Trafik canavarı?

1 Ağustos 1998

       BİRİ bakan çocuğu üç genç kız, sabaha kadar diskoteklerde eğlenip, babalarının son model Mercedes'iyle sürat sınırını zorlarken elim bir tarfik kazası yaşadı. Sonuç: Bir ölü, iki yaralı.
       Haberi duyduğumuzda içimiz cız etti. Bir anne, baba için daha büyük nasıl bir felaket olur ki diye düşündük. Keşke hiç olmasaydı. Ölene rahmet, yaralılara şifa, gözü yaşlı yakınlara da sabır diliyoruz...
       Ama madalyonun bir de öteki yüzü var:
       Kazaya neden olan 18 yaşındaki genç kızımızın ehliyeti bile yokmuş...
       En büyük trafik canavarının cehalet olduğu konusunda artık kimsenin kuşkusu yok. Son kaza da bunun en açık göstergesi.
       Uykusuz, alkolü, ehliyetsiz ve hız sınırlarını zorlayarak araç kullanmak, cehalet ve kazaya davetiye çıkarmak değil de, nedir?
       Bu konuda suçlu olan sadece gençler mi? Kesinlikle hayır. En az aileleri de onlar kadar kusurlu. Hatta daha fazla. Haydi kızlar gençti, ya aileleri?..

Yazının Devamı

Ve nihayet...

31 Temmuz 1998

       ÜNİVERSİTEYE girişte bundan sonra uygulanacak yeni sınav sistemi, dün YÖK Genel Kurulu'nda kabul edilerek resmen yürürlüğe girdi. Milliyet'in aylar önce duyurduğu tek basamaklı yeni sistem, başta dershaneciler olmak üzere pek çok kesimi rahatsız etti. Bunlardan biri de maalesef bizim meslektaşlar.
       Eğitim konularını akılları estikçe hatırlayan, bu konuda gazetelerinde küçücük bir köşe bile açmayı düşünmeyen arkadaşlar, atladıkları tek sınav haberinin acısını YÖK Başkanı'nın protesto ederek hafifletmeye çalışıyorlar. Yeni sınav sistemine ilişkin bilgiler, niye herkese birden değil de Milliyet'e verilmiş...
       Onların yanıldıkları nokta bize bu haberleri kimsenin getirip vermediği. Ama bir türlü anlamıyorlar. Bazı gazeteler, yeni sistemin getirdiği olumlu noktaların hepsini göz ardı ederek, sadece haber atlamanın kuyruk acısıyla sisteme karşı çıkmaya devam ediyor.
       YÖK Başkanı'na protesto faksı gönderen, habercilikle kindarlığı birbirine karıştıran arkadaşlar, eğer ÖSYM Başkanı Fethi Toker'in aylar önce, hangi görev için izne ayrıldığını

Yazının Devamı

Biraz ciddiyet!

30 Temmuz 1998

       HER yıl milyonlarca öğrencinin kaderini belirleyen üniversite giriş sınavıyla ilgili nihai karar bugün alınıyor. YÖK Genel Kurulu'nun bugün yapcağı toplantı, bu açıdan çok önemli. Umarız YÖK üyeleri bunun bilincindedir.
       İnanıyoruz ki, YÖK ve ÖSYM tarafından hazırlanarak kendilerine gönderilen 1999 Öğrenci Seçme Sınavı Kılavuzu'nu incelemeye fırsat bulmuşlardır. Yine inanıyoruz ki, mağdur duruma düşecek öğrencilerin haklarını, YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün tüm dayatmalarına karşın korumaya çalışacaklardır. Örneğin, en azından bu yıl için Sosyal'den mezun olan öğrencilere de Hukuk ve Kamu Yönetimi'ne girişte alan puanı verilmesini sağlayabilirler...

       Sınavlarla ilgili en ufak bir ayrıntı bile öğrenciler için çok önemli. Ama nedense en köklü kurumlar bile zaman zaman zaafa düşebiliyor. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı / Galatasaray ikilisi.
       Bakanlığın bu yıl hazırladığı öğrenci kılavuzunda, Galatasaray Lisesi'ne bu yıl 100 öğrenci alınacağı duyuruldu. Oysa sonuçlar açıklandığında görüldü ki Galatasaray'a 50 öğrenci yerleştirildi. Diğer

Yazının Devamı

Yeni sınav sistemi (4)

29 Temmuz 1998

       YENİ sınav sistemiyle ilgili soruların ardı arkası kesilmiyor. Hemen herkes, haklı olarak, olaya bireysel açıdan baktığı için, kendi konumunda ne gibi değişiklikler olacak onu merak ediyor. YÖK'ün olaya yaklaşımı ise daha farklı. Onlar, öğrenci ve velinin aksine kamu yararına ve eğitim - öğretimin temel amaçlarına öncelik veriyorlar.
       Yeni sistem, perşembe günü, YÖK Genel Kurulu'ndan sonra Başkan Kemal Gürüz tarafından resmen açıklanacak. Sanıyorum hemen ardından, mahkemeye koşacakların sayısı bir hayli fazla olacak. İlk sırada hukuk ve kamu yönetimi'ni tercih edecek olanlar var. Bu yıla kadar hukuk ve kamu yönetimi Sosyal puanla öğrenci aldığı için bu alanı seçenler, şimdi karşılarına TM puanı çıkınca tam anlamıyla şok oldular. Bu konuda, lisede okuyanlar için önce alan değiştirme serbestisi düşünülmüş ama, işin kapsamına mezunlar da girince içinden çıkılamamış. Sonuç olarak her yeni düzenlemede mağdurlar olacağı gibi bu düzenlemede de mağdurlar olurmuş. Bana pek mantıklı gelmedi. Ama, kamu yararı söz konusu olunca, böyle kararlar alınıyormuş...
       Yeni sınav sistemini,

