Başrolünü oynadığı ilk filmi ‘Recep İvedik’le 2008’in, ikinci filmi ‘Recep İvedik 2’yle de 2009’un gişe rekortmeni olan Şahan Gökbakar, 2010’da kendisini zirveye taşıyacak üçüncü filmin çekimlerine başladı.
Yakında Turkcell’in ‘Tosun’u olarak maceradan maceraya koşacak olan Gökbakar’ın üçüncü filminin kadrosu da diğerleri gibi sır. Kardeşi Togan Gökbakar’ın yönettiği filmde, Şahan Gökbakar’ın bu kez içine giren cini çıkarmaya çalışmasının dışında ‘Recep İvedik 3’e dair pek bir şey bilinmiyor.
Alice’yi takip edenler bilirler.
‘Devlet sırrı’ gibi saklanan ‘Recep İvedik 2’nin konusunu yazmıştım. Bu kez Şahan Gökbakar’ın filmde başrolü kiminle paylaştığını yazmakla yetineceğim.
‘Recep İvedik 2’de Starbucks macerası vardı.
Birkaç yıldır turizm sektörüne ciddi canlılık getiren ‘konserli tatil paketleri’nin sonu mu geldi?
Bu soruya net bir yanıt vermek zor.
Ama ‘turizm başkenti’ Antalya’da bu bayram olan biteni şöyle özetleyebilirim.
‘Gazino turizmi’ ilk ciddi darbesini bu Kurban Bayramı’nda yedi.
Bu ‘sonun başlangıcı’ mı, yoksa ‘geçici bir sorun’mu bilemem.
Antalya’da otellerin bir kısmı, her ‘ölü sezon’da olduğu gibi bu Kurban Bayramı’nda da ‘konserli tatil paketleri’ hazırladı.
Müşterilerine bayramda ‘şarkılı, türkülü tatil’ sunmak amacıyla yola çıkan otellerden çoğu, talep azlığı nedeniyle programlarını iptal etmek zorunda kaldı.
NTV’nin Kurban Bayramı nedeniyle hazırladığı özel programların tanıtımı beni yıllar öncesine götürdü...
Çünkü birkaç yıl önce biz de Kurban Bayramı için Milliyet’te benzer bir projeyi hayata geçirmiştik.
Şov dünyasının ünlüleri, spor ve siyaset dünyasının ünlüleriyle Milliyet için “Bayram Söyleşileri” yapmıştı.
Ata Demirer, Fatih Terim’le, Beyazıt Öztürk, Deniz Baykal’la, Okan Bayülgen, Kadir Topbaş’la konuşmuştu...
Ünlülerin ünlülerle yaptığı renkli söyleşiler bir hayli ses getirmişti...
NTV’nin Kurban Bayramı için hazırladığı programlar da bana o söyleşiler kadar sıcak geldi...
Hangi ünlünün NTV için kiminle söyleşi yaptığına gelince:
Şurası bir gerçek ki bu ülkede insanların beğenip gişede ödüllendirdiği hiçbir filmi eleştirmenler beğenmiyor. Eleştirmenlerin “Çok iyi” dediği filmleri de halk sevmiyor.
Festivallerde jürilerin ödül yağdırdığı filmleri izleyici ödüllendirmiyor. İzleyicinin beğendiği filmlere de festivallerden ödül çıkmıyor.
Buna örnek son ‘Altın Portakal.’
Antalya’da ‘Halk Konseyi’, ‘En İyi Film’ olarak ‘Başka Dilde Aşk’ı seçti.
Festival jürisi bu filme tek bir ödül dahi vermedi. Antalya’da jürinin ödül yağdırdığı tek film ‘Bornova Bornova’ oldu. ‘Altın Portakal’ın ardından vizyona giren ‘Bornova Bornova’, şimdiye kadar ne kadar gişe yaptı biliyor musunuz?
‘Bornova Bornova’yı iki haftada sadece 7 bin 334 kişi izledi.
Yılmaz Erdoğan’ın son filmi ‘Neşeli Hayat’ı İstinye Park’taki galasında izledim. ‘Neşeli Hayat’ güzel bir film. Ne demek istediğini çok iyi anlatıyor. Günümüz Türkiye’sinde milyonlarca insanın yaşadığı dramı çok iyi özetliyor.
Kurban Bayramı’nın ilk günü seyirciyle buluşacak ‘Türkler Çıldırmış Olmalı’ filminin ilk gösterimi önceki gece Nişantaşı’ndaki City’s Sinemaları’nda yapıldı.
