Hangi üniversite?

8 Eylül 2000


       Üniversite giriş sınavı ÖSS'de Sayısal ve Eşit Ağırlık'lı puanlarda ilk 1000'e, ilk 1500'e girenlerin tercih ettikleri üniversiteleri dün duyurmuştuk. Bugün ise Sözel'deki öğrencilerin dağılımını irdelemek istiyoruz.
       Sözel Puan türünde ilk 1000'e giren öğrencilerden 297'si ODTÜ'yü, 288'i Boğaziçi'ni, 177'si Bilkent'i, 66'sı, Hacettepe'yi, 44'ü İTÜ'yü, 43'ü Koç'u, 42'si Sabancı'yı, 17'si İstanbul'u, 5'i Ege'yi, 5'i Marmara'yı, 3'ü Galatasaray'ı, 5'i de diğer üniversiteleri tercih etti. 5 öğrenci ise hiçbir tercihte bulunmadı...
       Sözel puan sıralamasında en ilginç veri ise; bu puan türünde ilk 1000'e girenlerden hiçbirinin Sözel tercih yapmaması. Sözel süperlerden 199'u EA ile diğerlerinin tamamı ise Sayısal bölümleri yani mühendislikleri tercih etti.
       ÖSS sonuçları incelendikçe ortaya çok daha ilginç veriler çıkıyor. Ama ÖSYM sanki devlet sırrıymış gibi sınavla ilgili tüm verileri elinde saklıyor. Bize ulaşanlar ise tamamen el altından. Yani saklı, gizli. Oysa ÖSYM şu sınav birincileri açıkta kalan bin 500 liseyi de

Yazının Devamı

Bakana gensoru!

7 Eylül 2000


       Gitti gidecek söylentileri iyice ayyuka çıkan Bakan Bostancıoğlu'nu artık kimse yerinden oynatamaz. Olası bir kabine değişikliğinde ilk gideceklerden biri olarak gösterilen Bastancıoğlu, FP sayesinde demirbaş bakanlar arasına girdi. Hem de onca eleştiriye rağmen.
       FP lideri Recai Kutan'ın, Meclis açılır açılmaz Milli Eğitim Bakanı hakkında gensoru vereceklerini açıklaması, YÖK Başkanı Gürüz gibi, Bostancıoğlu'nu da dokunulmazlar arasına soktu...
       FP, Bastancıoğlu hakkında neden gensoru veriyor onu da pek anlayabilmiş değiliz. İrticayla mücadelesi, Gürüz'ünkinden farklı değil. Sadece göstermelik. Hani, Bostancıoğlu eğitimin sorunlarıyla hiç ilgilenmiyor. Öğrenci, veli, öğretmen perişan deseler biraz olsun anlayacağız. Ama, sadece ve sadece "Duanın içinde Atatürk'ün adı neden geçmiyor" diye müftüye fırça çektiği için gensoru veriyorlarsa yuh olsun onlara...

Açıköğretimliler yine unutuldu
       Mili Eğitim Bakanlığı'nın isteği ile Anadolu Üniversitesi önemli bir uygulama başlattı. Açıköğretim Fakültesi'ne bağlı olarak açılan

Yazının Devamı

İnsana saygı

6 Eylül 2000


       Türk Havayolları Türkiye'nin en başarılı kuruluşlarından biriymiş. Yönetim Kurulu Başkanı Cem Kozlu da yine Türkiye'nin en başarılı isimleri arasında yer alıyormuş. Sık sık uçağa binmeyenler için yukarıdaki bilgiler belki biraz olsun ciddiye alınabilir. Ama bizler gibi leyleği havada görenler için yukarıdaki değerlendirme, boğaları çıldırtan kırmızı etkisi yaratıyor...
       Uçaklar son zamanlarda ortalama bir - iki saat rötar yapmadan kesinlikle kalkmıyor. Havaalanlarında eziyetin bin türlüsü yaşanıyor. Neden, niye, daha ne kadar sürecek hiç belli değil. Dahası, çektirilen onca eziyetin ve zaman kaybının ardından en ufak bir mazeret bildirme ya da nezaketen bir özür dileme bile yok. Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu...
       Oysa aynı THY, tipik diğer devlet kuruluşları gibi vatandaş en ufak bir hata yaptığında canına okuyor. Örneğin uçuş kartı almak için tanın son 20 dakikalık limiti bir geçirin. Ağzınızla kuş tutsanız uçmanız mümkün değil. Ne kadar önemli mazeretiniz olursa olsun, umurlarında bile değil. Ama kendileri iki saat, hatta üç saat bekletebiliyorlar.

