Yaratma sanatı

31 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
21. yüzyılın ilk yıllarındayız. Değişen dünyada yerimizi alabilmek, yaratıcı potansiyelimizi sonuna kadar kullanmamıza bağlı. Ancak, kurduğumuz sistem becerilerimizi köreltiyor, kabiliyetlerimizin ortaya çıkmasını olanaksız hale getiriyor. Oysa, yaratıcılığımızı tam zorlayacağımız ve bundan azami faydayı sağlayacağımız bir dönemdeyiz. Kapitalist sistemi artık, yaratıcılık sürüklüyor. Hele bu yaratıcılık sanata dönüşmüşse, büyük paralar kazanılıyor. Bu nedenle, uluslararası şirketler araştırmaya ve yaratıcılığa büyük paralar harcıyorlar. Örneğin, www.patents.ibm.com internet adresine girerek, herhangi bir bilgisayar yazılımınızın patentini alabilir ve IBM'e satmayı deneyebilirsiniz.
Yaratıcılığın sadece deli bilim adamlarına, artistlere ya da reklam ajanslarında çalışanlara has ve onların görevi olan bir işlev olduğunu zannederiz. Oysa, sermaye birikiminin bu denli arttığı bir ortamda, her sahadaki rekabet sadece ve sadece yaratıcılık sayesinde sağlanabiliyor. Buna rağmen, ne acıdır ki, bırakın yaratma sanatını, yaratıcı düşünme teknikleri bile okullarımızın hiçbir seviyesinde öğretilmiyor.
Yaratıcılık konusunda araştırmalar yapan George Land isimli alim

Yazının Devamı

Tüketiciyi koruyalım derken

28 Ocak 2004

Bunda ne var, diyebilirsiniz. Aslında, bu zorunlu uygulama tüketiciler için pahalı kredi kullanma zorunluluğunu, bankalar için de önemli ölçüde faiz riskini beraberinde getiriyor. Tüketici kredilerine 2 yıl boyunca sabit faiz uygulamak zorunda olan bankalar, hesaplayabildikleri tüm riskleri verdikleri kredilerin faizleri üzerine eklemek durumunda olduklarından, bireysel kredilerden olması gerekenin çok üzerinde faiz alıyorlar. Bu fark, faiz olarak olmasa bile komisyon olarak tüketiciye yansıtılıyor.Öte yandan, bu uygulama faizlerin yükselme dönemlerinde bankaları da önemli risklere sokuyor. Bankalar faiz hesaplarken ne denli faiz marj alırlarsa alsınlar, faizlerin beklentilerin çok üstünde yükselmesi halinde zarar ediyorlar. Çünkü, bankalar ortalama 3 ayı aşmayan vadelerle borçlandıkları halde, tüketicilere 2 yıl vadeli kredi verebiliyorlar. Yani, uygulamada bankalar için hem "maturity mismatch (vade uyumsuzluğu)" hem de "interest rate risk (faiz riski)" var.Çok değil, birkaç yıl önce Demirbank gibi çok güçlü bir banka bu iki risk yüzünden batmıştı. Hem de, borç verdiği kurum Hazineydi. Bugünlerde, bankacılık sisteminin toplam tüketici kredileri 9 katrilyon liraya ulaşmış

