Çalışmama keyfi

19 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Ernie J. Zelinski'nin Çalışmama Keyfi (The Joy of Not Working) isimli kitabı Türkçe hariç 14 dile çevrildi. Kitap bir taraftan insanın sevdiği işi yaparsa başarılı olacağını, bir taraftan da verimli çalışabilmek için dinlenmenin ne denli önemli olduğunu anlatıyor.
Kitaptan bazı ilginç alıntılar şöyle:

Yazının Devamı

Acele de akla zarar verir

18 Şubat 2004

Acele, akla zarar verir. 2000 krizi de "hedef"leri fazlasıyla tutturma hırsından çıktı. Oysa, hedefleri aşmak da, hedeflerin gerisinde kalmak kadar sakıncalı. Çünkü, hedefleri tutturma uğruna, üretim ve yatırım durduruluyor. Ekonomi de yeni dengesini bulmak için sınırlarını zorlamaya başlıyor. Krizler böyle çıkıyor. Biz bütün bunları krizleri önlemek için yazıyoruz. Kriz çığırtkanlığı yapmak için değil. 2000 krizinden önce de aynı görevi yapmıştık. Dinletemedik. Biz bunları yazarken, o zaman ekonomiyi yönetenler "her şey gereğinden iyi, son defa dişinizi sıkıyorsunuz" demişlerdi. Şimdi de, aynı teraneler söyleniyor. Şimdi de, siyasiler ekonomiden bihaber.Gereğinde, "hedef"i revize etmek, hatta biraz daha yumuşatabilmek gerekli. O zaman, Türk lirasının aşırı değerli olma durumu da törpülenebilir. Gelişmiş ülkeler paralarının değerini ayarlamak için toplantı üzerine toplantı yaparken, biz "IMFnin emri bu" diyerek, serbest kurdan ödün vermiyoruz.Bizim gibi azgelişmiş ülkelerde, döviz fiyatlarını sermaye hareketleri belirliyor. Bu da, "sıcak para" veya "borsaya giren yabancı sermaye" demek. Sıcak para, reel Türk lirası faizlerinden faydalanmak için, yabancı yatırımcı da borsada vurup

Yazının Devamı

Acele de akla zarar verir

18 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Yapılan büyük hatalardan birisi "hedef"i fazlasıyla tutturmaya çalışmak. Enflasyon hedefi % 25 idi, % 18'e indirdik. Gereğinden fazla sıkı para politikası, gereğinden az döviz alımı ve ekonomiyi gereğinden fazla sıkmak. Sonuçta, IMF'den alınacağı sanılan alkış. Ekonominin dengelerini zorlama pahasına, "hedef"leri fazlasıyla tutturmaya çalışmak. Bir an önce, enflasyonu tek rakamlı hanelere indirip, "enflasyonu düşüren başbakan - başkan" sıfatını alma çabası.
Acele, akla zarar verir. 2000 krizi de "hedef"leri fazlasıyla tutturma hırsından çıktı. Oysa, hedefleri aşmak da, hedeflerin gerisinde kalmak kadar sakıncalı. Çünkü, hedefleri tutturma uğruna, üretim ve yatırım durduruluyor. Ekonomi de yeni dengesini bulmak için sınırlarını zorlamaya başlıyor. Krizler böyle çıkıyor. Biz bütün bunları krizleri önlemek için yazıyoruz. Kriz çığırtkanlığı yapmak için değil. 2000 krizinden önce de aynı görevi yapmıştık. Dinletemedik. Biz bunları yazarken, o zaman ekonomiyi yönetenler "her şey gereğinden iyi, son defa dişinizi sıkıyorsunuz" demişlerdi. Şimdi de, aynı teraneler söyleniyor. Şimdi de, siyasiler ekonomiden bihaber.
Gereğinde, "hedef"i revize etmek, hatta biraz

