En dürüstü mahkumlar!

25 Ekim 2000


       ÖSYM her yıl yüzlerce sınav yapıyor. Sınavlara sadece öğrenciler değil, her kesimden adaylar katılıyor. 1 Ekim'de de üç değişik sınav yapıldı. Sınavlara yarım milyonu aşkın kişi girdi...
       Birinci sınav, kamu kurumlarına alınacak işçilere yönelikti. Adı: Daimi İşçi Sınavı (DİS). 468 bin kişi katıldı. 180 bini 60 puan barajını aştı. DİS'de 96'sı kopya çeken olmak üzere 192 adayın sınavı iptal edildi.
       İkinci sınav, kamu kuruluşlarına alınacak özürlüleri belirlemek için gerçekleştirildi. Bu sınava da 16 bin aday katıldı. Bu sınavda da 5'i kopyadan olmak üzere 10 aday veto yedi...
       Üçüncü sınav ise yine yasa gereği eski mahkum çalıştıracak kurumlara alınacak işçileri belirlemek için yapıldı. Sınava 2 bin 485 aday katıldı ve hiçbirinin sınavı iptal edilmedi. Ne kopya çektiler, ne de belgelerini yanlış kodlayıp iptaline neden oldular...
       Başarı oranlarına bakıldığında da çok enteresan sonuçlar ortaya çıkıyor. Aslında ÖSYM'nin her sınavı Türk toplumu ve eğitim sistemi hakkında çok önemli

Yazının Devamı

Gençler kıpır kıpır

24 Ekim 2000


       Üniversite gençliği, 80'li yıllardan miras kalan üzerindeki uyuşukluğu atma yolunda. Hemen her gün farklı bir etkinliklerine şahit oluyoruz. İnternetteki üniversite sitelerini ziyaret ettiğinizde bunu fazlasıyla görebiliyorsunuz.
       Eskiden üç - beş öğrenci bir araya gelip kulüp kurardı. Oysa şimdi birbirinden enteresan sanal siteler kuruyorlar. Teknolojideki gelişmeyi en çabuk yakalayan onlar...
       Hafta sonu İTÜ'lü gençlerin düzenlediği konferanslar serisinde onlarla birlikteydim. 14 üniversiteden konuk öğrenciler vardı. İlk kez bu kadar kalabalık ve duyarlı üniversite gençliği ile bir arada oldum. Kabuklarını kırmaya, biz de varız demeye hazırlanan pırıl pırıl yüzlerce genç. Soran, sorgulayan, eksiklerini tamamlamayan, dünyada olup bitenleri öğrenmeye çalışan bir hava içerisindeydiler. Hep slogan üretenlerine alışık olduğumuz için etkilenmedim desem yalan olur.
       İTÜ İşletme ve Ergonomi kulüplerinin ortaklaşa düzenlediği "İletime Giriş Okulu 2000" projesinin amacı bakın nasıl anlatılıyor. Bu öğrenciler takdir edilmez de ne

Yazının Devamı

Seni seviyorum

22 Ekim 2000


       Kimilerine kolay gelse de, genel de ağızdan en zor dökülen sözcükler seni seviyorumdur. Bazen bir ömre bedel olan bu sözlerin karşılığı, genelde ben de seni olur. Ama birileri oturup başka neler olur diye epey kafa patlatmış! İşi gırgıra vurmuşlar ve ortaya bakın nasıl bir diyolog çıkmış:
       Seni seviyorum: Ne güzel. Seninle birlikte beni seven iki kişi olduk.
       Seni seviyorum: Havalardandır, bana da oluyor bazen.
       Seni seviyorum: Neden? Ben de benim bilmediğim birşeyler mi buldun?
       Seni seviyorum: Beni bu işlere karıştırma ne olur.
       Seni seviyorum: Yorum yok.

Yazının Devamı

Mükemmeli arayış, THY ve Kordonboyu

21 Ekim 2000


       Mükemmeli yaşamak için, mükemmeli arayıp, bulmak gerekiyor. Devleti yönetenlerin mükemmeli arama gibi bir çabaları olmasa da, sivil toplum örgütleri bu konuda önemli adımlar atıyor.
       Kal - Der İzmir Şubesi'nin öncülüğünde üniversite, sanayi ve işadamları derneklerinin desteği ile gerçekleştirilen sempozyumda, Batı'nın alışık, Türkiye'nin ise çok uzağında olan kavramlar tartışıldı.
       Kalite ve mükemmellik arayışını geniş kitlelere yaymak amacıyla düzenlenen sempozyuma paralı olmasına karşın ilgi olağanın üzerindeydi. İzmir, öteden beri eğitim, bilim ve teknolojiye yönelik toplantılara sıcak bakmıyor. Salonların en az yarısı hep boş kalırdı. Bu kez sanki biraz kıpırdanma vardı...
       Mükemmellik arayışında değişik konular ele alındı. Bizim katıldığımız oturumda eğitimde kalite tartışıldı. Olmayan şey tartışılır mı diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Haklısınız. Ama en azından bundan sonrası için neler yapılabilir onları konuştuk. Bazı arkadaşlar Kalite dersi konulsun yönünde öneri getirdi. Ben, ek ders yerine tüm derslere,

