Üniversite / siyaset

27 Eylül 2000


       Niğde Üniversitesi'nden emekli olan, daha doğrusu YÖK usulü dayatmayla emekli edilen Ramazan Taşdurmaz, önceki gün uzun uzadıya içini döktü. Bizde yayınladık. Taşdurmaz, siyasilerden nasıl baskı gördüğünü, nasıl emrivaki tören yapıp temel attıklarını bir bir anlattı. İşte bu sözlerden bazıları:
       Devlet eski Bakanı Akın Gönen, 1995'te genel seçim öncesi, seçim bölgesi Niğde'nin ilçeleri Altınhisar ve Çiftlik'teki seçmenlerine yüksekokul sözü verip, benden bu okulları açmamı istedi. Ancak YÖK izin vermedi. Ama bakanlık yapan bu kişi, kahve sohbetlerinde beni çok yıprattı...
       1997 yılında ise Bor Meslek Yüksekokulu Uygulama Merkezi'nin DPT'den onayı yokken Başbakan Yılmaz'a hayali temel attırıldı. Birkaç ay sonra, acil ihtiyacımız olan inşaatlara ancak 100 milyar gönderilirken, hiç ihtiyacımız olmayan Bor projesine 250 milyar lira ödenek geldi...
       Bu haberden sonra önce Akın Gönen aradı onunla konuştuk. Ardından da rektörle.
       Akın Gönen, bir politikacı olarak seçim bölgesi Niğde'ye

Yazının Devamı

Dikey geçiş sınavı

26 Eylül 2000


       Defalarca yazdık. Yazmaya da devam edeceğiz. MEB, YÖK ve ÖSYM, öğrenciye hizmet için değil, eziyet için var. Bir gün olsun, öğrenciyi, veliyi bilgilendirici, yönlendirici, tatmin edici bir düzen oluşturamadılar...
       ÖSYM, adı üstünde öğrenci seçme ve yerleştirme merkezi. Yani öğrenciye hizmet için kurulmuş bir kurum. Amacı, başvuran adaylar arasından en iyilerini seçmek. Ama bunu yaparken de, sağlıklı bir rehberlik hizmeti vermesi gerekir. Sınav öncesinde de, sonrasında da öğrenciyi en iyi şekilde bilgilendirmesi, zorunluluktan da öte yasal bir görev. Ama her seferinde birilerinin onlara bunu hatırlatması gerekiyor...
       3 Eylül'de gerçekleşen dikey geçiş sınavı (DGS) sonuçları, bir hafta gecikmeyle önceki gün açıklandı. Ama sonuçlar, tam bir muamma. Kim nasıl kazandı, kim niye kaybetti hiç belli değil. Öğrencilerin kafası karmakarışık. Cevaplanmasını istedikleri onlarca soru var. Ama ÖSYM her zamanki gibi kapı duvar. Ara ki birini bulasın. Sonuçların açıklandığı internette tek satırlık açıklama yok. Basına yapılan açıklama da yetersiz. Öğrenciler, doğal olarak

Yazının Devamı

Vizyon

24 Eylül 2000


       Günümüzün en geçerli, en aranan özelliklerinden biri de vizyon. Kendine güvenen, girişimci, yaratıcı, farklı olanlar, bazı eksileri de olsa tercih edilen taraf oluyorlar.
       Geriye dönüp bakıldığında da, günümüze damgasını vuranların, okulların en başarılı öğrencilerinden çok, vizyon sahibi kişiler olduğu dikkati çekiyor.
       Okullar da, aile ve toplumsal çevre kadar kişilerin vizyon sahibi olmasında en temel faktörlerden biri.
       Biraz oturup konuşulduğunda, kılık kıyafetine bakıldığında, olaylara yaklaşımı değerlendirildiğinde çoğu zaman kimin hangi üniversiteden mezun olduğu kolayca anlaşılabiliyor...
       Vitrindeki isimlere baktığımızda Türkiye'yi kimlerin yönettiği, ülkeye kimlerin damga vurduğu açıkça görülüyor. Önce Mülkiyeliler vardı, sonra İTÜ'lüler, Boğaziçililer, ODTÜ'lüler ve bir de hep Harbiyeliler oldu. İstanbul ve Ankara Üniversitesi mezunları da hep vardı ama çok fark edilmediler.
       Vizyon konusunda Robert, Boğaziçi hep önde gitti. Eğitim

Yazının Devamı

Bakan da dertli

23 Eylül 2000


       Öğretmen atamaları neden bölük pörçük yapılıyor, neden geciktiriliyor diye yazmıştık. Meğerse bu konuda Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu da, en az öğretmen adayları kadar mustaripmiş. Bütün sorun Maliye'de, kadro koparıncaya kadar canımız çıkıyor. Ben istemez miyim tayinler bir an önce olsun diyor.
       Bakan başvuralar sırasında çektirilen eziyet konusunda düzelecek sözü verdi. Atamalarda önceliğin Eğitim Fakültesi mezunlarında olduğuna bir kez daha dikkati çeken Bakan, formasyonlu öğretmen adaylarının, yeni tayin döneminde atanacaklarını söyledi. Nasıl olacağı konusunda ise puan sıralamasının esas alınacağını kaydetti. Zaman konusunda ise en kısa zamanda mesajını verdi.
       Bakan Bostancıoğlu, YÖK ve üniversitelerin formasyon konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğini de vurgulayarak, bizim isteğimiz dışında isteyen herkese pedagojik eğitim verilmesi doğru değil. Daha sonra hepsi gelip bizden iş istiyor dedi. Bakan, formasyon kurslarının altından kalkılamayacak meblağlara ulaştığını hatırlatmamız üzerine de, Yurt - Kur'la görüşürüm, gerekirse onun için de

Yazının Devamı

Kaynak israfı

22 Eylül 2000


       Okullar açılmasına karşın velilerin okul arayışı hala bitmedi. Zor bela bir okul bulup çocuğunu kaydettiren anne - babalar, şimdi de evlerine en yakın okullara çocuklarını naklettirmenin peşindeler. Haksız da sayılmazlar, yanı başlarındaki okullara çok uzaklarda oturanlar giderken, kendi çocuklarını gönderemiyorlar...
       İstanbul'da okul servislerine harcanan para, milli eğitime ayrılan bütçeden daha fazla. On binlerce servis aracı bulunuyor. Sektörün içinde rüşvetten mafyaya ne ararsanız var. Öyle bir rant kapısı ki, kavgası dövüşü hiç eksik olmuyor.
       Bakanlık, öğrenciler en yakınlarındaki okullara gitsin diye genelge üstüne genelge çıkartıyor. Ama gelin görün ki hangi okula gitseniz onlarca servis aracı var. Madem en yakın öğrenciler alınıyor, onca servisle gelip gidenler kim? Güya kayıt sırasında muhtardan ilmühaber belgesi, elektrik, su, hava gazı, telefon faturaları isteniyor ama nafile. Yine de mahalle dışından gelenlerin önü kesilemiyor...
       Eskiden muhtardan oturma belgesi almak kolaydı. Eş dost ahbap ilişkisiyle bu

Yazının Devamı

Çocuk istismarı

21 Eylül 2000


       Televizyonlar nihayet çocuğu keşfetti. Ama onlar da istismar edilmekten kendilerini kurtaramadılar...
       Akşamları ana haber bültenlerinde hemen her kanalda mutlaka uzun uzadıya bir çocuk haberi var. Baktılar ki buzdolabına atılan çocuk hikayesi iyi reyting yaptı, peş peşe benzeri haberleri gündeme getirdiler.
       Haberlerin sunuluş şekillerine bakılığında tek ölçü var, o da duygu sömürüsü.
       Türkiye'de çocuk olmak gerçekten çok zor. Çileleri doğumdan itibaren başlıyor. UNICEF raporlarına göre bebek ve çocuk ölümlerinin en yoğun olduğu ülkelerden biri de biziz. Okul öncesi okullaşma oranında Avrupa'nın en geri ülkesiyiz. İlk, orta ve yüksek öğrenimdeki okullaşma oranlarında da durumumuz hiç parlak değil. Birinci olduğumuz alanlar da yok değil. Örneğin çocuk işçi sayısı. Örneğin dayak yiyen, sokağa düşen, istismar edilen çocuklarımız...
       Batılı ülkelerde çocukların ayakta olduğu saatlerdeki tüm programlara, genel değerlendirmelerin ötesinde ayrıca bir de pedagojik gözle bakılıyor. Çocuğa

Yazının Devamı

Uyarana uyarı

20 Eylül 2000


       MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Yavuz Donat'la yaptığı söyleşi "Bahçeli'den uyarı" şeklinde manşete taşınmış. Bahçeli AB'den, tarımsal ürünlerin taban fiyatlarına kadar pek çok konuda görüşlerini ortaya koymuş. İlgiyle okuduk...
       Bizim dikkat çekmek istediğimiz konu ise biraz değişik. Donat, belli ki olayın bu boyutuyla ilgilenmiyor. MHP, her ne kadar köklü bir değişim süreci geçirse de, örgütlenme konusundaki tavrında pek bir değişiklik söz konusu değil gibi. Özellikle öğretim kurumları ve devlet kadrolarını ele geçirme konusunda iktidar olmanın avantajlarını en iyi şekilde kullanıyor...
       YÖK'ün tarikatlar ve türban konusundaki katı tavrı özellikle MHP'nin işine yaradı. Üniversiteler onlar için adeta dikensiz gül bahçesi oldu. Artı olarak YÖK'ün desteğini de unutmamak gerekir...
       Devlet kadrolarında ise DMS falan hikaye. Tıpkı Milli Eğitim Bakanlığı'nda olduğu gibi MHP'nin kontrolündeki bakanlıklarda da etkileri yıllarca sürecek bir kadrolaşma söz konusu.
       Terfi ve atamalarda

Yazının Devamı

Ne oluyor bu gençlere?

19 Eylül 2000


       Gençlerimize bir şeyler olduğu kesin. Müthiş bir değişim içindeler. Ama bu değişimin hepsi de maalesef olumlu değil. İşte dünkü gazetelerden iki başlık:
       Alman Lisesi'nde intihar. Uçuyorum diye mesaj çekti ve ölüme atladı.
       Alman Lisesi'nin dördüncü katından ölüme atlayan Ceylan Konuk, dört Türkiye şampiyonluğu olan başarılı bir sporcuymuş. Şeytana tapan stanistlerle arkadaşlığı var mı, yok mu? Şimdi onlar tartışılıyor. İki yıl önce Ataköy'de intihar eden yine aynı yaşlardaki gençlerle yakın arkadaş olduğu da gazete sayfalarına yansıyan bilgiler arasında...
       İkinci haberin başlığı ise hızlı gittiler, genç öldüler şeklinde. Haber şöyle devam ediyor:
       Boğaz turu faciayla bitti. Dünyanın en hızlı arabalarından Porsche ile çekiciye çarpan gençlerin ikisi de can verdi.
       Mimar Sinan Üniversitesi'nden yeni mezun olan 26 yaşındaki Ömer Aran ile ev arkadaşı Deniz Yolaç, Boğaz'da tur atarken, aşırı sürat nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybedip yaşama

Yazının Devamı