Depremin ilk gününden beri bu işten anlayan bilim adamları bir araya gelsinler, yoksa iş çığırından çıkacak diye defalarca yazı yazdık. Korktuğumuz başımıza geldi. Anlı şanlı profesörler, önce birbirlerini cahillikle suçladılar. Ardından Türkiye'nin gözbebeği diye bildiğimiz kurumlara yöneldiler.
TÜBİTAK, İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi meğerse bir hiçmiş. Öyle diyorlar. Varsa, yoksa kendileri. Oysa ne oldukları ortada!..
Hemen her konuda olduğu gibi bilim konusunda da bir devlet politikamızın olmadığı ortaya çıktı. Üniversiteler, bilimsel kurumlar ve bilim adamları elbete özgür olmalı. Ama hepsi de devletin sırtından, sizin, bizim vergilerimizle çalışmalarını sürdürüyor. Onun için mahalle dedikodularını andıran sataşmaları bırakıp el birliği ile bundan sonra ne yaparızı tartışmaları gerekir...
Batılı ülkelerde olduğu gibi Türkiye'nin de
ulusal bilim politikası ve çağdaş dünyaya yaraşır şekilde bağımsız bir
Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın olması gerekliliği 70'li yıllardan bu yana tartışılıyor. Defalarca sempozyumlar düzenlendi, defalarca raporlar hazırlandı.