"Tabii ki biri olacak hayatımda, ama evet, aşığım arkadaşlar. Birisi var hayatımda hiç demedim. Demeyeceğim de. Hiç olmayacak bu. Çünkü öyle bir insan değilim. Instagram’da sevgilimi asla takip etmeyeceğim. Asla resim koymayacağım. Ben o insan değilim. Olanlara da saygım sonsuz. Onu da söyleyeyim.”
Yeni bir aşka yelken açsa da bunu özelinde yaşayıp, kamuoyu ile paylaşmayacağını kameralar karşısında açıklayan ünlü kim mi? Hadise... Şarkıcı bu sözleri söylediği dokuz ay önce Kaan Yıldırım yoktu hayatında, ama şimdi var...
Kaan Yıldırım aşkı Hadise’nin ayaklarını öylesine yerden kesmiş olacak ki, şarkıcı bu konuda söylediklerini unuttu ve “Asla yapmam” dediklerini yaptı.
Bu poza iyi bakın
El ele tutuşup başını yasladığı Yıldırım’la fotoğrafını Instagram’ında paylaştı. Hadise, nazar boncuğu koyduğu fotoğrafın altına şunları yazdı: “Yanımda... Sağımda, solumda, ufkumda.Yanında... Yazında, kışında, tüm baharlarında.”
Ne Aşkım Kapışmak gibi ‘vücut dili uzmanı’yım, ne de Mehmet Coşkundeniz gibi ‘aşk doktoru’!
Hadise
Uçankuş TV muhabiri Barış Ağıl, Maslak’ta gördüğü Halit Ergenç’e önce yaz tatilinin nasıl geçtiğini, ardından başrolünü oynadığı ‘Babil’in çekimlerinin ne zaman başlayacağını sordu.
Muhabir, “Ozan Bey’in (Güven) diziden ayrılması söz konusu” deyince Ergenç, şunları söyledi: “O, Ozan’ın takdiridir. Ben Ozan’ı çok severim. Çok uzun zamandır da tanırım. Sevgimiz baki. Böyle bir olay geldi başına. Ben buradan -yani adalet neyse yerini bulacak ama- alnının akıyla çıkacağını düşünüyorum. Çünkü öyle bir karaktere sahip olduğuna hiç şahit olmadım hayatım boyunca. Mutlaka orada bir şey olmuştur. Bunu da adalet çözecektir, bir yere varacaktır o. Herkesin hakkında hayırlısı.”
Büyük tepki çekti
Deniz Bulutsuz’un şikayeti üzerine savcılığın hakkında, “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, hakaret ve yaralama” suçlarından 3 yıl 8 aydan 13.5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlediği Ozan Güven’e Halit
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 15 Ağustos Cumartesi gecesi Beyoğlu Talimhane Açıkhava Sahnesi’nde ‘Modern Dans Topluluğu Kolaj Programı’nı icra etti.
Gösteriyi izleyen arkadaşım -adı bende saklı- o gece pandemi kurallarının ihlal edilmesinden duyduğu rahatsızlığı anlatmak için telefon açtı. Arkadaşım, telefonda anlattıklarına kanıt olarak o gece çektiği fotoğraf ve video’ları WhatsApp’ıma attı. Covid-19’dan 19 gün çekmiş biri olarak duyduklarım ve gördüklerim beni dehşete düşürdü.
İşte arkadaşımın anlattıkları: “İDOB, içeri girerken vatandaşlara el dezenfektanı kullanmayı, maskelerini etkinlik süresince çıkartmamayı, koltuklar arasında birer koltuk boş bırakmayı zorunlu kılmıştı ama protokol gelince işler değişti. Protokolde maskelerini çıkartıp fotoğraf çektirenler de vardı, gösteriyi arada bir sandalye boş bırakmadan üç kişi omuz omuza izleyen de!”
Bu nasıl yanıt?
İşin daha da vahim yanı şu: Sahnede bir saat boyunca havalarda uçan, nefes nefese, maskesiz ve sosyal mesafesiz dans eden oyuncuları
Koronavirüsün Türkiye’ye girdiği mart ayından hastaneye yattığım 27 Temmuz’a kadar bir gün bile maskesiz sokağa çıkmadım, sosyal mesafeye dikkat ettim. Pandemi döneminin çoğunu Kartepe’de geçirdim.
Bu denli tedbirli davranmamın iki temel sebebi vardı.
Birincisi; yaşım 59.
İkincisi; tansiyon ve şeker hastasıyım.
Eşimde de şeker ve tansiyon var, o yüzden öylesine titizlendi ki, eve giren her şeye hijyen operasyonu yapmaktan ellerinin derisi değişti.
Buna rağmen koronavirüs evimize nasıl girdi?