Yazının Devamı

Tüketiciyi koruyalım derken

28 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
"Yatırımcıyı koruma", "tasarruf mevduatını koruma" derken, şimdi de "tüketiciyi koruma" adına sistem yozlaşıyor. Tüketiciyi Koruma Yasası'na göre, bankaların vereceği tüketici kredilerinin faizi vade sonuna kadar değiştirilemiyor. Örneğin, tüketici kredisi 2 yıl vadeli olarak alınmış ve bu süre içinde faizler yükselmişse, yükselen faiz tüketiciye yansıtılamıyor. Ancak, bankadan kredi alındıktan sonra faiz düşerse, tüketici yeni düşük faizin kendisine uygulanmasını isteyebiliyor. Yahut da, aldığı krediyi erken kapatıp, başka bir bankadan daha ucuza kendisini fonluyor.
Bunda ne var, diyebilirsiniz. Aslında, bu zorunlu uygulama tüketiciler için pahalı kredi kullanma zorunluluğunu, bankalar için de önemli ölçüde faiz riskini beraberinde getiriyor. Tüketici kredilerine 2 yıl boyunca sabit faiz uygulamak zorunda olan bankalar, hesaplayabildikleri tüm riskleri verdikleri kredilerin faizleri üzerine eklemek durumunda olduklarından, bireysel kredilerden olması gerekenin çok üzerinde faiz alıyorlar. Bu fark, faiz olarak olmasa bile komisyon olarak tüketiciye yansıtılıyor.
Öte yandan, bu uygulama faizlerin yükselme dönemlerinde bankaları da önemli risklere sokuyor.

Yazının Devamı

Davos önemlidir

26 Ocak 2004

İsviçrenin küçük bir dağ kasabası olan Davos, günlük yaşamını değiştirmeden bu toplantılara ev sahipliği yapar. İsviçre tarafsız sayılan ve kolay ulaşılabilen bir ülke olduğu için seçilmiştir. Özel olmayan toplantıların günü, saati, yeri ve gündemi önceden katılımcılara dağıtılmış ve bütün katılımcıların bir listesi çıkarılmıştır. Önceden başvurup, para ödemeyen toplantılara katılamaz. Çoğu toplantılara yürünerek gidilebildiği için ne hava ne de trafik kirliliği vardır. Toplantılara katılanlarla birlikte seyahat eden aileleri için kayak yapmak, kızak kaymak veya donmuş gölde araba kullanmak gibi spor ve eğlence olanakları vardır. Akşamları genellikle foruma katılanların ev sahipliği yaptığı bir kokteyle ve ardından da düzenlenen başka bir yemeğe gidilir. Ülkelerin başbakanları, bakanları ve merkez bankası başkanları verdikleri akşam yemeklerinde birer konuşma yapıp, başarı öykülerini anlatırlar; dünya ekonomi kurmaylarının ve gazetecilerin sorularını yanıtlarlar.Forumda yapılan konuşmalar çok önemlidir. Kimin nerede, ne zaman ve kimlerle birlikte konuşacağı bile önceden belirlenir ve birer pazarlık konusudur. Konuşmaların ardından gelen soru cevap bölümü ise, başka ilginç

Yazının Devamı

Davos önemlidir

26 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Dünya ekonomisini yönetenler her yıl Davos'ta Dünya Ekonomi Forumu'nda bir araya gelirler. Ekonomi, siyaseti çok yakından etkilediği için, dünya siyasetini yönlendirmiş veya yönlendirmekte olan kişiler de Davos'tadır. Bu yönüyle, dünyada her yıl düzenlenen en ünlü toplantıdır. Çünkü, diğer hiçbir toplantıya dünya ekonomi ve siyasetini yönlendiren kişiler bu yoğunlukta katılıp, konuşma yapmazlar. Yine, hiçbir toplantıda önemli liderler ve yöneticiler bu denli ulaşılabilir değillerdir.
İsviçre'nin küçük bir dağ kasabası olan Davos, günlük yaşamını değiştirmeden bu toplantılara ev sahipliği yapar. İsviçre tarafsız sayılan ve kolay ulaşılabilen bir ülke olduğu için seçilmiştir. Özel olmayan toplantıların günü, saati, yeri ve gündemi önceden katılımcılara dağıtılmış ve bütün katılımcıların bir listesi çıkarılmıştır. Önceden başvurup, para ödemeyen toplantılara katılamaz. Çoğu toplantılara yürünerek gidilebildiği için ne hava ne de trafik kirliliği vardır. Toplantılara katılanlarla birlikte seyahat eden aileleri için kayak yapmak, kızak kaymak veya donmuş gölde araba kullanmak gibi spor ve eğlence olanakları vardır. Akşamları genellikle foruma katılanların ev

Yazının Devamı

Ekonomik dengeler bozulabilir mi?

