Milli Eğitim Bakanlığı, geçen yıl 67 öğretmenevinin kapısına kilit vurulmasına neden olan “yüzde 10 doluluk” şartını bu yıl yüzde 20’ye çıkardı.
Yapılan yönerge değişikliği ile hizmet vermeye devam eden 751 öğretmenevinin yüzde 35’inin daha kapanması gündeme geldi.
Ne güzel!
Eğitimde her şey yoluna girdi, düzgün gitmeyen tek öğretmenevleri kalmıştı, şimdi onlara da çeki düzen veriliyormuş.
MEB’den de bu beklenirdi.
Ellerine sağlık.
Hazır elli değmişken keşke okulları da kapatsalar.
Birileri, birilerine, sürekli pozitif ayrımcılık istiyor ya da uyguluyor.
Görünen o ki herkes halinden memnun.
Oysa madalyonun öteki yüzü, hiç de dışarıdan göründüğü gibi değil.
Nasıl ki, çocuklara en büyük kötülüğü, iyilik olsun diye, anne babalar yapıyorsa, pozitif ayrım isteyenlere de en büyük kötülüğü yine iyilik olsun diye pozitif ayrımcılar yapıyor.
Nasıl mı?
Onlara, zaten hakları olan hakları, sanki hak etmedikleri halde, kendileri veriyorlarmış gibi...
Örneğin siyasette kota ayıracaklarına, bu yönde mücadele edenlerin önünü, eşit oranlarda açsalar daha iyi olmaz mı ya da işyerlerinde, ille de gençleri, kadınları ya da beyaz yakalıları, öne çıkartma yerine, hak edene hak ettiğini verme, daha etik olmaz mı?..
Hemen her konuda, bize dayatılan yanlışlar var. Örneğin siyasette, sağlıkta ve özellikle de eğitimde.
Bakanlık ya da başbakanlık koltuğuna oturan siyasetçiler, her zaman, her şeyin en doğrusunu biliyorlar. Ama bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturanların eline, hiç kimse su dökemez.
Üç aylık bakanların tüm eski bakanları ve eğitimcileri toplayıp, onlara eğitim konferansı verdiğini hatırlıyorum. Hem de mühendis kökenli ve o güne kadar eğitimle uzaktan yakından hiç ilgileri olmamasına rağmen.
Eğitimde, bu kadar yaz-boz yaşanmasının en önemli nedeni de zaten bu.
Hiç hazırlıksız isimler Milli Eğitim Bakanlığı’na getiriliyor. Her türlü yetki veriliyor ve ondan sonra da görevden alınıyor.
Hiçbir bakanlık yok ki, bu kadar el değiştirmesin. Biri gidiyor. Diğeri geliyor.
Ve maalesef hiç biri de benden öncekiler niye gitti diye en ufak bir araştırma yapmıyor!
İlköğretimden üniversiteye, Galatasaray Eğitim Kurumları, eğer bugün, Türkiye’nin en saygın kurumları arasında yer alıyorsa bunda en büyük pay, Galatasaray Eğitim Vakfı ve onun Başkanı İnan Kıraç’ındır.
Galatasaray eğitim kurumlarının görkemli mazisi elbette çok önemli. Ama öyle bir noktaya gelinmişti ki, artık ayakta zor duruyordu. İşte o noktada İnan Bey ve arkadaşlarının özverili mücadelesi başladı. Önce, Galatasaray Lisesi’ni yeniden o eski görkemli günlerine kavuşturdular. Ardından ilköğretim okulu ve üniversite geldi...
Galatasaray Üniversitesi’nin geçen ay yaşadığı yangın şoku, elbette herkesi üzdü. Ama en çok da onları derinden yaraladı. Çünkü o harabeye dönüşen tarihi binayı restore etmek için az uğraşmamışlardı.
Gözyaşları içinde yangının sönmesini beklerken, akıllarına gelen ilk soru, binanın yeniden eski haline getirilmesiydi. Nitekim anında kampanya başlattılar ve eminim ki, Anıtlar Kurulu’ndan onay aldıkları anda da yeniden kolları sıvayacaklardır...
Rektör Ethem Tolga da, diğer Galatasaraylılar gibi inanılmaz üzüntülü. “Olan oldu, önemli olan bundan sonrası”nın gayreti içerisinde. “Dersler hiç aksamadı, hiç kimseye de bir şey olmadı. Yaralarımızı da en
Milli Eğitim Bakanlığı yanlış üzerine yanlış yapmaya devam ediyor.
