Bilim ödülleri

12 Kasım 2000


       TÜBİTAK ve TÜBA Bilim Ödülleri sahiplerini buldu. Perşembe günü yapılan törene Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Yardımcısı Bahçeli de katıldı. Ancak, törenle ilgili haber ve kazananlara yönelik bilgiler ne gazetelerde ne de televizyonlarda yer aldı. Zaten üzerinde durulsa şaşardık...
       Bir yandan çağdaş ülkeler seviyesine gelmek isteyeceksiniz, öte yandan eğitime, bilime, teknolojiye hiç önem vermeyeceksiniz. İşte bu olmaz. Ayrıca, eğitim, bilim ve teknoloji sadece devletin sorunu mu ki, biz vatandaşların hiç umrunda değil.
       Sokağa çıkıp bir anket yapsanız hemen herkes istisnasız en az 10 tane manken, futbolcu, şarkıcı, türkücü ve milli çapkının ismini ezbere sayar. Hadi bir de üç tane bilim adamı ismi sıralayın deseniz, emin olun yüzünüze bön bön bakarlar. Üstelik bir de küfür etmiş muamelesi görürsünüz...
       Suçlu kim?
       Üniversiteler mi, medya mı, devlet mi, sivil toplum örgütleri mi, bilim ve teknolojiyi desteklemeyen sanayici ve işadamları mı, yoksa hepimiz mi?..
   &

Yazının Devamı

Ne yazmalı?

11 Kasım 2000


       Bazen okurlarımızdan yazdıklarınız neden genelde olumsuz diye eleştiri geliyor. Geriye dönüp baktığımızda haksız da sayılmazlar. Ama hemen her gün öylesine yoğun şikayetler geliyor ki, bunları kulakardı etmemiz de olanaksız...
       Suya tirit övgü dolu havadan suda yazılar yazmak en kolayı. Hem düşman da edinmezsiniz. Üstelik el üstünde tutulursunuz. Ancak biz yine bildiğimizi okuyacağız ve sizlerin sorunlarına yılmadan, usanmadan dikkat çekmeye devam edeceğiz. Ta ki sorunlar çözülene dek...

Meslek liselilerin derdi
       Üniversite başvuruları devam ediyor. Ama hala yüz binlerce meslek liselinin derdine çözüm getirilebilmiş değil. Geçen yıl sorunu çözeceğiz diye söz veren Başbakan ve yardımcıları da YÖK'e boyun eğmiş durumda. Üniversitelerde yapılan araştırmalar, mühendisliklere mesleki ve teknik okulların ilgili bölümlerinden gelen öğrencilerin daha başarılı olduklarını gösteriyor. Hal böyleyken, neden meslek lisesi öğrencilerine kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte düz liselerle eşit koşullarda yarışma hakkı tanınmaz anlaşılır gibi değil.
  &nbs

Yazının Devamı

Atatürk'ün son mektubu

10 Kasım 2000


       Atatürk'le ilgili bugün çok şeyler söylenecek, çok şeyler yazılacak. Kimi yapmacık, kimi samimi. Ama gelin bir de Halim Yağcıoğlu'nun kaleminden Atatürk'ün Son Mektubu'nu okuyalım:
       Siz beni hala anlamadınız.
       Ve anlamayacaksınız çağlarca da.
       Hep tutturmuş, "Yıl 1919 Mayıs'ın 19'u" diyorsunuz,
       Ve eskimiş söylevle beni övüyor, övüyorsunuz.
       Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,

Yazının Devamı

Sezer ve eğitim

9 Kasım 2000


       Cumhurbaşkanı Sezer, açılışlar ve kabuller dışında eğitime yönelik görüşlerini henüz net olarak ortaya koymuş değil. Rektörlük seçimlerinde olduğu gibi zaman zaman resmi açıklamalar yapıyor o kadar...
       73 kuruluşun oluşturduğu Eğitim Hakkını Savunma Komitesi, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sezer'i ziyaret etti, görüşlerini iletti ve destek istedi. Görüşme olumlu geçti. Detayları ise Sezer'den de izin alınarak Öğretmen Dünyası Dergisi'nin kasım sayısında yayımlandı. İşte bazı alıntılar:
       Babam öğretmendi. Eşim de öğretmen. Bizim evde 29 yıl günlük ders planları yapıldı. Eğitimin, öğretmenlerin sorunlarını biliyorum. Eğitim, ülkemizin en büyük sorunudur.
       Çankaya'da gerçekleşen ziyarete sivil toplum temsilcileri, Cumhurbaşkanı'ndan 4 istekte bulundular:
       1. Üniversitelerde, özel okullarda, kısmen de anadolu liselerinde yabancı dille eğitim yapılması ülkemizin bağımsızlığına, ulusal onuruna aykırıdır. Uygulamadan kaldırılmasını istiyoruz.
       2.

