşlarıyla iş yapmak isterler. Şartlar pek eşit değilse bile, insanlar hâlâ arkadaşlarıyla iş yapmayı tercih ederler.İlişkilerimizin % 75'i "yeni" olmalıdır. Bunun için de, davet edildiğiniz her yere gidin. En iyisi nedir diye sorarsanız, her yere mümkünse "önceden hazırlanarak" gitmektir."Karar verici" olamayan, "iyi bir satıcı" olamaz.İnsanlar "bir çıkar" elde edebileceklerini düşündükleri kişilerle görüşmek isterler.Eğer onları güldürebilirsen, malını satabilirsin. İnsanla insan arasındaki en iyi yapıştırıcı, mizahtır."Yaratıcı" ol. Yaratıcılık, farklılıktır. Farklılık satar.Alıcının riskini azalt. Risk azaltıcı faktörler geliştir. Satarsın.Kendi