KPSS’de Türkiye 1.si oldu yine de öğretmen olamıyor

2 Eylül 2009

Türkiye garip bir ülke. Bazen ağzınızla kuş tutsanız, yine de hiçbir anlam ifade etmiyor. Örneğin birkaç yıl önce okulunda ve ÖSS yabancı dil sınavında birinci olan bir şampiyon, ilk tercihine girememişti. Bu yıl ise Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSS’de 99.6 puanla Türkiye birincisi olan bir başka şampiyon da fizikte öğretmen alımı yapılmadığı için ataması yapılamıyor.
Şimdi böyle bir ortamda, gençlere okuyun, çalışın, başarılı olun demek, lafın ötesinde ne anlam ifade ediyor? Üniversiteye başvurular bu yüzden düşmüyor mu? Gençlerin devlete ve sisteme olan güvenleri bu yüzden azalmıyor mu?
Başarıyı ödüllendirmek için daha ne bekleniyor?
KPSS Türkiye birincisine okullardan okul beğen, istediğin okula seni atayacağız denilmesi gereken yerde, üstelik onca öğretmen açığı varken, kusura bakma fizikte öğretmen alımı yok, başının çaresine bak demek ne kadar insancıl, ne kadar etik?
Biri bunu bize açıklasın!

Burslu kazandılar ama!

Yazının Devamı

Kocaeli Üniversitesi

1 Eylül 2009

Büyük depremde, Kocaeli’de yerle bir olan kurumlardan birisi de üniversiteydi. Yüzlerce öğrencisi ve öğretim üyesi hayatını kaybetti. Bazı kampuslarında taş taş üstünde kalmadı.
Birkaç ay sonra başlayan yeni öğretim yılına çadırlarda girdiler. Soğuk kış günlerinde, titreyerek ders yaptılar. İçleri kan ağlıyordu ama kente moral vermek istiyorlardı. Bakın biz ayaktayız, siz de ayakta kalmalısınız mesajı verdiler. Başarılı da oldular. O zor ve acı günlerde, viraneye dönen kentte çarklar yeniden dönmeye başladı. Ürken, kaçan, hayata küsen öğrencilerle birlikte şehirde her şey yıllar içinde normale dönmeye başladı.
İşte o zor günlerde, alınan kararlardan birisi de üniversiteye yeni bir kampus yapmaktı. Ama öyle bir kampus olmalıydı ki, her şiddette depreme karşı dimdik durabilmeli ve aklın, bilimin kalesi olmalıydı.
Maketler ortaya çıktığında, hele hele 5 yıl sonra eğitime orada başlanacak denildiğinde Rektör Baki Komsuoğlu’na çılgın diyenler de oldu, deprem onun da dengesini altüst etti diye dalga geçenler de...

Nerden nereye?
Dün, Kocaeli Üniversitesi Umut Tepe Kampusu’ndaydım. Kayıtların ilk günü olduğu için cıvıl cıvıldı. 16 bin yeni öğrenci alınmış. Aileleriyle birlikte

Yazının Devamı

Öğrenciler burs, hayırseverler de öğrenci arıyor

30 Ağustos 2009

Okullar açıldığında en sık rastlanan haberlerden birisi de başarılı ama yoksul öğrencilerin hayat hikâyeleri olur. Son günlerde, gazete ve televizyonlarda bu yönde çok haber çıktı. Muhtemeldir ki daha da artacak. Çünkü bu durumda çok fazla öğrenci var. Ayrıca medya ve halkımız da bu tür haberleri çok seviyor.
Ne zaman böyle bir haber yayımlansa, bağış yağmuru olur. Bir defasında bilgisayara ihtiyacı olan bir öğrencinin mektubunu yayımladığımızda, bilgisayar almak ya da göndermek isteyen yüzlerce hayırsever yardım eli uzatmıştı...
Başta devlet ve sivil toplum örgütleri olmak üzere bu konuda pek çok adım atılıyor. Ama hepsi de yetersiz. Hele son krizden sonra burs arayanların sayısında patlama oldu desek yalan olmaz.
Peki burslar arttı mı? Kesinlikle hayır.
YURTKUR’un verdiği burs miktarı 180 lira. Zamlansa bile 210 lirayı aşmaz diyorlar.
Bu parayla, bir üniversite öğrencisi nasıl hayatını sürdürecek, onu düşünen yok.
Öğrenciler, eskiden birkaç yerden burs alabiliyorlardı. Önce üniversitelerin sonra da belediyelerin verdiği burslar bir şekilde kaldırıldı.

