Gürüz depremi (2)

30 Ağustos 1999


       İzmit depremi, 45 saniye sürdü. Oysa ÖSS sonuçlarının öğrenciler üzerinde yarattığı sarsıntı hala devam ediyor. bitecek gibi de değil. Gelecek yıl sistemin sil baştan yeniden değişeceği kesin. birkaç ay sonra, muhtemelen Gürüz de, o koltuğa veda edecek. Ama talihsiz kuşağın yaşama ve YÖK'e olan küskünlüğü ömür boyu tazeliğini koruyacak.
       Anadolu liseleri ve kolejler sınavında olduğu gibi, üniversiteye girişte de sınav soruları çalındı. Aynı eziyeti iki kez yaşadılar. Moralleri altüst oldu. O yetmiyormuş gibi, ÖSS'de ağırlıklı orta öğretim başarı puanı gibi saçmalığı da ilk kez onlar yaşadı. Ne eğitime yön verenlere ne de devlete güvenleri kaldı. Her seferinde moral bulacaklarına, bir darbe daha yediler...
       Çocuklarımıza, öğrencilerimize doğruluğun, dürüstlüğün yanında başarılı olmaları için de hep telkinde bulunduk. Sürekli karınca ile ağustos böceği hikayesini anlatıp, sadece çalışanların kazanabileceğini beyinlerine kazıdık. Sonuç: Doğru dediklerimiz, doğru bildiklerimiz Gürüz depremi ile yok oulp gitti.
      

Yazının Devamı

Gürüz depremi

27 Ağustos 1999


       Üniversiteyi kazananlar belli oldu. Sonuçlar, daha önce de ısrarla vurguladığımız gibi tam bir hayal kırıklığı yarattı. ÖSS'de başarılı olan on binlerce genç, ya son tercihlerine girdi ya da açıkta kaldı. ÖSS'de Türkiye 14'üncüsü olan İpek ilk tercihine giremezken, 185 puanla ÖSS'de yüzde 1'lik dilime giren meslek lisesi mezunu İsmail ancak son tercihine girebildi. 176 puanlı iki öğrenciden ortaöğretim başarı puanı yüksek olan Kaan İTÜ Elektrik'e girerken, Metin aynı fakültenin yakınından bile geçmedi ve ancak supap nitelinde yazdığı son tercihine yerleştirildi.
       YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, lise başarısının yerleştirme puanı içindeki oranını yüzde 7'den, yüzde 20'ye çıkartıp sınav sistemini altüst ederken tam bir fiyasko yaşandı. Türkiye genelinde standart bir eğitim düzeyi olmadığı için okul başarısının objektif bir ölçü olamayacağı yönündeki eleştirilere kulaklarını kapatan YÖK, 5 bin 384 lise birincisinden bin 312'sinin hiçbir yeri kazanamaması karşısında şok oldu.
       Bir dayatma şeklinde bu yıl uygulamaya konulan yeni sınav sisteminin yarattığı

Yazının Devamı

İbret müzesi

26 Ağustos 1999


       Gencecik oğlundan sonra, onun adına kurduğu yurtta barınan üç öğrencinin de deprem nedeniyle yaşama veda etmesi Avni Akyol'u derinden etkilemiş. Akyol, deprem alanlarının yeniden yerleşime açılmasına ya da yeşil alan yapılmasına şiddetle karşı çıkıyor. "Enkaz kaldırıldıktan sonra bazı noktalar olduğu gibi bırakılsın ki, politikacılara, devlet adamlarına, müteahitlere ibret olsun" diyor. Çok haklı. Böylesi bir ibret müzesi hafızamızı hep canlı tutacaktır...
       Milli Eğitim eski bakanlarından bir diğeri Köksal Toptan da, okuların hemen açılmasını istiyor. Toptan ertelemeye şiddetle karşı çıkarak "Tam tersine tüm okullar öğretime hazır hale getirilerek bir an önce açılmalı. Öğrenim çağındaki çocuklar için en güvenli ve en doğru rehabilitasyon mekanı okullardır" dedi. Sanıyorum bakanlığın görüşü de bu yönde. İlk ve orta dereceli okullar 13 Eylül'de, üniversiteler ekim başında öğrenime başlayacak...

Haydi yardıma
       Deprem yaralarının bir an önce sarılması için tüm Türkiye seferberlik halinde. Herkes olanakları ölçüsünde bir şeyler yapmak istiyor. Ama

Yazının Devamı

Gün o gün

25 Ağustos 1999


      Kocaeli ve Sakarya üniversiteleri depremden en çok zarar gören öğretim kurumlarımızın başında geliyor. 50 bine yakın öğrencileri var. Her iki kenti de, her ne kadar sanayi kuruluşları ayakta tutuyor gibi gözükse de üniversitelerin yeri yadsınamaz. Şu anda her iki üniversitemiz de büyük sıkıntı içerisinde...
      Kocaeli Üniversitesi'nin Aslanbey kampüsü yerle bir oldu. Tıp Fakültesi'nde önemli hasar var. Sakarya Üniversitesi binalarına bir şey olmadı ama onların da yurt ve personel lojmanları oturulamayacak durumda. İlk ve orta dereceli okullarda ise şu an için çok önemli bir hasar yok. Milli Eğitim'in en büyük üzüntüsü kaybettikleri öğretmen ve öğrenciler.
       YÖK önce bölgedeki öğrencilerin, isterlerse başka kentlerdeki üniversitelere yatay geçiş yapabileceklerini duyurdu. Ancak son aldığı karar yaraların bir an önce sarılarak Sakarya ve Kocaeli üniversitelerinin bir an önce öğretime başlaması yönünde. Gürüz, her iki üniversiteye de acilen birer trilyon lira gönderildiğini ve yardımların süreceğini söyledi. Sakarya Rektörü Prof. Dr. İsmail Çallı ve Kocaeli

