Laik - Müslüman mı, Müslüman - Laik mi?

1 Ağustos 2005

Hıristiyanlık ve Musevilik arasında birçok ortak yön var. İsa'nın bir Musevi aileden geliyor olması da bu bakış açısını kuvvetlendiriyor ve hatta, bir anlamda Hıristiyanlığın Museviliğin devamı olduğunu çağrıştırıyor. Üstelik, bu iki dinin kitapları da "din-devlet" ilişkisine girmemişler. Din adamlarının devlet yönetiminde söz sahibi olmaya çalışmaları bundan ayrı bir olgu.İslam dininin bunlardan çok farklı bir yönü var. Bu da, "Kuran"da sadece Tanrı ile kulu arasındaki ilişkilerin değil, devlet ve adaletle ilgili kuralların da yer alması. Ancak, bu kurallar "kitap"ta yer aldığı için, dünyadaki gelişime uygun olarak gelişememiş. Bu nedenle, hala İslam cumhuriyetlerinde zina yapan kadınlar taşlanıyor. Yine, bu nedenle hâlâ ülkemizde bile "türban" sorunu var. Yani, İslam bir anlamda gelişmeyi engeller hale gelmiş. İşte, İslamın bu engellemesini önlenmek için, özellikle bizim gibi ülkelerde, "kitap"a rağmen, "devlet ve din işlerinin ayrılması" kaçınılmaz olmuş. Atatürk bu etkileşimi engellemek amacıyla, hilafeti kaldırmış ve laik Cumhuriyet'i kurmuş. Atatürk'e karşı olanlar veya onun devrimlerini tartışmaya açmak isteyenler, aslında "Laik-Müslüman Türkiye" değil "Müslüman-Laik

Yazının Devamı

Kabala öğretisinin simgesi 'ışık'tır

30 Temmuz 2005

"Kabala"nın yüzyıllar boyunca gizli tutulmuş ve sadece belli kişilerin tekelinde kalmış felsefesi, 21. yüzyıla girilmesiyle birlikte bütün detaylarıyla açıklandı. Çünkü, bu gizemli felsefeye göre, 21. yüzyılın başı sırların açıklanması için seçilmiş bir zamandı. Bu açıklamayla birlikte, kabala hakkında bir çok kitap yayımlanmaya ve bütün dünyada kabala öğretim merkezleri açılmaya başlandı. Bu konuda yazılan kitaplarda, gizemli sırlar, çocukların bile rahatlıkla anlayabileceği açıklıkta anlatılıyor. Doğal olarak, öğretinin detayını öğrenmek için, hâlâ uzun çabalar gerekiyor. "Kabala" üzerindeki ilk yazılı çalışma, yaklaşık 4000 yıl önce Hz.İbrahim tarafından yapıldı. "Oluşumun Kitabı" denilen bu çalışma esas itibariyle sayılar, isimler ve sembollerden oluşuyordu. Kabalistler bu çalışmanın tüm dinlerin tohumu olduğuna inanıyorlar. Kabalistlere göre, Musa'ya verilen "10 Emir", yazılı anlamıyla alakası olmayan bir şifreydi. Kabalistler, Musa'nın sonunda "bilgi"nin tamamına ulaştığına ve 1000 yıl bu bilgilerin bir sandıkta (Ark of the Covenant) saklandığına inanıyorlar. Musa, tüm mucizelerini bu bilgiler sayesinde yapabilmişti. Kabalistler, Hz. İsa'yı, "Hz.Yusuf'un oğlu Haham

Yazının Devamı

Kredi takası lazım

28 Temmuz 2005

Öte yandan, bankacılık sistemimize yabancılar giderek hâkim oluyorlar. İç tasarruflar bankalar eliyle toplanıp, aldıkları krediyi geri verebilecek şirketlere kullandırılır. Sisteme yabancı bankalar hâkim olduğunda, krediler kaçınılmaz olarak yoğunlukla yabancı şirketlere kullandırılacak. Çünkü, yabancı şirketler bankalar için ayrı, maliye için ayrı bilanço düzenlemiyorlar, kayıt dışı uygulamaları yok ve şeffaf çalışıyorlar. Yabancı bankaların sisteme hâkim olmaması için, birçok Avrupa ülkesinde yabancı bankaların bankacılık sistemi içindeki payı veya yabancı şirketlerin krediler içindeki payı kısıtlanmış vaziyette. Ancak, bu görüş de globalleşen dünyada anlatılabilir olmaktan gittikçe uzaklaşıyor. Yabancı sermayeye karşı çıkılarak sorun çözülemiyor.Diğer bir darboğaz, bankaların kendi içlerinde. Bankalar ortalama bir buçuk ay vade ile mevduat toplayıp, bunu orta vadeli kredilere dönüştürüyorlar. Bir kriz anında da ya krediler geri çağrılıyor ya da banka iflasları gündeme geliyor. Biz buna "vade uyuşmazlığı (maturity mismatch)" diyoruz. Bu nedenle, bankalar sıkı eleyip, sıkı dokuyorlar. Sonunda, küçük ve orta sermayeli işletmeler kredisiz kalıyor. Hele, gelecek yıl gayrimenkul

