Açılışta psikolojileri her geçen gün bozulan milyonlarca "ğrenci ve "ğretmeni temsilen Milli Eğitim Bakanı yoktu ama Sağlık, Kültür ve Sosyal Güven'lik bakanları oradaydı.Kurultayla uzaktan yakından ilgisi olmayan konularda da konuştular, rahatladır. ™nce tuttukları takımı açıkladılar, ardından onların psikolojilerini. Sonuçta kurultayla ilgili olarak yayımlanan tüm haberlerde bakanların bu y"ndeki s"zleri yer aldı. Kurultayda ne konuşuldu, hangi kararlar alındı? Anlaşılan bizim Ankara medyasının bu hiç umurunda değil. Onlar için varsa, yoksa politikacılar. Bakanlar açılış konuşmalarını yapıp gittikten sonra, medya ordusu da peşlerinden gitti.Peki ya 25 yıllık bir beklemenin ardından hazırlıkları aylarca süren kurultayda alınan kararlar neydi? Onları yazmak da anlaşılan bize düşüyor. Aslında bu konuda medyanın, "zellikle de televizyonların ciddi bir şekilde sorgulanmaları gerekiyor. En ciddi konularda bile olayın magazin y"nü veriliyor, ana hatları ise pas geçiliyor.Medya, hem bu y"nüyle hem de toplumsal konulardaki duyarsızlığı nedeniyle kurultayda da ciddi şekilde eleştiri odağı oldu. Batılı yayın organlarında editoryal toplantılara, psikolog ve sosyologların da katıldığı ve
<#comment>#comment>Ankara'da hafta sonunda enteresan bir kurultay vardı. Türk Psikologlar Derneği'nin düzenlediği Birinci Ulusal Psikoloji Kurultayı'nda mesleğin sorunları ve Türkiye'nin psikolojisi tartışıldı.
Açılışta psikolojileri her geçen gün bozulan milyonlarca öğrenci ve öğretmeni temsilen Milli Eğitim Bakanı yoktu ama Sağlık, Kültür ve Sosyal Güven'lik bakanları oradaydı.
Kurultayla uzaktan yakından ilgisi olmayan konularda da konuştular, rahatladır. Önce tuttukları takımı açıkladılar, ardından onların psikolojilerini. Sonuçta kurultayla ilgili olarak yayımlanan tüm haberlerde bakanların bu yöndeki sözleri yer aldı. Kurultayda ne konuşuldu, hangi kararlar alındı? Anlaşılan bizim Ankara medyasının bu hiç umurunda değil. Onlar için varsa, yoksa politikacılar. Bakanlar açılış konuşmalarını yapıp gittikten sonra, medya ordusu da peşlerinden gitti.
Peki ya 25 yıllık bir beklemenin ardından hazırlıkları aylarca süren kurultayda alınan kararlar neydi? Onları yazmak da anlaşılan bize düşüyor. Aslında bu konuda medyanın, özellikle de televizyonların ciddi bir şekilde sorgulanmaları gerekiyor. En ciddi konularda bile olayın magazin yönü veriliyor, ana hatları ise pas
Yüzde 70'e varan oranlarda indirim yapanlar demek ki hala kazanabiliyorlar. Son yıllarda "ylesine büyük karlara alıştık ki, normal boyutlardaki kazanç zarar gibi algılanmaya başlandı. Şu anda gelinen nokta, anladığım kadarıyla kar oranlarının normal "lçülere çekilmesi. Yani ortada zarar eden birileri yok. Hemen herkes daha az kazanmaya mecbur kaldığı için, esnaf da bu gidişata ayak uydurdu...Toplu ilan verenlere sekt"rel bazda bakıldığında yok, yok. Hemen herkes taşın altına elini koymuş. Ya da bir başka deyişle genel çoğunluk ekonominin kurallarına uymuş. Ama nedense dersaneler, kolejler ve "zel üniversitelerden çıt yok. Sanki onlar Türkiye'yi, velileri, "ğrencileri sevmiyor. Sevseler, onlar da çorbada bizim de katkımız olsun derlerdi. Velilerden gelen mesajlar bu y"nde. Haksız da sayılmazlar. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Velilerin kazançları azaldıkça azaldı. Bir çoğu da işsiz kaldığı için hazırı tüketiyor. İşte b"yle bir ortamda, onlar da tatlı karlarından biraz olsun fedakarlık edip de ücretler de indirime gidemezler mi? Bunu kalan taksitlere yansıtamazlar mı?İsterlerse bal gibi olur. Krizde olanlar bir yana kazanlar çok, hem de çok kazanıyor. Kriz falan da hiç
<#comment>#comment>Türkiye için seve seve kampanyası, sanki tuttu gibi. Gazetelerde indirim ilanlarından geçilmiyor. Alışveriş merkezleri de tıka basa dolu.