Lise çeşitliliğini azaltmak için farklı lise türlerini ortadan kaldırıyor.
Bakanlığa bu aklı kim verdiyse hataların en büyüğünü yapıyor.
Bir yandan daha özgür nesiller yetiştireceğiz diye katsayıları kaldırıp, serbest kıyafet getireceksiniz, öte yandan eğitimdeki çeşitliliği ortadan kaldırıp, gençleri tek tip eğitim modeline mecbur edeceksiniz.
Böyle bir mantığı kabul etmek mümkün değil.
Her çocuk, farklı ilgi ve yeteneğe sahiptir ve biz de onlara, farklı eğitim modelleri sunmak zorundayız.
Dünyanın, işini çok iyi yapan insan modeline ihtiyaç duyduğu bir dönemde, öğrencilerin ilgi alanlarını yok sayıp tek tip eğitime zorlamak hiç doğru değil.
Türkiye-ABD, stratejik ortak mı? Obama’nın ikinci başkanlık döneminde Türkiye özel bir konuma sahip olacak mı? Ortadoğu’daki, özellikle de Suriye’deki gelişmeler, bizi nasıl etkiler? Daha da önemlisi Türkiye’nin dış politika rotasında eksen kayması var mı?..
Sakarya Üniversitesi’nde, önceki gece gerçekleşen Genç Bakış’ta işte bu sorulara cevap arandı. Ortaya çıkan tablo ise, griden siyaha kayan bir tondaydı. Ne konuşmacılar ne de öğrenciler gidişattan hiç memnun değildi...
İlgi müthişti. İki katlı kongre merkezi, iğne atsanız yere düşmeyecek şekilde doluydu. İşte programdan satır başları:
Esad gider mi?
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu - Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi
Bir yandan sınavlar ve dershaneler kalkacak tartışmaları devam ederken diğer taraftan 2013 sınav maratonunda tempo iyice yükseldi. Milliyet bu zor süreçte yine adayların yanında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kesin talimatına rağmen, ne sınavlar kalkıyor ne de dershaneler. Sınav sayısı her geçen gün artıyor. Dershaneler de gelecek yıl için kayıtlara çoktan başladı.
Peki, bu durumda, oturup beklemek mi gerekir yoksa sınavlar ve dershaneler kesin kalkıncaya kadar, hazırlıklara devam mı etmek gerekir? Bizim önerimiz, hazırlıklarınıza aynen devam etmeniz. Yoksa ortada kalabilir, en iyi okullara girme şansını kaybedebilirsiniz.
Çünkü alınan karar ve verilen sözler ne kadar doğru ve önemli de olsa, uygulamaya geçmek, o kadar kolay olmuyor.
Milliyet olarak, 2013 sınav maratonu aynen devam edecekmiş gibi yoğun hazırlık sürecindeki adayların yanında olmaya devam edeceğiz. Yeni durumlar söz konusu olduğunda da, örneğin sınavların içeriği değiştiğinde ya da sınavlar kalktığında yeni düzenlemeler çerçevesinde çalışmalarımızı o yöne kaydıracağız. Yani sizleri hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız. Ve bu süreçte, üniversite adaylarına çok önemli bir sürprizimiz var...
LYS Deneme
Özel okullar her yıl Antalya’da bir araya gelip, bir dizi kararlar alıyor. Bu yıl de dijital eğitimi tartıştılar. Ama Bakan Nabi Avcı sempozyuma gitmeyince, çok sönük geçti. Bakan gelmeyince bürokratlar ve özel okul sahipleri de gerekli ilgiyi göstermediler.
Ama öyle ya da böyle ortada bir emek söz konusu ve kabul edelim, etmeyelim bir dizi kararlar alındı. Ve bazıları da çok güncel ve çok önemli!
İşte sempozyumdan ilginç anekdotlar:
Sosyal ağlar?
- Dijital eğitimde en iyi teknolojik altyapıya sahip olunsa, en iyi içerikler satın alınsa da öğretmenin bunları kullanamaması durumunda amaca ulaşılamayacağı ve milli kaynaklarımızın boşa harcanmış olacağı görüşünde hem fikir olunmuştur.
- Ülkemizin önündeki hedeflerini gerçekleştirmek ve genç nüfusun ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına zaman ve kaynak kaybına tahammülü yoktur.