Gündem Kurbanlarını yaşayan ölülere çevirdiler

Kurbanlarını yaşayan ölülere çevirdiler

15.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

›› Fethullah Gülen’in liderliğinde 73 şüphelinin örgüt ve Anayasa’yı ihlal gibi suçlardan 2 müebbet ve 92’şer yıl hapisle cezalandırılması istendi ›› Örgütün kasten öldürme suçunu işlediği öne sürülen eylemler arasında Hablemitoğlu ve Özbilgin’in öldüğü Danıştay saldırısı da sayıldı ›› Kozinoğlu’nun ölümünden sorumlu FETÖ’nün “Balyoz, Askeri Casusluk ve Ergenekon’da hedef aldıklarını yaşayan ölülere çevirdiği” kaydedildi

Kurbanlarını yaşayan  ölülere çevirdiler

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Fetullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) hakkında yürüttüğü ana soruşturmayı tamamlayarak iddianamesini hazırladı. İddianamede, Fetullah Gülen’in liderliğinde 73 şüphelinin örgüt ve Anayasa’yı ihlal gibi suçlardan cezalandırılması istendi. Anayasal suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun, FETÖ hakkında yürüttüğü ana soruşturmayı tamamladı. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden alıntı ile başlayan iddianamede, “Devletin, gizli bir örgütün eline geçmesini acziyet içinde seyretmesi beklenemez” denildi.

Haberin Devamı

Örgüt hiyerarşisi

İddianamede, FETÖ örgütünün dikey ve yatay hiyerarşik olarak örgütlendiği, dikey hiyerarşide Zerdüştlük dini ve ondan mülhem İsmaili mezhebinde yedi kat gök gibi örgütlenen Yedi Katlı Piramit olduğu, bu yedi tabakanın, “Halk, Sadık, İdeolojik Örgütlenme, Teftiş Kontrol, Organize Eden ve Yürüten, Has ve Kurmay” olduğu kaydedildi.

Yatay hiyerarşik düzenin ise kendi içinde hücre tipi zincir yapılanması olduğu belirtildi. Örgütün önderi ve kainat imamının Fetullah Gülen olduğu, kainat imamına bağlı üst kurullar olduğu, bu kurulların İstişare Kurulu (Baş Yüceler Kurulu), Mollalar, tayin heyeti ve özel hizmet birimlerinden oluştuğu kaydedildi. İddianamede, örgütün genel yapılanmasının, kainat imamı, kıta (coğrafi bölge) imamları, ülke imamları, eyalet (bölge) imamları, il imamları, küçük il bölge imamları (sadece büyük şehirlerde), ilçe imamları, semt imamları, mahalle imamları, ev imamları olmak üzere hiyerarşik bir şekilde sıralandığı anlatıldı.

Haberin Devamı

İddianamede, örgütün yurt dışı yapılanmasının kıta imamları ve onlara bağlı ülke imamlarından oluştuğu, her ülke imamına örgütün o ülkedeki durumuna göre yurtdışı birimlerinin bağlı olduğu kaydedildi.

İddianamede örgütün yurtdışı yapılanmasının, “Avrupa Kıtası (Batı Avrupa İmamı, Balkanlar İmamı, Eski Doğu Bloku Ülkeleri), Amerika Kıtası (ABD-Kanada İmamı, Güney Amerika İmamı), Asya Kıtası (Türk Cumhuriyetleri İmamı, Uzak Doğu İmamı, Orta Doğu İmamı, Rusya Cumhuriyetleri İmamı), Afrika Kıtası (Afrika İmamı), Avustralya Kıtası (Avustralya İmamı) olduğu anlaşılmaktadır” denildi.

İddianamede, örgütün yurtiçi yapılanmasının ise Türkiye İmamı, bölge (eyalet) imamları, il imamları, küçük il bölge imamları (sadece büyük şehirlerde), ilçe imamları, semt imamları, mahalle imamları, ev imamları (abileri), talebe imamları, serrehberler, belletmenler şeklinde hiyerarşik bir yapıda olduğu belirtildi. İddianamede; özel hizmet birimi imamlarının; yargı, emniyet, TSK, MİT, Milli Eğitim, Mülkiye imamlarından oluştuğu kaydedildi.