Yazının Devamı

Rant yarışı

24 Ağustos 1999


       Daha önce yaşanan felaketlerden hiçbir ders almadığımız kesin. Bakalım bu kez alacak mıyız? Politikacılarımız kasaba politikacıları olmanın ötesine geçebilecekler mi? Bilim adamlarımız bildiklerini iş işten geçtikten sonra değil de daha önceden yüreklice ortaya koyacaklar mı? Hep birlikte göreceğiz.
       Önümüzdeki günlerde atılacak adımlar bu açıdan çok önemli.
       Depremden zarar gören bölgelerin yeniden imarı konusunda üstün yetkilerle donanık bir icra komitesinin kurulacağından söz ediliyor. Bakalım kimler atanacak? Yine seçim kaybeden politikacılar, kafasından çok çenesini çalıştıran bilim adamları ve kapkaççı mütahitler mi, yoksa hantal devlet düzenin kalıplarını kırıp modern Türkiye'nin temellerini atacak yürekli öncüler mi olacak hep birlikte göreceğiz.
       Ortada dolaşan isimlere bakıldığında, meydanın yine şovmenlere kalacağı kuşkusu hakim. Umarım yanılan bizler oluruz. Devleti yönetenlerin hiç olmazsa bu defa hata yapmamalarını gönülden diliyoruz...
       Diğer alanlardaki

Yazının Devamı

Ya bundan sonrası?

23 Ağustos 1999


       Günlerdir depremle yatıp depremle kalkıyoruz. Yaşadığımız facianın boyutları giderek büyüyor. İnsanı kahreden depremden çok, hemen her konudaki acizliğimiz. Böyle bir depremin olacağı yıllardır biliniyordu. Ama bir tek önlemin alınmadığını en acı şekilde öğrendik. O bir yana, olası bir depremde neler yapılması gerektiği konusunda da hiçbir hazırlığımız olmadığı ortaya çıktı. Aradan bir hafta geçti, hala organize olabilmiş değiliz...
       Konuyla ilgili detaylara girdikçe tedirginliğimiz daha da artıyor. Kocaeli merkezli deprem bekleniyordu. Ama asıl beklenen aynı fay hattının bir başka kolundaki İstanbul merkezli depremdi. Yüz yılda bir oluyor. Bu fay hatındaki stres de giderek yükseliyor. Uzmanlar belirli bir tarih vermiyorlar ama her an kapımızı çalabilir diyorlar. Peki bu konuda alınan önlem var mı diye soruyoruz. Alınan cevap koca bir hiç. Haydi bugüne kadar olayın vahametini anlamadık, hiç olmazsa bundan sonrası için acil önlem paketleri alınamaz mı?..
       Örneğin neler yapılabilir:
       * Hiç zaman geçirilmeden

Yazının Devamı

Suç duyurusu

20 Ağustos 1999


       Türkiye'nin hemen her alanda yeniden yapılanması gerekliliği, son depremle bir kez daha ortaya çıktı. Bir kurum gösterin ki, felaketten yüzünün akıyla çıksın. Alın birini vurun diğerine.
       Son 50 yıldır Türkiye'yi yönetenlerin basiretsizliğini böylesine çarpıcı ortaya koyacak daha çarpıcı bir örnek olamazdı. Umarım, gereken dersi alırız...
       Ölü sayısının 10 bini aşması, zararın milyarlarca doları bulması bekleniyor. Yüreği yanmayan ise yok gibi.
       Zaman zaman artık çağ atladık dediğimiz anlar oldu. Gösterişli binalar, binbir çeşit elektronik aletler ve hemen herkesin elindeki cep telefonlarıyla sandık ki, bizde artık batılı olduk. Kullandığımız kozmetik ürünler, giydiğimiz kıyafetler, izlediğimiz filmler, kullandığımız arabalar onlardan onlardan farklı değildi. Görüntüyü kurtarmıştık. Ama kafamızı değiştirmeyi unutmuşuz.
       Yaşanan onca facianın içinde deprem belki de en masum olanı. Milyonlarca yıldır ben varım, ne zaman geleceğim belli olmasa da, nerelere geleceğim belli.

Yazının Devamı

İlkel kafalar!..

19 Ağustos 1999


       İnşaat Mühendisleri Odası 4 mayıs 1991'de çok önemli bir sempozyum gerçekleştirdi. Konusu: "İstanbul ve Deprem"di. O günlerde fazla ses getirmedi. Hatta ortaya konulan deprem senaryolarıyla dalga geçenler oldu. Sempozyum daha sonra kitap haline getirildi. Dün bu kitabı, yaşadığımız şokun etkisiyle yutarcasına bir kez daha okudum.
       Kitapta bilim adına söylenmedik söz kalmamış. İstanbul'un bin 600 yıllık deprem kronolojisi çıkartılmış. Daha da önemlisi 1991'de önümüzdeki on yıl içinde 2000 yılının deprem olasılığı en yüksek yıl olduğu dile getirilmiş. Deprem Vakfı'nın çıkarttığı yayın organlarında da depremle ilgili tüm teknik detaylar var. Bu da gösteriyor ki, en azından deprem konusunda bilimadamları üzerlerine düşen uyarı görevini fazlasıyla yerine getirmişler.
       Peki ya kırk yıldır devletin tepesine kene gibi yapışanlar? Onlar da oturdukları koltukların hakkını verebildiler mi? Evet demeyi çok isterdim. Ama ortaya çıkan koskoca bir fiyasko!
       Üç gündür yaşananlar, bilenen gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.

Yazının Devamı