30 yıldır hemen herkesin bam teline basan Tayfun Talipoğlu’nun bam teline bu kez öğrenciler bastı. Tokat Osman Gazi Üniversitesi’nde, Genç Bakış’ın konuğu olan Talipoğlu, öğrencilerin olduğu kadar ekran başındakilerin de müthiş ilgisini çekti.
Türkiye’nin güncel sorunları ve Anadolu’nun konuşulduğu programdan işte ilginç satır başları.
Sosyal medya
- Evlerin ağaçlardan yüksek olmadığı her yeri severim. Apartmanlardan nefret ederim.
- Adana’da bir radyocu hanım bana “Türkiye’de kadınlar, bağırmadan bir şey anlatan erkeğe hasret o yüzden seni seviyorlar” dedi.
- Ben Türkiye’nin en şanslı adamlarından biriyim. Sevgiye vergi alınsaydı canıma okumuşlardı benim. Gittiğim her yerde, hep iyi karşılandım.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, önceki gece TRT Haber’de Ahmet Böken’in sorularını yanıtladı. Merakla bekleniyordu. Ama ortaya öyle bir tablo çıktı ki, karışık olan kafalar daha da karıştı..
Söylediklerini, özellikle de sınavlarla ilgili söylediklerini hayata geçirmesi çok zor.
Yok eğer o da, kendinde önceki bakanlar gibi, ben yaptım oldu derse, ortalığın şimdikinden çok daha fazla karışacağı kesin.
Avcı neler söyledi?
İsterseniz gelin önce Bakan beyin merakla beklenen konulardaki söylemlerine bakalım, sonra da mini minnacık değerlendirmelerde bulunalım:
4+4+4 dönüşüm süreci kolektif bir çalışmadır. 15-20 yıldır önerilen çözümlerden yapılmış bir çalışmadır. O süreçte benim verdiğim bir örnek var. Bir otoyolda 150 -140 km hızla giden bir araca müdahale etmek gibi zor bir süreç...
Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması Sınavı TIMSS’ın sonuçlarını, bir önceki yazımızda sizinle paylaşmıştık. Tıpkı PİSA’da olduğu gibi onda da lime lime döküldüğümüzü, özellikle de genç ve kırsal nüfusta, dünya ülkeleri arasında en son sırada yer aldığımızı görmek yüreğimizi sızlatmıştı...
Neden bu noktada olduğumuza yönelik değerlendirmelere baktığımızda da, günah keçisi olarak karşımıza dershaneler çıkıyor.
Peki dershaneler kaldırılırsa eğitimde çağ atlar mıyız?
Daha da önemlisi dershaneler kalkar mı?
Başbakan Erdoğan, “Sınavsız sistemle dershaneye gerek kalmaz” demiş.
Altına biz de imza atarız. Ama nasıl?
Sorun da zaten o değil mi?
Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkesiyiz. Peki bu, lehimize mi yoksa aleyhimize mi?
Genç nüfus, bizim için bir hazine mi yoksa her an patlamaya hazır bir bomba mı?
Daha da önemlisi, çocuklarımız için en doğru eğitim modellerini buluyor, uyguluyor ve kaynaklarımızı en doğru bir şekilde kullanabiliyor muyuz?
Şu günlerde eğitim adına çok çarpıcı gelişmeler oluyor.
Örneğin dünya ölçeğinde hazırlanan raporlara göre, onca dershane dopingine rağmen, özellikle fen ve matematik derslerinde lime lime dökülüyoruz...
2013’te kapanacakları açıklanan dershaneler konusunda hazırlanan rapor ise kafaları iyice karıştırdı.
İsterseniz gelin önce bir durum tespiti yapalım:
Eğitimin genelinde bin tane sorunumuz var ama sanki en önemli olanlardan birisi de yabancı dil eğitimi. Başlama yaşı ilköğretim 4. sınıfa kadar indirildi.
Neredeyse hemen her sınıfta, en ağırlıklı derslerden birisi de o.
Ama gelin görün ki bazı Anadolu liseleriyle kolejlerden mezun olanlar dışında iyi bir yabancı dili olana rastlamak mümkün değil.
Yabancı okullar bile eski performanslarında değil.
Kime sorsanız en önemli sorun, sınavlar. Yani SBS, YGS ve LYS benzeri sınavlar.
Bu yüzden SBS’ye yabancı dil soruları bile kondu.
Ama sonuç yine öncekilerden farklı değil.
Proje üretme konusunda, iktidarın eteğine hiç kimse su dökemez.
Hemen her bakan ayak üstünde kırk tane proje üretebiliyor.
Hatta bazen, anında hayata da geçiriyorlar.
Tek sorunları, bu projelerin uzun ömürlü olmaması ya da lafta kalması.
Çünkü, yeterince altyapı çalışması yapılmıyor.
Ya da her gelen bakan, önceki projeleri unutup, kendine göre yeni projeler üretiyor...
Dün ilginç bir tören ve ağır konukları vardı.
Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’du. Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşen programda Batum’dan çok çarpıcı tespitler ve eleştiriler geldi. Ekran başındakilerin de gece geç saatlere kadar ilgiyle izlediği programda, Batum’un sözleri hem çok eleştiri aldı hem de çok desteklendi. İşte CHP’li gözüyle Türkiye gündeminin ele alındığı o programdan satır başları.
Sarıgül’e kapımız açık
- CHP’de büyük çalkantılar yok. Sayın Deniz Baykal’ın geri döneceğim beklentisi içinde olup olmadığını bilemem ama böyle bir ortam yok. Emin olun ulusalcılar, yenilikçiler kavgası filan da yok. CHP’nin 99.9’u ulusalcıdır. Yani ulusunu, yurdunu seven insan manasında ulusalcı. - Sarıgül partiye gelecek mi gelmeyecek mi bilmiyorum. Ama Türkiye’de insanların bugün bu cumhuriyeti seviyorsa ve bir şeyler yapabilecek, anlatabilecek konumdaysa bir araya gelmesinde yarar görüyorum. Sarıgül, Şişli’yi gerçekten önemli bir merkez haline getirebilmiş bir kişidir. Ben nasıl Yılmaz Büyükerşen DSP’den ayrılıp CHP’ye geldiğinde çok sevindiysem Sarıgül’ün de gelmesini isterim. Çünkü belediyecilik hizmeti nasıl yapılır, okullar nasıl yenilenir bunu anlatması açısından çok
Eğitimde ve sağlıkta değişen sanki sadece bakanlar olmadı!
Yeni bakanlarla birlikte, tepki alan pek çok konuda, geri adım atılmaya hazırlanılıyor.
Örneğin dershaneler ve serbest kıyafet, örneğin tam gün yasası...
Bir önceki Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tam gün yasasını, bugüne kadar sağlık alanında gerçekleşen en büyük reformlardan birisi olarak ilan etmişti.
Üniversitelerin bu yöndeki uyarılarını da hiç dikkate almamıştı.
Sonuç: Tıp fakülteleri boşaldı.
Bakan gitti.