İki kez müebbet 92’şer yıl hapis

İddianamede, 73 sanık için ayrı ayrı Anayasa’yı ihlale teşebbüs ve hükümeti yıkmaya teşebbüs suçlarından iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve yine ayrı ayrı işledikleri iddia edilen diğer suçlardan toplam 78 yıldan 92 yıla kadar hapis cezası istendi.

O belgeler imha edilmiş

Kurbanlarını yaşayan  ölülere çevirdiler


İddianamede; Ergenekon soruşturmasının, FETÖ’nün emniyetten sorumlu imamı, “Kozanlı Ömer” kod adını kullanan Osman Hilmi Özdil’in operasyonlarda tutuklanacakların isimlerini canlı kurye olarak ABD’ye götürmesiyle başladığı iddia edildi. Özdil’in, 18 Nisan 2007’de New York JFK Havalimanı’nda yapılan rutin kontrol sırasında FBI tarafından yakalandığı, üzerinden çıkan belgelerin ABD tarafından Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Emniyet Genel Müdürlüğü’ne (EGM) gönderildiği, ancak imha edildiği kaydedildi. Ocak 2014’te FBI’dan EGM aracılığıyla belgelerin bir kısmının temin edilebildiği anlatılan iddianamede, Özdil’in üzerinden kısaltmalar ve harf değişiklikleri yapılarak hazırlanmış notta Ergenekon operasyonları başlamadan 12 Haziran 2007’den sonra tutuklanan Mustafa Balbay (Mustafa Balboj), Şener Eruygur (Saner Fruy), Kemal Kerinçsiz (Kemal Kednasig) gibi isimlerin kodlanmış halde yer aldığı kaydedildi.

Haberin Devamı

TSK’dan 400 personel ihraç

Haberin Devamı

İddianamede; örgütün kamu kurum ve kuruluşları, bakanlıklar ve taşra teşkilatları, yerel yönetimler, üniversiteler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve özel sektörde, hukuk büroları, bilişim şirketleri, muhasebe firmaları gibi çeşitli alanlarda faaliyet yürüttüğü anlatıldı.

Örgütün TSK’daki örgütlenmesinin 1971’de başladığı, Genelkurmay Başkanlığı’nın 1983-2014 arasında Gülen grubuna mensup 400 personelin TSK’dan ihraç edildiğini bildirdiği anlatıldı.

TSK’da inisiyatifin örgüte geçerek, örgütten olmayan veya muhalif olan herkesin tasfiye işleminin başladığı kaydedildi. İddianamede “FETÖ, askeri denetim altına almak için çok çalışmıştır. Ergenekon ve diğer askeri davalar, sivil siyaset üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması için değil, örgütün TSK üzerinde egemen olması için gerçekleştirilmiştir. Bugün TSK içinde önemli oranda kurmay subay olarak FETÖ mensubu bulunmaktadır. Ordunun cemaatleşmesi, kontrol altına alınması, örgütün siyasi hedefleri için zorunlu ve birinci görevidir” denildi.

‘Ciddi çalışma yapılmadı’

TSK içindeki yapıyı kuranlardan tanık Kemalettin Özdemir’in, TSK’nın içinde en az yüzde 60 ile 80 FETÖ mensubu olduğunu anlattığı kaydedilen iddianamede, şöyle denildi:

“TSK içindeki FETÖ mensuplarına yönelik hiçbir ciddi çalışma yapılamamıştır. Askeri hakimlerin çoğunluğunun bu örgüte mensup olduğu, bu örgütle organik bağı tespit edilmesi nedeniyle adli yargıya alınmayanların askeri yargıya alınıp hakim yapıldığı iddia edilmiştir. Somut delil olmaması, Balyoz, Ergenekon gibi davalarla TSK’nın yıprandığı, bir de FETÖ unsurlarına yönelik yapılacak çalışmanın TSK’yı huzursuz edeceği, motivasyonu düşüreceği ileri sürülerek FETÖ’nün askeri yapılanmasının araştırılması önlenmektedir. Gerçekte somut deliller olmasına rağmen TSK bünyesindeki FETÖ mensuplarına karşı etkili bir tedbir alınmamaktadır. FETÖ, en çok bu kuruma sızıp TSK’yı darbeci, hükümet düşmanı, ateist bir yapı olarak algılatmış, itibarsızlaştırıp, kağıttan kaplan olduğunu ilan ettirmiştir.”