Yazının Devamı

Seçim tamam, ya 8 yıl

28 Temmuz 1998

       SABANCI'nın dediği gibi üç beş tane modası geçmiş "padişah", Türkiye'nin kaderiyle oynamaya devam ediyor. İşi gücü bırakıp "seçim" diye tutturdular. Sanki olası bir seçimde kendilerinden kurtulacağız!..
       Fazilet lideri de dahil, demokrasiyi ağızlarından hiç eksik etmiyorlar. Tayyip bile demokrat oldu. Ama iş demokrasinin kurallarını yerine getirmeye geldi mi, ara ki lider bulasın! Son seçimlerde Yılmaz ve Çiller, güya "Az oy alan çekilsin" kararı almışlardı. Sonuç: Koltuk tatlı olduğu için ikisi de hala yerinde.
       Gençler de haklı. Önlerinde Demirel gibi bir örnek varken, koltuğu kim terk eder ki!..
       Ama her şeye rağmen TBMM, daha doğrusu liderler, seçim kararı alırken bir de "Oyunu azaltan lider istifa etsin" diye anlaşmaya ek bir madde koysalar, inanın tarihe geçerler.
       Seçimin ne zaman olacağı, kimin Başbakanlık koltuğuna oturacağı o kadar önemli değil. Önemli olan iktidara geldiklerinde ne yapacakları. Örneğin; 8 yıl konusunda verilen sözler ne olacak?
      

Yazının Devamı

Yeni sistem (3)

27 Temmuz 1998

       ÜNİVERSİTEYE girişteki yeni düzenlemelerle ilgili olarak yoğun tepkiler var. Gazetelere tam sayfa ilanlar veriliyor. Sık sık basın toplantısı ve paneller düzenleniyor. Kapalı kapılar ardındaki kararı erteletmeye yönelik kulis faaliyetlerinin de ardı arkası kesilmiyor.
       YÖK'ü ve ÖSYM'yi yaptıkları yanlışlar nedeniyle en fazla eleştirenlerden biri olarak, olup bitenleri anlamakta güçlük çekiyorum.
       Eleştirilerin önemli bir bölümü çoğu kez bir incir çekirdeğini bile doldurmuyor. "Öğrenci aleyhine bir terslik varsa, gelin hep birlikte üzerine gidelim" diyoruz, ama ortaya somut ve inandırıcı bir eleştiri çıkmıyor.
       Dershaneci, yayıncı ve özel ders veren öğretmenlerin, yani sınav sektöründen 100 trilyonun üzerinde kazanç elde edenlerin, "değirmenin suyunun kesileceği" endişesiyle haykırışlarını anlamak mümkün. Ama sırf eleştirmiş olmak için bu kervana katılanların açıklamalarının ne ifade ettiğini çözmek gerçekten çok zor.
       Her konuda olduğu gibi bu konuda da artı ve eksilere bakarak karar vermek, galiba

Yazının Devamı

Yeni sınav hakkı

25 Temmuz 1998

       Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, dün düzenlediği basın toplantısıyla aylardır süren sessizliğini bozdu.
       Sanki ağzından bal damlıyordu. Öğrencilere, öğretmen adaylarına, velilere, eğitim yatırımcılarına müjde üzerine müjde verdi. Bakanın gazabına uğrayan tek kesim, geçen yıl olduğu gibi yine iki yıllık lise 1'ler oldu.
       İsterseniz önce alınan kararlara bir göz atalım:
       1. Lisede 2'nin üzerinde not ortalaması tutturdukları halde Edebiyat gibi zorunlu derslerden kalanlara bir sınav hakkı daha verildi.
       2. Not ortalaması 2'nin altında kaldığı için sınıfta kalanlar da bir kez daha not yükseltme sınavına girebilecekler.
       3. İlköğretim okullarının 6, 7 ve 8'inci sınıflarında, sınıfta kalanlar için sınıf öğretmenler kurulu ikinci kez toplanacak. İkinci kurul "şartsız kurul" olmayacak. Ancak öğretmenlerden, bir üst sınıfta başarı şansı yüksek olan öğrencilere karşı daha tolaranslı olmaları istenecek.
       4. 50 bin yeni öğretmen

Yazının Devamı

Katile af, öğrenciye?..

24 Temmuz 1998

       MİLLİ Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın on binlerce mağdur öğrenciyi dikkate alması için ille de Rahşan Hanım'ın "vah vah yazık oluyor bu çocuklara" demesi mi gerekiyor?
       Katili, hırsızı, dolandırıcıyı affetmeye hazırlanan hükümet, ergenlik çağındaki çocuklar sokağa atılırken, sınıfta bırakılırken neden hiç kılını kıpırdatmıyor?
       Tembel öğrenciyi savunmanın elbette mantığı yok. Bir yandan daha iyi eğitim özlemi duyacaksınız, öte yandan bir sınav hakkı daha isteyeceksiniz. Bu doğru değil. Başta öğrenci ve veliler olmak üzere kimse de böyle haksız bir arayışın içinde değil.
       Bizim karşı çıktığımız, katili, hırsızı, dolandırıcıyı "sistem mağduru" gören zihniyetin, bozuk eğitim düzeninin mağduru öğrencileri hiç dikkate almayışlarıdır.
       Dayatmacı eğitim modelleri çok gerilerde kaldı. Öğretmen ve öğretmen kurulları için artık öğrencinin neleri bilmediği değil, neleri bildiği önemli. 2000'li yılların eğitim sloganı: "Her öğrencinin başarılı olabileceği bir alan mutlaka vardır. Öğretmenin ve eğitim

Yazının Devamı