Yazının Devamı

Sanal dershane

20 Ekim 2000


       Eğitimde fırsat eşitliğine sanal destek geliyor. Sınav sistemini değiştirerek dershanelere olan ilgiyi azaltamayan devlet, şimdi teknoloji destekli interaktif sanal dershaneler ile "garibanların yanında olacak".
       Anadolu Üniversitesi'nin geliştirdiği Başbakan Ecevit'in de "harika" dediği projeyle, üniversiteye girişteki sosyo - ekonomik dengesizliğin ortadan kaldırılması hedefleniyor.
       Mevcut sistemde dershaneye gidemeyenin üniversiteyi kazanması çok zor. Ücreti bir milyar lirayı aşan dershanelere ise sadece parası olanlar gidebiliyor. Dolayısıyla parası olmayanın üniversiteyi kazanma şansı daha baştan yok gibi.
       İşte bu çarpıklığı gidermek için YÖK'ün yaptığı tek sınav operasyonu, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. YÖK Başkanı Gürüz, okul içi başarı puanının üniversiteye girişteki ağırlığını artırarak, dershaneye olan bağımlılığı azaltmayı hedeflerken tam aksi oldu. Dershanelere devam eden öğrenci sayısı geçen yıla göre yüzde 20 daha arttı.
       Yeni projenin bir benzerini geçen yıl

Yazının Devamı

En büyük KİT?

19 Ekim 2000


       KİT'ler, yani kamu iktisadi kuruluşları, hantallığın, verimsizliğin, torpilin sembolü haline geldi. Özellikle politikacılar, sanki bu kuruluşlar babalarının çiftliğiymiş gibi sömürdükçe sömürdüler. 100 kişinin çalışması gereken bir yerde 300 kişi çalıştırdılar. Beş kişinin yöneteceği bir şirkete, eş, dost, akraba, partili kontenjanından 25 kişi görevlendirdiler. Hem de en yüksek ücretlerle...
       Devlet dairelerinde halen 3 milyona yakın memur çalışıyor. Konun uzmanları, bu rakamın çok yüksek olduğu kanısında. Zaten bir kamu kuruluşuna gittiğinizde bunu hemen fark edebiliyorsunuz.
       Dünya bu hantallıktan özelleştirme formülüyle kurtuldu. Biz ise yıllardır ağzımızda sakız olmasına rağmen bunu bir türlü başaramadık. Üstüne üstlük devletin üzerindeki yükü azaltalım derken, daha da ağırlaştırmanın yollarını aradık durduk.
       Devlet Personel Dairesi'nin dünkü gazetelerde ilanı vardı. 40 bin memur daha alınacakmış. Pes doğrusu. Hani memur fazlalığı vardı? İşgücü fazlası olan kurumlardaki memurlar, ihtiyacı olan yerlere gönderilemez

Yazının Devamı

Bir acayip ülkeyiz!

18 Ekim 2000


       Hani bazen öyle karikatürler olur ki, sayfalar dolusu yazı yazsanız, onun anlattığını anlatamaz, bıraktığı etkiyi bırakamazsınız. Koç Holding yöneticilerinden eğitim dostu Cengiz Solakoğlu'nun gönderdiği rakamlar da işte öylesi bir şok yarattı. Kaynak: Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve DİE istatistikleri:
       Milli gelir büyüklüğünde dünyada 22'nci,
       Kişi başına düşen milli gelir sıralamasında 89'uncu,
       Gelir dağılımı adaletinde 170'inci,
       İnsani kalkınma endeksi sıralamasında 69'uncu,
       Sağlık harcamalarında 64'üncü,

Yazının Devamı

Hala tabu

17 Ekim 2000


       Son aylarda söz hangi konudan açılsa, Avrupa ülkeleriyle kıyaslama yoluna gidiliyor. İnceden inceye hesaplar yapılıyor. Kimi bu tabloyla bizi AB'ye almazlar derken, kimi de bu kafayla AB'ye girsek ne olur nutukları atıyor. İşte onlara bir yenisi daha eklendi. Cinsellik konusunda da Avrupa'nın çok gerisinde kaldık.
       Her ne kadar cinsel gücümüz konusunda üzerimize toz kondurmasak da, bilgi fukarası olduğumuz aşikar. Güya okullara cinsellik dersi konulacaktı. Nitekim konuldu da. Ama hepsi hepsi 40 dakika. Haftada, yılda değil, tüm öğretim hayatı boyunca 40 dakika.
       Demek ki yetiyormuş diyemiyoruz, çünkü yetmiyor. Dersi veren de, alan da böyle diyor. Dahası bu konuda yapılan anketler de cinsel bilgilerin öğrenildiği kaynaklar sıralamasında okullar en son sırada yer alıyor.
       Cinsellik konuşulmadığı, korunma yönetmeleri öğretilmediği için Yeter'lerin, Songül'lerin sayısı her geçen yıl artıyor. Doğurganlık sıralamasında AB şampiyonu olacağımız kesin. Yılda l.5 milyon çocuk doğuyor. Pek çoğu da bilgisizlikten. Ama biz hala koruma

Yazının Devamı