<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yerel seçimden sonra, hükümet cinlik yapıp borç ötelemeye kalkmazsa,
Döviz fiyatları aniden yükselişe geçtiğinde, Merkez Bankası telaşlanıp ne yapacağını şaşırmazsa,
Döviz hesaplarının transferlerinde, dönüşümlerinde vs. kısıtlama yapılmaya kalkılmazsa,
Önüne gelen her işlem "kara para" kapsamına alınmaya başlanmazsa,
Son Bankacılık Yasası gibi hukuka aykırı yasalar çıkarılmaya devam edilmezse,
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) yönetiminde kuruluşundan beri ciddi yanlışlar yapıldı. Demirbank ve Kentbank için Danıştay'ın verdiği karar bunun bir delili. Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Raporu'nda da deliller var. BDDK yüzünden ülkemiz fakirleşti. Muhtemelen, bu kafayla daha da fakirleşecek.
BDDK'nın denetim sistemi yanlış. Denetimler bir örneklilikten uzak, sübjektif ve erken uyarı yapamıyor. Derhal, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve Fransa'daki denetim sistemleri incelenmeli ve buralardan boş birer denetim raporu getirtilerek sistemimize uygun bir raporlama hazırlanmalı. Görülecek ki, artık sayfalar dolusu rapor hazırlama dönemi geçmiş; raporlar her banka ve mali kuruluş için bir örnek ve neredeyse test usulü gibi hazırlanıyor; rapor gelir gelmez hemen bilgiler bilgisayara işlenip alınması gereken tedbirler sıralanıyor. Bu durumda, ne müfettişten korkmaya ne de müfettişi uzun uzun eğitmeye gerek var.
BDDK'nın erken uyarı sistemi yanlış; daha doğrusu yok. BDDK, hiç gecikmeden telefonla çalışan bir erken uyarı sistemi kurmak zorunda. Bunun için, Merkez Bankası ve piyasa yapıcı bankalar ile işbirliği
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Son iki hafta içinde arka arkaya gelen kararlarla Danıştay her ikisinin de bankalarının kendilerine iadesi kararını aldı. Her iki karar için de yargı süreci halen bitmemesine rağmen, Danıştay'ın hem Demirbank'ı hem de Kentbank'ı eski sahiplerine iade edeceğine kesin gözü ile bakılıyor.
Danıştay'ın bu kararının diğer el koymalar için örnek teşkil edebileceği yolundaki iddialar yanlış. Çünkü, Danıştay her olayı kendi içinde ve kendi şartlarına göre değerlendiriyor. Zaten, Danıştay'a başvurusu olan bir veya iki dava daha var. öte yandan, sadece Demirbank ve Kentbank'a el konulmasının yanlışlığı Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Raporları'nda da dile getirilmişti.
Danıştay'ın bu kararı kesinleşirse, hem Halit Cıngıllıoğlu hem de Mustafa Süzer için kesin bir "iade - i itibar" gerçekleşecek. Süzer isterse, tekrar bankacılık yapabilecek. Cıngıllıoğlu ise, daha değişik bir konuma sahip ve halen bankacılık yapabiliyor.
Ancak, her ikisine de bankalarının iadesi konusunda önemli çıkmazlar var. Çünkü, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK) belki böyle bir yargı kararı beklemediğinden, belki de durumu "oldu bitti"ye getirmek için her iki bankayı da
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İmar Bankası mudilerinin, bankaya el konulduğu tarihte bankada bulunan;
a) Tasarruf mevduatının sınırsız olarak tamamı (yaklaşık 8 katrilyon lira) ödeniyor.
b) Ticari mevduatının sınırsız olarak tamamı (yaklaşık 4 trilyon lira) ödeniyor.
c) Bankaya el konulduğu tarihten 1 ay öncesine kadar mevduata dönüştürülenler dahil şüpheli hesapları ödenmiyor.
d) Tahvil ve bono alımlarının (yaklaşık 850 trilyon lira) tamamı ödenmiyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) düzenlediği değerlendirme toplantısında, Kurul'un önümüzdeki yıl gerçekleştirmeyi düşündüğü projeler de masaya yatırıldı. Katılımcıların bu konulardaki görüşleri soruldu.
