Hobini söyle...

3 Kasım 2000


       Öğretim kurumlarının kalitesi nasıl belli olur? Tarihiyle mi? Üniversiteye kazandırdığı öğrenci sayısıyla mı? Yoksa daha farklı özelliklerle mi?..
       Son yıllara kadar mezun olunan okul çok önemliydi. İş ilanları bile falanca okul mezunları aranıyor diye başlardı. Oysa şimdi her şey çok değişti. Diploma artık çok şey ifade etmiyor...
       YÖK'le birlikte üniversiteler öyle hale geldi ki, kalite hak getire. ODTÜ, Boğaziçi gibi en popüler üniversiteler bile fazlasıyla fire veriyor. 20 yıl önceki mezunlarla, şimdikiler arasında yabancı dilden kendine güvene, yaratıcılıktan girişimciliğe kadar çok önemli farklılıklar var. Üniversiteler öylesine büyüdü ki, öğrencilerin sosyal pozisyonları da erozyona uğradı. İstanbul'da üniversiteyi bitirip, tiyatroya, operaya, konsere, maça gitmeden ya da denize hiç girmeden geldiği kentin yolunu tutanların sayısı bir hayli fazla.
       Oysa artık işverenler diploma değil, farklı yetenekler arıyorlar. Bunların en başın da sosyal girişkenlik geliyor. CV'lerde hobiler, diploma notundan daha çok önemsenir

Yazının Devamı

GS Lisesi

2 Kasım 2000


       Türkiye'nin en saygın eğitim kurumlarından biri de Galatasaray Lisesi. Her ne kadar son yıllarda futbol takımının popülaritesi, okulu geçti gibi gözükse de, yüzlerce yıllık parlak bir geçmişe sahip olan Mektebi Sultani'nin gölgelenmesi mümkün değil.
       Galatasaray Lisesi bu son yılda önemli problemler yaşıyor. İnan Kıraç'ın başkanlığındaki vakıf olmasa, çoktan yok olma noktasına gelmişti. Şu anda ise büyüme sancıları nedeniyle kıvranıyor. Bir yandan ilkokul, öte yandan üniversite, hacmi bir türlü büyütülemeyen pastayı paylaşmaya başladı. Bu yüzden ekonomik sorunlar, hep akademik gelişimin frenleyicisi oldu.
       Galatasaray Lisesi, pek çok konuda olduğu gibi profesör okul müdürü atamanın da öncüsü oldu. Yıldızhan Yayla, Erdoğan Teziç'ten sonra müdürlük koltuğuna Ethem Tolga atandı. Ethem Hoca'yı yılardır tanırım. Galatasaray'da büyük bir boşluğu dolduracağından eminim. Okul sadece eski parlak günlerine dönmekle kalmayacak, o bir süredir unutulan öğrenci ve veli memnuniyetini de beraberinde getirecektir. Tolga, daha önce Galatasaray Üniversitesi Mühendislik

Yazının Devamı

Ek kontenjan fiyaskosu

1 Kasım 2000


       Üniversite hayaliyle yanıp tutuşan yüz binlerce genç var. Başvuranların sayısı bu yıl 1.5 milyonu aşacak. Ama ortada öyle bir sınav sistemi var ki, ne isteyen istediği yere girebiliyor, ne de üniversiteler istedikleri öğrenciyi alabiliyorlar.
       Gençlerin umutla beklediği ek yerleştirme için toplam 42 bin kontenjan vardı. Ama sadece üçte biri doldu. Üçte ikisi açıkta kaldı. Yani bir yanda bir milyonu aşkın genç üniversiteli olma hayali kurarken, öte yanda on binlerce kontenjan bir daha doldurulmamak üzere boş kaldı...
       ÖSYM verileri, yine birbirinden ilginç. Ek yerleştirmede 42 bin kontenjan için 61 bin aday başvurdu. Sonuçta devlet üniversitelerindeki 23 bin kontenjandan 10 bini, vakıf üniversitelerindeki 8 bin kontenjandan 6 bin 600'ü, KKTC üniversitelerindeki 10 bin kontenjanın da tamamına yakını boş kaldı.
       Çıkan sonuç: KKTC ve özel vakıf üniversiteleri için tehlike çanları çalıyor. Eğer ciddi önlemler alınmazsa ileride tıpkı kolejler gibi bir bir kapanabilirler. Devlet üniversitelerinin ise artık diplomadan başka bir

Yazının Devamı

Atatürk ve eğitim

31 Ekim 2000


       Eğitime olan ilgi bütün dünyada giderek artıyor. Türkiye de 8 yıllık kesintisiz eğitimi 12, hatta 15 yıla çıkartmanın hesaplarını yapıyor. Başarır, başaramaz o ayrı bir konu ama, en azından bunu istiyor. Çünkü mecbur!..
       Dünyadaki gelişmelere baktığımızda eğitime önem veren ülkeler aldı başını gidiyor. Eğitimi ciddiye almayanların ise esamesi bile okunmuyor...
       Dünkü gazetelerde okulum.com'un tam sayfa ilanı vardı. Siyah bir zemin üzerine şunlar yazılıydı:
       "Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, büyük ve yüksek bir toplum olarak yaşatır, ya da esirlik ve yoksulluğa terk eder." M. Kemal Atatürk
       Okuma çağında 25 milyon çocuk ve gencimiz, 20 milyon velimiz ve bir milyona yakın eğitim personelimiz var. Ağızlar açıldığında Türkiye'nin en önemli meselesi eğitim. Ama gelin görün ki, arkası gelmiyor. Sanılıyor ki, eğitimsiz de pekala oluyor. Ama olunmadığı anlaşıldığında genellikle iş işten geçmiş oluyor...
       Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen

Yazının Devamı

Bilgisayarın cinsiyeti?

