Vehbi Bey'in eğitim aşkı

25 Şubat 2001


<#comment>Vehbi Koç, doğumunun 100. yılı nedeniyle bir kez daha şükranla anılıyor. Eminim hakkında bir kez daha çok şeyler söylenecek, çok şeyler yazılacak.
Vehbi Bey sağlığında, "Bugüne kadar pek çok iş yaptım ama, benim için en müstesna olan, beni en çok gururlandıran, memleket için en hayırlı olan eğitim işleri" derdi. Haklı hem de çok haklıydı. O büyük bir işadamı olmanın ötesinde, yaşam tarzı, işadamı kimliği ve memleket meselelerine bakış açısı ile de örnek bir insan olmanın ötesinde çok iyi bir öğretmendi...
Atatürk'ün, "Mualimler, memleketi biz kurtardık, sizin yetiştireceğiniz gençler de imar edecek" sözlerini kendisi için temel hedef olarak almıştı.
Ülkenin temel dinamiklerinin kim olduğu ve yöresel kalkınmanın nasıl gerçekleşeceği gündeme geldiğinde bakın ne demişti:
"Her ülkenin birinci kuvveti iyi yetişmiş olan gençlerdir. Bunun için eğitimlerini tamamlamış gençlerimizin doğdukları şehirlere ve yerlere önem vermelerini tavsiye ederim..."
Vehbi Bey, Türk Eğitim Vakfı TEV'i kurarak, modern Türkiye'nin oluşumunda çok önemli bir ilke imza attı. TEV'in yurtiçi ve yurtdışında onbinlerce öğrenciye verdiği burs, insana yapılan yatırımın en güzel

Yazının Devamı

Alman üniversitesi ve şaşkın Ankara

24 Şubat 2001


<#comment>Ankara'nın ekonomik alandaki şaşkınlığı ortada. Elle tutulacak tarafı yok. Eğitimde yaptıklarına bakıldığında da, durum farklı değil. Şaşkın, hem de çok şaşkınlar...
60 MHP milletvekilinin yanı sıra ANAP'lı milletvekilleri de yabancı dille eğitime son verilsin, tüm okullarda eğitim dili Türkçe olsun diye yasa teklifi sundu. Günlerdir yazıyoruz. Ama şimdi aynı partilerin oluşturduğu koalisyon hükümeti, bırakın yabancı dille eğitim yapan okullara karşı çıkmayı, yenilerinin açılması için onay veriyor. Anlayacağınız, milletvekilleri ile onları temsil eden hükümet ayrı tellerden çalıyor. Ne, ne yaptıklarını biliyorlar ne de en ufak bir tutarlılıkları var. İnandırıcılık ise hak getire...
Ecevit, Bahçeli, Yılmaz ve bakanların imzasıyla Bakanlar Kurulu'ndan geçen Batı Üniversitesi, kamuoyunda Alman üniversitesi olarak biliniyor. Mesut Yılmaz, ne zaman iktidara gelse gündeme geliyor. O gidince unutuluyor. En az on yıldır konuşuluyor. Kurucularına kalsa çoktan açılıp, ikinci, üçüncü mezunlarını vermiş olacaktı. Ama bir türlü açılamıyor, bundan sonra açılması da çok güç. Çünkü:
* Türkiye ile Almanya arasında imzalanan ve ardından da Ecevit hükümeti tarafından