Yüzde 70'e varan oranlarda indirim yapanlar demek ki hala kazanabiliyorlar. Son yıllarda öylesine büyük karlara alıştık ki, normal boyutlardaki kazanç zarar gibi algılanmaya başlandı. Şu anda gelinen nokta, anladığım kadarıyla kar oranlarının normal ölçülere çekilmesi. Yani ortada zarar eden birileri yok. Hemen herkes daha az kazanmaya mecbur kaldığı için, esnaf da bu gidişata ayak uydurdu...
Toplu ilan verenlere sektörel bazda bakıldığında yok, yok. Hemen herkes taşın altına elini koymuş. Ya da bir başka deyişle genel çoğunluk ekonominin kurallarına uymuş. Ama nedense dersaneler, kolejler ve özel üniversitelerden çıt yok. Sanki onlar Türkiye'yi, velileri, öğrencileri sevmiyor. Sevseler, onlar da çorbada bizim de katkımız olsun derlerdi. Velilerden gelen mesajlar bu yönde. Haksız da sayılmazlar. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Velilerin kazançları azaldıkça azaldı. Bir çoğu da işsiz kaldığı için hazırı tüketiyor. İşte böyle bir ortamda, onlar da tatlı karlarından biraz olsun fedakarlık edip de ücretler de indirime
Madem ki bilişim çağındayız "yle ya da b"yle bilişim sekt"rünü yaşatmak zorundayız. Sanal dünya, artık yaşamımızın bir parçası. Bugün nasıl telefonsuz yapamayız noktasına geldiysek, yarın da bilgisayarsız, internetsiz bir yaşamı düşünemeyeceğiz.Bilişimden en fazla yararlanması gereken sekt"rlerin başında eğitim, dolayısıyla da "ğretmen ve "ğrenciler geliyor. Ama gelin g"rün ki en büyük direnci onlar g"sterdi. Eğitime y"nelik olarak atılan pek çok adım sonuçsuz kaldı. Yatırımcılara büyük zarar verdi.Her ne kadar devleti y"netenler bilime, teknolojiye, bilişime uzak olsalar da genç nüfus, "zellikle de "ğrenciler, çok "nemli bir potansiyel. Yeter ki onları yakalamasını bilelim... Bilişim sekt"rü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de zor günler yaşıyor. Aslında krizin boyutları bizde daha da büyük. Bu sekt"re yatırım yapan firmalardan çoğu aradıklarını bulamadı. Dahası bu işe giriştiklerine bin pişman oldular. Oysa "ncülerin başarısı, sekt"rün güçlenmesi ve genişlemesi açısından çok "nemliydi. Kokoreççi internetçi Eğitim sekt"rü gibi bilişim sekt"rü de hiç hafife alınmaya gelmiyor. Bu yüzden kokoreççi, kestaneci, Banu Alkan'lı reklam kampanyası sanki doğru bir seçim değildi.Tıpkı
<#comment>#comment>Bilişim sektörü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de zor günler yaşıyor. Aslında krizin boyutları bizde daha da büyük. Bu sektöre yatırım yapan firmalardan çoğu aradıklarını bulamadı. Dahası bu işe giriştiklerine bin pişman oldular. Oysa öncülerin başarısı, sektörün güçlenmesi ve genişlemesi açısından çok önemliydi.