Yazının Devamı

Kayıt sancısı

5 Eylül 2000


       Kayıt dönemleri her ne kadar eziyet gibi görülse de memnuniyet verici yönleri de yok değil. Örneğin; velilerin giderek artan bir şekilde iyi okul arayışları...
       Veliler açısından bakıldığında kayıt dönemi tam bir işkence. Zorunlu bağışlar, yüz milyonları bulan okul harcamaları ve de en önemlisi; iyi bir okul bulabilmek için harcanan çabalar. Kimi ille de ikametgah istiyor, kimi de elektrik su faturası. Her ne kadar parayı bastıran istediği okula girebiliyor gibi gözüküyorsa da torpilsiz olmuyor. Artık her biri padişah endamında olan popüler okul müdürleri, etkili yerlerden rica olmadan burunlarından kıl aldırmıyorlar.
       İyi okullarda okumak her çocuğun hakkı. Okullarımızın yüzde 90'ını sıradan okullar haline getirip, geriye kalan yüzde 10'unu da imtiyazlı kişilerin girebileceği konuma getirmek, geleceğimizin teminatı çocuklarımıza karşı yapılmış en büyük haksızlıktır.
       Türkiye gibi yetenekli, başarılı, zeki çocukların hovardaca harcandığı ikinci bir ülke bulmak gerçekten zor. Bir başka ülkede olsa el üstünde tutulacak

Yazının Devamı

Eğitimin rantını kimler yiyiyor ?

3 Eylül 2000


       On milyonu aşkın evde 15 milyon öğrenci ve 20 milyon veli, hummalı bir şekilde yeni öğretim yılına hazırlanıyor. Önlük, ders kitapları, çanta, ayakabı, elbise, forma, kalem, defter, silgi derken ihtiyaçlar bir türlü bitmiyor...
       Velileri en fazla kızdıran da, neredeyse her yıl değişen ders kitapları ile önlük ve forma renkleri. Gereksiz yere yapılan tüketime şiddetle karşı çıkıyorlar. Haksız da sayılmazlar. Daha bir kaç yıl giyeceği forması, önlüğü varken, yeni bir değişikliğe gitmenin ne gereği var. Yine aynı şekilde abiden, abladan kalan ders kitapları orta yerde dururken, yenilerini almak aile bütçesine zarar değil de ne!..
       Veli masrafını ikiye, üçe katlayan bu tür uygulamaların perde arkasında resmi ya da gayri resmi alınan komisyonlar yatıyor. Okul yönetimleri formadan, kitaptan, servisten neredeyse herşeyden komisyon alır hale geldiler. Ankara'nın göndermediği parayı bu şekilde yaratmaya çalışıyorlar.
       Katrilyonların döndüğü eğitim sektöründe rüşvet demeye dilimizin gitmediği komisyonlara yüzlerce trilyonun aktığı

