İşsizlik rakamları açıklandı. İlk sırada yine üniversite mezunları var... Önceki gün, milyonlarca diplomalı işsize karşın, kalifiye elaman bulmakta zorluk çekildiğini yazmıştım. Yüzlerce yorum geldi. En çarpıcı olanı, en uzaktan geleni.
Kanada’dan, mimar, emekli profesör Aygen Toruner’den geldi.
Önce gelin onun yazdıklarını okuyalım:
Niye iyi eleman yetişmiyor?
“İşsiz üniversite mezunlarıyla ilgili sorunuzun cevabı çok kolay.
Üniversitelerden kalifiye eleman çıkmıyor. Bunun iki nedeni var:
Galatasaray’a Aslantepe’de muhteşem bir stadyum yapıldı. Her gün önünden gelip geçtiğimiz için temelinden bitimine her anını görebildik. VARYAP’ı kutlamak gerekir. Bu kadar kısa bir sürede, bu kadar hızlı bitirmesi, Türk inşaat sektörünün önemli bir başarısıdır. Hem de aynı ölçekte, aynı anda başka projeler devam ederken...
Yeni stadyum, görkemli bir törenle açıldı. Hayırlı uğurlu olsun. Benim derdim, Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen. Yıkılıp yerine muhtemelen büyük alışveriş merkezi ya da rezidans yapılacak. Ona da bir diyeceğim yok. Ama bir anı olarak, kendimi bildim bileli orada dalgalanan GS bayrağı, dalgalanmaya hep devam etsin...
Bir süre sonra aynı yoldan geçenler en azından, orada, bir zamanlar Ali Sami Yen stadyumunun var olduğunu hatırlar, çocuklarına, torunlarına izledikleri o muhteşem maçları anlatırlar.
Gelişime, değişime elbette evet. Ama muhteşem zaferlerle dolu bir Ali Sami Yen’den de geriye bir şeyler kalmalı. Bizden önermesi.
Söz Galatasaray’dan açılmışken, isim ve lego hakkı olarak spor kulübünün Galatasaray eğitim kurumlarına vermeyi taahhüt ettiği yüzde 6.5’lik payı da hatırlatmakta yarar görüyoruz. Geçenlerde merak edip okula sordum geri dönüş hiç yokmuş!
U
MEB, tek atama dönemine geçildiğini ve 2011’de alınacak 55 bin öğretmenin, ağustosta atanacağını defalarca açıkladı.
Kâğıt üzerinde bakıldığında doğru bir proje. Keşke bir süre sonra, örneğin 5 yıllık, 10 yıllık öğretmen alım politikaları açıklandıktan sonra böyle bir uygulamaya geçilseydi! İşte o zaman ilk alkışlayan biz olurduk...
Şu an için atama bekleyen yüz binlerce öğretmen bulunuyor. Üstüne üstlük, ortada yaşanan bir de KPSS skandalı ve onun bıraktığı derin izler var.
İşte bu yüzden tam da hakkıyla atanacakken, elinden hakları çalınan öğretmenlerin perişanlığı karşısında hiç kimse üç maymunu oynayamaz!.
Üstelik bu öğretmenlerimizden on binlercesi yıllardır atama bekliyor ve ağustosa daha çok uzun bir süre var. Yani onlar için bir günün, bir haftanın, bir ayın, bardağı taşıran son damla gibi çok ama çok önemi varken, 8 ay daha bekleyin demek gerçekten de çok umut kırıcı olur.
Muhalefet ya da başkaları, ne söylerse söylesin. Seçim ataması diyen de çıkacaktır, söylediklerinin arkasında yine durmadı diyenler de. Ama bunların hiç önemi yok. Önemli olan on binlerce öğretmenin bir an önce öğrencilerine kavuşmasıdır. Gerisi hikâye....
Genç Bakış’ta önceki gece, heykel krizi tartışıldı. Güzel sanatlar fakültesi öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşen programda, genel temenni, heykelin yıkılmaması yönündeydi.
Ama, Başbakan Erdoğan’ın son açıklamasıyla yeni bir boyut kazanan “ucube“ tartışması, görünen o ki daha uzun süre gündemdeki yerini koruyacak. Erdoğan’ın illa da yıkılacak dediği heykel için, Heykeltıraş Mehmet Aksoy, “Bu biraz zor, dünya ayağa kalkar” diyor. Müjdat Gezen’in yorumu ise “Erdoğan, tarihe heykel yıkan başbakan olarak geçmek istemez, bu yüzden yıkılmayacak” yönünde.
İşte programdan satır başları:
Mehmet Aksoy
- Ne Başbakan ne de bir başkası sevsin diye heykel yapmam. Ama bu onları takmam anlamında değil, kendi yeteneğimle onların anlayacağı, seveceği bir şeyler yapmak da isterim. Bu heykel sonuna kadar değişebilir. Ben onu beğenmezsem değişir. Ben ne zaman bitti dersem o heykel o zaman biter. Bu süreç böyle işler.
