GündemErmeniler sınırın açılmasını istiyor

Ermeniler sınırın açılmasını istiyor

15.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye, Türk-Ermeni kara sınırını 1993'te kapattı. Türkiye ile diplomatik ilişkinin olmaması ve sınır kapısının kapalı tutulması, Erivan'da konuştuğumuz Ermenilerden duyduğumuz en büyük şikâyet konusu oldu. Ermeni Bakan Oskanyan, Türkiye'yi rahatlatacak açıklamayı bize yapıyor: "Siz, hükümetin ne dediğine bakın. Bizim için Kars Antlaşması bugün de geçerlidir." Eski Başbakan Harutyunyan da "Demirel ile anlaşmıştık" diyor

Ermeniler sınırın açılmasını istiyor

axgun012.jpg Türkiye gene de, 1988 depreminin de etkisiyle büyük ekonomik sıkıntılarla boğuşan Erivan'a, yeri geldiğinde, yardım ediyordu. Bunun bir örneğini eski başbakanlardan Khosrov Harutyunyan'ın ağzından dizimizin bu bölümünde ayrı bir kutu içinde aktardık. Fakat, Erivan'dan da yardım alan "Karabağ ordusu"na bağlı Ermenilerin, 25 Şubat 1992'de Hocalı kasabasında Azeri sivilleri katletmelerinin Türk kamuoyunda yarattığı infial zaten hassas olan ortamı gerdi. Türkiye, Ermenistan'ın bağımsızlığını 16 Aralık 1991 tarihinde tanıdı, ama, diplomatik ilişki kurmadı. Arka plandaki Karabağ sorunu, fakat daha da önemlisi, Ermeni diyasporasının soykırım iddiaları konusundaki baskıları, kamuoyu tepkisini de kollayan Ankara'yı bu adımı atmaktan alıkoydu. Ermeni güçlerinin 1993'te Azerbaycan'ın Kelbecer bölgesini işgal etmelerinin ardından Ankara, o ana kadar açık olan Türk-Ermeni kara sınırını kapattı. Bu yoldan baskı uygulayarak, Ermenileri işgal ettikleri Azeri topraklarını terk etmeye zorlamayı hedefledi. Bu arada, Ermenistan'ın "Bağımsızlık Bildirgesi" ve buna atıf yapan Ermenistan Anayasası gibi temel belgelerde "Batı Ermenistan" ifadesinin yer alması ve o bölgede meydana gelen soykırımın dünyaya kabul ettirilmesinden söz edilmesi, Ankara'yı, Erivan'ın Türkiye'den uzun vadede, başta toprak olmak üzere, çeşitli taleplerde bulunacağı sonucuna götürdü.Bu gelişmelerin yanı sıra, Sovyet hükümetinin Ankara hükümetiyle 13 Ekim 1921'de imzaladığı ve Türk-Ermeni sınırını belirleyen Kars Antlaşması'nın tanınmaması, yerine Sevr Antlaşması'nın esas alınması için - diyasporanın da desteğiyle - Ermenistan'da yükselen sesler ortamı daha da gerdi. Ortam neden gerildi? Sonuç olarak, iki ülke arasındaki sınır kapısı 14 yıldır kapalı ve bu durum, Azerbaycan'ın ambargosuyla birleşince, Ermenistan ekonomisine büyük zarar vermeye devam ediyor. Nitekim, Türkiye ile diplomatik ilişkinin olmaması ve sınır kapısının da kapalı tutulması, Erivan'da konuştuğumuz Ermenilerden duyduğumuz en büyük şikâyet konusu oldu. Kaldı ki, daha birkaç gün önce Münih'te düzenlenen güvenlik zirvesinde, Başbakan Erdoğan ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan arasında yaşanan tartışmanın odağında da bu konu vardı. Erdoğan'ın zirvede yaptığı konuşmadan sonra dinleyiciler arasında oturan Oskanyan kendisine şu soruyu yöneltti: Kapı 14 yıldır kapalı "Aramızda diplomatik ilişki yok, sınır kapımız kapalı. Bunun sebebini sorduğumuzda, bize 1915'te yaşanan soykırımla ilgili gelişmeleri ve Dağlık Karabağ konusunu söylüyorsunuz. Ama, ülkelerimiz arasında savaş yok. Dolayısıyla, bu sorunları oturup neden konuşamıyoruz? Neden diplomatik ilişki kuramıyoruz?" Hazırlıksız yakalandığı yanıtından belli olan Erdoğan, Kars Antlaşması meselesini ve Türkiye'nin toprak bütünlüğüne dair bir kastın olduğunu çağrıştıran yukarıda sözünü ettiğimiz hususları gündeme getiremedi. Karabağ konusuna da sert bir şekilde değindiği yanıtında Erdoğan, Ermeni bakandan ülkesinden Türkiye'ye niçin 40 bin Ermeni vatandaşının çalışmak için geldiğini sorgulamasını istemekle yetindi. Böylece