İnsan çok yakınlarından biri öldüğünde neler hissederse, dün akşam saatlerinde
Avni Bey'in ölüm haberini duyduğumda da onları hissettim. Hala da şokundan kurtulabilmiş değilim. O bizler için sadece bir Milli Eğitim Bakanı değil, örnek alınması gereken bir ağabeydi. Öğretmenin, öğrencinin, seçmenin, milletvekilinin, parti liderinin
Avni Ağabey'iydi. Hoşgörü sembölüydü. Kızarken bile yüzü hep güler, sözcüklerini özenle seçerdi.
Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, onu en fazla eleştirenlerden biri bendim. Ama bir gün olsun, neden böyle yazdın, neden eleştirinin dozunu kaçırdın dediğini duymadım. Her defasında demek ki yaptıklarımızı yeterince anlatamamışız, demek ki hata yapmışız, demek ki olayın bu yönünü düşünememişiz derdi. Oysa, eğitimi Türkiye'de en iyi bilenlerden biriydi. Öğrenmenin, bilginin sonsuzluğuna inanır, hemen herkesten bir şeyler öğrenmeye çalışırdı...
Eğitim hayatına köy öğretmenliğiyle başladı. Ama gözü hep yükseklerdeydi. Makamı fiyaka için değil, hizmet için isterdi. Hiçbir zaman, hiçbir göreve talip olmadı, ama genç yaştan itibaren