Yazının Devamı

Okullar açılırken

2 Eylül 2000


       Yeni öğretim yılı kademeli olarak başladı. İlk ve orta dereceli okullar genelde 11 Eylül'de açılıyor. Ama bizim çocuklar, dün ders başı yaptı. Onlar derslere 15 gün önce başlayıp, 15 gün sonra tatile giriyorlar. Onun yerine de yarıyıl tatilinin yanı sıra birer haftalık iki ara tatil daha yapıyorlar. Tıpkı Batılı ülkelerde olduğu gibi. 5 yıldır uygulanan sistem oturdu. Öğrenciler hem daha fazla eğitim görüyor, hem de sıkılmadan bol bol tatil yapıyorlar. Benzer uygulama neden yaygınlaştırılmaz ki?..
       Okul açılışında gördük ki, iki aylık tatil bile öğrencilere fazla geliyor. Çocuklar, arkadaşlarını, öğretmenlerini, okullarını, kantinlerini, yemekhanelerini, spor tesislerini öylesine özlemişler ki sormayın. Devlet okullarında da yaz tatili neden kısaltılmaz, o da ayrı bir soru!..
       Açılış töreninde dikkat çeken bir başka konu ise uzun uzadıya klişe laflarla yapılan konuşmalar. Ne öğrenciler dinliyor, ne de veliler. Hele hele minik öğrenciler için tam bir işkence. O da, bu da, şu da konuşacağına tek kişi çıkıp çarpıcı bir toparlama yapsa eminim çok daha iyi olur.

Yazının Devamı

Tam gün okul!

1 Eylül 2000


       Özellikle büyük kentlerdeki çalışan anne babaların en büyük sorunu, çocuklarını gönderecekleri tam gün okulların bulunmaması. İki milyon öğrencinin bulunduğu koskoca İstanbul'da tam gün eğitim yapan sadece ve sadece üç tane okul var. Daha da acı olanı, çoğaltılması yönünde hiçbir çabanın bulunmaması...
       Bir yandan kadınlar çalışıp üretime katkıda bulunsunlar diye fetvalar veriyoruz, öte yandan çocukları için kreş, okul, oyun alanları açmıyoruz. Onun da ötesi, artık tek maaşla ev geçindirmek mümkün değilken, çalışan anne babaları böylesine zor bir ikilem içerisine sürüklemenin mantığını da anlamak mümkün değil. Pek çok anne kazandığı parayı, hiç el değmeden özel okullara, etüt merkezlerine ya da bakıcılara veriyor. Çektiği çile ise ömür törpüsü gibi yaşamını mahvediyor. İstanbul'un eğitim sorunlarına sihirli formüller bulan Ömer Balıbey, umarız bu konuya da bir çözüm bulur!..

       Burs fonu kurulamaz mı?
       Üniversiteli gençlerin en büyük sorunu olan burs konusunda pek çok proje üretilebilir ama üretilmiyor. Devletin ve Milli

Yazının Devamı

Fikret Ünlü

31 Ağustos 2000


       Politikacıları yeri geldikçe sık sık eleştiriyoruz. Bazen, acaba dozunu kaçırıyor muyuz desek de, onlar için az bile diyenler çoğunlukta. Ama yeri geldiğinde de yiğidin hakkını yiğide vermek gerekiyor. Bunu da en ufak bir fırsat yakaladığımızda zevkle yapıyoruz. Başarıya ve başarılı insanlara o kadar açız ki!..
       İkili görüşmelerimizde bakanlara, bürokratlara, rektörlere, müdürlere, olumsuz haberler zaten bize geliyor, olumluları da siz bildirin ki haberdar olalım diyoruz. Ama nafile. Toplum olarak kendimizi anlatmada, tanıtmada, parlatmada sorunlarımız var. Hele hele eğitim sektörü, özeliyle, devletiyle bu konuda tam bir kısır döngü içerisinde...
       Fikret Ünlü, spor ve gençlikten sorumlu Devlet Bakanı. Yaz aylarında müthiş bir proje gerçekleştirdi. Yurt genelinde açtığı Ulusal Gençlik Kampları'nda 40 bin üniversiteli genci ağırladı. Bu, bugüne kadar Türkiye genelinde gerçekleşen en büyük gençlik organizasyonuydu. Ama pek çok başarılı proje gibi bu da hak ettiği oranda hüsnü kabul görmedi...
       Kabahatli bakanlık mı?

Yazının Devamı