Madem ki bilişim çağındayız öyle ya da böyle bilişim sektörünü yaşatmak zorundayız. Sanal dünya, artık yaşamımızın bir parçası. Bugün nasıl telefonsuz yapamayız noktasına geldiysek, yarın da bilgisayarsız, internetsiz bir yaşamı düşünemeyeceğiz.
Bilişimden en fazla yararlanması gereken sektörlerin başında eğitim, dolayısıyla da öğretmen ve öğrenciler geliyor. Ama gelin görün ki en büyük direnci onlar gösterdi. Eğitime yönelik olarak atılan pek çok adım sonuçsuz kaldı. Yatırımcılara büyük zarar verdi.
Her ne kadar devleti yönetenler bilime, teknolojiye, bilişime uzak olsalar da genç nüfus, özellikle de öğrenciler, çok önemli bir potansiyel. Yeter ki onları yakalamasını bilelim...
İxsir'i hatırlarsınız. Büyük reklam kampanyası yaptılar. Ama tutmadı. Önceki gün bir başka gruba devredildi. Eminim bu işte trilyonlar kaybedenler,
Her rekt"rlük seçimi "ncesinde olduğu gibi belden aşağı vuruşlar, ilginç ittifaklar, peş peşe açılan soruşturmalar ve onu zaten yukarısı istemiyor s"ylentisi yine gündemde.Hemen her konuda olduğu gibi üniversite konusunda da ahkam kesmeye bayılan bazı yazarlar gibi ille de şu aday seçilsin diyen demokrasi havarilerinden değiliz!Madem ki seçim yapılıyor, madem ki demokrasinin gereği bu, kim fazla oy alırsa o seçilsin. Hocaların oyuna, "yle ya da b"yle ipotek koymaya da kimsenin hakkı yok.Kaldı ki 500 yıllık geçmişi, Cumhuriyet'i kuran ve bugüne kadar yaşatan on binlerce "ğrencisi ve mezunu ile eğer İstanbul šniversitesi, kendi geleceğine sağlıklı karar veremiyorsa vay Türkiye'nin haline.Bekleyelim g"relim.Adaylar, fakülteleri tek tek dolaşıp g"rüşlerini ve seçildiklerinde neler yapacaklarını anlatıp, haklarındaki suçlamalara cevap verdiler. Bundan sonrası artık "ğretim üyelerinin vicdanına ve üniversitenin geleceğine y"nelik beklentilerine kalmış... İstanbul šniversitesi'nde pazartesi günü rekt"rlük seçimi var. Yarış Alemdaroğlu ile Mesut Parlak arasında geçecek. Son dakika adayı Dinçer Uçak'tan hocaların haberi dahi yok... Neden iki aday Ufacık üniversitelerde bile en az 5 - 6
<#comment>#comment>İstanbul Üniversitesi'nde pazartesi günü rektörlük seçimi var. Yarış Alemdaroğlu ile Mesut Parlak arasında geçecek. Son dakika adayı Dinçer Uçak'tan hocaların haberi dahi yok...
Her rektörlük seçimi öncesinde olduğu gibi belden aşağı vuruşlar, ilginç ittifaklar, peş peşe açılan soruşturmalar ve onu zaten yukarısı istemiyor söylentisi yine gündemde.
Hemen her konuda olduğu gibi üniversite konusunda da ahkam kesmeye bayılan bazı yazarlar gibi ille de şu aday seçilsin diyen demokrasi havarilerinden değiliz!
Madem ki seçim yapılıyor, madem ki demokrasinin gereği bu, kim fazla oy alırsa o seçilsin. Hocaların oyuna, öyle ya da böyle ipotek koymaya da kimsenin hakkı yok.
Kaldı ki 500 yıllık geçmişi, Cumhuriyet'i kuran ve bugüne kadar yaşatan on binlerce öğrencisi ve mezunu ile eğer İstanbul Üniversitesi, kendi geleceğine sağlıklı karar veremiyorsa vay Türkiye'nin haline.
Bekleyelim görelim.