Filmin adı size Turgut Özakman’ın büyük ilgi gören kitabını getirmiş olabilir, ama ‘Türkler Çıldırmış Olmalı’nın ‘Şu Çılgın Türkler’le alakası yok.. O ‘Türkler’ başka, bu ‘Türkler’ başka!
‘Türkler Çıldırmış Olmalı’nın konusu, onlarcasını izlediğimiz tipik bir Hollywood aksiyonu.
Hollywood filmlerinde CIA, hapiste yatan eski bir ajan ya da denizciye önemli bir operasyon görevi verir. Operasyon ekibi, görevlendirilen kahraman gibi mahkumlardan oluşur. Her birini farklı bir yeteneği vardır ama hepsi de ‘arıza’dır. Ekip, verilen görevi başarıyla tamamlarsa, her biri özgürlüğüne kavuşacaktır.
Hollywood filmlerinde bu tür özel timler, deneyimli askerlerden oluşur.
‘Türkler Çıldırmış Olmalı’da ise Tim Komutanı ‘Albay Mehmet Kara’ (Burhan Öçal) ile kızı ‘Yüzbaşı Asena’ (Zeynep Beşerler) hariç, tümü cezaevinden seçilen tipler.
Hepsi de ‘acemi asker’.
RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun‘un Fatih ve Etiler’de oturanların milli ve manevi değerlerini kıyaslaması neyin işareti olabilir?
RTÜK Başkanı Prof. Davut Dursun, Tüketiciler Birliği’nin Fatih Belediyesi Topkapı Sosyal Tesisleri’ndeki toplantısında televizyon yayınlarının toplum üzerindeki etkisine dair ilginç açıklamalar yaptı. Bunlar arasında en düşündürücü olanı şuydu:
“Yasa koyucu diyor ki, ‘Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı yayın yapılamaz’. Şu toplumun (Konuşma yaptığı Fatih’i kastediyor olmalı) milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların milli ve manevi değerleri aynı mı?”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun Başkanlığı’nı yapan Prof. Davut Dursun ile türkücü İsmail Türüt arasında söylem farkı olması gerekmez mi?
İki televizyon yöneticisi arkadaşla sohbet ederken konu televizyonlardaki evlilik programlarına geldi. Kısa bir süre öncesine kadar dört kanalda bu programlardan vardı. ATV’deki ‘Esra Erol’da Evlen Benimle’ hafta içi her gün saat 15.00’te başlayıp, 18.30’a kadar sürüyor. Günde 3.5, haftada 17.5 saat süren bir yayın.
Star TV’deki ‘Zuhal Topal’la İzdivaç’ ise 11.10’da başlayıp, saat 15.00’te bitiyor.
Star TV de hafta içi her gün yaklaşık dört saatini, haftada ise 20 saatini evlilik programına ayırıyor.
Bir evlilik programı da FOX’ta var.
Songül Karlı ile Uğur Arslan’ın sunduğu ‘Su Gibi’ ise hafta içi her gün 12.15 - 15.00 saatleri arasında FOX ekranında. FOX’un günlük yayın akışında evlilik programına ayırdığı süre iki saat 45 dakika.
Ali Küçükbalçık eşi Kibariye’nin hamileliği için “Yanlış istihbarat” demişti.
Geçen hafta bugün; yani 16 Kasım Pazartesi akşamı... TRT Müzik’in açılışından sonra Billur Kalkavan’ın Türkmax’teki programına katılacaktım. TRT’nin kokteylindeyken bir arkadaşım aradı, “Galatasaray’da bir kafedeyiz, vaktin olursa gel” dedi.
Kokteylden çıkıp kafeye uğradım. Sohbet sırasında masadakilerden biri Kibariye’nin hamile olduğunu söyledi. Bu konuda haberler de çıkmıştı. Madem ki bu kadar dillendiriliyor bu konu, bari arayıp doğrusunu öğrenelim dedim. Kibariye’yi aradım, telefona eşi Ali Küçükbalçık çıktı. Kendimi tanıtıp, “Hayırlı olsun, Kibariye Hanım hamileymiş, doğru mu değil mi?” diye sordum. Ali Bey, kendinden gayet emin bir ses tonuyla soruma şu yanıtı verdi: “Yok öyle bir şey. Yanlış istihbarat.” Haber kaynağımın sağlam olduğunu ve bu konuda medyada da haberler çıktığını vurgulayıp üsteleyince de bu kez şöyle dedi: