Lanet terör

22 Ekim 1999


       O bir gazeteciydi, o bir politikacıydı, o bir kütür adamıydı, o bir hocaydı. Çağdaş Türkiye özlemi duyanların başında geliyordu. Yazılarında, söylemlerinde, derslerinde hep bu özlemini dile getiriyordu. Gazetedeki köşesi, dün akşamki konferansı, iletişim fakültesindeki öğrencileri hep onu bekliyordu. Ama acı haber ondan önce gitti. Onu bekleyen yerlere...
      Kışlalı Hoca'dan önce de yüzlerce öğretmen ve öğretim üyesini lanet teröre kurban verdik. Belli ki birileri onların saçtığı aydınlıktan korkuyorlar. Oysa ellerinde kalem, dillerinde sevgiden başka bir şey yoktu...
       Prof. Dr. Bahriye Üçok 1990'da bombalı paketle, Prof. Dr. Muammer Aksoy yine 1990'da silahlı saldıyla, Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu 1978'de bombayla, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil 1979'da otobüs durağında silahlı saldırıyla, Prof. Dr. Ümit Doğanay yine 1979'da silahlı saldırıyla, Doç. Dr. Bedrettin Cömert 1978'de Ankara'da eşiyle birlikte otomobilinde, Necdet Bulut ve Orhan Yavuz hocalar da yine silahlı ve bombalı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdiler. Ayrıca çok sayıda öğretim üyesi de

Yazının Devamı

Sabancı açıldı

21 Ekim 1999


       Patronlar arasındaki tatlı rekabetin eğitime yansıması ne güzel. Bugün için Koç'la Sabancı yarışıyor. Yarın mutlaka başkaları da katılacaktır. Çünkü artık üniversite zirvede olmanın bir göstergesi sayılacaktır!..
       7. öğretim yılına giren Koç Üniversitesi kampusunun temeli atılalı çok oldu. Binbir engellemeden sonra açılması için gün sayılıyordu. Ama Sabancı ne yapıp edip, kendi kampusunun açılışını Koç'tan önce yaptı. Bununla başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm Türkiye'ye şu mesajı vermeye çalıştı: Ben daha hızlıyım... Hızlı olmasına hızlıydı ama görücüye çıkan tek bina Bilgi Merkezi adını verdiği kütüphanesiydi. Belki bir iki blok daha bitmişti. Ama genel görünümü bir şantiye havasındaydı...
      Bilkent, Koç ve Sabancı'nın Türk yükseköğretiminde çıtayı yukarıya yükselttikleri kesin. Ama bu sakın ola devlet üniversitelerinin katettiği yolu gölgelememelidir. Dün de yazdım üniversitelerin rüştünü ispatlamaları için en az 50 yıl gerekir. Bu açıdan bir ODTÜ, bir İTÜ, bir Boğaziçi olmaları için her şey bir yana daha zamana ihtiyaçları var...
   

Yazının Devamı

ÖSYM hata merkezi

20 Ekim 1999


       Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi ÖSYM, eskiden hata yapsa büyük gürültü kopardı. Oysa şimdi hatasız bir iş yaptığında şaşkınlık yaratıyor. Son marifeti: Devlet Memurluğu Sınavı'nın cevap anahtarını yanlış açıklamak. Başkan'ın verdiği bilgiye göre, yanlışlığın gerekçesi memurlardan birinin dalgınlığı. Aslında büyütülecek bir olay değilmiş. Çünkü benzeri dalgınlıklar hep oluyormuş...
      Fethi Toker Hoca haklı. Her türlü yanlışlığı öylesine kanıksadılar ki, yanlış cevap anahtarı açıklamanın üzerinde durmaya bile gerek yok. Ama biz kendisi gibi düşünmüyoruz. Söz konusu hata, olağanüstü boyutlarda büyük bir olay. Aynı dalgınlığın cevap kartları okunurken de yapıldığını farz edin. Ortaya çıkabilecek skandalı düşünebiliyor musunuz?.. Ayrıca bugüne kadar böyle bir dalgınlığın gerçekleşmediğini de kimse söyleyemez...
       Bu arada, Devlet Memurluğu Sınavı'na başvuran, ancak atamaları yapıldığı için sınava girmeden göreve başlayan öğretmenlerin yatırdığı paralar ne olacak? 350 milyar lira tuttuğu belirtiliyor. YÖK ve ÖSYM, bu parayı adaylara geri vermeyeceğine göre

Yazının Devamı

Ne olacak bu gençlerin hali?

19 Ekim 1999


       Gazetecilikte genç muhabirlere klasik bir uyarı vardır: Aman siz siz olun vatanadaşa, hele hele politikacılara, ne olacak bu Türkiye'nin hali diye soru sormayın. Yoksa saatlerce esir alınırsınız. Sonuçta da neyi haber yapacağınıza şaşırıp kalırsınız...
       Son yıllarda gençlerin hali, Türkiye'nin halinden de vahim duruma geldi. Ne zaman yaşadıkları sıkıntılara yönelik bir haber yapacak olsak içinden çıkamaz olduk. Gençlere bir dokunun bin ah işitin.
       Okuyanı da sıkıntılı, okumayanı da. Şehirdeki de sıkıntılı, kırsaldaki de. Kızı da sıkıntılı, erkeği de. Fakiri de, zengini de, hemen hepsi mutsuz. Gençleri mutsuz olan bir toplumun yetişkinlerinin mutlu olması da mümkün değil. Peki bu kısır döngü, onların kaderi mi? Elbette değil. Ama Türkiye'nin gündeminde gençlerin adı yok!..
       Çalan her telefon, gelen her faks, ulaşan her e - mail, bir başka sorunun habercisi. Herbiri binlercesini, on binlercesini, milyonlarcasını ilgilendiriyor.
       Dışardan bakıldığında eğitim kademesi

Yazının Devamı

Aklın gereği!

18 Ekim 1999


       Milyonlarca genç ve ailesini sıkıntıya sokan üniversiteye giriş sistemi, hafta sonu bir kez daha masaya yatırıldı. Öğretim Üyeleri Derneği'nin Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlediği panelde görüldü ki, sistemin pek çok zaafı var. Rötuş yapılmadığı takdirde şikayetler artarak devam edecek.
       Gönül isterdi ki, her kesimden temsilcinin bulunduğu toplantıya YÖK ve ÖSYM'den de yetkililer katılsın, ama benzeri diğer toplantılarda olduğu gibi çağrılı olmalarına rağmen yine gelmediler.
       Sınav sisteminin yarattığı kaos ortamı, asıl etkisini ek kontenjan sonuçları açıklandıktan sonra gösterecek. Şu anda hala herkes bir umut peşinde. Ne zaman ki tüm beklentiler sonuç vermeyecek, işte asıl moral çöküntüsü o zaman etkilerini dışa vuracak.
       Panele katılan velilerin en büyük korkusu bu yöndeydi: "Çocuklarımızı, bir dakikalığına da olsa gözümüzün önünden ayıramıyoruz. Hep bir korku ve tedirginlik içerisindeyiz. Adeta hayata küstüler. Birine bir şey olursa, bunun sorumlusu böylesine dayatmacı tutum içerisinde olanlardır" dedil

