Sevgilisi İstanbul Müjdat Gezen’in. İstanbul dediği Kalamış! Aşk da biraz “huzur" galiba. Kalamış ve huzur, şarkıdaki gibi. Behçet Kemal Çağlar’ın şiirleştirip, Münir Nurettin Selçuk’un bestelediği o şarkıyı iliklerine kadar yaşıyor. Şaire aynen katılıyor: “İstanbul’u sevmiyorsan aşkı bilmiyorsun" diyor
Aşkta ne aranır en çok?Herkesin yanıtı kendine. Müjdat Gezen, puntolarını büyük tuttuğu “huzur" kelimesinin altını çiziyor.
“Bir
tatlı huzur" diyor.
Huzur denince de Kalamış!
Kalamış’a gitmeden önce Ziverbey’deki okulunun ön bahçesini gezdiriyor bize, “gecem, gündüzüm, öğlenim, akşamım, sabahım, yatsım" dediği okulunun bahçesini. Bir ilkokul öğrencisi yaklaşıyor yanına. Rüzgârın uçuşturduğu mavi önlüğünün eteklerini çekiştirirken bir yandan da defterini çıkarıyor, koca
okul çantasından. Müjdat Gezen’e uzatıyor. İmza. Küçük kız mutlu! Bahçede yakalamış Müjdat Gezen’i. Hayat bilgisi defterinin arkasına imzasını attırmış. Ayaküstü sohbet bile etmişler.
Az şey mi?
“Huzur" biraz da böyle bir şey mi?
Yola koyuluyoruz. İstikamet: Kalamış Yat Limanı. Şaşırdığımı söylüyorum, aslında doğup büyüdüğü Fatih’e gideriz diye düşündüğümü. “Uzun süredir Fatih’e gitmiyorum" diye başlıyor. “Mahallemdeki bütün evler yıkılıp, yerine çok büyük apartmanlar yapıldı. Artık orada çocukluğuma kazınmış derin çizgilerin fotoğrafını göremiyorum." Sonra annesinden söz ediyor: “Beş vakit
namaz kılar, Fatih’te şapkayla dolaşırdı. Şimdi o muhitleri politika uğruna dini istismar ederek rezil etmeye çalışıyorlar, buna gönlüm razı olmuyor. Belki bir on senedir hiç gitmedim Fatih’e, gidemiyorum" diyor.
Leyla, Müjdat, İstanbul!
Kalamış’a geldiğimizde keyifleniyor yeniden. Hele teknesine yanaştığımızda neşesine diyecek yok. Daha önce teknesinde röportaj yaptırmamış Müjdat Gezen, “Aaa teknesi de var" demesinler diye. Oysa o okulunun ön bahçesinde nasılsa, teknesinde de öyle. Teknenin adı: Kalamış LM İstanbul.
Kalamış, Leyla, Müjdat ve İstanbul!
“Beni seviyor zahir" diyor İstanbul için.
Kendisi de kente meftun zaten, doğduğu günden.
Hatta belki de genetik bir aşk onunkisi. “Çocuğumun çocuğu yedinci göbek olacak." diyor, “Annem de babam da çok eski İstanbullular. Hepsi de İstanbul tutkunu"
Dedesi İhsan Bey, İstanbul şarkılarının en güzellerinden biri olan “Bahriye Çiftetellesiönin sözlerini yazmış: “Kadifeden kesesi/ Kahveden gelir sesi/ Oturmuş kumar oynar/ Ah ciğerimin köşesi..."
Kuşaklar boyu süren koskoca bir aşk bu!
Bu arada İstanbul şarkıları söylüyor art arda. Sesini bilir herkes: güzel!
Kalamış huzurlu. Müjdat Gezen öyle.
Yılın yedi ayını okulda , beş ayını teknede geçiriyor. Eylül ortalarına kadar teknede yaşıyor. Kimi zaman müzik dinleyip, daktilosunda yazısını yazıyor. Hemen her gün açılıp, Adalar’a, Boğaz’a gidiyor teknesiyle. Hatta denize bile giriyor. “Biraz pimpirikliyim. Ada arkasından bir şişeye deniz suyu doldurup koli basili için test yaptırıyorum" diyor, “Test sonuçları temiz çıkıyor. İçim rahat denize giriyorum. Dört yıldır bu böyle ve hiçbir şey olmadı."
Pimpirikliyim dedi ya, “Peki" diyorum, “Burası düzensiz bir kent. Sizin düzen tutkunuz malum..."
“Doğru" diyor, “Manyaklık derecesinde düzen, tertip hastasıyım. Anadolu yakası Avrupa yakasına nazaran fazla bozulmamış. Kalamış biraz da düzen açısından hoşuma gidiyor. Hem zaten burasını İstanbul diye görüyorum. Ne olacak, bir köprü var arada. Kalamış, huzur, Münir Nurettin Selçuk’un bestesi..."
“Sözlere bak" diyor sonra, “İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar demiş Behçet Kemal Çağlar. İstanbul’u sevmiyorsan aşk nedir bilmiyorsun. Şair genellemeyi yapmış ben de ona aynen iştirak ediyorum." Ve ekliyor: “Herkesin şehri burası. Çankırı’da da doğsaydım gene İstanbul’u severdim. Ve tabii Kalamış’ı. Buraya geldiğimde bir tatlı huzur alıyor, şarkıyı iliklerime kadar yaşıyorum."
Cilveli, dişi şehir!
Huzur ama nasıl? Öyle ağır bir huzur değil onunki. Aynı anda on şeyi birden kontrol ediyor: Şarkı söylüyor, etraftakilerle konuşuyor, bizimle sohbet ediyor, karşı teknedeki kaptanı selamlıyor, teknedeki mini barını düzenliyor, “Müjdat Bey konuşmayın çekiyorum" uyarıları yapan Yasemin’i “Niye? Sesli mi çıkar" diye yanıtlıyor. Sürekli bir hareketlilik, kabına sığmazlık. Ama yüzünde dingin bir ifade, Kalamış’tan gözlerine, gözlerinden Kalamış’a.
Devingen, doğurgan ve “bulaşıcı" onun huzuru. Bizim de hayat bilgisi defterlerimizin arkasını imzalıyor o gün.
Vedalaşacağımız sıra, “Bahar aniden gelir bu şehre" diyor, “Papatyalar açınca bahar diye sevinirsin. Sonra biraz aldatır adamı, derken bunaldım bu ne sıcak demeye başlarsın. Ertesi gün de palto yok mu diye sorarsın. İstanbul bu, cilveli, dişi şehir ."
Kalamış desen bir tatlı huzur.
Müjdat Gezen öyle...
Galiba biz de...