Şeren’den Koloğlu’na sevgiyle

25 Aralık 2013

Aradan tam 40 gün geçti... Doğan Koloğlu’nu kaybetmiş, acıyla, sevgiyle, saygıyla, minnetle toprağa vermiştik. Ama o gün benim içimi acıtan başka bir şey daha vardı: Turgay (Şeren) ile Doğan Koloğlu sanki helalleşememişlerdi.

TT Arena’da düzenlenen törenden sonra Galatasaray TV stüdyolarına inmiştim. Bahri Havadır ve arkadaşları, Koloğlu’nun yakın çevresinden, dostlarından, meslektaşlarından mesaj ve anılar derlemeye çalışıyordu. Genç bir arkadaş GSTV Yayın Yönetmeni Havadır’ın yanına geldi, “Maalesef, dedi, Turgay Abi konuşamıyor. Konuşurken yoruluyormuş. İyi değilmiş. Bağlanamıyoruz!”

Yüreğim burkuldu. 80’li yıllarda Doğan Abi’nin “Hücum Futbolu” tezine en çok karşı çıkan, en ağır eleştirileri yapan, üslubu gereği zaman zaman da ölçüyü kaçıran Turgay Abi’nin susması, çok farklı algılara, haksız yorumlara neden olabilirdi. Sağlık nedenleriyle konuşamaması, o suskunluk ve sessizliği başka yerlere taşıyabilirdi.

Hafta sonunda oynanan Galatasaray-Trabzonspor maçı, skorun ve golcülerin ötesinde iki takımın kalecilerini zirveye çıkarmıştı. Hücum futbolu ve gol için kuralların yorumunu hep kaleciler aleyhine yenileyen, golcülere en yüksek parayı veren, onları kahramanlık payesiyle

Yazının Devamı

Nihayet “normal”!

22 Aralık 2013

Son yılların en arızalı, en maceralı sezonunu yaşayan Beşiktaş, dün nihayet her şeyi ile “normal” bir maç yaptı.
Skor tabelası, beklendiği gibi normaldi. Beşiktaş nihayet unuttuğu galibiyeti yeniden hatırladı.
Evet, mevsim normallerini yaşıyordu Beşiktaş. Sahaya atlayan falan olmadı. Fernandes, Oğuzhan, Almeida, Motta yoktu. Ortada 1 adet top vardı. O nedenle hakemin kafasını karıştıracak bir şey de olmadı.
Sadece iki yabancı ile oynadı Beşiktaş. Sivok ve Holosko... İkisinden üç gol çıktı. Bir de Olcay’ın soluyla attığı var ki her türlü övgünün üzerindedir. Beşiktaş adına tabloyu olumluya çeviren başka bir güzellik de formalarına ve formlarına hasret kalan üç futbolcunun Mustafa Pektemek, İsmail Köybaşı ve Uğur Boral’ın canla - başla, gayret ve istekle sorumluluk üstlenip günü normalleştirmeleriydi. Mustafa, gol atmadı ama asist yaptı. Hemen her pozisyonun içinde yer aldı. Uğur Boral, savunmaya da hücuma da katıldı. En azından soluyla attığı kornerlerde kimse Fernandes’i aramadı. Günün adamı ve takımın lideri Olcay Şahan oldu. Hem oyunu organize etti, hem de kazandığı her topla arkadaşlarını rakip kaleye yöneltti.
Holosko’nun iki golü, sabrının, sorunsuzluğunun ve

Yazının Devamı

Seçilmiş kurban: Beşiktaş

18 Aralık 2013

Kulaktan kulağa fısıldanan, tribünden haber merkezlerine kadar hemen her yerde konuşulan şu: Gezi Parkı olaylarında Beşiktaş’ın etkin taraftar grubu Çarşı hükümeti rahatsız etti, öfkelendirdi. Beşiktaş şimdi taksit taksit bedel ödüyor.
Saha içinde ve dışında yaşanan olaylara bakacak olursanız, kuşkuları haklı çıkaran değil, kuşkulara yol açan gariplikler söz konusu.
Galatasaray maçında Beşiktaş’ın kendi taraftarlarından bir grup, sahaya atlıyor. Önceki derbilerde görülmemiş, anlaşılmaz bir tribün tepkisi bu.
Hakem Fırat Aydınus, rakip takım futbolcularına ve kendilerine yönelik bir saldırı oluşmadığı halde tehdit algısıyla soyunma odasına gidiyor. O gidişin dönüşü yok.
Sonuç belli: Beşiktaş hükmen mağlup ilan ediliyor.
Pazar günü Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda Beşiktaş konuk takım. Ev sahibi kulüp, rakip seyirci kabul ettiği için, Galatasaray maçından beri ceza nedeniyle Beşiktaş’ı izleyemeyen tüm taraftarlar (kadın, erkek, çocuk) tribünde kendilerine ayrılan bölümde yer alıyor.
O da ne? Ev sahibi Kasımpaşa’nın tribünlerinden atlayan 37 yaşındaki bir seyirci, rakip ceza alanında Beşiktaş’lı Fernandes’i çelmeleyerek yere düşürüyor. Bu açık saldırıya karşı,