29 Ekim 2000


       Bilgisayarlar artık yaşamımızın bir parçası haline geldi. Evde, işte, her yerde onlar var. Her ne kadar Banu Alkan henüz bir site kuramadıysa da, kasap, manva, hatta hamalların bile artık bir sitesi bulunuyor. Kokareççiler ise zaten bu işin piri!..
       Geçen gün modaya uyup sanal alışveriş yapayım dedim. Çileden çıktım. Bir saat oldu hala listenin yarısına gelemedim. Sonra markete gittim. Döndüğümde saate baktım. Daha az süre harcamışım. Ama elbette onlar da hızlanacak. Bu hep böyle kalmayacak.
       Eskiden telefonsuz olmaz derdik. Ancak internetten sonra gördük ki, pek ala olabiliyormuş. Baksanıza cep telefonu furyası bile geçti. Konuşmalar bir önceki yıla göre yüzde 25 azalmış. Dahası: geçen yıl kar eden şirketler, bu yıl zarardaymış. İnternet, ABD ve Japonya'da taksilere bile girdi. Yakında bize de gelir. Bir başka ayrıntı ise bütün dünyada olduğu gibi bizde de en fazla ziyaret edilen siteler, porno sitelermiş...
       Gazeteye bilgisayar geldiğinde, daktilolarımızdan vazgeçmek pek kolay olmadı. Hala bazı ağbeylerimizin kalem

Yazının Devamı

YÖK ne yapıyor?

28 Ekim 2000


       Türkiye'de gençlerin başını ağrıtanların en başında YÖK Başkanı Gürüz geliyor. Herkes gibi Çankaya ve hükümet de bunun farkında. Cuhurbaşkanı Sezer gibi Başbakan ve ortakları da Gürüz'le görüşmüyor...
       YÖK, önceki yıl bir oldu bittiye getirip, üniversiteye giriş sistemini değiştirdi. Yüzbinlerce öğrenciyi mağdur etti. Meslek liselerinin yok olmaları için adeta ölüm fermanı çıkarttı...
       Üniversiteye girişte yaşanan bu rezalet, yaz aylarında günlerce kamuoyunun gündeminde kaldı. Sonuçta gelinen nokta: Bu yıl için kılavuzlar basıldı, başvuralar başladı. Yani iş işten geçti. Öngörülen değişikler, gelecek yıl yapılsın şeklinde oldu...
       Ancak verilen sözlerin klasik tansiyon düşürme senaryosunun bir parçası olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. 2001 ÖSS için kılavuzlar basıldı. Başvurular da yakında başlayacak. Ve, değişen hiç birşey yok! Ankara bu kadar aciz mi? Küsmekle olmuyor. Gençler sizden icraat bekliyor. Yanlışlar düzeltilsin istiyor...

YÖK onaylıymış !
       Ek kontenjan başvuraları

Yazının Devamı

Sanal eğitim

27 Ekim 2000


       Sanal teknolojinin, özellikle internetin gelişimi, çok önemli tarihi dönemeçlerden biri. Bugünkü konumuyla bile, yaşamımızın her anını ilgilendiren en büyük teknolojik devrimlerin tahtını sarsmaya aday...
       Liberal ekonomiyle coğrafi sınırlar büyük ölçü de önemini yitirmişti. İnternet devrimiyle birlikte var olan sınırlar da yok olup gitti.
       En gizli bilgilere ve dünyanın en ücra köşesindeki olup bitenlere, artık anında ulaşmak mümkün. Pentagon'un sırları, Saddam'ın gizli sarayları, sanal alemde elden ele geziyor.
       Sanal teknolojinin gelişimi, yerleşik tüm kuralları altüst etti. Mali sektörler gibi en fazla etkilediği sektörlerden biri de medya oldu. Sektör olarak 20 yıl öncesinde hayal bile edemediğimiz noktalara geldik...
       Bilim ve teknolojinin gelişimi ve yaygınlaşması da aynı tempoda gerçekleşti. Peki her şeyin böylesine olağanüstü bir değişim geçirdiği bu dönemde, eğitim sektörü bu teknolojik devrimin neresinde kaldı?..
       Pek çok alanda

Yazının Devamı

Özellere evet ama!..

26 Ekim 2000


       Yükseköğrenimdeki okullaşma oranı, gelişmiş ülkelerin çok ama çok gerisinde. Şu anda 18'i vakıf, toplam 72 üniversite var. Sayı fazla gibi gözükse de çok yetersiz. Türkiye'nin daha yüzlerce yükseköğretim kurumuna ihtiyacı var...
       Özel üniversitelerin yükseköğrenim içindeki payına baktığımızda da oranların yine Batılı ülkelerin çok gerisinde kaldığını görüyoruz. ABD, Japonya, Kanada gibi ülkelerde özellerin oranı yüzde 75'lere kadar çıkarken, bizde sadece ve sadece yüzde 2.
       Bu çerçeveden bakıldığında vakıf üniversitelerinin sayısı ne kadar artarsa o kadar iyi. Madem devlet bu yükün altından tek başına kalkamıyor, o halde özel öğretim kurumlarının önü açılmalıdır. ABD ve Japonya gibi ülkeler bu trendi zaten çoktan yakaladı. Parasız eğitimde direnen Avrupa'da ise İngiltere'de başlayan değişim rüzgarı, AB'nin de gündemine girdi. İyi bir eğitim, kalkınmışlığın olmazsa olmazlarından birisi. Ama faturası çok ağır. Devletler, ne kadar güçlü olursa olsun bu yükün altından artık tek başına kalkamıyor. Bu aşamada bulunan yöntem var. İlki eğitime katkı payı, ikincisi

Yazının Devamı