Bir dönem dizilerle elde ettiği reyting başarısı nedeniyle “Dizi atv’de izlenir”i kanalın tanıtım sloganı yapan atv, eski sloganın hakkını vermek için yine dizi atağına kalktı.
Ağustos ayında seyircilerinin karşısına üç yeni dizi çıkaracak olan atv, eylül ayında başlayacak yeni yayın dönemi için de altı yeni dizi anlaşması yaptı.
Geçen sezonun iddialı dizilerinden “Adanalı”, “Elveda Rumeli”, “Parmaklıklar Ardında” ile “Canım Ailem”i yeni yayın döneminde de ekrana getirmeye devam edecek atv,’nin yeni dizileri de birbirinden iddialı.
atv’nin dizi anlaşması yaptıkları kişiler arasında Erol Avcı, Türker İnanoğlu, Timur Savcı, Gül Oğuz ve Tomris Giritlioğlu gibi tecrübeli yapımcılar da var, Nezihe Dikilitaş ile bol ödüllü “Sonbahar” filminden Serkan Acar gibi sektörün yenileri de var. İşte atv’nin yeni dizileri...
Dizilerden üçü Ağustos’ta Günahların gölgesi uzun olur Es-Es Kampus
Yapım: Tim’s. Yapımcı: Timur Savcı. Senaryo: Barkın
Kaş yapayım derken göz çıkarmanın ne demek olduğunu bilir misiniz? Düne kadar ben de bilmiyordum, ama öğrendim...
“Yasak, Nilüfer’i 1 numara yaptı” yazıma bazı okurlardan sitem yüklü e-postalar gelince, anlatmak istediğimle, anlaşılan arasında fark olduğunu anladım.
Sonra Nilüfer telefon açıp, “Albümümün satışını Power Türk’ün yasağına bağladın ya helal olsun sana. Ben hiç mi iyi bir şey yapmadım” deyince, sadece yapmaya çalıştığım kaşın altındaki gözü değil, ötekini de çıkardığımı fark ettim.
Nilüfer’e, “O yazıdan, gerçekten öyle bir anlam mı çıkıyor” diye sordum, yanıtı, “Valla başlarda öyle değil, ama sonunda çıkıyor” oldu.
Kendimi “Babam ve Oğlum”daki Çetin Tekindor’un yerine koydum ve onun gibi “Hay elim kırılaydı” dedim, Nilüfer’in tepkisi “Allah korusun” dedi.
“Keşke lap topum bozulaydı” dedim, Nilüfer ona itiraz etmedi, alacağı olsun! Latife bir yana, bazen sizin ne anlatmak
Hayli zamandır böyle bir tartışma izlememiştim televizyonlarda... Pazartesi akşamı TRT 2’de “İşin Doğrusu” adlı programın canlı yayınında Ankara’daki Akay Kavşağı’yla ilgili tartışma vardı.
Taraflardan biri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, diğeri ise TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı ve ODTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. H. Tarık Şengül’dü...
Canlı yayının başında Şengül, “Ankara’da yaptığınız kavşaklara harcadığınız parayla 15 km metro yapardınız” deyince Gökçek, “Doğru değil” diye itiraz etti:
Şengül, “Nasıl değil? Bu rakamı söyleyen sensin” deyince Gökçek, geri vitese taktı:
“Tam 15 kilometre değil. 12 - 15 arası.”
Şengül, Gökçek’i “kendi silahları”yla vurmaya devam etti.
Yanındaki dosyalardan birini çıkarıp, Gökçek’in kavşakların ve üst geçitlerin projelerini kendisinin çizdiğine, sonra da mimarlara verip “Alın detayları çözün” dediği haberi gösterip,
Powertürk’ün patronu Cem Hakko ile aynı kuşağın insanlarıyız... Ne muhtıralar, darbeler görmüş bir kuşağın insanı olarak anlamsız yasaklarla bir yere varılamayacağını çok iyi biliriz.
Bazı sanatçıların ülkelerine girişinin, bazı sanatçıların da TRT’ye çıkmasının yasak olduğu yılları yaşamış insanlar olarak, o yasakların aslında, yasaklananlara değil, yasaklayanlara zarar verdiğini yaşayarak görmüş bir kuşağın bireyleriyiz...
