‘Elde Var Hayat’ın ‘gizli yetenekleri’ sahneye çıktı ve döktürdü. Ekipte sanat müziği okuyan da, rap söyleyen de, country müzik yapan da vardı. Çağrı Bingüller, oyuncularının bu yönlerinden dizide yararlanacak mı?
Elde Var Hayat’ dizisinin yemeğine giderken biri bana, “Acayip eğlenceli olacak” dese, ona vereceğim yanıt, “İyi misin?” olurdu.
Çünkü genelde dizi yemekle sıkıcıdır. Hep beraber dizi izlenir.
Dizi biter bitmez bir alkış tufanı kopar. Herkes birbirini kutlar, “Müthiştim şekerim”, “Asıl sen süperdin” gibi komplimanlar birbirini izler. Şayet yemeğin verildiği yerde canlı müzik varsa, dizinin oyuncuları şarkıcıları dinlemekle yetinir, gecede başrolü kapmamaya özen gösterirler.
BSK Yapım’ın TRT 1 için çektiği ‘Elde Var Hayat’ın 13’üncü bölüm kutlama yemeği de öyle başladı, ama öyle bitmedi.
“Tecavüz sahnesinde Beren Saat mi daha inandırıcıydı, yoksa ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ filminde aynı rolü oynayan Hülya Avşar mı?” gibi işi sulandıran haberler, anketler yapılmamış olsa, olay bu noktaya gelir miydi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dilekçe Komisyonu’nun, vatandaşlardan gelen şikayetler üzerine Kanal D’de yayınlanan ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ için ‘alt komisyon’ kurup, diziyi incelemeye alması, nereden bakarsanız bakın ilginç bir gelişme.
Komisyon Başkanı AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın, daha tarafları dinlemeden, uzmanların görüşlerini almadan, “Reyting kaygısı yüzünden çocuk ve gençlerin olumsuz etkilenmesine izin vermeyiz” demesi, bana, amaçları ‘üzüm yemek’ değil, ‘bağcıyı dövmek’ gibi geldi. İnşallah yanılırım.
Türkiye’de televizyon yayınlarını denetlemekle görevli bir kurum var.
RTÜK de 444 1 178 hattına gelen bin 975 şikayet üzerine diziyi incelemiş ve Kanal D’ye ‘uyarı cezası’ vermişti.
Anlaşılan o ki bu ceza kimseyi tatmin etmemiş.
'Sağlık ve İyi Yaşam' araştırmasının sonuçları enteresan. Kaderciyiz ama 71'den önce ölmeyiz diyoruz. Kilolu olduğumuzu düşünüyoruz ama diyet yapmıyoruz. Doktora gitmek pahalı diyoruz ama sağlık hizmetlerini yeterli buluyoruz
Philips Türkiye, ERA Research & Consultancy’ye Türkiye çapında bir araştırma yaptırttı. Araştırmanın amacı, Türk halkının mevcut sağlık ve iyi yaşam durumunu nasıl algıladığını tespit etmekti. İstanbul, İzmir, Antalya, Gaziantep, Ankara, Bursa, Samsun, Kayseri, Van, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum’da 18 yaş üstü, bin 18 kişiyle yapılan 'Sağlık ve İyi Yaşam' araştırması ortaya ilginç sonuçlar çıkardı. ERA’nın, 12 büyük şehirdeki çalışma sonunda yazdığı rapor ve yaptığı analizler şunlar:
- Sağlık ve iyi yaşamla ilgili en önemli unsurlar, insanların ne kadar stresli olduğu ve çocuklarının genel sağlık durumu. Türk halkının geneli bu konuların neredeyse hepsinden hoşnut durumda. En azından stres düzeyi, tatil yapabildikleri süreler ve geçim maliyetleri açılarından durumlarından memnunlar.
- Türk halkının yarısı (yüzde 49) herhangi bir hastalı-ğının, rahatsızlığının olmadığını belirtmiş. Bu oran erkeklerde yüzde 61’e yükseliyor.
- Türk halkının
Cumartesi akşamı arkadaşlarla bizim sitenin cafesinde oturuyoruz...
Cafenin televizyonunda da Lig TV açık... Çünkü birazdan maçın ikinci devresi başlayacak.
Yaşları 13 ile 19 arasında değişen bir grup genç, içeri girdi ve “FOX’u açın... FOX’u açın” dedi ve
dedikleri de oldu...
Ne de olsa “Ataerkil” aile yapısından “Çocukerkil” bir hayata geçtik çünkü...
Çocuklar kanalı değiştirdiğinde FOX’ta reklamlar vardı.
Şimdiye kadar Kazakistan hariç yurt dışı seyahatlerimi hep Batı’ya yaptığım için Hindistan’a yolum hiç düşmedi.
Hollywood’a filmleri nasıl çektiklerini görmüşlüğüm var ama Bollywood’un bu işi nasıl yaptığına düne kadar tanıklık etmişliğim yoktu. Bollywood’la Hindistan’a gitmeden tanıştım.
