En iyi okullar?..

20 Eylül 1999


       En iyi Amerikan okulları sıralaması bu yıl sürprizlere sahne oldu. Yıllardır birinciliği kimseye kaptırmayan Harvard ikinci sıraya düştü. Birinciliğe ise geçen yıl 9'uncu sırada bulunan California İnstitute of Technology yükseldi. Haftalık US News and World Report dergisinin 228 ABD üniversitesi üzerinde yaptığı sıralamada öğrenci tercihlerinin büyük rolü oldu. Yeni kuşak gençlerin siyasi bilimlerden çok, mühendisliklere yönelmesi üniversite sıralamasını belirleyen etkenlerin en önemlisiydi.
       Dünyadaki gelişmeler paralelinde Türkiye'deki öğretim kurumlarının durumuna göz attığımızda da karşımıza çıkan tablo ABD'dekinden farklı değil. ODTÜ ve İTÜ gibi teknoloji ağırlıklı üniversiteler öne çıkarken, Ankara ve İstanbul gibi köklü üniversiteler sıralamanın çok gerisinde kaldılar.
       Avrupa ve ABD'de de üniversite sıralamalarını etkileyen çok farklı değişkenler var. Oysa Türkiye'de herkes tarafından kabul edilen tek ölçü: üniversite giriş sınavındaki taban puanlar. Her ne kadar işverenlerin ve yurtdışındaki ciddi üniversitelerin yüksek lisans programlarına

Yazının Devamı

Her şey lafta kalıyor

17 Eylül 1999


       Son günlerde hemen herkes bir şekilde mağdur. Tutunacak bir dal arıyor. Devlet de böyle, vatandaş da. Hükümet, öyle ya da böyle gemiyi karaya oturtmadan yürütüyor. Çünkü arkasında TC referansı var. Ama sade vatandaşın durumu öyle mi? Bazen bir lokma ekmeğe, bazen de hayatının yönünü değiştirecek bir dost eline muhtaç...
       Depremden sonra giderek katmerleşen mağduriyetlere bir de tedirginlik eklendi. Özetin özeti: Sefalet, yoksulluk, can korkusu hepsi bir arada. Teselli etmesi, yardım eli uzatması ve çözüm üretmesi gerekenler ise lafın ötesinde ortaya bir şey koyamıyorlar...
       Milli Eğitim Bakanı okulları bir an önce deprem testinden geçirip velilerin içini rahatlatacağına, bakın ne diyor? "Velilerin birçoğu okulların açılmasını istiyor. Karşı çıkan ailelerin psikolojik desteğe ihtiyacı var." Haklısınız sayın bakan, sizin gibiler o koltuklarda oturduğu sürece daha uzun süre psikolojik sorunlardan kurtulamayacağız...
      Ferit Gül, Adapazarı'nda oturuyor. Depremden önce ailesinin ekonomik durumu iyi olduğu için

Yazının Devamı

Hani itiraz yoktu?

16 Eylül 1999


       YÖK Başkanı Kemal Gürüz, ÖSS'deki hataları eleştiren bizlere karşı, bu sizin hüsnü kuruntunuz, vatandaş sistemden memnun. Bize ulaşan tek bir itiraz yok diyordu. Ama dün ÖSYM'nin açıkladığı rakamlar yüzüne şamar gibi indi. 60 bin aday, dilekçe vererek sisteme, sınava, Gürüz'e inanmadığını dile getirdi. Bu rakam, bugüne kadar sivil inisiyatifin gösterdiği en büyük tepki. Başka bir ülkede olsa yer yerinden oynardı. Ama ne Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı bu 60 bin kişinin itirirazıyla ilgileniyor, ne de YÖK ve ÖSYM başkanları üzerlerine toz konduruyor. Oysa ortada inanılmaz yanlışlar var. Nitekim ÖSYM, adaylardan binlercesinin puanını yeniden hesapladı ve yeniden yerleştirme yaptı...       YÖK'e, ÖSYM'ye, sisteme karşı güvenimizi sarsan son olay, yine inanılmaz boyutlarda. Böylesine bir hata yapan ve bu hatayı savunan ÖSYM'den artık mantıklı bir adım beklemek gerçekten çok zor. ÖSYM Başkanı Toker, 26 Ağustos'ta bir basın toplantısı düzenledi ve tarikatçı grupların gözdesi Gökhan Mumcu'yu üç puan türünde şampiyon ilan etti. Oysa alan puanlarına göre yerleştirme yapıldığında gerçek ortaya

Yazının Devamı

Ağlayan Bakan

15 Eylül 1999


       Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu duygusal bir insan. Ne zaman duygusal bir ortamda bulunsa göz yaşlarını tutamıyor. 5.8'lik artçı depremin olduğu dakikalarda da Yalova'da gözlerinin yaşını siliyordu. Anlayacağınız, mantığından çok duygularına göre hareket ediyor...
       17 Ağustos depreminden hemen sonra bütün dikkatler Milli Eğitim'e çevrildi. Çünkü okulların açılmasına çok az süre kalmıştı. Herkesin korkusu, hiçbir ön hazırlık yapılmadan okulların açılmasıydı. Nüfusun dörte birinin sınıfta yakalandığı olası bir deprem veli, öğretmen ve öğrencilerin en büyük korkusuydu. Bu tedirginliğe rağmen aradaki 27 günlük zaman hovardaca harcandı ve tüm ertelensin uyarılarına karşın, yeni öğretim yılı 13 Eylül'de açıldı. Saatler 14.55'i gösterdiğinde ise korkulan oldu. 5.8 şiddetindeki artçı deprem öğrenci ve öğretmenleri sınıfta yakaladı. O dakikalarda okulların çoğunda deprem konusunda konferanslar veriliyor, tatbikatlar yapılıyordu. Öğrencileri rahatlatmak için her ne kadar sarsıntının tatbikatın bir parçası olduğu anlatılmaya çalışıldıysa da fayda etmedi. Çünkü öğretmenlerin bir bölümü çoktan bayılmaya,

Yazının Devamı

Okullar açılamadı

14 Eylül 1999


       Milyonlarca öğrenci ve öğretmen, uzunca bir yaz tatilinden sonra yeniden okullu oldu. Yeni öğretim yılının açılışı, önceki yıllarda olduğu gibi pek coşkulu değildi. Depremin açtığı yaralar nedeniyle hüzün doluydu. Ne folklor gösterileri yapıldı, ne de şiirler okundu. Hayatlarını kaybeden öğretmen ve öğrenciler için fazladan bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. İlk ders de deprem üzerineydi. Açtığı yaralar, yıktığı yuvalar, bozduğu moraller anlatıldı. Son olması dileği tekrarlandı. Olası bir felaket karşısında nasıl davranılması gerektiği vurgulandı...
       Devam ve kıyafet zorunluluğu yok gibiydi. Zaten okulların çoğunda bir iki saat sonra paydos zili çaldı. Deprem bölgelerinde ise tam bir hüzün hakimdi. Böyle durumlarda gözyaşlarını tatumayan Bakan Bostancıoğlu yine hüngür hüngür ağladı...
       Deprem şoku, Milli Eğitim'i büyük bir eleştiri bombardımanından kurtardı. Normal zamanda yoğun eleştiriye neden olan konular, dün sanki hiç yaşanmamışçasına tepkisiz karşılandı. Ne öğretmen açıkları, ne bulunamayan ders kitapları, ne de kayıt kargaşası velilerin