Yazının Devamı

Fikri mülkiyet hakları

25 Temmuz 2005

Ekonomi bilim inin bir alt öğreti alanı var. Bu öğreti alanı, ekonomik gelişmelerin nedenlerini inceliyor. Yapılan araştırmalar, ülkelerin zenginliği ve ekonomik yapıları arasındaki en önemli farklılığın teknoloji farklılığı olduğunu göstermiş. Kısacası, yenilikler ve icatların zenginliğin temel nedeni olduğu belirlenmiş. Bir ekonominin yenilik ve icatları özendirip özendirmediği ise, "ulusal buluş geliştirme sistemi (national innovation system)"nin incelenmesi ile anlaşılıyor.Fikri mülkiyet hakları, patentten tamamen farklı. Fikri mülkiyet haklarının başında "ticari sırlar" geliyor. Ticari sırlar, şirketlerin bünyesinde saklanabilir, başkalarına satılabilir veya başka şirketlerle bilgi paylaşımı yoluna gidilebilir. Fikri mülkiyet hakları konusunda Davos'ta World Ekonomic Forum'da geliştirilmiş bir endeks vardır ve bu hakların korunmasında sadece yasalar değil, yargı ve yönetim sistemleri de önemli rol oynuyor.İlaç buluşlarının geliştirilmesinden bir örnek verilmek gerekirse, Ürdün'de fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda yapılan bir dizi reformdan sonra, ilaç ihracatı nın ülkenin en önemli üçüncü ihracat kalemi olduğunu söyleyebiliriz. Reforma yapılan itiraz, milli ilaç

Yazının Devamı

Hükümet tuzağa düşecek mi?

21 Temmuz 2005

Merkez Bankası rezervleri 40 milyar doları aşmış vaziyette (tarihi rekor). Enflasyon % 10'un altında (son 30 yılın rekoru). Büyüme % 5-10 arası (kriz yıllarından sonraki rekor). Yabancı sermaye girişi ve döviz girişi rekor seviyelerde. Turist sayısındaki artış ve turizm girdileri rekor seviyelerde. Kapasite kullanım oranı çok yüksek. Meclis geceli gündüzlü çalışıyor. Reform yasaları beklemeden çıkarılıyor. IMF, ekonomiyi destekliyor. Avrupa Birliği kapıları aralandı. Tüm petrol yolları ülkemizden geçmeye başladı. Sağlıkta iyi bir reform yapıldı. Politik istikrar sürüyor. Sosyal Güvenlik ve vergi reformları yolda. Bütün bunların sonunda, çok kısa bir süre sonra: İstihdam artacak, işsizlik düşecek. Ekonomi net borç öder duruma gelecek; iç ve dış borçlar kontrol edilebilecek. Vergi oranları düşürülecek. Ekonomide, serbest piyasa içinde dış rekabet ve istikrar sağlanabilecek. Bu şartlar altında, normal olarak erken seçim olmaz. Olmamalı. Ama, hükümet seçime zorlanıyor. Bu, genelde nasıl mı yapılır? Olmaması gereken bir ekonomik kriz yaratılır. IMF ve dış dünya hükümet politikaları aleyhinde ikna edilir. Bunun için bürokratların ikna edilmesi yeterli. Güçlü yabancı ülkelerde,