Yazının Devamı

Donk, Şimşek ve Almeida

16 Aralık 2013

Bu maçın senaryosunu Ryan Donk, Barış Şimşek ve Hugo Almeida yazdı. Üçüncü dakikadaki Almeida golüyle 1-0 önde oynayan Beşiktaş, iştah ve hevesle hücum gösterisini sürdürüyordu. 30. dakika dolarken, sahaya ikinci top atıldı. Beşiktaş ceza alanında gol pozisyonuna girmişti. O sırada Ryan Donk, elindeki ikinci topu beklenmedik biçimde Almeida’nın önündeki topun üstüne attı ve oyun durdu.
Donk’a sarı kart. Hakem atışı ve tek topla oyuna dönüş...
İlk bakışta Barış Şimşek’in kararı doğru görünüyor. Ama düdüğün çalındığı an çok önemli. Bu düdüğün çalınıp oyunun duruşunu acaba Barış Şimşek raporuna nasıl yazacak?
1. Ryan Donk’un elindeki ikinci topu gördüm ve oyunu durdurdum, derse sarı kart ve hakem atışı... Mesele yok!
2. Donk’un elindeki cisimle (o cisim burada ikinci top) oyundaki topun hareketini durdurma eylemi, kurallara göre penaltı. Hakem Şimşek, düdüğü bu hareketten sonra çaldıysa (bize göre öyle) penaltı atışına hükmetmesi, ihlali yapan Ryan Donk’a da bir sarı kart göstermesi gerekirdi.
Her şey rapora göre biçimlenecek. Sanırım Barış Şimşek birinci olasılığı yazıp bu işten sıyıracaktır.
Hayatın her alanında görüldüğü üzere Ryan Donk’un hareketi tam anlamıyla

Yazının Devamı

Kar çilekleri

12 Aralık 2013

Eskilerin “Her şerde bir hayır vardır” sözü, Galatasaray-Juventus maçına “cuk” oturdu. Sarı-kırmızılıların maceralı, bol sorunlu Juventus maçlarından birine daha tanık olduk. Kar yağışında güme giden Werder Bremen maçını hatırladık. TT Arena’daki ısıtma-temizleme skandalına, Portekizli hakem Pedro Pronçea’nın abartılı bir işgüzarlıkla erteleme kararına tanık olduk.
Bunların hepsi de can sıkıcıydı. Utanç vericiydi.
Ama her yeni başlayan gün gibi, Çarşamba da kalan 58 dakikalık maça beyaz umutlar serpiştiriyordu.
Yaşadığımız kötü geceden sonra, yer yer çamurlaşıp yapışkan hal alan zeminde iki takım da gerçek bir fizik ve ruh mücadelesine giriştiler. Doğrusu Juventus, sahayı daha iyi kullanıyor, zaman zaman daha etkili ataklarla diş gösteriyordu. Ama yine de statükocu olanlar, kendi lehlerine olan durumu değiştirmek istemeyenler onlardı. Galatasaray değiştirmek zorundaydı. Mancini değiştirmek zorundaydı. Burak, Selçuk, Sneijder, Umut, Eboue, Riera değiştirmek zorundaydılar. Onların kazanması gerekiyordu.
Oyunda öyle görüntüler vardı ki, Başkan Aysal’ın da UEFA’ya razı demeçlerini hatırlayınca, bizimkilerin de hallerinden pek şikayetçi olmadıklarını görüyorduk. Oyunun iki

Yazının Devamı

Saygıyla, sevgiyle, dikkatle!