Yazının Devamı

Dolarlı okullar

23 Şubat 2001


<#comment>Ekonomik kriz Ankara'dakileri nasıl etkiledi bilmiyorum. Ama onlar için değişen fazla bir şey olmayacağı kesin. Çünkü ekmek elden, su gölden. Ekonomik kriz, ne Sezeri, ne Ecevit'i ne de diğerlerini fazla etkilemez. Olan yine bizlere olacak...
Hani öteden beri yabancı dille eğitim yapan okulların kapısına kilit vurulmak isteniyordu ya, işte son kararla, bu sorunu da çözmüş olacaklar. Bilindiği gibi söz konusu okulların tamamına yakınının ücreti dolara endeksli. Veliler bu ücreti bile ödeyemezken, şimdi katlanmış ücretleri nasıl ödeyebilecekler?
Hükümet güya bu okulları dolara endeksli olmaktan kurtarıp, zam sınırlaması getirecekti. Her şey lafta kaldı. Üstüne üstlük, bir de bu kazık geldi...
Eğitim başka bir şeye benzemez. Diğer konular gibi değil. Krizden daha az etkilenmek için olmadı arabanızı satarsınız, evinizi değiştirirsiniz, harcamalarınızı kısarsınız. Ama okul işi öyle mi? Miniminnacık çocuklara, haydi okulunu, öğretmenini bırak, başka bir okula gidiyorsun demek o kadar kolay mı? Yaratacağı izler öyle hemen silinir mi?..
Bu konuda velilere de, özel okul sahiplerine de, büyük fedakarlıklar düşüyor. İşler Ankara'ya havale edildiğinde gelinen

Yazının Devamı

Susmasını bilmek

22 Şubat 2001


<#comment>Boş konuşmaktansa, susmanın daha iyi olduğunu, son günlerde bir kez daha anladık. Her ne kadar faturası çok ağır olsa da!..
Ecevit hep konuşuyor. Sezer ise hep susuyor. Ecevit konuştukça piyasalar allak bullak oluyor. O yetmedi partisinde kim var, kim yok onlar da konuşmaya başladı. Konuşmalar da konuşma olsa...
Sezer'in MGK'da yaptığı konuşmalar terbiye sınırını aştı mı, aşmadı mı bu tartışılır. Ama onun sonrasında Cumhurbaşkanı'na karşı söylenenler, terbiye sınırlarını bir değil, bin defa aştı...
Sanki özellikle yapılıyor. Dikkatler başka yöne çekilerek, ekonomideki krizin faturası birilerine yüklenmeye çalışılıyor. Ama her şey kamuoyunun gözü önünde cereyan ettiği için halk neyin doğru neyin yanlış, kimin haklı kimin haksız olduğunu çok net görebiliyor...
Türkiye sağduyu peşinde. Ama ara ki bulasın. Tıpkı bitmeyen sorunlara çözüm üretecek birilerini umutsuzca beklediği gibi...
Öğrenciler, veliler, okul müdürleri kıvranıp duruyor. Yüz binlerce meslek lisesi mezunu, hala umudunu yitirmiş değil. Hiç olmazsa kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte diğer lise mezunlarıyla eşit koşullarda yarışmak istiyorlar. Bu konuda herkes hemfikir.

Yazının Devamı

Genç işsizler

21 Şubat 2001


<#comment>Ajansların gündeminde dün çok önemli bir haber vardı ama bu hengamede güme gitti. Haber şöyle:
Genç issizler korkutuyor.
2000 sonu itibariyle 730 bin 496 olarak gerçekleşen kayıtlı işsizlerin yüzde 80'ini 15 / 29 yaş grubundakiler oluşturuyor...
Kayıtlı işsizlerde durum böyle de, sayıları 3 milyonu aştığı bilinen kayıtsız işsizlerde durum farklı mı? Kesinlikle hayır. Kayıtsız işsizlerin çok önemli bir bölümü de yine gençlerden oluşuyor...
Ama bu kimin umurunda? Hükümetin mi yoksa muhalefetin mi?
Hangi biri çıkıp da gündeme getirdi ya da getirmeyi düşünüyor?..

Yazının Devamı

Ankara'da kim kimden yana?

