Biz bu çocuklar için günlerdir hayal kuruyor, masal rüyalara yatıyoruz. Meğer onlar, bu grup içi final maçının farkında bile değillermiş!
Yazık, hiç hazırlanamamışlar. Maçın önemi ile ilgili kişisel değerlendirmelerini yapamamışlar. Kişisel hazırlığı ve bilinci yeterli olmayan bireylerin oluşturduğu takımdan ne beklenebilir ki! Kocaman bir hayal kırıklığı. Dün Afrika rüyalarını gerçekleştirmek için bir niyet beraberliği, istek ve azim bütünlüğü göremedik Milli Takım’da.
Teknik Direktör Fatih Terim dahil.
Portekizli hakeme gösterdiği tepki, normalin çok dışında ve üzerindeydi. Hakemin kararı yanlış olabilir. Bir lider olarak, o haksızlığın da üstesinden gelecek hamleleri yapmak için kulübede kalmak gerekirdi. Ölçülü ve ılıman davranması beklenirdi. Ama o tehdit eden, azarlayan ve aşağılayan parmak hareketi, teknik direktörü, haklı konumdan suçlu statüsüne indirdi.
Yıldızlar yoruldu
Tribünden maç yönetmek de o kadar kolay olmadı!
Golü beşinci dakikada bulup skor ve moral avantajını ele geçirdikten sonra resmen dağıldılar. Top alış verişleri, paslaşmaları oldukça acemice idi. Boşnak oyuncular, iyi kötü bir taktik anlayışla, uzaktan ceza alanına, yayın üzerine indirdikleri
Durum öylesine kritik ki, Beşiktaş için çözüm arayışına girişenler, işe en olmaz gibi görünen bir koalisyon denemesiyle başlıyorlar.
AKP aidiyetini bildiğimiz Murat Aksu, sosyal demokrat kökenli diplomat Hikmet Çetin’le konuşuyor : “Beşiktaş için görevden kaçamayız. Önümüze geçin, başkanlığa aday olun, el-ele verelim sorunları çözelim. Ben emrinizdeyim!”
Hikmet Çetin, tam anlamıyla “çelebi” bir insan... Onunla görüşenler, aday olarak yola çıkıp bir süre sonra çekilmenin çözümsüzlüğü daha da artıracağını açıklıyorlar. Dönüşü olmayan yola buyur ediyorlar...
Beşiktaş’ta kongreye muhalif bir ekiple katılmak kolay iş değil. Her türlü provokasyona, şaşırtmacaya açık bir alan. Gruplar, dernekler, ortaya çıkacak kafa karıştırıp dikkat dağıtacak göstermelik adaylar da olabilir.
Yıldırım Demirören dönemini sonlandırmak o kadar kolay değil.
İyi bir hazırlık ve kararlılık gerekiyor.
Beşiktaş’ın sorunlarını herkes biliyor. Rekabetin, Fenerbahçe Galatasaray ikilisine indirgenmesi, Beşiktaş’ın ve öteki takımların bu zirve yarışından dışlanması kafalarda yerleşik bir ezber olarak yerini almış durumda. Beşiktaş, kendi kimliğini ve kültürünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya...
Bosna maçı öncesi savunma tedirginli-ğinden kurtulamadı-ğımızı gördük. Topu rakip sahada oynamalı ve Boşnaklara yakalanmamalıyız
Tabela yüzümüze gülüyor. Ama bu gülüşün ardında derin bir endişe var. Estonya gibi uluslararası alanda henüz emekleme devresinde olan bir ekibe karşı ezici bir üstünlük ifadesi değil 4-2... Tam aksine, futbolun temel ilkelerine uymaya çalışarak, çok koşup pres yapan, topu kazandığında cesur hamlelerle gol arayan Estonya canımızı sıktı...
Savunmada adeta uyuyarak, unuttuğumuz oyunculardan iki gol yedi Milli Takım. İlk golde kendi aralarında anlaşamayan Arda - Hamit ikilisinin rakibe top kaptırması ibretlik bir hataydı. Estonya’nın attığı ikinci golde de hem Gökhan Gönül hem de Volkan Demirel uyku halindeydi.
Savunmada tedirginlik yaratan bu dağınıklığa karşılık hücumda daha etkili, daha yaratıcı bir oyun ortaya koydu Milli Takım. Arda Turan, Tuncay Şanlı ve Emre Belözoğlu’nun, sonradan onlara katılan Hamit Altıntop’un performansları yüreklere su serpen golleri üretti.
Tuncay ve Sercan, çift santrfor olarak üç golle kendilerinden bekleneni fazlasıyla verdiler... Tuncay’ın Premier Lig’den kazandığı tecrübe, akıl dolu koşular ve yaptığı vuruşlarla
Böyle saadet her kula nasip olmaz! Beşiktaş’ın artık iki Rodrigo’su var. Birincisini biliyorsunuz, Radrigo Alvaro Tello... 14 numaralı formayla keyfi yerindeyse, ritmini tutturmuşsa oyununu da oynar, golünü de atar. Yeni Rodrigo da sıralamada hemen ondan sonra gelecek, 15 numaralı formayı giyecek...
Rodrigo Barbosa Tabata...
Gaziantepspor’un ele avuca sığmaz, şeytan futbolcusuydu. Hem oynatır, hem oynar. Hem attırır, hem de atar.
Kolay olmadı Beşiktaş için Tabata’yı transfer etmek.
Aylardan beri Mustafa Hoca, 10 numara, 10,5 numara diye adeta sayıklarken, yöneticiler Matthias Delgado’nun (gerçek 10 numaranın) sözleşmesini dondurmaya çalışırken, taraftarları da Deco masallarıyla avutup araya Yıldıray Baştürk sosu da katarak son gün, son saatlere kadar hepimizi beklettiler.
