Ergen, Hatay’daki anaokulunu da açtıktan sonra, “Altı anaokulu yaptırmaya söz vermiştim. Sözümü yerine getirdim” deyip, kenara çekilmemeli. 81 ile 81 anaokulu yaptırmalı
Gülben Ergen’in bu yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 29 Ekim nedeniyle Çankaya Köşkü’nde vereceği ‘Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’na davet edilip edilmediğinin tartışıldığı günlerde şöyle yazmıştım: Gülben Ergen, 29 Ekim’de Çankaya Köşkü’ne değil, ‘Çocuklar Gülsün Diye’ kampanyası için Sinop’a gidecek.
Ergen, yazdığım gibi yaptı ve 29 Ekim’de ‘son anda’ davet edildiği Çankaya’ya değil, sosyal sorumluluk projesi olarak başlattığı ‘Çocuklar Gülsün Diye’ kampanyasının beşinci anaokulu açılışı için Sinop’un Durağan ilçesine gitti.
Günler öncesinden Gülben’e söz verdiğim için hasta hasta ben de gittim Sinop’a!
İyi ki gitmişim.
TRT Belgesel’de yeni bir program başladı... “Beyaz Sayfa” adında bir canlı sohbet programı bu...
Sunucusu da televizyon izleyicilerinin TRT 1’in sabah programından tanıyacakları Sabiha Akdemir...
Bir gitarla bir neyin canlı müzik icra ettikleri programda TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin hakkında bilmediğim birçok şeyi öğrendim.
“Beyaz Sayfa” ekibi programına konuk ettikleri TRT Genel Müdürü için “mini biyografi” mahiyetinde bir film hazırladı.
O filmde İbrahim Şahin’in golf tutkunu olduğu, hatta Golf Federasyonu Başkanlığı yaptığı belirtiliyordu.
Gerçi Şahin, “Başkan Vekilliği yaptım, başkanlık değil” diyerek küçük bir düzeltme yaptı, ama olsun.
Şahin’in golf tutkusunun nereden kaynaklandığını ve nasıl bir oyuncu olduğunu öğrenemedim.
Mehmet Ali Yılmaz, “Dostum olan biri böyle konuşmaz” diye açıklama yaptıktan sonra Gündeş, “Çok sevdiğim bir büyüğümün doğum gününe gittik. Bir misafir fotoğrafları basına vermiş” deyip, geri vitesine takmış, ama ne fayda
Şov dünyasındaki insanların medyadan yana en çok dert yandıkları, şikayetçi oldukları konu nedir? Gazetecilerin, o kişi hakkında aldığı istihbaratı ona danışmadan, onun görüşünü almadan haber yapması.
Sanatçılar, yerden göğe kadar haklılar bu konuda.
Peki aynı yanlışı yapan bizzat sanatçının kendisi olunca ne demek gerekiyor?
Böyle bir durumda söylenebilecek en hafif söz şu olur:
“Bari sen yapma?”
Gündüz Demir’in yazdığı ‘Devekuşunun Kanatlarında Zeki & Metin’ kitabını okuduktan sonra, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın, 37 yıl nasıl ortak kalabildiğini üzerine çok düşündüm. Çünkü kitap, Akpınar’la Alasya’nın ortak yanlarının ne kadar az, ama ayrı düştükleri konuların ne denli çok olduğunu açık ve net olarak ortaya koyuyor. “Ben kesinlikle bir sosyalistim” diyen Akpınar, eski ortağı Alasya içinse şunları söylüyor: “Zeki’nin siyasi tandansını bugün bile sorsan net bir görüşü yoktur. Yani ‘liberal’ desen, nasıl ‘liberal’dir?”
Bir dönem Bedrettin Dalan’ın kurduğu partide Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Zeki Alasya’nın, kendisini ‘sosyalist’ olarak gören Akpınar için söyledikleri şu: “Metin kafa yapısıyla falan gerçekten de merkez soldadır. Ama yalnızca kafa yapısıyla solda olmak yetmez. Bu bir yaşam biçimidir de aynı zamanda. Sosyalizm, sol bir yaşam biçimidir. Metin’in öyle yaşadığını düşünmüyorum. Ama ben öyle yaşadığıma inanıyorum.”
