Marmara depreminde anne ve babasını kaybetti. Enkaz yığınları arasında gözyaşlarını içine akıtarak yaptığı haberle ödül aldı
Henüz birkaç yıllık bir gazetecisin. Gönlünce yapmak istediğin tatili finanse edecek parayı bu yılki performansınla bir araya getirebilmişsin. Rota, Tayland'a doğru.
Arada Bahreyn'e indiğinde evi arayıp "kendinden önce ölmesinden ya da beraber ölmemenizden korktuğun" annenle konuşuyorsun. Ne kadar uzaklara gittiğini gururla söylüyorsun ona. Daha 23 yaşındasın.
Sonra tekrar uçak. Sen binlerce metre yukarıda başka ülkelerin üzerinde tatile uçarken, binlerce metre aşağıda senin ülkende neler olduğunu bilmiyorsun. Her şey bıraktığın gibi sanıyorsun. Ve yıllardır görmek istediğin ülkeye iniyorsun.
"Bu kez arkadaşım birkaç kez denedikten sonra annesiyle konuştu. Annesi, İstanbul'da şiddetli bir deprem olduğunu söylemiş. Annem, babam ve ablam Derince'deydiler. Onları düşündüm."
Genç gazeteci Murat Güloğlu ve arkadaşı Cem Seymen hemen CNN'i açıyorlar ve Murat ikinci şoku yaşıyor. Depremin merkezi İzmit.
"Tamam," dedim "Artık yalnızım. Ama bu yakıcı acının hemen ardından serinletici bir umut, bir iyimserlik içimi kapladı."
İki genç ertesi gün yine de Bankog sokaklarını arşınlıyorlar. Ve akşam Murat'ın gelmesinden korktuğu
telefon geliyor: "Dönsen iyi olur."
Havayolu şirketinin kontuarları başında yalvarmalar, uçakta üç yerin iptali, yerlerin size satılması, uçuşa beş dakika kala uçağa biniş, gözyaşları içinde bir yolculuk.
Şimdi aylar sonra Murat Güloğlu yine gözyaşları içinde anlatıyor:
"Ailem benim için İstanbul'daki her fırtınadan sonra sığınacağım dingin bir liman gibiydi.
Son bir iki yılda babamı daha iyi anlamıştım. Onları kaybettikten sonra onlara daha çok saygı duydum."
Evet, Murat, hemen Pendik'teki teyzesine gidiyor, orada ablası Sema'yı görüyor. Enkazdan çıkmış. Ama annesi ve babası en üst katında oturdukları Ziraat Bankası lojmanından sağ çıkamamış. "Annemin yüzünde azıcık kan görmüşler, o kadar" diyor ve anlatmayı sürdürüyor:
"Ağlıyordum, ama bir yandan da 16 yaşından beri yatılı okumanın beni ne kadar olgunlaştırdığını fark ediyordum."
Murat, yıllık izni biter bitmez, çalıştığı brt televizyonuna dönüyor. "Biraz daha kendini toparlasan" diyorlar, ama o
haber yapmaya başlıyor. Ancak bu arada anne ve babasını kaybettiği sokağa da bir uğruyor. "Bütün sokakta sadece annemle babamın lojmanı yıkılmıştı."
Murat, deprem bölgesinde ilk haberini Gölcük'te enkazların döküldüğü yerde yapıyor.
Haber, televizyonda yayınlandığı için malum. Özetlersek: Enkaz dökülen yerde nöbet tutan bir belediye görevlisinin elindeki makyaj çantasında ne olduğunu sorunca, tornavida filan olduğunu söylüyor. Sen yine de bakmak istiyorsun. Tam bu sırada jandarma geliyor. Çantayı açtırıyor. İçinde altınlar, bilezikler.
Aylar sonra bu haberle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin televizyon haberi dalındaki birincilik ödülünü aldın. Daha 23 yaşındasın. Tebrikler.