11 Aralık 2013

Futbol alanında yine futbol dışı tartışma konularına takılıp kaldık. Günlerdir düştüğümüz tuzağın içinde debelenip duruyoruz.
O tuzaklardan birincisi, Fethiyespor’un Saracoğlu Stadı’ndaki Ziraat Türkiye Kupası maçına “YÜCE ATATÜRK” yazılı tişörtlerle çıkması ve bu nedenle kulübün Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi.
İkincisi de cuma akşamı, TT Arena’da oynanan maçta Galatasaraylı Eboue ve Drogba’nın, vefat eden Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’ya “Rahat uyu” ve “Teşekkürler” yazılı tişörtlerle saygılarını sunmaları. Baştan söyleyeyim: Fethiyesporlu futbolcuları da Eboue ve Drogba’yı da davranışları ve verdikleri mesaj, sundukları saygı nedeniyle ayakta alkışlıyorum.
Keşke daha fazla saygı örneği görsek sahalarımızda.
Ama yine de problematik bir uygulama bu. Her iki davranış biçimi de önceden izin alınmasını gerekli kılan uygulamalar. Türkiye Futbol Federasyonu Sportif Ekipman Talimatı’na göre, kulüpler önceden izin alarak gördüğümüz örnekleri tartışmasız biçimde sergileyebilirdi.İzin almadılar, masum bir ihmal söz konusu. Ne var ki hakemler, gözlemciler ve federasyon temsilcileri, o maçı seyretmekle kalmazlar. Onların sizden ve bizden daha

Yazının Devamı

Rüzgâr gibi geçti

10 Aralık 2013

Beşiktaş zor koşullarda zor bir rakiple karşılaşıyor. Galatasaray maçında kırmızı kartlarla kimyası bozulan Sivasspor, nihayet ceza sürecini aşıp yerleşik kadrosuyla geliyor İstanbul’a. Beşiktaş ise bırakın rotasyonu, zorunlu değişikliklerle derme-çatma bir onbir oluşturup Roberto Carlos’a “hoşgeldin!” diyor.
Necip, Sivok’un alternatifi olarak stoper görevi almış. En son ne zaman stoper oynadı ? Hatırlamak güç. Veli’nin sakatlığında Oğuzhan da yoksa merkezde Necip oynamalı, ama savunmayı daha önemsemiş olacak ki Bilic Mehmet Akgün’le Atiba’yı birlikte merkeze alıyor.
Hakçası Necip’in de Mehmet Akgün’ün de yerlerini iyi doldurduklarını söyleyebiliriz.
Ama yine de arıza var. Beşiktaş fırtına gibi başlıyor. Çok koşup çabuk oynayarak rakip üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Golü de bulduktan sonra rüzgârın hızı düşüyor. Sonra ağır aksak, tembel, sorumsuz bir oyalanma sürecine giriyorlar. Sorumluluktan uzak, maçı bitirmeye bakıyorlar.
Almeida hem yönetimin sözleşme uzatma girişimleri, hem de Portekiz’le Brezilya’ya, Dünya Kupası’na katılma ihtirasını taşıyor. Bu tutku, oyununa da yansıyor. Beşinci dakikada Motta asistiyle attığı gol tam anlamıyla bir Almeida golü.

Yazının Devamı

Tek taraflı maç

8 Aralık 2013

Fenerbahçe enerjisiyle, özgüveniyle, yerleşik hücum ve savunma anlayışıyla kazandı. Kimsenin itiraz etme hakkı yok. Bu takımdan puan alacaksanız, standartlarınızın çok üstüne çıkmalı, yaratıcı taktik ve disiplinle oynamalısınız. Oyuna ortak olmalısınız.
Rizespor kendi evindeydi ama, oyunun içinde değil.
Ne oynadılar, ne direndiler, ne de dayandılar!
Ellerinden - ayaklarından daha fazlası da gelirdi ama, niyetleri yoktu. Saklandılar.
Leonard Kweuke ile golü bulup öne geçtiği zaman Rizespor’un galibiyet hasretine nokta koyacağını, iç saha puan kayıplarına son verebileceğini düşünenler yanıldılar. Ligin ilk haftalarında esen rüzgâr çoktan dinmişti. Rizespor, geri dörtlüsünde, orta alanında ve hücum hattında dağınık, telaşlı plansız bir tepki oyunu oynuyordu. Topu savurmaktan, şişirmekten başka hiç bir şey yapmadılar. Özellikle hücuma çıkarken anormal top kayıplarıyla Fenerbahçe’ye beklenenin üzerinde hücum fırsatı ve pozisyon zenginliği yaşattılar. Cernat, Sylvestre, Kıvanç, Sercan kendilernden beklenen kişilikli oyunu sergileyemediler. Kweuke golden sonra durdu, sakatlanıp oyunu terk etmek zorunda kaldı.
Bu oyunu izlerken Rıza Çalımbay’ı da hüzünle gözledik... Kendi

Yazının Devamı