Hem de Salacak’ta, Kız Kulesi’nin önünde.
Harem’den Üsküdar’a doğru giderken baktım deniz tarafından kalabalık bir ekip, çekim yapıyor.
Otomobilimi park edip, çekim alanına gidince anladım ki ekibim tümü Hindistanlı. Betonun üzerinde bir genç, çalan müzik eşliğinde ha bire dans ediyor. Belli ki planları İstanbul’un tarihi yarımadasını fon olarak kullanmak.
Ama denizin üzeri sisle kaplı.
Topkapı Sarayı, Sultanahmet, sislerin arkasında ‘var’la ‘yok’ arası.
Tarkan, “Müzikten sonraki aşkım” diyor ancak aşktan çok bir tutku, bir hobi bu.
Megastar, National Geographic Channel’da bu ay gösterilecek ‘Büyük Göçler’ belgeselini seslendirdi, Doğuş Grubu, Megastar’ın bu jestine karşılık onu NG Türkiye için yaban hayatı fotoğraflayıp, anlatsın diye Afrika’ya götürdü.
National Geographic Türkiye, Tarkan’ın Afrika’da çektiği yaban hayatı fotoğraflarını ve izlenimlerini bu ayki sayısında yer verdi.
National Geographic Channel, ilk bölümünü 7 Kasım Pazar akşamından itibaren ekrana getireceği için Tarkan’ın ‘Büyük Göçler’ belgeseline nasıl bir seslendirme yaptığını izleyemedim. National Geographic Türkiye, Tarkan’ın Afrika’da çektiği sekiz fotoğrafı kullandı. Tarkan’la bir de söyleşi yapan NG Türkiye’nin çektiği fotoğrafların 'fotoğraf altı' yazılarını da Megastar'a yazdırması güzeldi.
Kendi kendine öğrenmişÇünkü hepsinin altında fotoğraf makinesinin ölümsüzleştirdiği 'O an'a dair notlar vardı.
Fotoğraf çekme merakının beş altı yıl önce başladığını, makro çekimler yaparken hayvanların gözle görülemeyen detay ve güzelliklerine tanık olduğunu ve bundan çok etkilendiğini anlatan Tarkan, fotoğraf çekme aşkının nasıl başladığını ise şöyle
Sinema yazarlarının Kırmızıgül’ü ‘sinemacı’ olarak kabul etmeme hakkı var, ama onun, “Beni tanımayanı ben de tanımam” deme hakkı yok. Adalet mi bu?
Mahsun Kırmızıgül, 5 Kasım’da vizyona girecek ‘New York’ta Beş Minare’ filminin ‘basın gösterimi’ni iptal etti mi, etmedi mi?
Medyada yer alan haberlere ve yorumlara göre Kırmızıgül, çektiği iki filmin de iyi iş yapmasına ve beğenilmesine karşın kendisini bir türlü ‘sinemacı’ olarak kabul etmeyen sinema yazarlarına tavır için böyle bir şey yaptı.
Bu nedenle de sinema yazarlarının çoğu Kırmızıgül’ü topa tuttu.
Mahsun Kırmızıgül, sinema yazarlarına filminin ‘ön gösterimi’ için çağrı yapmış da sonra iptal etmişse, yaptığı yanlış.
‘New York’ta Beş Minare’nin senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu Mahsun Kırmızıgül ve yapımcısı Murat Tokat’ın bu konuda söylediği şu:
Ali Kırca ve arkadaşları insanların kendilerinden beklentilerini karşılamak için ‘Siyaset Meydanı’nı müziği ve sunucusu hariç tümüyle değiştirme kararı aldı. Kırca, takım elbise değil, spor kıyafetler de giyecek
Geçen hafta yazmıştı Sina Koloğlu, “Akışta vardı, ama son anda yayınlanmadı. Siyaset Meydanı’na ne oldu?” diye. ‘Siyaset Meydanı’na ne olduğunu merak edenler varsa, açıklayayım. ‘Siyaset Meydanı’ 1994 yılından beri ekranlarda. Her şeyde olduğu gibi ekranda 18’inci sezonuna giren ‘Siyaset Meydanı’nda da zamanla bir ‘metal yorgunluğu’ baş gösterdiği için Ali Kırca ve arkadaşları aylar önce şöyle bir karar verdi:
“Bir araştırma şirketiyle anlaşalım. Onlar bizim adımıza bir araştırma yapsın. İnsanların ‘Siyaset Meydanı’ndan neler beklediğini öğrenelim. Programı da ona göre yenileyelim.” Kırca ve arkadaşları, bu araştırmayı yapma işini Era’ya verdi. Onlar da, akademisyeninden gazetecisine toplumun kanaat önderleriyle geniş çaplı bir anket çalışması yaptı, toplumun her kesiminden insanlarla görüştü ve çalışmanın sonuçlarını ekim ayının ortasında ‘Siyaset Meydanı’ ekibine sundu.
Ali Kırca ve arkadaşları da, insanların kendilerinden olan beklentilerini karşılamak için