Binlerce hâkim savcı

İddianamede, TSK’da olduğu gibi yargı içinde de örgütün önemli bir militarist kadrosunun varlığını sürdürdüğü belirtildi.
Örgütün istediğinde her türlü hukuksuz kararı verecek ve yargı eliyle devletin kamu gücünü örgüt menfaatine kullanacak binlerce hâkim, savcıya sahip olduğu vurgulanan iddianamede, “Örgütün bütün engelleme faaliyetlerine rağmen devlet düzeninin ve bekasının temini için soruşturma mevcut şartlar altında güçlükle devam ettirilip sonuçlandırılmıştır” denildi.

Haberin Devamı

Şüpheliler ve suçlamalar

İddianamede; örgütün, kasten öldürme suçunu işlediği öne sürülen eylemler arasında Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Mustafa Yücel Özbilgin’in öldüğü Danıştay saldırısı ve Mustafa Akın’ın öldürülmesi sayıldı. İddianamede; örgüt kapsamında ölümle sonuçlanan cebir ve şiddet eylemleri arasında MİT’çi Kaşif Kozinoğlu, Yarbay Ali Tatar, Enver Arpalı, Cem Aziz Çakmak, Murat Özenalp, hakim adayı Didem Yaylalı’nın hayatını kaybetmesi yer aldı. İddianamede, şüpheliler şöyle sıralandı:
“Örgütün önderi-kainat imamı Fetullah Gülen, Türkiye imamı örgütün ikinci yöneticisi Mustafa Özcan, Türkiye Mütevellisi Bank Asya Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çelik, Türkiye Mütevellisi Dershaneler Sorumlusu Ahmet Kirmiç, Mütevelli Heyeti (Mali Yapılanma) Hamdi Akın İpek, İstişare Heyeti üyeleri Abdullah Aymaz, Alaeddin Kaya, Ali Ursavaş, Halit Esendir, Harun Tokak, İlhan İşbilen, Bahattin Karataş (irşat imamı), Almanya Köln İmamı Ahmet Şahinalp, Yunanistan İmamı Recep Uzunallı, Sibirya imamı Sadettin Başer, Asya kıta imamı Mahmut Akdoğan, Avrupa kıta imamı Necdet Başaran, Batı Avrupa imamı Süleyman Tiftik, Kuzey Irak ve Ortadoğu imamı Talip Büyük, Ege Bölgesi imamı Bekir Baz, İç Anadolu bölge imamı-Ankara İl imamı Cemil Koca, Marmara Bölge imamı Sadık Kesmeci, yargı imamı Ahmet Can, yargı imamı yardımcısı Osman Karakuş, Emniyet imamı Osman Hilmi Özdil, Türkiye Polis Memurları imamı Süleyman Uysal, TSK imamı Ali Bayram, TSK/GATA imamı Rıdvan Akovalı, MİT imamı Murat Karabulut, Mülkiye İmamı Mahmut Akdoğan, MEB-Türkiye Talabe imamı Sait Aksoy, medya imamı Hidayet Karaca, medya imam yardımcısı Ekrem Dumanlı, akademisyen-medya imamlığı biriminde görevli Önder Aytaç, Basın Yayın Grubu-Dergiler Sorumlusu Faruk İlk, Gazeteci- Yazarlar Vakfı Başkanı Cemal Uşak, Özel Hizmetler Birimi Abdülkadir Aksoy, Abdulletif Tapkan, Barbaros Kocakurt, Cevdet Türkyolu, mahrem hizmetler görevlisi Ali Çelik, tayin heyeti görevlisi Ahmet Kara, mollalar Ahmet Kurucan, Cemal Türk, Hamdullah Bayrak Öztürk, örgütün gayri meşru işler irtibat görevlisi Dilaver Azim, Alevi imamı yardımcısı Ziya Demirel.”

Kurbanlarını yaşayan  ölülere çevirdiler

Bütün terör örgütlerinden tehlikeli

Örgütün kendisini ihbar edenler hakkında örgüt hiyerarşisinden kaynaklı baskı kurmaya çalıştığı, soruşturmaları engellemek için kamu görevlilerine karşı her türlü hile, yalan, tehdit, hakaret yöntemlerine başvurduğu anlatılan iddianamede, bu faaliyetleriyle örgütü dini bir cemaat değil, bütün terör örgütlerinden daha tehlikeli bir yapı olduğunu ortaya koyduğu kaydedildi. Örgütün kendisine karşı herkesin hayatlarını zehir ettiği kaydedilen iddianamede, hedef aldığı kişiler arasında eski Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, Savcı Salim Demirci, emniyetçiler Cevdet Saral, Osman Ak, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, CHP milletvekili İlhan Cihaner gibi isimler de sıralandı.