Yazının Devamı

Okul servisleri

8 Kasım 2000


       Bir konu adliyelik olmadan medyanın gündemine gelmiyor. Okurlarımız bu konuda kesinlikle haklı. Okul servislerinde yaşanan rezaleti, defalarca dile getirmiştik ama hiç kimsenin umurunda olmadı. Ne zaman ki silahlar patladı, başta medya ve devlet olmak üzere herkes bu konuyla ilgilenmeye başladı. Kan, göz yaşı, intikam. Haber dediğin işte böyle olur! Maalesef geldiğimiz nokta bu...
       İstanbul'da yüz binlerce çocuğun oyuna ayırdığı zamandan çok daha fazlası yollarda geçiyor. Yine İstanbul'da Milli Eğitim'e ayrılan bütçenin neredeyse iki katı yine servislere gidiyor...
       Günde yüzlerce kilometre yol kat eden öğrenciler var. Sabahın alaca karanlığında rüyalarını yarım bırakıp yollara düşüyor, akşamın kör karanlığında yorgun, bitkin, aç ve patlamaya hazır bomba gibi evlerine dönüyorlar. Bu nasıl eğitimse!..
       Aslında servisler için heba edilen paralar, öğrencilerin evlerine en yakın okulların iyileştirilmesi için harcansa, emin olun onca eziyetten sonra gidilen okullardan çok daha iyisini yaratmak mümkün. Ama bu kimsenin işine

Yazının Devamı

Üniversite = kaos

7 Kasım 2000


       Yüz binlerce gencin amansız yarışı dün start aldı. Üniversite sınavına başvuranların sayısının bu yıl 1.5 milyonu aşması bekleniyor. Sonuçta yine yüzde 10'u sevinecek, yüz binlercesi küskünler kervanına katılacak...
       Evet madalyonun bir yüzü böyle. Peki diğer yüzü nasıl? Kazanamayanlar mutsuz da, kazanlar ve üniversiteyi bitirenler için her şey güllük gülistanlık mı? Kesinlikle hayır. Üniversiteyi bitirenler arasında işsizlik oranı giderek arttığı için, girip de bitirenler, lise mezunlarından farklı olarak fazladan harcadıkları 4, 5 yıla üzülüyorlar...
       YÖK dün yine Türkiye'nin dört bir yanında protesto edildi. Gençleri böylesine hayata küstüren, gelecekleriyle böylesine fütursuzca dalga geçen bu kurum bakalım daha ne kadar ayakta kalacak?..
       YÖK'ün kuruluş amacı: hükümetle üniversiteler arasındaki koordinasyonu ve istihdama paralel olarak yükseköğretim kurumlarının genişlemesini sağlamaktı. YÖK her iki konuda da sınıfta kaldı. Ama hala ayakta. Demek ki bu ülkede başarı değil, başarısızlık prim yapıyor!..

Hava trafik

Yazının Devamı

YÖK niye değişmiyor?

5 Kasım 2000


       Son yirmi yılda Türkiye'nin en çok tartışılan kurumu hangisi diye bir araştırma yapılsa, hiç tartışmasız ilk sırayı YÖK alır.
       YÖK'ü eskiden öğrenci ve öğretim üyeleri eleştirirdi. Son yıllarda bu kervana cumhurbaşkanı, başbakan ve başbaşkan yardımcıları da katıldı.
       YÖK'ün ömrünü tamamladığı ve yenilenmesi gerektiği konusunda YÖK Başkanı Gürüz ve arkadaşları da hem fikir. Hatta YÖK'ün yeniden yapılanması görevi onlara verilse, kendilerini en sert şekilde eleştirenlerden daha acımasız bir şekilde YÖK Kanunu'nu yerle bir ederler...
       O halde herkesin böylesine acımasızca eleştirdiği YÖK nasıl oluyor da, muvcut konumunu hala koruyabiliyor?..
       Kuruluşundan bu yana YÖK'ü en yakından izleyenlerden biri olarak gelinen nokta şu: YÖK kaldırılsın, bu konuda herkes hem fikir. Ama ya daha kötüsü gelirse. İşte herkesin korktuğu bu. Bu yüzden, beterin beterinden çekinildiği için değiştirilmesinden ısrarla kaçılıyor.
       TBMM'nin bugünkü yapısıyla çıkacak yeni

Yazının Devamı

Çankaya / YÖK

4 Kasım 2000


       Rektörler iki gündür Ankara'da. Ama ne Cumhurbaşkanı Sezer'le, ne de Başbakan Ecevit'le görüşebildiler. Oysa, aylardır bunu bekliyorlar. Gürüz'ün yarattığı gerginlik nedeniyle, bir türlü devlet zirvesinden randevu alamıyorlar...
       Öteden beri adettir. Göreve yeni başlayan rektörler, kendilerini o makama atayan Cumhurbaşkanı'na teşekkür ziyaretinde bulunurlar. Son rektör atamalarının üzerinden aylar geçti, hala Çankaya ziyareti gerçekleşebilmiş değil. Rektörler YÖK Başkanı olmadan Çankaya'ya çıkmak istemiyorlar. Çankaya da Gürüz'lü heyeti kabul etmiyor...
       Cumhurbaşkanı Sezer, Cumhurbaşkanlığı kontenjanından YÖK üyeliğine atanan üyelerin görev sürelerinin ne zaman dolacağını YÖK'e resmen sormuş. Yakında dolanlar varmış. Muhtemelen değiştirecek ve kendi adayını atayacak. Atayacağı bu isim muhtemelen Gürüz'ün koltuğuna oturacak kişi de olabilir.
       Hep sorulan bir soru var: Madem birlikte çalışmıyorlar neden Gürüz istifa etmiyor? Ya da Cumhurbaşkanı neden Gürüz'ü görevden almıyor? Şimdi anlaşılıyor ki, YÖK üyeleri arasında

Yazının Devamı