Oskanyan'a, Kars Antlaşması ve Türkiye'nin toprak bütünlüğü konularındaki görüşlerini dünya kamuoyu önünde açıklatmak için önemli bir fırsat kaçırdı. Başbakan fırsatı kaçırdı BAKAN OSKANYAN'DAN MİLLİYET'E ÖNEMLİ AÇIKLAMA Erdoğan'ın Oskanyan'a soramadığı soruyu, biz, Ermeni bakana Erivan'da, Münih'teki toplantıdan kısa bir süre önce, şu şekilde sormuştuk: "Türkiye'de, 'tanımadıkları bir sınırı nasıl açıp diplomatik ilişki kurabiliriz ki?' diye soranlar var. Sizde de Sevres Antlaşması'nın canlandırılması gerektiğini söyleyenler de var. Her şeyden önce, siz Kars Antlaşması'nı tanıyor musunuz?"Oskanyan'ın yanıtı ise şöyle olmuştu:"Sizde nasıl aşırı uçlar varsa, Ermenistan'da da her türlü fikir mevcut. İnsanların farklı görüşleri olabilir. Fakat, hükümetin ne dediğine bakın. Daha önce de belirttiğim gibi, bizim için Kars Antlaşması bugün de geçerlidir."Ardından şöyle devam etmişti Oskanyan: "İkincisi, ilişkileri normalleştirmek için gerçek niyet varsa, o zaman diplomatik ilişkilerle ilgili herhangi bir belgeye veya anlaşmaya bakın. Bunlarda, sınırların tanınması, birbirinin iç işlerine karışılmaması ve birbirinin hükümranlık haklarına saygı gösterilmesi ilkeleri zaten var. Bunlar, uluslararası hukukun normlarıdır." Bu yanıt, Ermenistan'ın temel belgelerinde yer alan bazı ifadeler nedeniyle Ankara'da duyulan güvensizliği gidermeye yeter mi, bilemeyiz. Ancak, Ermenistan Dışişleri Bakanı'nın "Kars Antlaşması'nı tanıyoruz" sözü, Türkiye'de dile getirilen bazı görüşler karşısında, gene de önemli bir açıklama sayılmalıdır. Kars Antlaşması geçerlidir Bu arada, Oskanyan'ın, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in Türkiye'ye yapmakta olduğu resmi ziyarete işaret edip, Yunanlıların her yıl dile getirdikleri "Pontus soykırımı" iddiasına da atıfta bulunduktan sonra söylediği şu sözler de ilgi çekiciydi:"Yunanistan ile sorunlarınıza bakın. Bizimle olan sorunlarınızın neredeyse aynısı. Buna rağmen, ülkeleriniz arasında normal ilişkiler var. Bizim de Türkiye'den istediğimiz budur. Böylece, sorunlarımızı üst düzeyde çözmemiz için daha iyi bir ortam da sağlanmış olur." Güvensizliği giderir mi? Normal şartlara Türkiye'nin bu gibi sözler üzerine Erivan'a karşı daha "proaktif" bir diplomasi gütmesi gerekirdi. Diplomasinin temel amacı da zaten sorunları mümkün olduğu kadar barışçıl yollardan çözmek ve ortaya çıkacak fırsatlardan bu amaç la yararlanmaktır.Fakat, mevcut durumda bunun olacağına dair bir işaret yok. Politikasızlık karşısında, takip edilecek en kolay yol, statükoyu savunarak, yararlı olabilecek farklı olasılıkları düşünme zahmetinden kurtulmaktır. Yoksa, Ermenistan ile diplomatik ilişkinin kurulmaması ve sınırın da 14 yıldır kapalı tutulması bugüne kadar istenen sonucu getirmiş değildir. Kaldı ki, Suriye'nin tüm resmi haritalarında Hatay ilimizi kendi topraklarında göstermesine rağmen, Ankara Şam ile diplomatik ilişkileri kesmeyi ve bu ülkeyle olan sınırını kapatmayı hiç düşünmemiştir. Buna, Abdullah Öcalan'ın Şam'da ağırlandığı yıllar da dahildir. Politikasızlık yolu Görüşmemiz cumartesi günü olduğu için spor giyimiyle gelen Dışişleri Bakanı Oskanyan, kravatlı olduğumuzu görünce önce bir bocaladı. "Sizi rahatlatacaksa kravatımı çıkarırım" dediğimde, "Gerek yok" dedi. Oskanyan, Türkiye ile diplomatik ilişki kurma arzularını açıkça yansıttı. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıdıklarını da vurgulayarak, "Yunanistan ile olan ilişkinizin benzerini istiyoruz" dedi. Foto muhabiri arkadaşımız Altan Burgucu'ya, Türkçe olarak, "Burada dursam iyi mi?" diye soran Oskanyan'a biz de Türkçe konuşup konuşmadığını sorduk. Türkçe olarak, "Bilmiyorum, ama anlıyorum" dedi. 