Maske takmayıp, sosyal mesafeye uymayan birinden eşime, ondan da bana bulaştı. 20 Temmuz’da eşimde boğaz ağrısı, ishal, mide bulantısı gibi rahatsızlıklar olunca Memorial’dan randevu aldık. Doktor, Kovid 19 testi istedi. Ertesi gün çıkan sonuç “pozitif” olunca acil servise gittik. Tomografi çekildi, ciğerler temiz çıkınca doktor “evde tedavi” dedi, Kovid ilacı verdi.
Twitter’dan sonra Facebook da ABD Başkanı Donald Trump’ın paylaşamlarına ‘teyit’ uyarısı koymaya başladı. Oysa Twitter, Trump’ın bazı paylaşımlarına ‘bilgiyi doğrula’, ‘şiddeti yüceltme’, ‘manipülasyon’ gibi uyarılar eklerken, aynı hassasiyeti göstermesi istenen Facebook’un patronu Mark Zuckerberg, bu isteği şu gerekçeyle reddetmişti:
“Trump’ın paylaşımları Facebook’un kurallarını ihlal etmiyor.”
Peki bir ayda ne değişti de Zucberberg’in Facebook’u geri adım attı?
Çünkü dünyaca ünlü 100’den fazla marka #stophateforprofit (Kâr için nefrete son ver) kampanyası başlatıp, reklamlarını geri çekti.
Zuckerberg’in bu yüzden kısa sürede 7.2 milyar dolar zarar ettiği haberleri çıkınca, “Adam dünyanın en zengin üçüncü insanı, serveti 87.8 milyar dolar. Reklam veren şirketlerin verdiği zarar yüzünden asla geri adım atmaz” diye düşünenler yanıldı.
Dünyanın önde gelen markaları #stopha-teforprofit kampanyasını başlattığında
Magazinciler, her gün turladıkları Nişantaşı Teşvikiye hattında Bade İşçil’i görünce “haber” çıkarmak için, oyuncuya ayaküstü birkaç soru yöneltir.
Muhabirler, dizilerde genelde Nebahat Çehre gibi zengin kadın rollerinde oynayan İşçil’e, fakir bir kadını canlandırmayı isteyip, istemediğini sorar. Oyuncu, bu soruya şu yanıtı verir:
“Çıkarılması zor roller geliyor. Beni de öyle şeyler heyecanlandırıyor. Tabii hep durumu iyi, zengin kızı oynuyorum, ama fakire tipim müsait olmuyor herhalde. Aslında imaj yaparız, olur. Bunu yapımcılara sormak lazım. Ben, gelenler içinde eleyip, seçiyorum. Belki Trakya köylüsünü canlandırabilirim. Doğulu bir kadın olmaz benden galiba.”
‘Hoşça Kal Anne’ ve ‘İçimdeki Epilepsi’ kitaplarının yazarı Duygu Batu, üçüncü romanını çıkardı. ‘Babası Yarası Olanlar’, okuyanı sarsan bir eser. Çünkü Batu kitabında, eşini öldüren babaların, çocuklarında ömür boyu kapanmayan bir derin yaralar açtığını ve onları nasıl ‘yaşayan ölü’ye çevirdiğini yazdı.
Bir çocuk annesi Batu, annesini öldürüp mezara gönderen, kendi hapse giren babasının onda nasıl izler bıraktığını kitabının ‘Son’ bölümünde şöyle özetledi:
“Bu kısmı kendi duygularıma ayırdım, babama... Bunu yapabilmek bile çok zor benim için... Annesi, babası tarafından öldürülmüş bir kadın olarak yazıyorum bu satırları. Kurgu kitap yazan bir yazar olarak değil. Her ne kadar çocukluğumda anneme olan şiddet yüzünden korkulu ve hüzünlü günlerim olsa da; baba sevgisi de, anne sevgisi de derinden gördüm. Değer gördüğümü hep hissettim. Sadece yanlış kurulmuş bir
Pınar Gültekin 27 yaşında, Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi İktisat Bölümü son sınıf öğrencisiydi. Kalan iki dersini verip, Kurban Bayramı’nda Bitlis’e
ailesinin yanına gidecekti. Evli ve bir kız çocuğu babası bir cani, akşam yemeği bahanesiyle götürdüğü Muğla’daki çiftlik evinde Pınar’ı öldürdü. Evli olduğunu öğrenince ayrılan Pınar’ı dönmeye ikna edemediği için kıskançlık krizine girdiğini söyleyen zanlının, cinayete dair anlattıkları tüyler ürpertti. Çünkü cani, genç kadını önce dövdüğünü, sonra boğazını sıkarak öldürdüğünü, cesedi yakmaya çalıştığını, başaramayınca varile sokup, üstüne beton döktüğünü itiraf etti.
Cemal Metin Avcı’nın itirafları kadar, onu savunmak için açılan sosyal medya hesabından yapılan, “Cemalimiz evli ve bir kız çocuğu babasıdır. O kız kuyruk sallamasa hiçbir şey olmayacaktı. Cemal’i eşine söylemekle tehdit etti” gibi kan donduran paylaşımlar,