Meslek lisesi mezunları başta olmak üzere tüm üniversite adaylarıyla adeta dalga geçiliyor. YÖK Başkanı Özcan’ın ifade ettiği gibi, “hukukun arkasından dolanılarak” yeni kararlar alınıyor. Ama bu kararlar da sanki yine yargıdan dönecek. Çünkü değişen hiçbir şey yok.
YÖK yeni kararıyla, 0.3, 0.8’lik katsayıları 0.13, 0.15 yaptı. Yani neredeyse yok hale getirdi.
ÖSYM Başkanı Yarımağan’ın bu konudaki teknik analizi aynen şöyle:
“Eski sistemde bir öğrencinin alan içi tercihiyle alan dışı tercihi arasında yaklaşık 50 puanlık fark bulunuyor ve bu da soruların yüzde 29.6’sına denk geliyordu. Yeni sistemde bu farkın çok azaldığını göreceğiz. Şimdi bu fark yaklaşık 10 puana indi, bu da soruların ortalama yüzde 2.5’ine denk geliyor.”
Yukarıdaki analizde de görüldüğü gibi, bir öğrencinin artık alan dışı bir tercihte diğer adaylardan hiçbir farkı kalmıyor.
Örneğin, 100 üzerinden 100 alan bir öğrencinin Orta Öğretim Başarı Puanı (OÖBP), kendi alanıyla ilgili bir tercih yaptığında 100 x 0.15: 15, alan dışına çıktığında ise 100 x 0.13: 13 puan olacak. Aradaki puan farkı 15-13 = 2. Ortalaması 50 olan bir öğrencide bu puan bire kadar inecek. 500’lük sistemde de, aradaki fark, bir soru daha
Gazeteci kimliğiyle Türkiye’nin son 50 yılına tanıklık eden isimlerden birisi olan Mehmet Ali Birand, önceki gece Genç Bakış’ta Marmara İletişim öğrencilerinin sorularını cevapladı. Medya ve Türkiye gündemine yönelik sorularda basın özgürlüğünden açılıma her şey vardı. İşte programdan satır başları:
- Türkiye’nin elini ayağını bağlayan en önemli sorunlardan biri Kürt sorunu. Bu sorun çözülürse Türkiye uçar, işsizliği de fakirliği de çözmek çok daha kolay olur. Kürt sorunu Türkiye’yi aşağıya çekmek için yaratılmış bir sorun gibi geliyor bana. Bugüne dek bu sorunun çözümü için müthiş para harcandı. Enerjimizi, paramızı bambaşka şeylere harcamamız gerekirken bu soruna harcıyoruz.
- PKK sıkışmış durumda. Bu açılımdan korktu. Çünkü ayağının altındaki halı gidiyor.
- Terör ve şiddet olaylarına tek sebep ekonomi olmasa da artırıcı bir sebep olarak gösterilebilir.
- Başbakan’ın ABD gezisine katıldım. Yolda Başbakan dedi ki, “Medya olayları abartmazsa terör örgütünün kamuoyundaki etkisi azalır.” Bu tür olaylar nereye kadar haber, nereye kadar kamuoyunu geren bir görüntü. Bu yıllardır dünyanın birçok yerinde tartışılan bir konu. Mesela ABD’de bu tür haberlere belli bir noktaya
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, fen ve anadolu liseleri gibi sınavla öğrenci alan liselere girişte çok büyük haksızlıklara neden olan yıl sonu başarı puanları hakkında inceleme başlattı. İyi, güzel de, daha önce bu yönde başlatılan soruşturmalar ne oldu? Okul puanı ile LGS arasında çok büyük farklılıklar tespit edilen öğrencilerin okulları hakkında ne yapıldı? Kayıtlar sırasında tam not garantisi veren ve eski yıllara yönelik notları bile düzelttiği iddia edilen okullar hakkında ne yapıldı?
Tüm bu soruların cevabı verilmeden yapılacak yeni bir soruşturma, topu taca atmanın ötesinde farklı bir çağrışım yaratmaz!..