Yazının Devamı

Konuşulacak sözler

18 Temmuz 2005

Eski büyük bir devlet adamının eşi: Ekim ayında PKK'nın yoğun saldırılarının olacağı konuşuluyor.Çok tanınmış bir işadamı: Federasyon Başkanı Bıçakçı, 700 küsur milyon doları istediği gibi yönlendirebileceğini zannetti. Başbakan, bu konuda arabulucu arıyor. Bir dost ülke başkonsolosu: Yaz sonunda İstanbul'dan ayrılıyorum ama muhtemelen bir kaç yıl sonra büyükelçi olarak dönerim. En büyük gazetelerden birinin meşhur yazarlarından biri: Ben bu hükümeti destekliyorum. Ekonomi düzelsin ve Avrupa Birliği'ne girelim de isterse İslam Cumhuriyeti gelsin. Atatürk'ü de tartışmaya açmaktan korkmamalı. Başka bir dost ülke başkonsolosu: Yaz sonunda ülkeme dönüyorum. Bu yaştan sonra, istemediğim bir ülkede görev almayı düşünmüyorum. Yeni bir görevlendirme olmazsa kasımda emekli olurum.Meşhur bir avukat: Arkadaşlar beni tekrar vakfın başına dönmeye ikna ettiler.Eski büyük bir devlet adamının eşi: Bizi eleştirenler, aldığımız araziyi imara açacağımızı zannedip, etrafındaki bütün araziyi aldılar.Tanınmış cemaat öncüsü bir iş adamı: Anlaşılan, PKK içi hesaplaşma başladı. Hikmet Fidan'ın faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi düşündürücü. Eleştirenler ne yaptı? Tayyip Erdoğan'ın seçilmesine

Yazının Devamı

Nerede duracağını bilmek

16 Temmuz 2005

Yolsuzlukla mücadele edeceğiz deniliyor, komisyonlar kurulup güzel raporlar hazırlanıyor. Sonra, bu rapor rafa kaldırılıp, içinden istenilenler cımbızla seçilip, üzerine gidiliyor.Yolsuzlukla mücadele için, hukuka aykırı, aşırı hükümleri bulunan yasalar çıkarılıyor. Sonra, bu yasalar iktidarı tutan bazıları için uygulanmıyor veya yasalarda bunlar için kaçamak hükümler yer alıyor. Cavit Çağlar için böyle oldu. İhlas Finans için de böyle oldu. Ben, bu isimler için yanlış yapıldı demiyorum. Sadece, herkese aynı kural, aynı hoşgörü, aynı zamanlama uygulanmıyor diyorum. Sorun burada.Yolsuzlukla mücadele adı altında, bazen iktidar karşıtı oldukları için, bazen de siyasi infaz amacıyla seçilmiş kişilerin üzerine gidiliyor. Demirel'in kardeşlerinin şirketlerine el konulması aşırı uygulama. Mesut Yılmaz için yapılmaya çalışılanlar da öyle. Söylemek istediğim, bazılarına yapılan aşırı, hukuku hiçe sayan uygulama ve farklı yaklaşım.İktidar canı istemediği zaman mahkeme kararlarını uygulamıyor. Yargı kararları yok sayılıyor veya görmezden geliniyor. Demirbank'la ilgili kararda da Kentbank'la ilgili kararda da böyle oldu. Hatta, bu konuda hakkını aramaya çalışanın üzerine gidiliyor; yeni

Yazının Devamı

SPK açıkladı

14 Temmuz 2005

Mortgage sisteminin oluşturulmasında birinci aşama, "ipotekli gayrimenkul senedi"nin şartlarının belirlenmesi. İkinci aşama, "ipotekli gayrimenkul senetleri piyasası"nın oluşturulması. Üçüncü aşama ise, kredi kullanacak olan kişilerde aranacak şartların belirlenmesi. Bu ilk üç aşamanın özelliklerini önceki yazımda belirtmiştim.Mortgage sisteminin oluşturulmasında dördüncü aşama, "krediyi garanti edecek gayrimenkul"e ait şartlar. Öncelikle, gayrimenkulün tapusunda hiçbir kısıtlama bulunmaması gerekiyor. Ülkemizde ise, henüz tapuya kaydedilmemiş olmasına rağmen sonunda sahipliliği etkileyecek olan kısıtlamalar var. Örneğin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu el konulan bankaların ve sahiplerinin gayrimenkullerine kısıtlama koydurmuş ama bunları tapuya henüz kaydettirmemiş durumda. İşte, bu nedenle ve tapuda karşılaşılabilecek riskleri bertaraf etmek amacıyla, uluslararası uygulamada, sisteme tapu garantisi (mortgage insurance) denilen bir tedbir yerleştirilmiş vaziyette. Bu uygulamayı yapan, garantiyi sağlayan şirketler Türkiye'ye gelmeye başladılar. Zaten, mortgage kredisinin temeli tapunun varlığına ve sağlamlığına dayanıyor.Gayrimenkulle ilgili diğer bir şart, gayrimenkulün piyasa

Yazının Devamı