Yazının Devamı

Ya bitecek ya bitecek

16 Şubat 2004

Toplantıda 200den fazla Kayserili sanayici, ihracatçı ve işadamının dertlerini dinleme olanağı elde ettik. Gördük ki, üreticinin, yatırımcının, satıcının binbir derdi var. Genellikle, böyle geniş katılımlı toplantılarda nadiren görüş birliği sağlanır. Ama, bu kez sorunlar konusunda hem panelistler hem de katılımcılar görüş birliğine varabildiler.Buradan bakılınca, görülen manzara şu:- Üretim yapılamıyor. Çünkü, ithal etmek üretmekten daha ucuz ve karlı. Ucuz işgücü ve enerji kullanan ülkelerden yapılan ithalat, Türk lirasının bu aşırı değerli konumu da düşünülürse çok ucuz. Bu durumda, üretim ve yatırım yapmaktansa, fabrikaları kapatmak daha karlı.- Ancak, varlıklarını sürdürmek isteyen üreticiler, iç piyasaya ithal mallarla rekabet ederek mal satamayacakları için ihracat yapmayı denemişler veya buna mecbur kalmışlar.- Öyle ama, dışarıya mal satmak da aslanın ağzında. Sözünde durmak, fiyat artırmamak gerekli. Oysa, üretim maliyetleri gittikçe artıyor. Bu durumda, ihracatçılar her türlü tasarruf tedbirine başvurmuş. İşçi çıkarmadan kaçak işçi kullanmaya, kaçak ara malı ithalatından alt sektörler üzerinde baskı kurmaya kadar her yolu denemişler. Ama, artık bıçak kemiğe dayanmış

Yazının Devamı

Ya bitecek ya bitecek

16 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Bu hafta sonu Kayseri'de Kayseri Sanayici ve İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir toplantıya katıldım. Konu, "Düşen döviz kuru ile artan ihracat çelişkisinin analizi". Panelde benden başka, Prof. Dr. Oktar Türel ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Genel Müdür yardımcılarından Hüsamettin Nebioğlu da vardı.
Toplantıda 200'den fazla Kayserili sanayici, ihracatçı ve işadamının dertlerini dinleme olanağı elde ettik. Gördük ki, üreticinin, yatırımcının, satıcının binbir derdi var. Genellikle, böyle geniş katılımlı toplantılarda nadiren görüş birliği sağlanır. Ama, bu kez sorunlar konusunda hem panelistler hem de katılımcılar görüş birliğine varabildiler.
Buradan bakılınca, görülen manzara şu:
- Üretim yapılamıyor. Çünkü, ithal etmek üretmekten daha ucuz ve karlı. Ucuz işgücü ve enerji kullanan ülkelerden yapılan ithalat, Türk lirasının bu aşırı değerli konumu da düşünülürse çok ucuz. Bu durumda, üretim ve yatırım yapmaktansa, fabrikaları kapatmak daha karlı.
- Ancak, varlıklarını sürdürmek isteyen üreticiler, iç piyasaya ithal mallarla rekabet ederek mal satamayacakları için ihracat yapmayı denemişler veya buna mecbur kalmışlar.

Yazının Devamı

Dövizi yönetememe korkusu

12 Şubat 2004

Şimdiye kadarki bütün krizler tutarsız döviz yönetimi nedeniyle çıktı. Hem politikacılar hem de bürokratlar döviz hareketlerinden korktular. Son dönemde de, dövizi iyi idare edemeyecekleri belli olduğu içindir ki, her şeyi göze alarak "serbest kur" dedikleri rejime geçme mecburiyetinde kaldılar. "Serbest kur" rejimi, "biz dövizi idare etmekten aciziz, iyisi mi döviz bildiği gibi dalgalansın, biz de bu dalgalanmayı veri alıp diğer dengeleri düzeltmeye çalışalım" anlayışının bir itirafı."Serbest kur", trend tersine döndüğünde, yani kurun duraksız olarak arttığı dönemlerde, ülkede onarılamayacak yaralar açar. Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değerini bile yönetemeyen bir idareden ne beklenir? "Serbest kur"da, şimdi olduğu gibi paranızın değerlenmesi nedeniyle enflasyonunuz düşmüş gibi görünür; tersi olduğunda da enflasyon kontrolden çıkar. Şimdi olduğu gibi, enflasyon düşerken borçlarınız artarsa ve yeterli üretim artışı sağlayamazsanız, trend terse döndüğünde "serbest kur" sizi yerden yere vurur.Şunu itiraf etmeliyim ki, döviz sadece benim yönettiğim dönemlerde Türkiye için risk olmaktan çıktı. Bunu övünmek için söylemiyorum. Dövizden korkmazsanız, o sizden korkar.