YÖK’e ithaf olunur
YÖK, yarın katsayılar konusunda nihai kararını verecek. Umarız aklıselim galip gelir ve yeni tartışmaları da beraberinde getirmez.
Katsayı sorununa bugüne kadar hep meslek liseleri açısından bakıldı. Klasik liseler hep göz ardı edildi. İşte politikacılara ve YÖK’e hakkımı helal etmem diyen bir babanın feryadı:
“Politikacılara ibret olsun diye kendi yaşamımdan örnek vermek istiyorum.
10 bin öğretmen alımı için başvurular dün sona erdi. Kuralar yarın çekilecek. Şubatta atama olup olmayacağına ise muhtemelen yarın bir açıklık getirilecek.
Öğretmen tayinleri kadar önemli diğer bir konu ise üniversiteye girişte uygulanacak katsayılar. YÖK, perşembe günü bu konuda nihai kararını verecek. Ama meslek lisesi mezunlarının üniversiteye sınavsız geçişlerine olanak sağlayan yasa yürürlükte olduğu sürece, alınacak her kararın yeni bir yargı sürecini başlatacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ve bu da sınav takvimini altüst etmeye yeter de artar...
Öğretmen atamaları?
Öğretmen atamalarıyla ilgili olarak her kafadan bir ses çıkıyor. Hangisi doğru, hangisi yanlış belli değil. Keşke Milli Eğitim Bakanlığı da, Dışişleri ve Genelkurmay gibi haftalık ya da aylık olağan bilgilendirme toplantıları yapıp, eğitim dünyasını ve kamuoyunu bilgilendirse.
Örneğin, yarın yapılacak atamalardan sonra, boşalan sözleşmeli kadrolara ne zaman atama yapılacak? Gelen bilgiler başvuruların aralık sonunda başlayacağı yönünde ancak resmi açıklama yapılmadan kimsenin içi rahat etmiyor.
Ama cevabı merakla beklenen asıl soru, önceki yıllarda olduğu gibi, bu şubatta da atama yapılacak mı?
Katsayı tartışmalarına bakıldığında, en umulmadık isimlerin bile gençleri ne kadar da çok sevdiğini ve onlar için özgürlük bayrağı açtıklarını görüyoruz. Umarız bu ilgileri, sadece katsayılarla sınırlı kalmaz. Gençlerin diğer sorunları konusunda da aynı duyarlılığı gösterirler.
Örneğin, üniversiteli ya da üniversite mezunu gençlerin, bugün için en büyük sorunları olan işsizlik konusunda da sergilerler.
Neredeyse her üç gençten biri işsiz ya da işsizliğe aday.
Öğrenim özgürlüğü ne kadar haksa, aldığı eğitim çerçevesinde hak ettiği işe girmek de bir o kadar hak. Yıllardır atama bekleyen öğretmenler var. Bazı branşlarda mevcut öğretmen sayısının 100 biri kadar bile alım yapılmıyor. Ama üniversite kontenjanları artırıldıkça artırılıyor.
Okumuş işsizlerin durumu öyle noktaya geldi ki, işe girmede altın anahtar olarak görülen üniversite diplomasına ilgi azaldıkça azaldı. Üniversitelerde bu yıl tam 110 bin kontenjanın boş kalması biraz da bu yüzden.
Katsayı konusunda gençlere özgürce yarışacakları bir ortam isteyenler, keşke, bu boş kalan 110 bin kontenjanın da hesabını sorsalar ve üniversiteli gençlerin sorunlarına bir nebze de olsa değinebilselerdi. 180 lirayla bir gencin
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ı tanıyan hemen herkesin ortak görüşü: O çok iyi birisi. Kendisiyle tanışmadığımız için öyle ya da böyle diye yorum yapmak istemem. Ama herkes iyi birisi dediğine göre, elbette iyi biridir...
Göreve geleli iki yıl olmuş. Zaman ne kadar da hızlı geçiyor. Dün, bu vesileyle Ankara’daki gazetecilerle kahvaltılı bir basın toplantısı yapıp, uzun uzadıya konuşmuş.