Zeki & Metin’in tek ortak yanı
Akpınar, Alasya’nın bu değerlendirmesine şöyle itiraz ediyor: “Eğer ben sosyalist düşünceye sahipsem, halkın çoğunluğunun mutlu olmasını istiyorsam, ezilen halkın seviyesinin ayarlanmasını
Zeytin, bir yıl çok olunca, ertesi yıl az olurmuş çünkü. Irmak’ın gişe performansı da zeytin hasadı gibi. Bir filmi müthiş iş yapıyor, bir sonraki çakılıyor
Söz yazarı ve besteci Mehmet Yüzüak’tan ‘Dertlerimin Var Yılı’ adlı yeni bestesini dinleyene kadar, ‘var yılı, yok yılı’ diye bir tanımı duymamıştım. Kaz Dağları’nın eteklerinde açtığı turistik tesiste tesadüfen karşılaştığımız Yüzüak, ‘Dertlerimin Var Yılı’nı neden esinlenerek yazdığını şöyle anlatmıştı:
“Zeytin üreticilerinin kullandığı bir sözdür ‘var yılı, yok yılı’. Zeytin, bir yıl çok olunca, ertesi yıl az olurmuş çünkü. Söz beni çok etkiledi ve bu şarkıyı yaptırdı.”
‘Var yılı, yok yılı’ nereden mi aklıma geldi? İzah edeyim nedenini... Yönetmen Çağan Irmak’ın altıncı filmi ‘Prensesin Uykusu’, 19 Kasım’da vizyona girecek. Irmak’ın şimdiye kadar çektiği filmlerin gişelerine bakınca birden bu söz aklıma geldi.
Çünkü Çağan Irmak’ın gişe performansı da zeytin hasadı gibi. Çağan Irmak’ın filmografisine ve gişe rakamlarına bakar mısınız?
Çağan’la ya batarsın ya çıkarsın!Bir ‘zirve’de, bir ‘dip’te. Bir filmi müthiş iş yapıyor, bir sonraki çakılıyor.
Dizi sektörünün başaramadığı şeyi Facebook’ta oluşturulan bir platform başarabilir mi? Dizi çekenlerin şikayetlerini dikkate almayan televizyonlar acaba, 90 dakikalık dizileri izleyenlerin şikayetlerine kulak verir mi?
Facebook’ta ‘90 Dakikalık TV Dizilerine Hayır Platformu’ oluşturdu. Her gün Facebook kullanıcılarından yüzlerce e-posta alıyorum bu konuda.
Gelen elektronik postalarda ortak bir metin yok. Ancak şikayet edilen konu aynı; dizi sürelerinin uzunluğu!
“90 dakikalık dizilere hayır” diyor hepsi.
Dizilerin 1.5, hatta iki saat sürmesinden şimdiye kadar kimler şikayetçiydi?
Her hafta o dizileri yayına yetiştirmek için gece- gündüz demeden dizi çalışanları.
Agah Özgüç’le Mehtap Göral’ın yazdığı ‘Müjdat Gezen’ adlı kitapta sanatçının ‘Gırgıriye’ filmini çektikleri günlerden kalan ilginç bir anısı var
Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ‘Altın Portakal’ nedeniyle bir dizi kitap, katalog çıkardı... ‘47’nci Altın Portakal Film Festivali Yayını’ kitapları masamın üstüne dizdim:
-Ali Can Sekmeç’in yazdığı ‘Belgesel Bir Hayat Behlül Dal’
- Yine Ali Can Sekmeç imzalı ‘Emeğin İzinde Bir Sinemacı Ertem Göreç’
- Gözde Onaran ve Senem Aytaç’ın kaleme aldığı ‘Yeşilçam’ın Tüm Harfleri Safa Önal’
- Övgü Gökçe ile Fırat Yücel’in yayına hazırladığı ‘Başka Türlü Bir Hikaye Nur Sürer’
Bu konuyu yazıp yazmamayı çok düşündüm doğrusu...
Çünkü “bıçak sırtı” bir konu bu...
Bir tarafta her an işsiz kalma ihtimali olan 240 TRT çalışanı söz konusu...
Öte yanda HABERSEN’in açtığı davada, mahkemenin verdiği karar...
Diğer tarafta da TRT...
O nedenle olayı becerebildiğim ölçüde objektif ve tarafsız yansıtma gayretime rağmen, istemeden de olsa taraflardan birini kızdırmak mümkün...
Zira, sizin yağmur yağacak tahmininize, “Burnum uzun diye sen bana ördek mi demek istedin? Çünkü yağmur yağınca göl oluşur, gölde ördekler yüzer. Sen beni ördeğe benzettin” diye alınganlık gösterip “durumdan vazife” çıkaracak o kadar çok insan(!) var ki!