Yazının Devamı

Dövizi yönetememe korkusu

12 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Merkez Bankası'nın geçen hafta faizleri düşürürken yaptığı açıklama ekonomi için önemli ipuçları ile dolu. Merkez Bankası daha önce bir kriz tecrübesi geçirdiği için yoğurdu üfleyerek yiyor. En büyük korkusu hala döviz krizi. Oysa, kasaları dövizle dolu. Ama, yine de Merkez Bankası bankaların kendisinden Türk lirası alarak bunu satıp döviz almalarından veya döviz alarak bunu Türk lirasına çevirmelerinden kaygı duyuyor. Yani, her türlü spekülatif hareket Merkez Bankası'nı rahatsız ediyor.
Şimdiye kadarki bütün krizler tutarsız döviz yönetimi nedeniyle çıktı. Hem politikacılar hem de bürokratlar döviz hareketlerinden korktular. Son dönemde de, dövizi iyi idare edemeyecekleri belli olduğu içindir ki, her şeyi göze alarak "serbest kur" dedikleri rejime geçme mecburiyetinde kaldılar. "Serbest kur" rejimi, "biz dövizi idare etmekten aciziz, iyisi mi döviz bildiği gibi dalgalansın, biz de bu dalgalanmayı veri alıp diğer dengeleri düzeltmeye çalışalım" anlayışının bir itirafı.
"Serbest kur", trend tersine döndüğünde, yani kurun duraksız olarak arttığı dönemlerde, ülkede onarılamayacak yaralar açar. Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değerini bile

Yazının Devamı

Merkez Bankası gerçekte ne diyor?

11 Şubat 2004

a) Enflasyondaki düşme sıkı maliye ve para politikaları sayesinde sağlanmıştır.b) Şimdiye kadar gerçekleştirilen yapısal programlar, bu disiplinin sürdürülebilir olduğu kanılarını güçlendirmektedir.c) Tüketici ve yatırımcı güveni gittikçe artmış; enflasyon beklentileri hedeflere gittikçe yaklaşmıştır.d) Ocak ayı enflasyonu, yıl sonu hedefi ile tutarlı bir düzeydedir.e) Ancak, iç talepteki canlanmanın kontrollü bir biçimde gerçekleştirilmesi ve bekleyişlerin doğru yönetilmesi gereklidir.f) Yıllık enflasyon oranlarındaki düşüş ilk 5 ayda devam edecektir.g) Sonraki aylarda, enflasyon artsa bile, hedeflerle uyumlu artacaktır.h) Enflasyonda düşüş sağlanmış olsa da, fiyat istikrarı henüz sağlanamamıştır.i) Hükümet ücret ve gelir politikalarını programın temel ilkeleri ile uyumlu yürütmelidir.j) Asgari ücret ve emekli maaşlarındaki artış, bütçedeki harcamaların kısılması yoluyla karşılanmalıdır.k) Mali disiplinden ödün verilmekte olduğu ya da orta vadede verilebileceği yönündeki sinyaller enflasyonla mücadeledeki başarının kalıcı olmaması sonucunu doğurur.l) Yatırım ve üretimin önündeki engelleri kaldırıcı reformlar yapılmalıdır.m) Sadece, dışsal şoklar bu yılki enflasyon hedefini

Yazının Devamı