Yazının Devamı

İz bırakan çelişki

15 Ekim 1999


       Ek kontenjan başvuruları bitmek üzere. Ama "ğrenci ve velilerin kafası hala karmakarışık. Bir yanda 170, 180 puanla devlet üniversitelerinde girecek yer bulunamazken, öte yanda vakıf üniversitelerinde parayı bastırana tıptan mühendisliğe, uluslararası ilişkilerden turizme kadar her türlü olanak sunuluyor. Başarının doruğundaki yoksul "ğrenciler, kendileri açıkta kalırken 40, 50 puan daha az alanların üniversiteli olmaları karşısında kahroluyorlar. KKTC'deki özel üniversiteler bu yüzden tıkanma noktasına geldi. İddialı konuma gelmek isteyen bir üniversite için iyi "ğrenci olmazsa olmaz kural. Türkiye'de de, dünyada da öne çıkan en iyi üniversiteler, en iyi "ğrencileri alan üniversitelerdir. Dolayısıyla, eğer vakıf üniversitelerinin gelişip, iddialı konuma gelmelerini istiyorsak, zaman geçirilmeden bazı önlemlerin alınması gerekiyor. Örneğin taban puan sınırlaması, mezuniyet sonrası yeterlilik sınavı ve yüksek puanlı "ğrencilere kredi olanaklarının sunulması bunlardan bazıları...
       Türkiye'deki toplumsal barış, farklı sosyo ekonomik gruplar arasındaki dengesizliklerin yarattığı kaos ortamı

Yazının Devamı

Gürüz'ün çırpınışı

14 Ekim 1999


       YÖK Başkanı Gürüz kamuoyunu kandırmaya devam ediyor. 100 bini aşkın gencin itiraz ettiği yeni sınav sistemini, kendi dayatmacı mantığıyla değerlendirerek, haklı çıkartmaya çalışıyor. Bazı gazeteler bu tek yanlı değerlendirmeye hiç sorgulamadan sayfalarını açarken, bazı yazarlar da yine bu tek yanlı değerlendirmeye yönelik yorumlar yapıyor. Onları kınamıyoruz. Çünkü; konunun çok uzağındalar...
       Diyorlar ki, yeni sınav sistemini eleştirenler; dershaneler ve onların gazına gelenler. Yeni sınav sistemini ve dershaneleri bugüne kadar en çok eleştirenlerden biri olarak bu sözleri, yazanların cahilliklerine veriyorum. Haydi Gürüz koltuğunu kurtarmak için böyle boyunu aşan sözler ediyor, anlı şanlı yazarlara ne oluyor?
      Gürüz, yeni sistemi getirirken, dershaneye olan bağımlılığın azalacağını, hatta dershanelerin ortadan kalkacağını iddia etti. Hala da öyle konuşuyor. Oysa yarattıkları kaos ortamı nedeniyle bırakın azalmayı, dershanelere devam eden "ğrenci sayısı geçen yıla göre yüzde 20 arttı. Dahası, YÖK Başkanı ve yardımcıları, çocuklarını dershaneye

Yazının Devamı

YÖK depremi

13 Ekim 1999


       Üniversite adaylarının çilesi devam ediyor. ÖSYM ek kontenjanı da eline yüzüne bulaştırdı. Adaylar kılavuz alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Başvurularını tamamlayıp, ders başı yapmaları en erken üç hafta sonra gerçekleşecek. O zamana kadar da yarıyılın üçte birini kaçırmış olacaklar. Bu arada sınav sistemiyle ilgili ÖSYM'ye yapılan itirazın yüz bini aştığı, mahkemeye başvuranların ise binlerle ifade edildiği belirtiliyor. YÖK ve ÖSYM'yi mahkemeye veren Nizamettin Abalı isimli veli, kuruluşundan beri oy verdiği partinin lideri Mesut Yılmaz'a gönderdiği mektupta bakın neler diyor:
       "Sayın Genel Başkanım, sessiz çoğunluk diye vasıflandırdığınız vatandaşlardan biri de benim. Türkiye, deprem felaketinden sonra, üniversiteye girişte yaşanan ikinci bir deprem felaketiyle yasa boğuldu. İki yıldır gecesini gündüzüne katan çocuğum orta"ğretim başarı puanının keyfi verilişi nedeniyle hak ettiği halde üniversiteyi kazanamayınca intiharın eşiğine geldi. Belli okulları rahatlıkla kazanabilecekken yeni sınav sistemi nedeniyle, hiçbir okula yerleşemedi. Tüm hatanın YÖK ve ÖSYM'de olduğu bilindiği

Yazının Devamı