Ben olsam, görüşülen konularda şu uygulamaları yapardım:
a) Merkezi Kayıt Kuruluşu'nu ayrı bir birim olarak örgütlemez, bu görevi Takasbank'a verirdim.
b) Kobiler için ayrı borsa kurmaktan vazgeçer, bu pazara ihtiyaç varsa İMKB çatısı altında çözerdim.
c) Sermaye Piyasası Kanunu'na aykırı davranışlar için suç duyurusunda bulunduğum kişi ve kurumlar için şartları belirlenmiş bir af çıkarırdım.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Sermaye Piyasası Kurulu'nun düzenlediği "değerlendirme" toplantısı Abant'ta yapıldı. Toplantı yine, sermaye piyasasında söz sahibi kişileri bir araya getirdi. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile bu piyasadaki diğer kurumların hedef belirlemelerine yardımcı olma, fikir alışverişinde bulunma ve sorunların çözümü sürecine katkı sağlama amacı taşıyan bu toplantı her yönüyle başarılı idi.
SPK Başkanı Doğan Cansızlar'ın başlattığı bu uygulamanın geleneksel hale getirilmesinde büyük fayda var.
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener yaptığı basın toplantısında çok başarılıydı. Kendisini aşmış, ne söylediğini bilen, konulara hakim ve lider kişiliği çizen bir görünüm sergiledi.
Kendisine, tuzak sorulardan birisini de ben sordum; "Evrim Teori'sine inanıyor musunuz?" dedim. Verilmesi gereken cevabı verdi. "Nasıl yaratılırsa, yaratılsın, tek yaratana inanıyorum" dedi.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
C. C. Lewis çocuklarından öğrendiklerini bir kitapta topladı. Kitabının adı "My Kids Have Taught Me (çocuklarımdan öğrendiklerim)". Gerçekten de, yalnız çocuklardan değil hayvanların davranışlarından bile çıkarabileceğimiz dersler var.
Lewis'in çocuklarından aldığı bazı dersler şunlar:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Avrupa Birliği'nde gerçekleştirilecek 2007'deki genişlemenin ardından, Türkiye'nin durumu gündeme getirilebilecek. Ancak, üye ülkeler Türkiye'nin üyeliğinin kısa dönemde gerçekleşemeyeceği görüşündeler. Yani, 2004 yılında bize bir tarih verilse bile, bu tarihe sadık kalınması güç olacak.
Öte yandan, Avrupa Birliği belirsiz bir geleceğe doğru gidiyor. Çünkü, Avrupa Birliği'nin geleceği konusunda üyeler arasında bile ciddi şüpheler var. Avrupa Birliği'nin içinde ortak dış politika ve ortak milli savunma konularında birlikten çok ayrılık olduğu dikkatleri çekiyor. Bu konularda bir veya birkaç ülkenin yapacağı ısrarlı bir davranış, Avrupa Birliği'ni rahatlıkla bölebilir nitelikte.
Yakında 27 - 28 üyesi olacak olan Avrupa Birliği'nde sadece 15 üye ülke euro kullanıyor. Bazıları Schengen vize sistemine dahil edilmişlerken bazıları edilmemişler. Bazıları kendi aralarında veya dış ülkelerle birlikte ortak savunma sistemleri kurmuşlar; bazıları bunların dışındalar. Bu haliyle, Avrupa Birliği bir birlikten çok değişik yönlere, değişik süratlerle giden birçok birlikteliği andırıyor. Üye sayısı arttıkça da, bu olgu genişleyerek devam edecek.
Birlik içinde,