Uzaktan eğitimde boşuna telaşa kapılmışız. Her şey mükemmelmiş. MEB de YÖK de çok başarılıymış. Hatta Avrupa’dan, Amerika’dan bile daha iyiymişiz. Boşuna telaşlanmışız!..
Diyen kim? Ömrünü eğitime adayan, özel okulcu, içimizden biri. Keşke her şey onun dediği gibi mükemmel olsaydı.
Keşke bir de daha önce de mükemmel dediği konularda şimdi hangi noktadayız, onları görebilseydi!..
Moral, motivasyon elbette önemli. Ama saman alevi gibi gelip geçmemeli. Kalıcı olmalı. Her şeyden önemlisi de objektif olmalı.
Geçenlerde Twitter’da bu yönde bir anket yapmıştım. Büyük katılım olmuştu ve yüzde 90, uzaktan eğitimin henüz oturmadığını ve sıkıntılı olduğunu söylüyordu!
Ortada yanılan ya da abartan birileri var ama kim?..
Motivasyon
Bir öğretmenimiz soruyor:
Bakan Selçuk, “Devlet ve özel okullarda, 8 ve 12. sınıflar hariç, destekleme ve yetiştirme kursu adı altında yüz yüze eğitime izin verilmeyecek. Aksi halde cezai müeyyide uygulanacak” demiş!
Neden 8 ve 12’ler? Okullar dershane mi? Onlar için risk söz konusu değil mi? Gitmeyenler geri kalmayacak mı? En önemlisi de diğer yaş grupları için risk söz konusuysa, okul dışındaki kurslar neyin nesi?
Kurallar doğru ve herkes için olmalı veya olmamalı yoksa kafa karışıklığı yaratıyor!..
Gidecek okul yok!
Okullarda uzaktan eğitim 31 Ağustos’ta, yüz yüze eğitim de yeni bir gelişme olmazsa 21 Eylül’de başlayacak.
Peki, herkesin gidecek bir okulu var mı?
Özellikle de liseye yeni başlayacak olanların?
Velilerin bu konuda Bakan Selçuk’a soruları var!..
Büyük Marmara Depremi’nin üzerinden 21 yıl geçti.
Peki, gerekli dersleri ve önlemleri aldık mı?
Keşke gönül rahatlığıyla evet diyebilseydik.
Dün, özel okullardan bazıları yüz yüze eğitime başladı!
Devlet okulları için geçerli olan risk, onlar için söz konusu değil mi?
Yeni bir 17 Ağustos tedirginliği yaşamamak için gerekli önlemler yeterince alındı mı?
17 Ağustos 1999’da insanlarımızı öldüren deprem miydi yoksa tedbirsizlik miydi?
Dün okullar açılırken korkulan başımıza gelirse, pandeminin fitilini ateşleyen korona mı olacak yoksa alınmayan önlemler mi?
Korona nedeniyle değişen sadece akademik takvim olmadı.
Turizm takviminde de köklü değişiklikler var.
Yüz yüze eğitimin ötelenmesi turizm sezonuna yeni bir hareketlilik getirdi.
Yine aynı şekilde bazı ülkelerin güney sahillerimize vize vermesi yüzleri güldürdü.
Rusya ve Almanya’nın Akdeniz sahillerine uçuş yasağını kaldırmasının ardından hafta başından itibaren özellikle Antalya Havalimanı’nda hareketli saatler yaşanmaya başlandı.
Antalya’ya hemen her gün yüzlerce uçak iniyor ve on binlerce turist geliyor.
Yabancı turistlerde ilk sırayı Rusya alıyor, sonra sırasıyla, Ukrayna, Almanya, İngiltere ve
Polonya geliyor.