TRT yıllarca Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur gibi şarkıcılara yasak koydu.
TRT’nin yasağı onları bitirdi mi?
Hayır... Aksine, TRT’nin yasakladığı sanatçıları halk bağrına bastı “Arabesk’in kralları” yaptı...
Powertürk’ü yönetenlerin bu gerçeği bilmesine rağmen Nilüfer’in klibini, gerekçesi ne olursa olsun ekranına getirmemiş olması da müzik kanalına değil, yasak koydukları sanatçıya yaradı.
Powertürk’ün yayınlamadığı klibi Kral TV aldı, baş tacı yaptı.
Deniz Seki, cezaevi ve Hüsnü Şenlendirici üçlemesinden bana fenalık geldi...
Sadece bana mı?
Benim gibi birçok insana da...
İspatı ortada...
Kral TV gecesinde Hüsnü Şenlendirici ikinci kez sahneye çıktığında salon boşalmıştı.
Niye? Sırf bu olayların insanlarda yarattığı öfke nedeniyle...
Hüsnü Şenlendirici iyi bir müzisyen olabilir...
Bazı insanlar vardır ne giyseler yakışır... Bazıları da var ki, ne giyerlerse giysinler, üstlerinde sakil durur...
Kadınların normalde hayatları boyunca bir kez giydikleri gelinliğin, yakışıp yakışmadığı, onu güzelleştirip güzelleştirmediği önemli bir konudur.
Dikkat edin kadınlar, “Çok güzel bir gelin oldu” sözünü her zaman kullanmazlar.
Çünkü bu söz içinde iki övgüyü birden barındırır.
Birincisi gelin güzeldir...
Hülya Avşar’la Sadettin Saran’ın ayrılık haberini başkası yapsa inanmazdım... Hatta Hülya Avşar, bu ayrılığı kız kardeşi Helin’in internet sitesinden duyursa bile buna, yine bu işin içinde bir bit yeniği olmasın kaygısıyla bakardım...
Ama ayrılık haberini “Hülya Avşar muhabiri” Mehmet Çalışkan yaptığına göre tamamdır...
Çünkü Çalışkan’ın Hülya Avşar’a nasıl bir aşkla bağlı olduğunu iyi bilirim...
Kitabını bile yazdığı Avşar’ı üzecek bir habere imza atmak, onun için ölümdür...
Mehmet Çalışkan’ın Habertürk’te dün yayınlanan o haberi yazarken içinin kan ağladığına da adım gibi eminim...
Zaten haberin satır aralarında da var bu...
Çalışkan’ın, “Herkesin evlenmelerini beklediği ikilinin ayrılık kararı, yakınları için de şok oldu” diye yazarken kendi hislerini dile getirdiği kanaatindeyim.
Tatilde giderken yanıma aldığım kitaplardan biri de “Hiç Merak Ettiniz mi?”ydi... Kitabın üst başlığı şöyle:
“Her şeyi bildiğinizi mi sanıyorsunuz?”
Gerçekten de öyle... İnsan, evren, doğa, hayvanlara ve gündelik yaşama dair “Vay be!” dedirtecek 235 sorunun cevap bulduğu kitabı okuduğunuzda birçok şeyi gerçekten de bilmediğinizi anlıyorsunuz.
Örneğin, alyansı neden başka parmağa değil de “yüzük parmağı”na takıyoruz? Ali Bolat’ın yayına hazırladığı kitap bunun sebebini şöyle anlatıyor:
“Bu en eski geleneklerden biridir. Evlilik yüzüğünü ilk defa eski Mısır Kraliçesi Nefertiti takmıştır. O yıllardaki tıbbın ne kadar ileride olduğu ayrı bir tartışma konusudur, ama yüzyıllar sonra anlaşılmıştır ki, direkt kalbe giden tek damar evlilik yüzüğümüzü taktığımız parmaktadır. Başka hiçbir parmağımızdan direkt kalbe giden damar yoktur.
Nefertiti yapmış olduğu bu hareketle eşine kalbine giden yolun onun tarafından bağlandığını göstermek istemiştir. Ve bu gelenek hiç bozulmadan