Yazının Devamı

Hazırlık sınıfı kayıp mı, kazanç mı?

29 Ağustos 2009

Lise ya da üniversitelerdeki yabancı dil hazırlık sınıfları kayıp mı yoksa kazanç mı? Bu konudaki tartışmalar yeniden alevlendi. Hüseyin Çelik anadolu liselerindeki hazırlık sınıflarını kaldırarak bu konudaki en büyük adımlardan birini attı. Ardından YÖK benzeri bir karar aldı.
Şu anda yüzlerce anadolu lisesinin sadece 12-13’ünde hazırlık sınıfı var. Üniversitelerde de tercihe bağlı hale getiriliyor. Süper liseler ise zaten tümüyle tarihe karşıtı.
Peki bir yıllık İngilizce, Fransızca ya da Almanca hazırlık sınıfı, bir ömür dikkate alındığında boşa harcanmış zaman mı yoksa geleceğe yönelik iyi bir yatırım mı?
Bunun tartışmak abesle iştigal diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama uygulamalar hiç de öyle olmadığını çok somut bir şekilde ortaya koyuyor.
ODTÜ’ye, Boğaziçi’ne girip yabancı dille eğitime karşı çıkan kuşaklar yetişiyor. Yabancı Dille Eğitime Hayır kampanyaları yapıp, açılan her üniversiteye yabancı dille eğitim izni ve destek veren kurumlar türüyor.
Ortada öylesine çarpıcı uygulamalar var ki, ikiyüzlülüğün, aymazlığın her türlüsünü görebiliyorsunuz.
Türkiye’de aslında yabancı dille eğitim falan yapıldığı yok. Özel Türk ve yabancı kolejlerde sadece bazı dersler yabancı

Yazının Devamı

Açılım iyi güzel de...

28 Ağustos 2009

Sadece Doğu ve Güneydoğu’ya değil, ülkemizin her karış toprağına aynı hizmetin götürülmesi gerekir. Ayrıca, götürmek yetmez, takibinin de yapılması gerekir.
Doğu ve Güneydoğu bu açıdan talihsiz bölgelerimiz. Çok adımlar atılıyor ama arkası gelmiyor. Aşağıda iki önemli konuda iki önemli serzeniş var. Nedenleri, niçinleri konusunda ayrıntılı bilgi gelirse onları da paylaşmaya hazırız.
İhmalkârlık mı, keyfiyet mi yoksa iftira mı?..

Köydeki internet?
“Doğu’da bir köyde öğretmenim. Geçen yıl köy okullarına uydu üzerinden internet bağlantısı sağlandı. MEB tarafından. Her bir sistemin 8000 euro’ya kurulduğu söylendi. Ancak okullar kapanmadan internet bağlantımızı kestiler. Ve hâlâ herhangi bir gelişme yok.
Çoğu Doğu’da olmak üzere toplam 5 bin 400 köy okuluna (birleştirilmiş sınıflı) uydu çanak sistemi kuruldu ve her okula 3’er, 4’er tane bilgisayar verildi, Ulaştırma Bakanlığı projesiyle. Bu bilgisayarların da sadece 1 tanesi okullarda kaldı. Gerisi, ilçe milli eğitim müdürlüklerinde kullanmak için geri topladı. Gelelim uydu internete. Geçen yıl yaz tatili döneminde bu çanaklar okulların bahçelerine kurulmuştu. Biliyorsunuzdur, artık okullardaki resmi işlemler, hep