23 Ocak 2004

1) Yerel seçimler,2) Kıbrısla ilgili olası gelişmeler,3) Avrupa Birliği için iyi bir takvim alınıp, alınamayacağı,4) Sonbahara doğru karşılaşılabilecek döviz ihtiyacının boyutu,5) Devlet - hükümet ilişkilerindeki uyum.Görüldüğü gibi, bu yılki olası ekonomik sıkıntıların temelinde hala iç ve dış politika var. Ekonomik dengeleri sürdürebilmek için bile, öncelikle politik istikrarın sağlanması gerekiyor. Henüz kalıcı olduğunu, milliyetçiliğini ve cumhuriyetin temel ilkelerine olan bağlılığını ispatlayamamış sayılan AKPnin önünde önemli sınavlar var. Cumhurbaşkanlığının, bürokrasinin, yargının, üniversitelerin ve silahlı kuvvetlerimizin bu konularla ilgili şüphelerinin giderilmesi gerekli. Aksi takdirde, devletle hükümet arasında uyum sağlanamaz. Bir uyumsuzluk durumunda ise, haklı olan devlet olur. Şimdi bana, devletin içinde hükümet de vardır demeye kalkmayın. Ne demek istediğimi çok iyi anladınız.Tayyip Beyin vakit geçirmeden AKPyi milli bir kitle partisine dönüştürme mecburiyeti vardır. Aksi takdirde, bu oy tabanı ile siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayamaz. Ayrıca, genel seçimleri beklemeden Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmelidir. AKPnin milli bir kitle

Yazının Devamı

Ekonomik dengeler bozulabilir mi?

23 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Bu yıl ekonomideki dengeleri bozabilecek 5 önemli olay şöyle:
1) Yerel seçimler,
2) Kıbrıs'la ilgili olası gelişmeler,
3) Avrupa Birliği için iyi bir takvim alınıp, alınamayacağı,
4) Sonbahara doğru karşılaşılabilecek döviz ihtiyacının boyutu,

Yazının Devamı

Bizimkiler bütün bunlardan haberdar mı?

22 Ocak 2004

Merkez bankalarının asli görevi, fiyat istikrarının korunması. Yani, mevcut dengenin korunması ve eğer denge bir biçimde bozulmuşsa, yeni dengenin kurulması için her şeyin yapılması. Çünkü, fiyat istikrarı denilince sadece enflasyondaki değil, faiz oranlarındaki, döviz kurlarındaki ve diğer göstergelerdeki istikrar anlaşılır.Serbest piyasa ekonomilerinde, sistem gereği zaman zaman bu dengelerde bozukluklar oluşur ve bu bozukluklar zamanında giderilmezse krizlere yol açar. Çünkü, piyasa ekonomilerinde piyasayı oluşturanlar dengeleri bozmak ve bu bozulmalardan spekülatif kar elde etmek peşindedirler. İşte, merkez bankalarının asli görevi dengelerin bozulduğunu önceden görüp, düzeltme yönünde zamanında karar almak, uygulamaları yürürlüğe koymaktır. Bu konuda merkez bankalarının önündeki en önemli engel ise siyasi istikrarsızlıktır.Ülkemizde krizlere yol açan dengesizlikler, döviz kurlarında, faiz oranlarında ve sıcak para girişindeki dengesizlikler nedeniyle ortaya çıkmıştır. Türk lirasının aşırı değerlenmesi sonucunda denge bozulmuş, bu kez paramızda aşırı düşmeler yaşanmıştır. Yine, faiz oranlarındaki aşırılıklar çalışmadan kazanılan servetler oluşmasına yol açmış ve bir rantiye

Yazının Devamı