Yazının Devamı

Yeni bir başlangıç

13 Eylül 1999


       Her öğretim yılının açılışı insan yaşamında önemli bir başlangıçtır. Bu öğrenciler için de böyle, veliler için de. Her defasında bir önceki öğretim yılının muhasebesi yapılır ve yeni bir başlangıç için yeni kararlar alınır. Öğrenci daha başarılı olmaya, arkadaş çevresini geliştirmeye, öğretmenleriyle daha iyi diyalog kurmaya karar verirken, anne babalar da daha ilgili bir veli olmanın sözünü verirler kendi kendilerine.
       Tıpkı öğrenci ve veliler gibi öğretmen, okul yönetimleri ve ÖSYM, YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı gibi eğitime yön veren kurumların da bir özeleştiride bulunmaları gerikir.
       Merakla bekliyorum! Milli Eğitim Bakanlığı yeni öğretim yılı için hangi kararları aldı? YÖK ve ÖSYM yeni sınav sistemi adı altında üniversite adayları ve yakınlarına çektirdiği işkenceye son verecek mi?..
       Bu öğretim yılın diğerlerinden çok farklı olacak. İki binli yılların sonu ve üç binli yılların başlangıcı bu öğretim yılının içinde olacak. Hem bir yüzyılı, hem de bir binyılı noktalayacağız. Dahası çağdaşlığın, farklılığın,

Yazının Devamı

35 milyon tedirgin

12 Eylül 1999


       Hemen her gün farklı yerde gerçekleşen sarsıntılar nedeniyle deprem şokundan kurtulabilmiş değiliz. Eş, dost sohbetlerinin ana konusu o. Oysa şu günlerde ağırlıklı konu, okulların açılması nedeniyle hep eğitim oluyordu...
       Öğretmen, öğrenci ve diğer çalışanlarıyla birlikte 15 milyon kişilik eğitim ordusu, yarın okulları dolduracak. 58 bin okulda yeni öğretim yılına merhaba diyecekler. Mezun olanların yerini mini mini yeni öğrenciler dolduracak. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da en az bir milyon 300 bin minik afacan okullu olacak.
       Öğretmen ve öğrencilerle birlikte 20 milyon veli de yarın okullarda ilk gün heyecanı yaşayacak. Ama bu yılki heyecan önceki yıllardan biraz farklı. Coşkunun, şikayetin, kargaşanın yerini tedirginlik aldı.
       Veliler, önceki yıllarda olduğu gibi ne heyecanlı bir alışveriş dönemi yaşadılar, ne de zorunlu bağış ve kayıt kargaşasına yeterince tepki gösterdiler. Çünkü kafaları karışık. Günlerdir çocukları hep gözlerinin önündeydi. Olası bir depremde onların en yakınında olmak istiyorlar.

Yazının Devamı

Deprem tedirginliği

10 Eylül 1999


       Deprem bütün Türkiye'yi etkisi altına aldı. Tedirginlik duyanlar sadece olağanüstü hasar gören bölgelerde yaşayanlar değil. Hemen herkes korku içinde. Türkiye'nin yüzde 90'ı deprem bölgesi olarak kabul ediliyor ve nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil. Bu yüzden aileler, çocukları hep gözlerinin önünde olsun istiyor. Deprem bölgelerindeki okulların açılışının ertelenmesinin en önemli nedeni bu. Son günlerde bize yöneltilen soruların çouğu da bu yönde. Veliler ısrarla okulların depreme dayanıklı olup olmadığını soruyor ve inandırıcı bir açıklama bekliyor...
       Daha önce olası bir yangın karşında okullar ne yapar diye yola çıktığımızda, karşılaştığımız tablo pek iç açıcı değildi. Yangın merdiveni, söndürme tertibatı ve bu konuda yetişmiş uzman ekip yok gibiydi. Defalarca haber yaptık ama değişen çok fazla bir şey olmadı...
       Şimdi tüm dikkatler depreme yöneldi. Peki okullarda ne yapılıyor diye göz attığımızda, çok azının veli ve öğrencileri rahatlatacak bir hazırlık içinde oldukları göze çarpıyor. Bırakın öğrenci ve velileri, öğretmenler de tedirgin.

Yazının Devamı