20 Şubat 2001


<#comment>Ankara yine toz duman. Zirvedekiler, iş yapmak için değil, kriz yaratmak için birbiriyle yarışıyor. Kime ne yararı varsa...
Kopma noktasına gelinen gerginliklerde, kimin haklı olduğu hiç önemli değil. Önemli olan o noktaya gelinmemesidir.
Türkiye'nin böyle bir ortamda krize mi, yoksa sağduyuya mı ihtiyacı var? Ekonomi tozduman olduktan sonra Ecevit haklı olsa ne olacak, Sezer haklı olsa ne değişecek?
İşin garibi, sokaktaki vatandaş bile huzur ve istikrarın öneminin farkında ama, devlet zirvesindekilerinin umurunda bile değil...
Ankara'daki dengeler, uzun süredir şirazesini kaybetti. Güç odaklarının sayısı öylesine çok arttı ki, kim kimden yana, kim haklı kim haksız hiç belli değil.
Başlangıçta haklı gibi görünen, bir anda haksız konuma düşüyor. En büyük kabahatli ilan edilenlerin ise gerçekte, krizin mimarı ya da tetikçisi değil vicdanının sesini dile getirenler olduğu anlaşılıyor.

Yazının Devamı

Ecevit'ten hocalara müjde

18 Şubat 2001


<#comment>Öğretim üyelerinin maaşlarına nihayet zam geliyor. Profesör maaşlarının eskiden olduğu gibi yüksek yargı organı üyeleri ile yüksek rütbeli subayların maaşlarına yaklaştırılması amaçlanıyor.
YÖK Başkanı Gürüz'ün devre dışı bırakılmasıyla hükümet ile üniversiteler arasındaki buzlar tamamen eridi. Ecevit, uzun süredir görüşmediği rektörlerle bir ay içinde iki kez bir araya geldi. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek üçüncü toplantının hazırlıkları ise şimdiden başladı.
Başbakan Ecevit'in üniversilere yönelik iyileştirme harekatı, sadece maaş zammıyla sınırlı kalmayacak. Yükseköğretim kurumlarının diğer sorunları için de üçlü bir çözüm programı geliştirildi. Zam gibi kanun gücünde kararname çerçevesinde olabilecek iyileştirmeler hemen yapılacak. İdari ve mali teknik sorunlar en kısa sürede, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul kanunlarındaki değişiklikler ise zaman içerisinde gerçekleşecek.
Başbakan Ecevit, yüksek öğretim kurumlarına yönelik iyileştirme paketini, önümüzdeki günlerde kamuoyuna bizzat kendisi açıklayacak.
Rektörler, Ecevit'le yaptıkları görüşmelerden çok mutlu ayrıldılar. Son görüşmeye katılan rektörler, toplantıyla ilgili olarak diğer

Yazının Devamı

Beyin katliamı

17 Şubat 2001


<#comment>Almanya, genç nüfusum azalıyor diye dünyayı ayağa kaldırdı. Her yıl, üniversite mezunu 500 bin genci kendi ülkesine çekmeye hazırlanıyor. Amaç, hem üretkenliği artırmak, hem de kaliteyi. Biz ne yapıyoruz? Gençlerimizi kazanmak için değil, harcamak için projeler geliştiriyoruz...
Üniversite sınavlarında ilk 100'e girenleri alıp yabancı ülkelere gönderiyoruz. Adeta, gidip oralarda kalın dercesine. Pek çoğu da kalıyor. Özellikle en iyiler. Arada bir memleket hasreti, vatan borcu deyip geri dönenler yok mu? Elbette var. Her ne kadar enayi damgası yeseler de...
Bilime, teknolojiye ve dolayısıyla ekonomiye damgasını vurup, halkına en üst düzeyde refah sunan ABD, Kanada, İsveç ve Hollanda, beyin avcılığı yapan ülkelerin en başında geliyor. Türkiye ise beyin katliamı yapan ülkelerin en ön safında. Benzeri örnekleri daha önce defalarca yaşadık. İşte son örnek:
Yılmaz Kılıçaslan, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği'nden mezun oldu. Bilime olan tutkusu onu üniversiteye yöneltti. Trakya Üniversitesi'ne asistan olarak girdi. Burs sınavını kazanıp doktora için İngiltere'ye gitti. Edinburg Üniversitesi'nde sanal ortamda yapay zeka üzerine uzmanlaştı. Beynin dil

Yazının Devamı