İlk ve orta dereceli okullarda ikinci yarıyıl başladı. Hepimize hayırlı uğurlu olsun.
Özellikle de öğrencilere. Çünkü onlar için ikinci yarıyıl çok zorlu geçecek.
Özellikle de sınavlara hazırlananlara...
Peki yeni yarıyıla, yeni bakanla giren eğitimde, bu öğretim yılında önemli değişiklikler olur mu?
Evet demek mümkün değil.
Bakan Nabi Avcı, görünen o ki haziran sonuna kadar, durumu idare etmenin, tepkileri azaltmanın, mevcut projeleri revize etmenin ötesinde hiçbir şey yapmayacak.
Yarı yılı tatili sona erdi. SBS maratonu, kaldığı yerden, tüm hızıyla yeniden başlayacak.
Her ne kadar, bazı öğrenciler yarı yıl tatilinde bile hızlandırılmış SBS kurslarına devam etseler de, büyük çoğunluk tatili dinlenerek geçirdi.
İkinci yarıya dinlenmiş ve moralli olarak girmek için enerji depoladı.
Ve şimdi asıl yarış başlıyor.
Geriye sayım da başladı.
Çünkü artık ertelenecek, başka bir yarıyıl yok.
SBS’de 8’inci sınıfın tüm müfredatından sorular gelebilir.
Özel öğretim kurumlarının kriz içerisinde olmadığını kimse söyleyemez.
İçlerinde bazıları ekonomik açıdan çok iyi gibi gözükse de, sektörel olarak baktığınızda, özellikle boş kontenjanlar nedeniyle her an ciddi bir kriz yaşayabilirler.
Kapanan, el değiştiren ya da öğrenci sayısı giderek azalan okul sayılarına baktığınızda bunu açıkça görebilirsiniz.
Peki, bu konuda neler yapılabilinir?
Özellikle de sektör krize girmeden!..
İşte bazı ipuçları:
- Öncelikle, okul sahiplerinin bir kriz döneminden geçtiğini kabul etmeleri gerekiyor.
Üniversiteler ile Sağlık Bakanlığı arasında ciddi bir gerginlik vardı. Kimilerine göre, kendisi de eski bir akademisyen olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, üniversitelerden intikam alıyordu. Bu yüzden de, hastane koşullarını ve tam gün yasasını, onları rahatsız edecek boyutlara getirmişti...
Akdağ‘ın 10 yılı aşan bakanlık sürecinin sona ermesiyle birlikte sanki üniversiteler ile Sağlık Bakanlığı arasındaki buzlar erimeye başladı...
Gaziantep buluşması
14. Üniversite Hastaneleri Birliği toplantısı, Gaziantep Üniversitesi’nin ev sahipliğinde, Gaziantep’te yapıldı. Toplantıya 14 üniversite rektörü ve 123 akademisyen katıldı.
Toplantının ilk günüde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve İstanbul Üniversitesi Rektörü aynı zamanda Üniversite Hastaneleri Birliği’nin Başkanı olan Prof. Dr. Yunus Söylet “Üniversite Hastanelerinin Sorunları” konulu panelde bir araya geldi.
Söylet Üniversite Hastaneler Birliği’nin kuruluş amacını ve üniversite hastanelerinin sorunlarını Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na anlattı.
Milli Eğitim’in elinde ciddi bir temcit pilavı listesi var. Ne zaman bakan değişikliği olsa, ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilir. Çünkü bürokratlar ancak bu şekilde varlıklarını devam ettirebiliyorlar. Sağ olsunlar, bakanlar da, eğitimin öncesine yeterince vakıf olmadıklarından, önlerine gelen her projeye, yeni muamelesi yapıyorlar.
Nabi Avcı, koltuğa henüz oturdu. Yakında onun da önüne bu temcit pilavlarından bazıları getirilmeye başlanır. Ve eminim ki bunlardan birisi de eğitim kampüsleri projesi olacaktır.
Bu projeye göre, devlet liseleri şehir dışındaki kampüslere taşınacak. Onların boşalttığı binalar da ilk ve ortaokullara kalacakmış.
Tabii eğer TOKİ ya da Emlak Konut daha önce davranıp, o arsalara, gökdelen ya da AVM yapmazsa...
Neredeyse 20 yıldır dinlediğimiz bu projeye göre, Anadolu, fen, sosyal bilimler ve meslek liseleri, eğitim kampüsü adı altında, şehirlerin, yeni gelişen bölümlerine taşınacak ve ortak sosyal alanlara sahip olacaklar.
Oysa, asosyal gençlik yetiştiği gerekçesiyle, dünya bu modelden çoktan vazgeçti. Ama bizimkilerin hala bundan haberi yok. Ya da, şehirlerin en güzel yerlerindeki okul arazilerine göz dikilmiş olabilir!..
Umarız her ikisi
Genetiği değiştirilmiş organizmalar yani GDO’lar yaşamımızı ne kadar tehdit ediyor?..
İşte bu sorunun cevabını bulmak hiç de kolay değil.
Bilim insanları bile birbirinin tam aksini söylüyor. Ölümcül hastalıklara davetiye çıkartıyor diyen de var, açlıktan kurtardı diyenler de. Devletin tavrı ise çok daha farklı. Hem çok mesafeli hem de kısıtlı da olsa izin veriyor.
Genç Bakış’ta önceki gece, geç saatlere kadar işte bu konu tartışıldı.
Beykoz Lojistik MYO’ndaki program enteresan, hem de çok enteresandı.
YÖK aylardır bir yasa taslağı üzerinde çalışıyor.
Başkan Gökhan Çetinsaya, mesaisinin önemli bir bölümünü buna ayırdı.
O yetmedi, üniversiteleri de seferber etti.
Yani ortada büyük bir zaman kaybı söz konusu...
Zaman kaybı diyoruz, çünkü yasa taslağını ciddiye alan yok.
Üniversiteler beğenmedi.
Ama daha vahimi, hükümetin taslağa öyle ya da böyle hiçbir şekilde sahip çıkmaması.
Yukarıdaki sözleri kim söylüyor? Muhtemelen, tasarıyı içine sindirmeyen muhaliflerden birisi diyenler çok olacaktır.
Dahası var!
Aynı kişi, merkezi sınavlar olduğu sürece, dershanelerin kapanmasının zor olduğuna da dikkati çekiyor.
Ama en önemlisi, tasarının pek çok zaafının bulunduğunu ve üniversitelerin, özellikle de vakıf üniversitelerinin kendi giriş koşullarını ve kontenjanlarını kendilerinin belirlemeleri gerektiğini söylüyor.
Peki, bu kişi kim ve bu sözleri nerede söylemiş?
Sizleri daha fazla merakta bırakmayalım.
Sözlerin sahibi 10 gün öncesinin TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı, şimdinin ise Milli Eğitim Bakanı.