Bazen YÖK Başkanı olduğunu unutup, kantinde öğrencilerle konuşuyormuşçasına rahat. Bazen de sanki hükümet sözcüsü gibi konuşup ardından da YÖK Başkanı olduğunu hatırlıyor.
Şimdi size Türkiye’nin iki büyük haber ajansının yaptığı haberlerden ikişer paragraf vermek istiyorum:
AA, 10.12.2009: Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “İtirazımızın kabul edileceğini umuyorduk ancak reddedildi. Ayın 17’sinde tekrar düzenleme yaparak ilan edeceğiz” dedi.
AA, 11.12.2009: YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay’ın katsayı kararının ardından “B, C, D ve E’ye kadar planları olduğunu” belirterek, “Bunu baştan biliyorduk, her şeye hazırlandık” dedi.
Başkan Özcan, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı açıklandığında, şaşkınlığını ifade edip, önce hukuki bir problem
Açılım rüzgârı üniversiteleri de etkisi altına aldı. Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da Genç Bakış’ta üzerinde en fazla konuşulan konu demokratik açılım oldu. Eleştiri oklarının hedefinde ise hükümet vardı. Adil Gür, Mehmet Tezkan ve Hulki Cevizoğlu’nun konuk olduğu programda, üzerinde mutabakat sağlanan konulardan bir diğeri ise 2010’da yapılacak erken seçimle koalisyonlar döneminin başlayacağı oldu. İşte programdan satır başları:
Hulki Cevizoğlu (DSHP Genel Başkanı)
- AKP açılım yapıyorum diyor ama ekonomik ve sosyal anlamda bir açılım yapmadı.
- Evet, siyasal partiler kapatılmasın. Ama siyasal partiyse kapatılmasın. Terör örgütü uzantısıysa kapatılsın. Siyasal Partiler Yasası’nın 4. maddesine göre hiçbir parti Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı çalışamaz. Herkesin ağzında Atatürk var ama uygulamada yok.
- Düşünce özgürlüğü ağzına değil aklına geleni söylemektir. Son günlerde neredeyse TBMM’ye hakaret bile serbest bırakıldı.
- Türklerle Kürtler öz kardeştir ama terörist ile vatandaşı birbirinden ayırmak gerek.
- Rahşan Hanım 86 yaşında ama Türkiye elden gidiyor diyerek eğlence merkezlerinde dolaşanlara inat, kapı kapı dolaşıp çalışıyor.
Anayasamız ve Temel Eğitim Kanunumuz çocuk ve gençlerimizin ilgi ve yeteneklerinin mümkün olduğunca erken yaşlarda belirlenerek bu yönde eğitim görmelerini emrediyor. Eğitim sisteminin bütünü de bu yönde şekillendirilmiş durumda.
Ama şimdi katsayı düzenlemeleriyle birlikte bu konu yeniden tartışmaya açıldı. Anayasa ve Temel Eğitim Kanunu’ndaki ilgi ve yeteneklerin tespiti ve bu yönde eğitilmeleri yani yönlendirilmeleri tümüyle rafa kaldırılmak isteniyor.
Oysa sadece ülkemizde değil tüm gelişmiş ülkelerde esas olan ilgi ve yetenekler doğrultusunda eğitimdir. Akademik eğitime devam edecek öğrenciler ile mesleki eğitime yönlendirilecek öğrenciler mümkün olduğunca erken yaşlarda belirlenerek, boşuna zaman kaybetmeleri önlenir.
Ara geçişler her zaman mümkündür. Ama mesleki eğitimi bitiren birinin, diğer liseler düzeyine gelmeden, yani onların aldığı dersleri almadan, alanları dışındaki fakültelere devamları çoğu zaman mümkün değildir. Yani bizde olduğu gibi umut tacirliği söz konusu olamaz.
Fazla uzağa gitmeyelim. İlköğretimden itibaren okullarımızda, öğrencilerin hangi alanlara ilgi duyduğu, yeteneğinin mesleki eğitime mi yoksa akademik eğitime mi uygun olduğu bir bir rapor