Sonunda 8,5 milyon euro karşılığında Tabata bombasını patlattılar.
Geçenlerde arkadaşlar anlattı... Bu Rodrigo’yu daha geçen yıl 3 milyon dolara önermişler Beşiktaş’a. Mustafa Hoca istememiş. Bugün Beşiktaş’a onun isteğiyle mi, yoksa yönetim tercihiyle mi geldi, bilemiyoruz. Ama gerçek şu ki Rodrigo Barbosa Tabata artık Beşiktaş’ta!
Kendi yarı alanınızda toplanır, akıllı adam paylaşmalarla yerleşirseniz, en azından Beşiktaş’a karşı oyunu dengede tutabilirsiniz
Beşiktaşlı futbolcularla taraftarların özlediği kadar varmış... Geçen yıldan kalan cezayla İnönü’de ligin ilk maçını (Antalyaspor) seyircisiz ve sessiz oynayan şampiyon, dün coşkunun, hırsın, ihtirasın ve bitmez tükenmez enerjinin gösterisini yaptı.
Taraftar futbolcu dayanışmasının zirve yaptığı bir maçtı. Ama yine de yetmedi...
Nihat’ın özlem ve iştahla attığı deparlar, yaptığı vuruşlar ses getirmedi. Üstüne bir de ofsaytlara düşünce sadece Nihat’ın değil, takımın da morali bozulmaya başladı.
Beşiktaş’ın transferdeki büyük ortağı Gaziantepspor, elbette aldığı milyon euro’ların hatırına kaleyi boşaltıp ceza alanını açacak değildi. Aksine kapattılar. Kalabalık ve dinamik bir yığın oluşturarak delikleri kapadılar. Beşiktaş’ın kanatlardan, ortadan bindirmeleri birkaç cılız şuttan fazlasını üretemedi. Onları da kaleci Mahmut, armut gibi topladı.
Denizli’nin onca kornere rağmen bir kafa vuruşu yapamayan forvetleri çalışkan ama etkisizdiler. Şampiyonlar Ligi’nde Manchester United’la evinde yapacağı ilk maça bu etkisizlikle çıkarsa Beşiktaş ne yapar?
Diyarbakırspor - Fenerbahçe maçı sırasında, nedense Attila İlhan’ın şiirini anımsadım :
Haliçte bir vapuru vurdular dört kişi
Dördü de maktulün en yakın arkadaşı
Deli Cafer, İsmail, Tayfur ve Şaşı
Üçü kamarot, biri de aşçıbaşı...
...
Cinayeti kör bir kayıkçı gördü, ben gördüm, bir de kulaklarım gördü!
Beşiktaş’ta 10 ya da 10,5 numara arayışı mı önemli yoksa golcü noksanı mı? Bence ikincisi...
Anlaşıldı... Beşiktaş yine pazara girecek. Dönüp dolaşıp adam seçecek... Pazarlıklar sürecek, cezalar, tazminatlar ödenecek. Formüller bulunacak ve bu iş çözülecek!
Gençlerbirliği karşısında da görüldü ki bu takım bırakın UEFA Şampiyonlar Ligi’ni, Turkcell Süper Lig’i bile taşıyacak güçte değil! Taktik, sistem, oyun felsefesi filan... Hiçbiri önemli değil. Beşiktaş’ın acilen bir golcüye ihtiyacı var.
Transfer şart!
Sekiz yabancıdan birini maliyeti ne olursa olsun elden çıkarıp piyasadan uygun bir yabancı golcü bulacaklar... Artık Bobo mu gider, yoksa genç Batuhan’a hızlı bir telafi programı mı uygulanır? Bilemem. Ama Beşiktaş saldırdıkça bunalıma giriyor, bastırdıkça eziliyor.
Çünkü gol atamıyor.
Hırs basıyor, öfke kabarıyor... Takım içi telaş ve gerilim artıyor. Çözüm aranıyor bulunamıyor. Sezonun başında beklenmeyen puan kayıpları can sıkıyor.
Bırakın da şu kanımı sizinle paylaşayım: Keşke Şampiyonlar Ligi’nde oynasalardı.
Beşiktaşlı dostlar alınmasın, onların hakkına ve statüsüne saygılıyım. Ama şu da bir gerçek ki, Galatasaray her bakımdan yoksul dönemini geride bırakıp inanılmaz bir zenginlikle futbolun saltanatını sürüyor. Bu zenginlik, Şampiyonlar Ligi standartlarına bile yeter. Kimbilir, belki de fazlasına!
Evet, Levadia Tallinn, bir UEFA Avrupa Ligi play-off’una kadar gelmekle boyundan büyük iş başarmış. Ama yine de Galatasaray’la aşık atacak güçte ve çapta değillerdi. Galatasaray’a karşı savunmalarını kalabalık tutarak, atletik hamlelerine güvenerek bir direniş oyunu sergilemeye çalıştılar. Ama bütün planları çöktü. Galatasaray çok da iyi oynamadığı maçı, kadrosunun zenginliği, yerli yabancı tüm oyuncularının empatisi, uyumu ve sinerjisi ile gövde gösterisine dönüştürdü.
Abdulkader Keita, inanılmaz deparları, fuleleri, driplingleri ve top tekniğiyle dün adeta büyüledi. İlk golde Baros ve Arda, topa çok yakındılar... Estonya takımının kalecisinden dönen topa, onlardan daha uzak ve geride duran Keita yetişti, perdeyi açtı... Attığı ikinci golde yerden kullandı serbest vuruşu... Kaleci hatalı olabilir ama, bu