Prof. Dr. İpek Komsuoğlu Çelikyurt, rahmetli Baki Komsuoğlu Hocamız ve Sezer Komsuoğlu’nun kızı. Anne, baba, kardeş aile boyu profesörler ve hem annesi hem de babası rektörlük yaptı. Uzmanlık alanı Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji. Yani ilaçlar ve aşılar…
“Kovid-19 Pandemisi’nde İlaç Geliştirme Çalışmaları”na yönelik çok uzun bir makale yayınlandı. Çok çarpıcı bilgiler var ama çok uzun. Benim en çok ilgimi çeken, son aylarda sık sık duyduğumuz “Faz” olayı!
İşte o makaleden, aşı çalışmalarına yönelik son gelişmeler ve hangi “faz”ın ne anlama geldiğine yönelik ayrıntılar:
Aşıda neredeyiz?
İlaç geliştirmek, disiplinlerarası yürüyen ve birbirine bağımlı birçok evrede çalışmaların yapıldığı, sonuca ulaşması yıllar alan bir süreçtir. Ayrıca, ilaç sektörü Ar-Ge’sini diğer sektörlerinkinden ayıran en önemli özellik, klinik araştırma sürecinin insan katılımlı olmasıdır. Yüksek teknolojinin ve dijitalizasyonun bu kadar yüksek kullanımlı
Okullar, bir hafta önce, bir hafta sonra, hep eylül başında açılıyordu. Bu yıl da öyle olacaktı ama ötelendi.
Bu yılın öncekilerden farkı, korona belasının Demokles’in kılıcı gibi ensemizde dolaşmasıydı.
Yani önceki yıllardan çok farklı bir hazırlık süreci gerekiyordu!
Peki, ne yaptık?
Hiçbir şey!
Yüz yüze eğitim ilk ve orta dereceli okullarda 21 Eylül, üniversitelerde de 1 Ekim sonrasına ertelendi.
Aradaki zaman çok önemli, yeni tedbirler için mi değerlendirilecek?
Hiç sanmıyoruz!
MEB, yüz yüze eğitim için 21 Eylül tarihini açıkladı. YÖK ise üniversitelerin 1 Ekim’den sonra ders başı yapabileceklerini duyurdu! Yani, üniversiteler en erken 1 Ekim’de açılabilecek.
Her üniversite, fakülte ve program bazında, salgının seyrine göre, farkı uygulamalar ve hibrit eğitim (yarı yüz yüze, yarı uzaktan) yapabilecek!
Peki ya yurtlar?
Onlardan şu an için ses yok!
Süreç uzar mı? Her şey mümkün!
Temizlik, maske, sosyal mesafe kurallarına uyarsak öteleme olmaz, her şey bir an önce yoluna girer!..
Alarm zili
Sağlık Bakanı Koca’nın açıklamaları alarm zillerinin çaldığının çok net bir göstergesi!
Görünen o ki, uzaktan eğitime, bu yıl da bir şekilde devam edeceğiz!
Bugüne kadar olaya hep sağlık yönünden baktık, çünkü önemli olan çocuklarımızın, öğretmenle-rimizin, velilerimizin sağlığıydı. Ama bu diğer konuları göz ardı etme anlamına gelmemeli.
Mal canın yongasıdır derler. Dahası devlet ya da özel okullara giden herkes, her imkâna sahip değil! Bu yüzden hem MEB hem de özel okullar, varoluşlarının nedeni olan öğrencilerini korumak, kollamak zorundalar.
TED gibi kurumsal okullar, zam yapmayarak, burs oranlarını artırarak, bu zor dönemde velilerin yanında olmaya çalışırken, bazılarının hem zam yapıp hem de burs oranlarını kısmalarını anlamak mümkün değil.
Velileri en rahatsız eden konu ise verilmeyen ya da verilemeyecek olan yüz yüze eğitimin parasının hiç indirimsiz peşin alınması. Bu konuda orta yol bulunmalı, yoksa ciddi sıkıntılar yaşanır! Yeni kayıt ve kayıt yenilemeler, hiç bu kadar düşük düzeyde olmamıştı!
Devlet de bu süreçte vergi indirimiyle destek olmalı ve olası krizleri, daha ortaya çıkmadan