Yazının Devamı

O okul yıkılmamalıydı

26 Ağustos 2009

Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı Kemer Okulları, pazar günü, sabahın köründe, mahkeme kararı bile beklemeden apar topar yıkıldı. Hem de tam okullar açılacakken.
İşin hukuki yanı, tarafları ilgilendirir. Ama eğer kaçak diye yıkıldıysa, İstanbul’da en son sıra ona gelmeliydi. Çünkü o bir okuldu. Hem de çok çok özel bir gerekçeyle kurulmuştu. Ne kâr amacı vardı ne de farklı beklentileri. Sadece ve sadece elim bir kazada yaşamını yitiren Zeynep’in anısı yaşasın, onun hayallerini başka çocuklar gerçekleştirsin istenmişti.
Babası gazeteci olmasaydı okul yıkılır mıydı? Dün bu konuda neredeyse tüm gazetelerde onlarca yazı yazıldı. Kesinlikle haklılar. Evet yıkılmazdı. Peki onlar, bu okul başka bir okul olsaydı, yine aynı yazıları yazarlar mıydı?..
Kitap yakmak, kime ne kazandırdı ki, okul yıkmaktan onur duyulsun. Bugünün iktidarı, yıllar sonra değerlendirilirken, akılda kalacak görüntülerden biri de yıkılan bu okul kareleri olacak...

Neden kadro verilmiyor?
Yüz binlerce öğretmene ihtiyaç var? Yüz binlerce de öğretmen fazlamız bulunuyor. Bunu birilerine, hele hele yabancılara anlattığınızda, gözleri fal taşı gibi açılıyor. Böyle saçmalık mı olur diye peş peşe soru yönetiyorlar.

Yazının Devamı

Parçalanmış öğretmen aileleri

25 Ağustos 2009

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, daha önce aileden sorumlu devlet bakanıydı. Yani Anayasamızın aile bütünlüğünü güvence altına alan yasaların uygulanırlığından sorumlu kişiydi. Ve, başarılı oldu ki Milli Eğitim Bakanlığı ile ödüllendirildi.
Şu anda başında bulunduğu bakanlığın binlerce sorunu var ama biri var ki çok önemli:
Parçalanmış öğretmen aileleri.
Eşlerden biri Van’da, diğeri Edirne’de. Çocuklar da bir başka kentte anne babalarının yanında.
Hem de yıllardır.
Bu süreç 3 ile 7 yıl arasında değişiyormuş.
Buna yürek mi dayanır?

Yazının Devamı

YÖK Başkanı, dershaneler ve öğrenim harçları

23 Ağustos 2009

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, dershane ücretlerinin yüksekliğinden dert yanarak, dershaneye giden çocuğuna, üniversiteye gidenden daha fazla para harcadığını söylemiş. Daha sonra da sözü velilere getirerek, kolejlere ve dershaneye gelince para buluyorsunuz ama daha kaliteli bir üniversite eğitimi için elinizi yeterince taşın altına koymuyorsunuz demeye getirmiş.
Doğruya doğru. Bu konuda YÖK Başkanı’na sonuna kadar katılıyoruz.
Söylediği üç önemli nokta var ki altına aynen imza atarız. Nedir bunlar:
1. Maliye’nin kayıtlarına göre, dershanelere yılda 10 milyar doların üzerinde para aktaran veliler, iş üniversitelere harç ödemeye gelince kazan kaldırıyor. Yine aynı şekilde özel okullara yılda 20-30 bin lira veren veliler, bunun 10’da birini üniversitelere verirken nazlılar. Başkan bu konuda haklı. Eğitim devletin görevi, parayı o versin demekle olmuyor. Dershane ve özel okullara on binlerce lira akıtan veliler, bunun çok azını, daha iyi eğitim için üniversitelere de vermelidir.
2. Eğitim işi masraflı bir iştir. İyi eğitim için öğrenci katkısı şarttır. Çin’de bile maliyetin yüzde 25’ini öğrenci karşılıyor. Gerçekten de öyle. Türkiye bu konuda artık bir yol ayrımına

Yazının Devamı