Genç Bakış’ta bu gece sanatı ve sanatçıların özgürlüğünü tartışacağız. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek programı konukları Heykeltıraş Mehmet Aksoy ve Müjdat Gezen olacak.
Mehmet Aksoy’u sanat camiası çok yakından tanıyor. Program öncesinde, tıpkı diğer konuklarımız gibi onun hakkında da yüzlerce sayfa okuduk. Çok çarpıcı ayrıntılar var ama işte onu en iyi anlatan bir cümle:
“İnsanlığı kurtaracak tek kuvvetin, insan ve sevgi olduğuna inanıyorum.”
İşte o sanatçı
Medyada âdettir, kişiler üzerine tartışma yapılır ama kimliği üzerinde hiç durulmaz. Oysa icraatları ya da eserleri kadar hatta daha önemli olan kimliğidir. Hangi koşullarda yetişmiş, hangi eğitimi almış, nerede yaşıyor, daha da önemlisi evrensel boyutlarda bakıldığında hayatın neresindedir? İşte bu çerçeveden baktığımızda Mehmet Aksoy’un yaşam öyküsü ve aldığı ödüller:
1939 Yayladağı-Hatay’da doğdu.
Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars sınırında yükselen “İnsanlık Anıtı“nın Başbakan Erdoğan tarafından “ucube“ye benzetilmesi, sanatta özgürlük tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar fakültesinde dün söyleşimiz vardı. Çok önceden kararlaştırmıştık. Eğitimde sanatın yerini ve önemini tartışacaktık ama heykel tartışması hepsinin önüne geçti.
Öğrencisinden öğretim üyesine bir sanat eserinin “ucube“ye benzetilmesine hiç kimse sıcak bakmıyor. Ayrıca Mehmet Aksoy’un çok önemli bir sanatçı olduğu konusunda da kuşku yok diyorlar. Altını özellikle çizdikleri bir başka konu ise “İnsanlık Anıtı“nın yeterince anlaşılamamış olması. Eğer Sayın Başbakan’a heykelin vermek istediği mesaj iyi anlatılsaydı, kesinlikle bu sözcüğü kullanmazdı noktasında birleşiyorlar.
İnsanlık Anıtı’na yönelik ortak görüşleri şu yönde: “Aksoy’un eseri kesinlikle ucube değildir. Anlatmak istediği bir mesajı vardır. Anıtın devasa bir formda düşünülmesinin nedeni Ermenistan’dan bile görünmesini sağlamaktır. Heykelin temelinde yer alan gözün içinden devamlı akıtılan su ise akan gözyaşlarını ve çekilen ıstırabı yansıtmaktadır. Ortadan ayrılmış iki insan figürü de kan davalarının,
Eğitimle konut sektörü arasındaki paralellikler, içine girdikçe daha da derinleşiyor. Örneğin nasıl ki üniversiteler boş, mezunlar işsiz kaldıysa, bir süre sonra konut sektörüne yapılan yatırımlar da karşılık bulmayabilir.
Oysa onca üniversite ne hayallerle açılmış, gençler o üniversite diplomalarını alabilmek için ne mücadeleler vermişlerdi. Şimdi hepsi yalanmış diyenlerin sayısı giderek artıyor.
Yeni konut projeleri ve onları almak için harcanan çabalar da onlardan farklı değil. Umarız bir süre sonra on binlerce konut çürümeye terk edilmez, ev alma heyecanı da, diploma heyecanı gibi bir süre sonra sönüp gitmez...
Bu konuda yanılan olmayı çok isterim!..
Yargı nasıl bu hale geldi?
Şu anda herkes yargıda yaşanan depremi konuşuyor. Peki bu noktaya nasıl gelindi? Sorunlar sadece kamuoyuna yansıyanlar kadar mı? İşte bu konuda iki çarpıcı mail. Diğer konular kadar bunları da konuşma zamanı geldi de geçiyor:
Baba Beni Okula Gönder kampanyası artık kabına sığmıyor. Artık, sadece kız öğrencilere yurt yapma ve burs vermekle yetinmiyor, eğitim politikalarının oluşmasına da büyük katkılarda bulunuyor. İstanbul’da düzenlediği son çalıştay da bunun en önemli göstergelerinden birisiydi. Türkiye’nin önde gelen eğitimcileri ve sivil toplum örgütleri bir araya gelmiş ve “Eğitim Sürecinde Öğretmenin Rolü’ tartışılmıştı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte sürdürdüğümüz bu zor yolculukta, çalıştaylara da ortaklaşa ev sahipliği yapıyoruz.
İşte 24 Aralık’ta Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi’nde gerçekleşen çalıştayın sonuç bildirgesi:
Eğitim politikaları
1. Öğretmen yetiştirme konusunda ulusal eğitim politikası belirlenmeli, sürekli değişen politikalar yerine sistemde süreklilik sağlanmalıdır.
2. Öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yüzüdür. Milli Eğitim Bakanlığı’nda müfredata ilişkin geliştirilen tüm bilgileri öğrenciye aktaran öğretmendir. Öğretmenler kadar tüm toplum bu görevin öneminin farkında olmalıdır. Medya da bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır.