Milli Eğitim Bakanlığı’nda Çubukçu ile birlikte çok şeyler değişiyor. En çarpıcı olan da şeffaflık. Eskiden pek çok sorun ya halının altına süpürülür ya da yok sayılırdı. Her şey mükemmel ve her şey otomatiğe bağlanmıştı. Ama öyle olmadığı bizzat bakanlık tarafından saptandı. Daha da önemlisi, bu yönde hazırlanan rapor, bakanlığın kendi sitesine konuldu.
Bakan Çubukçu, tüm eleştiri ve karşı çıkışlara rağmen, raporun yayımlanmasından yana tavır aldı. Bu da kendisine duyulan güveni, azaltmadı, tam aksine, artırdı.
İşte 2009 İç Denetim Faaliyet Raporu’ndaki eksiklik ve sorunlardan bazıları:
- Öğretmenlik mesleğine girişte öğretmenlerin özel alan bilgileri sorgulanmamaktadır.
- Eğitim kurumlarına yönetici seçimine ilişkin düzenlemelerin yapboz uygulamaları yüzünden, bakanlık itibar kaybına uğramakta, güven veren bir yönetici seçme sistemi bir türlü kurulamamaktadır.
- Sözleşmeli personel istihdamına ilişkin temel politikalar oluşturulamamıştır.
- Bakanlık verilerine göre (25 Mart 2009 tarihi itibarıyla) atama, yer değiştirme işlemlerine yönelik 2006-2008 yıllarında toplam 4 bin 256 dava açılmıştır. Bu davaların 2 bin 646’sı karara bağlanmıştır. Karara bağlanan bu kararların
Depremi tam da unutmuştuk ki Elazığ ile yeniden hatırladık. Peki, son 10 yılda neler yapıldı? Kocaman bir hiç değil ama yapılacak daha o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez. Büyük depremde en büyük acıyı yaşayan yerler arasında Kocaeli ve Kocaeli Üniversitesi de vardı. Ama deprem yarasını en iyi onlar sardı.
Önceki gece Genç Bakış’ta her şey yeniden konuşuldu. Öylesine çarpıcı açıklamalar vardı ki, keşke izleyebilseydiniz. Depremin kaçmakla değil, üzerine gide gide çözüleceğini görürdünüz.
İşte bazı satır başları:
Nasuh Mahruki (AKUT Başkanı)
- Türkiye’de son 10 yılda depreme yönelik ciddi kaynak aktarımları çok yanlış yapıldı. Risk yönetimine aktarılması gereken kaynaklar kriz yönetimine aktarıldı. Oysaki risk yönetimi safhasında harcayacağınız 1 lira sizi kriz yönetimi safhasında harcayacağınız 36 liradan kurtarır.
- İstanbul’da 50 bin binanın yıkılacağından bahsediliyor. Yapılacak tek şey, o 50 bin binayı bulup yıkım kararı çıkartmak.
- Mahalle Afet Gönüllülüğü çok iyi bir proje, bir yurttaşlık bilinci projesi. Ama yapılan tüm bu projeler sadece deprem odaklı olmamalı. Trafik kazalarından çöp toplamaya kadar birçok faaliyette çalışmalı.
Milyonlarca öğrencinin yarışacağı Seviye Belirleme Sınavı (SBS) maratonu başladı. Lise ve dengi okullara girişte uygulanacak SBS’ye yönelik kafalarda yüzlerce soru var. İşte bugün bu sorulardan bazılarını ve cevaplarını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Devamı gelecek. Aklınıza takılan soruları da bize yazabilirsiniz. Çünkü en ufak bir bilgi eksikliği ya da hata çocuğunuzun geleceğini etkileyebilir.
SBS’nin içeriğiyle ilgili yorumlara girmek istemiyoruz. Çünkü şu aşamada kafa karıştırmanın ötesinde bir işe yaramaz. İşte en çok sorulan sorulardan bazıları ve cevapları...
SORU: SBS başvuruları ne zamana kadar devam edecek?
CEVAP: Başvurular 8 Mart’ta başladı, 26 Mart’ta sona erecek.
SORU: SBS’ye kimler başvurabiliyor?
CEVAP: İlköğretim 6, 7 ve 8’inci sınıf öğrencileri başvurabilecekler.
SORU: Fen ve anadolu liselerine SBS sonucuna göre girilecek. Peki, kolejlere giriş nasıl olacak?
Son yıllarda o kadar çok üniversite açıldı ki, hemen her alanda olduğu gibi öğretim elemanı konusunda da sıkıntı yaşanmaya başladı.
Hoca dediğin öyle üç günde yetişmiyor. Onlarca yıl, üstün gayret ve olağanüstü özveri gerektiriyor.
Ama onca yeni üniversite açıldı, öğrenciler alındı. Lise de değil ki, onu bunu derse sokasınız.
İşte bu yüzden YÖK de çareyi yabancı dil zorunluluğunu kaldırmakta bulmuş.
İsterseniz gelin önce bu konudaki haberi okuyalım:
“YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Ömer Demir’in verdiği bilgiye göre, 2 bin araştırma görevlisi kadrosu, mart ayında 41 yeni üniversiteye dağıtılacak. Haziran ayında da bu kurumlar adayların başvurması için ilana çıkacak. Daha sonra adayları yazılı sınava alacaklar.
ALES puanı, diploma notu ve yazılı sınavın sonuçlarına göre aday seçilecek. Normalde yabancı dil bilgisinin de hesaplamaya katılması gerekirken, yönetmelik değişikliğiyle bu araştırma görevlileri için yabancı dil bilgisi dikkate alınmayacak.
Anadolu liseleri, fen liseleri, kolejler ve sınavla öğrenci alacak diğer liseler için başvurular yarın başlıyor. Sadece 8’inci sınıflara yönelik Seviye Belirleme Sınavı SBS’ye bir milyondan fazla öğrencinin başvurması bekleniyor.
Başvurular 26 Mart’a kadar devam edecek. Umarız bu sürede hâlâ cevabı bulanamayan sorulara bir açıklık getirilir. Neydi onlar, bir kez daha hatırlatalım:
1. Hani sınav sayısı 3’ten bire indirilecekti? Örneğin kolejlere sadece 8. sınıflara yönelik SBS ile girilirken, anadolu liseleri için neden 6, 7 ve 8’inci sınıf SBS’lerine girmek gerekiyor?
Hem de Başbakan Erdoğan’ın sınavları azaltın talimatı vermesine karşın.
2. Anadolu liseleri ile kolejler sınavı birleştirildi. Ama asıl karışıklığa yol açan, tercih ve yerleştirmeler konusunda hâlâ bir netlik olmaması. Madem sınavlar birleşti, neden tek tercih listesi alınmıyor? Neden ayrı bir kayıt takvimi öngörülüyor?
3. Okul başarı puanının gerçekleri yansıtmadığı, şişirildiği ve haksızlıklara neden olduğu dilden dile dolaşırken, hatta kaldırılacağı söylenmişken neden hâlâ bu konuda bir düzenlemeye gidilmedi?
4. Üniversiteye girişte yapılan katsayı tartışmalarında, iktidarın savunduğu en önemli formül,
Ankara 15. İdare Mahkemesi önemli bir karara imza attı. ÖSYM’nin yanlışına dur dedi. MEB’den bu yanlışa göre yapılan atamaları gözden geçirmesini istedi.
Kararın ayrıntılarına, MEB’in bu konudaki tavrına ve bundan sonra olacaklara geçmeden önce gelin isterseniz, alınan karara bir göz atalım. Karar çok önemli çünkü ÖSYM’nin yaptığı diğer tüm sınavlar ve atamalar için de içtihat oluşturabilir. Bu da başta üniversiteye giriş ve memur atamaları olmak üzere ÖSYM’nin yaptığı tüm sınavları ve bu sınavlara göre yapılan atama ve yerleştirmeleri etkileyebilir.
Öğretmen Hatice Gür, Ankara 15. İdare Mahkemesi’nde Milli Eğitim Bakanlığı’na karşı bir dava açarak, sözleşmeli öğretmen atamalarının soru iptallerinden sonra yeniden düzenlenmediğini belirtti ve bu işlemin iptalini istedi. Gür, 2008 KPSS’de 75.748 puan aldığını, 2009’un ilk dönem sözleşmeli öğretmen atamalarında atamasının yapılmadığını belirtti. Öğretmen adayı, dava dilekçesinde 2008 KPSS’deki iki sorunun mahkeme kararıyla iptal edildiğini, bunun üzerine yeniden değerlendirilen sınav puanlarının 2009 birinci dönem atamalarında dikkate alınmasını istediğini ancak bunun reddedildiğini belirtti. Öğretmen Hatice Gür, sınıf öğretmeni
Nükleer enerji Türkiye için lüks mü yoksa bir zorunluluk mu? Türkiye’nin doğal kaynakları yeterince kullanılıyor mu? En önemlisi de enerji sektörünün yarattığı savaş ve şaibeler ülkemizi nasıl etkiliyor? İşte tüm bu sorulara önceki gece cevap aradık.
Gaziantep Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış’ta, programın başlarında öğrencilerin çoğu şaşırtıcı bir çoğunlukta nükleer santrallara evet dedi. Ama kapatırken görüşler bir hayli değişmişti. Bu kez de az farkla hayır çıktı, işte programdan satır başları:
Hilmi Güler (Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı)
- 2002’de Türkiye Bulgaristan’dan elektrik alıyor ve elektrik kesintileri yaşıyorduk. Biz geldik ve Bulgaristan’dan elektrik alımını kestik. Şimdi biz bazı ülkelere enerji ihraç eder hale geldik.
- 6 yıl boyunca Karadeniz’de sismik tarama yaptık ve petrol, doğalgaz tespit ettik. Şu anda da sondaj yapılıyor. 40 yıl boyunca yetecek kadar petrol ve doğalgaz var.
- 56 bin megavatlık doğalgaz santralına eşdeğer güneş enerjisi potansiyelimiz var.
- Türkiye’nin 8.4 milyar ton linyit potansiyeli vardı. Biz buna 4.5 milyar ton daha ekledik. Bu yaklaşık 90 milyar dolarlık bir zenginlik demek.
Katsayılar konusunda köşeye sıkışan YÖK, çareyi üniversite girişte değil, üniversite içinde aramaya çalışıyor. Yatay geçiş yönetmeliğinde yapılması düşünülen değişiklikler, sanki yeni tartışmaları da beraberinde getirecek.
YÖK, bir yandan kalite derken, öte yandan kalite erozyonuna neden olacak çok önemli kararlar alıyor.
Önce ÖSS’deki baraj puanları aşağı çekti. Üniversiteye girmek için yüzde 15’lik bir başarıyı yeter hale getirdi. Daha sonra ise üniversiteden atılmayı kaldıracağını açıkladı. Bu arada da kontenjanları olabildiğince yükseltti. Hem de hiç üniversitelere sormadan. Yüz binlerce üniversiteli işsizi dikkate almadan.
Şimdi ise yatay geçişleri kolaylaştırıyor. Neden böyle bir gereksinim duydu hiç belli değil. Yeni yönetmelik taslağında öyle maddeler var ki anlamak mümkün değil.
Örneğin aşağıdaki madde:
“Üniversite bünyesindeki aynı düzeyde, fakat farklı merkezi yerleştirme puanı ile öğrenci kabul eden programlar arasında yatay geçiş başvurusu yapılabilmesi için, öğrencinin merkezi sınava girdiği yıl itibarıyla aldığı merkezi yerleştirme puanının, geçmek istediği diploma programına eşdeğer yurtiçindeki diğer programların en düşük taban puanından az olmaması şartı