'Türkçeyi anlıyorum' Eski başbakanlardan Khosrov Harutyunyan, bize zamanın Başbakanı Süleyman Demirel'in Ermenistan'a zor bir anında nasıl yardım ettiğini anlattı. Türkiye'nin 1993'te sınırı kapatmasından sonra, bu temasların tümüyle durduğunu üzüntüyle ifade etti. Halen Hıristiyan Demokrat Partisi Başkanı olan, Ermenistan'ın bağımsızlıktan sonraki ilk başbakanlarından Khosrov Harutyunyan, "Çok büyük fırsat kaçırıldı" diye üzüntüyle baktığı o günler hakkında, bize aşağıdaki anekdotu anlattı: Demirel bize çok yardım etti Erivan sokaklarını gezerken kendinizi zaman zaman Anadolu'nun herhangi bir kentinde sanıyorsunuz. Lavaşıyla, kebabıyla değişen fazla bir şey yok. Ancak, Ermeni dostlar alınmasın, Türkiye'de yemeklerin biraz daha lezzetli olduğunu düşünüyoruz ki bunu Türkiye'yi bilen Ermeniler de teslim ediyor. "1992'de Başbakan'dım. AB'den ekmek için 38 milyon ECU'lük kredi alacaktık, ancak kredi gecikti. Aynı sırada Abhaz sınırı kapandı. Mallarımız dışarıda kaldı. O sırada, bir karar alıp Başbakan Demirel'e mektup gönderdim. Ayrıca, telefonda konuşup anlaştık. Krediyi alamıyorduk ama, acelemiz vardı. Kredi hakkımızı Türkiye'ye verdik. Türkiye de bize peşin olarak ekmek verdi. AB kredisini aldığında da kendisine ekmek aldı. Peşin ekmek aldık Bu olan ekonomik açıdan tabii ki önemli değildi. Önemli olan Demirel ile anlaşmamızdı. İkimiz daha sonra halklarımıza bu konuyla ilgili demeçler verdik. İki halkın birlikte çalışabileceğini gösterdik. Fakat, 1993'te Türkiye tek taraflı olarak sınırı kapattı ve o gün bugün aramızda ilişki yok. Türkiye, Ermenistan sınırını kapattıktan sonra bölgede Ermenistan'ı baypas eden yeni jeostratejik yollar açıyor. Bir ana yol var ama, bunu bir yana itiyor. Bu faaliyetlerden dolayı da Ermenistan'ın geleceği olmuyor. Bu nedenlerden dolayı da Ermenistan şüpheleniyor ve tehdit görüyor. Onun için konuyu dünya çapında gündeme getiriyor. İstikrarlı bir Kafkasya istiyorsa Türkiye, bu adımları atmamalı." İki halk çalışabilirdi Ankara'nın Erivan politikası Türkiye'ye bu aşamada somut bir yarar getirmezken, Miras Partisi Genel Sekreteri ve milletvekili Stepan Safaryan'ın da Erivan'da bize işaret ettiği gibi, Ermenilerin ulusal savunma güdüsünü pekiştirmiş. Meclisteki bürosunda konuştuğumuz Safaryan'a göre, ülkelerinin Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Bakü-Tiflis-Kars demiryolu gibi stratejik projelerden de dışlandığını gören Ermeniler arasında, Türkiye'nin kendilerini yok etmeye dönük büyük stratejisini hâlâ uygulamakta olduğuna dair kanaat yayılmış. 'Türkiye'ye karşı şüphe' Nitekim, Ermeni televizyonunda milliyetçi duyguları kabartarak "düşmana karşı birlik olmanın" önemini vurgulayan belgesellere ve müzik kliplerine sık sık yer verilmesi dikkatimizi çekti. Bunlarda, Osmanlı dönemi görüntüleriyle Karabağ savaşından görüntülerin iç içe geçirilmesi, "düşmandan" kimin kastedildiğini ortaya koyuyordu. Safaryan, diplomatik ilişkinin kurularak sınırın açılmasının bu olumsuz algılamaların giderilmesine, iki ülke arasında artacak olan insan trafiğinin de iki milletin birbirini daha iyi anlamasına katkıda bulunacağına inanıyor. Ancak, iş o kadar basit mi? İki ülkenin soykırım iddiasının ağır gölgesinden kurtulup, ilişkilerindeki bu ciddi pürüzü aşmaları mümkün mü? Osmanlı görüntüleri YARIN Siyasetçiler ve akademisyenler "Soykırım" üzerine ne diyor?

KEŞFETYENİ
Pınar Deniz oğlu Fikret Hakan’ın yüzünü ilk kez gösterdi!
Pınar Deniz oğlu Fikret Hakan’ın yüzünü ilk kez gösterdi!

Cadde | 15.06.2025 - 13:44

Kanal D ekranlarında yayınlanan ve büyük beğeni toplayan Yargı dizisinde canlandırdığı “Ceylin” karakteriyle geniş bir hayran kitlesine ulaşan başarılı oyuncu Pınar Deniz, anne olmanın mutluluğunu yaşıyor.