Serveti 50 milyar $

Gülen’in servetiyle ilgili değerlendirmelerin de yer aldığı iddianamede, “Yeşil kart alabilmek için ABD’de hâkime 50 milyar dolarlık bir servet beyan ettiği iddia edilmektedir” denildi. İddianamede, 21 Mart 1999’da ABD’ye kabul edilen Fetullah Gülen’e bağlı örgütün amacının, devlete sızıp ele geçirmek ve küresel güçlerle işbirliği içinde Türkiye’yi yönetmek olduğu belirtilerek, “Cemaatin arkasındaki ABD, küresel güçler açığa çıkmıştır. Bütün kamu idareleri, her türlü kuruluş ve siyasi partilerde bir Fetullahçı kontenjanı olduğu anlaşılmıştır.. Terör örgütü, dış ülkeler ve üst bir akıl ve yapının eseridir” ifadelerine yer verildi.

Gülen’in CIA ile ilişkisi

İddianamede; Gülen’in hayatıyla ilgili ayrıntılı değerlendirmeler de yer aldı. Gülen’in adında “h” harfinin olmadığı belirtilen iddianamede, “Ona konulan Fetullah ismi, 1844 yılında İran Şahına suikast düzenleyen Bahai fedaisi ‘Fethullah Kami’ adlı kişiden alınmıştır” denildi. Gülen’in CIA ile ilişkisinin 1983’te Moon Tarikatı’nın Türkiye’deki uzantısı Kasım Gülek üzerinden sağlanan irtibatla başladığı kaydedilen iddianamede, “Komünist harekete karşı olan Gülen’in Türkiye’de desteklenip büyümesini sağlamış, lise ve koljeler açmasına izin vermiştir. ABD, Gülen’e yardımcı olmuş, her ülkenin kapısını cemaat için açtırmıştır” denildi.

Mehdi, Mesih

İddianamede Gülen’i muhterem bir Mehdi, Mesih kabul ederek tanrılaştıran örgüt üyelerinin, süreç içindeki Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi soruşturmalarda hedef haline getirdiği kişilerin hayatlarını kararttığı, onları yaşayan ölülere çevirdiği belirtildi.

“FETÖ/PDY silahlı terör örgütü”

Erzincan’daki “Ergenekon” davasının gizli tanıklarının hapis cezasına çaptırılmasına hükmeden mahkeme kararının gerekçesinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın, silahlı terör örgütü olduğunun kabul edilmesi gerektiğine yer verildi. Böylece FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütü olduğu ilk kez mahkeme kararına girdi.

Dink cinayetini kasten engellemediler

İddianamenin, “örgütün faaliyetleri” başlıklı bölümünde, FETÖ’nün, Hrank Dink cinayetini Ergenekon örgütünün silahlı eylemi olarak kullanmak için kasten engellemediği belirtildi. İddianamede, şöyle denildi:

“Fetullahçı terör örgütlenmesinin örgüt amacını gerçekleştirmek için başlatacağı kumpas soruşturmaların önünde engel olarak gördüğü bir müdürü hedef haline getirdiği, bu hedefin ortadan kaldırılması için işlenecek bir cinayeti bilerek önlemediği, cinayetin her aşamasından haberdar olan örgüt mensuplarının olayı kullanmak istediği, FETÖ tarafından yaratılan gerçekte varlığı bir türlü ortaya konamayan Ergenekon örgütünün silahlı eylemi olarak bu cinayetin kullanılmak istendiği, FETÖ’nün her olayı örgüt amacına elverişlilik yönünden kullanıp istismar etmeye çalıştığı, Hrant Dink’in öldürülmesi olayını kasten engellemediği, Hrant Dink’i korumak için alınması gereken tedbirlere de engel olup kamu gücünün FETÖ örgütünün emrine uygun olarak kullanıldığı, devlet içinde ikinci bir hiyerarşi ve örgüt kurup kamu gücü kullanan FETÖ’nün cebir şiddet gösterisinden birinin de bu cinayet olduğu tespit edilmiştir.”